Bu aralar kararsızlıklarım arttı. Aslında kararsızlık değildi, sebep; şüpheciklerim kararsızlaştırıyordu aklımı. Her şeyden şüphe ediyordum kendi varlığımdan bile. İçimi sıkıyordu bu durum. Bırak gülümsemeyi küçük bir tebessüm bile zor geliyordu artık. Hiçbir şey zevk vermiyordu çünkü.Sürekli eleştirip duruyorum kendimi. Hüzün çöküyor üzerime, ne olduğunu anlamak bile istemiyorum. İçime kapanık biri olup çıktım. Çıkıp dolaşmak istemiyorum, oturmak istemiyorum, uyumak hiç istemiyorum, unutmak istemiyorum, unutulmak istemiyorum… Ama unutulduğumun farkındayım.Bir seferde dikilmiştim ayağa, yıkılmamıştım. Gücümün farkına varmıştım. Çocukluğumun yaramazlığından kurtulup olgun bir adam olmuştum. Ama ne zaman büyümüştüm. Bilmiyorum bilmekte istemiyorum.Kendine güvenin yok diye eleştiriler de almıştım. Kendini eleştirirken nasıl kendine güvenebilirsin ki. Bizim zamanımızda kendine güvenmek için, önce çalışarak, azmederek bir konuma ulaşmak gerekirdi. Kendine güven dediğimiz şey de, o konumumuzun farkında olmak, çalışarak azmederek edindiklerimizi unutmamak, kendimizi gerçekte olduğumuzdan zayıf görmemek üzerine kurulu idi.Başarının anahtarı kendine güven diye bilemişler şimdi herkesi. Şunu eklemeyi unutmuşlar, kendine güven sadece sahip olunan birikim ve potansiyelin daha verimli kullanılmasını sağlardı. Birikimlerim sıfırdı. Potansiyelim ise sığmıyordu artık yüreğime. Nasıl olabilirdi ki bu ikisi dengeli olmak zorunda değimliydi.Haydi, bir gayret dışarı çıkıyorum… Gecenin karanlığını ay ışığı aydınlatıyor… Gölgemle yarışıyorum. Neden beni takip ediyorsun diye kızıp duruyorum. Kavga etmek istiyorum ama gücüm yok. Kaderin sillesini yiyen hep ben oluyorum. Sonra bu düşündüğüme bile gülebildiğimi fark ediyorum. Önceden gülümsemek için nedenlerim vardı. Şimdi ağlamak için o kadar çok nedenim var ki! Birine anlatmaya kalksam aman boş ver unut gitsin diyecek biliyorum. Teselli vermek o kadar kolay ki mesele o teselliyi uygulamakta… Uygulamak istemiyorum.Elimde olanları kaybettikçe kendimle baş başa kalıyorum. Yalnızım ve içimde ki çocuk gittikçe büyüyor. Büyüdükçe hırçınlaşıyor. Önceden saygısı vardı şimdi o bile yok. Söz dinlemiyor, beni çileden çıkarıyor. Hep tekmeleyip duruyor yüreğimin en hassas yerlerini, yapma dedikçe daha çok yakıyor canımı…Bu sisin içinde aranırken onu da olgunlaştırmalıyım belki de. O da olgunlaşmalı ve büyüdüğünün farkına varmalı. Ne zaman olduğunu bilmeden.