Vanderbilt Universitesi psikologlarının yaptığı araştırmalara göre müzisyenlerin müzik eğitimi almamış insanlara göre ışınsal düşünme becerilerini çok daha iyi kullandıkları ve beyinlerinin her iki yarım küresinin ön korteks bölümlerinin dengeli bir şekilde beraber çalıştığı gözlemlenmiş. Bu da doğal olarak algılama ve yaratıcı düşünme kabiliyetlerinin gelişmelerini sağlamış.

Bir müzisyen gördüğü notaları beyninde düşünüp, düşündüğü şeyleri ellerini hatta bazen ayaklarını kullanarak uygulamaktadır. Bu da beyinlerinin her iki yarım küresini nasıl aynı anda ve ne derece dengeli kullandığını açıklıyor. Folley’in yaptığı bu araştırma, müzisyenlerin beyinlerindeki bu dengeli çalışmanın düşünme tarzında da niteliksel farklar oluşturduğunu ortaya çıkarmıştır.Vanderbilt Blair Müzik Okulu’ndan en az sekiz yıllık müzik eğitimi almış 20 klasik müzik öğrencisi ile Vanderbilt’den müzikle ilgisi olmayan 20 psikoloji öğrencisi üzerinde yapılan araştırmaya göre müzikle uğraşan kesimin sözel yeteneklerinin daha gelişmiş olduğu, daha fonksiyonel düşünebildikleri ve bilgiye karşı yaklaşımlarının daha farklı olduğu gözlemlenmiştir. Elbette ki araştırmaya katılan öğrencilerin yaş, cinsiyet, eğitim durumları da karşılaştırılmıştır.Peki algılama yeteneğimizi geliştirmek için uzmanlar hangi müzik türünü dinlememizi öneriyor?Uzmanlar Mozart gibi klasik müzik bestecilerinin eserlerinin sakin bir ortamda günde en az bir kere dinlenmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bu yöntemle beynin ışınsal düşünme becerisinin yani yaratıcılık ve algılama unsurlarının artacağını, özellikle ‘zihinde imaj canlandırmak’ konusunda çok daha başarılı olabileceğimizi söylüyorlar. Bu düşünceye göre satrançta, müzik enstrümanları çalmakta ve hatta matematik problemlerini çözmekte bile usta olunabiliyor. Kalifornia Üniversitesiaraştırmacılarının Mozart Etkisiolarak nitelendirdiği bu durum, zekasını yoğun kullanmak isteyenlere klasik müziği şiddetle tavsiye ediyor.Müziksiz yaşam bir hatadır. (F. Nietzsche)