güzel bir günü geride bırakarak televizyonumun karşısına uzandım, kafama göre bir program bulamadığımdan sessiz olarak feşın tv açık olduğu halde sidilerime doğru yürüdüm, amma da uzun zaman olmuştu önlerine gelmediğim. ilk sidimi çektim gary moore bluz for grini, fleetwood mac‘in hayran olduğum gitaristi peter greenbaum’un ezgilerinin çalındığı bir albüm… kesmedi. orjinali dururken onu dinleyeyim dedim ve “then play on” albümünü çalmaya başladım, closing my eyes adlı şarkıda gözlerim kapalı olarak mutfağa doğru ilerledim ve kendime; tekel ürünü muz likörü, kahlua likörü ve süt kullanarak tatlı içkimi hazırladım.33’lük bardağım bittiğinde viktoryas sekrıtın feşın tivideki programı bitmiş, çalan albümde de before the beginning başlamıştı. gözlerim bir sonraki albümü seçmek için sidileri tarıyordu ki d harfinde deep purple‘ın burn adlı albümüne takıldı, beynim de aniden “I’ve been mistreated” çınladı, “I’ve been abused”… tuhaf bir ayrılık hikayesi ardından çift kağıtlı ve bol cinli bir gece anımsandı ve tüm gece boyunca içip içip dinlenilen şarkı, sabahında da bol sirkeli, sarmısaklı işkembe çorbası… o günlerimi black sabbath’ın pek tutulmayan seventh star albümüyle atlatmıştım mesela “I am no stranger to love”ı sıkça dinlemiştim. gözlerim burn’ün biraz daha aşağısına indiğinde hedefe kitlendi. deep purple’ın kendi adını taşıyan albümüne. çeysing şedovs çalarkan ben ikinci bardağıma koyduğum muz liköründe daha bir bonkör davranıyordum. bu kadar güzel albüm yapılır mı be kardeşim… ah be derin morum, laleynam, eprılım.