70 kuşağının heyecanına ucundan da olsa kapılmamış olan bulmak zordur. Bir değerler bütünün hevesli patlamasının dünyanın her tarafına yayıldığı, tehdit edici, susturulması gereken şeyler olarak görülen ama ısrarla şarkı söyleyen renkli kuşak, 60ların gergin krizlerinden, Amerika’da soğuk savaş paranoyasından, nükleer savaş tehdidiyle tanışmış olmaktan önce bir sarsılmış sonra oturup bir güzel şarkılarını besteleyivermiştir.

70 kuşağının heyecanına ucundan da olsa kapılmamış olan bulmak zordur. Bir değerler bütünün hevesli patlamasının dünyanın her tarafına yayıldığı, tehdit edici, susturulması gereken şeyler olarak görülen ama ısrarla şarkı söyleyen renkli kuşak, 60ların gergin krizlerinden, Amerika’da soğuk savaş paranoyasından, nükleer savaş tehdidiyle tanışmış olmaktan önce bir sarsılmış sonra oturup bir güzel şarkılarını besteleyivermiştir.Sonra da geniş yeşil alan buldukları yere konuşlanıp yeni “halüsinojen”lerin keyfini çıkarmaya koyulmuştur. Bunun yanında barış isterken yakıp yıkmaktan geri de kalmamış, tepkisini güney amerika ağırlıklı olmak üzere ateşli bi şekilde ortaya koymuştur. Yazının konusu “hippie” ler değil. Bu yüzden “işbu kişiler lugatta hippie diye geçer” türü bir belirleme yapmak değil niyetim.
Asıl gelmeye çalışılan nokta bu kişilerin elbet birgün yaşlarını başlarını almış ve çoluk çocuğa karışmış olmalarıdır.1978-82 arası doğmuş çocukları “case study” subjelerimiz olarak alırsak mesela, eğer “hafif” kullanıcıları arasında 34 yaş üstü çoğunlukta değilse, hepimizin yakından tanıdığı bir kuşakla karşılaşırız. Bu jenerasyonun elbette ki en özel tarafı, önceki kuşaktan farklı olarak, kıl kadar bir yıl arasıyla bilgsayarla büyümeye becermiş kuşak olmasıdır. Bugün 20li yaşlarını sürmekte olan bu insanlar daha çocukluklarında bir alternatifler dünyasına gözlerini açmışlardır. Ondan sadece 3-4 yaş büyük abla mesela, çocukluğunda barbie denilen minik oyuncağın bu kadar çok aksesuarı olabileceğini tahayyül edemezken, küçük kardeş kafası kopan bebeğe aldırış etmeyecektir. Yenisini bulmak kolaydır. Tüketim pazarının genişliğini ve giderek de büyüdüğünü farketmek zor birşey değildir. İşin içine alternatifli bir üretim-tüketim anlayışı girince bu sadece 88 yılında çocukluğunu yaşayan yavrunun oyun hayatını değil, ailesinin adult hayatını da etkileyecektir. İş olanakları, ilişki olanakları da doğru orantılı artmıştır. Yapılacak pek çok şey vardır. Evlilik kaçış değil, kaçılacak birşey olmuştur. Tam burda 80li yılların dizilerini hatırlatmayı uygun görüyorum. “Charles in Charge” dizisinde hamarat charles bir başlarına bırakılmış çocukları anneleri yerine çekip çevirir, hepimizin hala izlediği “married with children” tam bir evlilik faciasını parodize eder. Bu çocuklar bu “trend” le büyürler. Anne babaları huzura, aşka, barışa, adalete, yeri gelince devrime, mevsimine göre ayvaya inanmışlardır. Rengarenktirler. Ama 90lara gelindiğinde marilyn manson beatles optimizmine baskın çıkar. Daha birçok içe yöneliş psikanalitik bakıldığında çocukların anne-babalrından farklı olma çabasının büyüme yolunda bir adım olduğunu düşündüğünü haklı çıkarır. Burda 70ler çok mu neşeliydi, Jim morrison ne halt yiyordu diyenler olabilir.Derim ki, o Morrison ın öz be öz kendi güpgüzelliğidir…