heralde aldous huxley’in cesur malta eriğini okuyan birileri vardır burda…

bu kitapta benim takıldığım birkaç nokta var,

1-kokulu org senfonisi, duyusal film falan, hepsini anlıyorum ama televizör ve radyo’lar ne oluyor? en son gelen radyo DJ’i çok alakasız bir karakter. yani programlar ne alemde? televizyon ve radyo kurgulanan geleceğe biraz ters düşüyor. çünkü bunlar özellikle yanlız kullanılan araçlar, ve o zamanda yalnızlık yok. yani bütün kitap boyunca insanların günlük yaşayışını tarif ederken TV ve radyoyu hiçbir yere yerleştirmiyor. ama en sonunda, zınk diye bir radyo muhabiri çıkarıyor, hem de günümüzdeki formatıyla. (günümüz? 2002?1939?)

2-kitabın önsözümsü olan kısmında, Huxley’in bir amerika gezisi yaptığı ve tiksindiğini belirttiği yaıyor. kitaptaki Ford’lar model-T’ler falan da hep o yönde tabi. ama işleyişe bakınca, biraz komünist rusya’yı andırıyor bana. (bu konuda da yeterince bilgi sahibi değilim onun için her türlü yoruma açığım.) kastettiğim şudur, insanların yeteneklerine göre çeşitli yerlere yerleştirilmesi, şartlandırılması. rusya’da devletin en ücra köşelere klasik müziği götürmesi ve halkın kültürünü biçimlendirmesi gibi gibi. yani insanların sistem içinde entegrasyon biçiminde biçimlerine uyduğu düşünülen yerlere konulması, ve fazla seçeneğin olmaması.(sibernetik golf ve ya manyetik bilmemne)

böylece kitap daha da iyi gitmiş oluyor, otoriter bir yönetimin ve yoğun istikrar kaygısının insan hayatını ne hale getirebileceğini gösteriyor. ayrıca, mutluluk, acı ve yoğun ya da değil iniş çıkışlar içinde geçebilecek bir yaşam hakkında biraz felsefi görüşler çıkarılabilir diyorum.

sonunda vahşi-helmholtz(?) ve dünya denetçisinin konuşması ise kitabın en önemli bölümüdür bence. ve dünya denetçisi, kaybedilen ve kazanılanların birbirini eşitlediğini çok iyi bir biçimde anlatıyor. acı, tutku ve coşkuya karşılık, istikrar ve mutluluk.

(buna dostoyevski de karomozov kardeşler’de değinmişti. insanların özgürlüklerini birilerinin ellerine teslim etmeye ne kadar hevesli olduğunu. neyse bu biraz farklı bir çizgi.)

fakat işte aklıma takılan en büyük soru, NEDEN? insan hayatını, baştan sona kestirilebilir bir hale getirdikten sonra, hayat bireysel anlamda bu kadar manasızken (bireysel diye bişey yok zaten) devam ettirmek niye? yani neden bu denetçiler bütün dünyada bu düzenin sürmesini devam ettiriyorlar.