Bütün acı haberler hayatın bir yerine saklanıp sinsice çıkıverir karşımıza…Bülent bey de yaşlanmakta olan her insan gibi kadere boyun eğdi…Vaktiyle bir film izlemiştim ; Leonard wibberley’in yönetmenliğini yaptığı “ Kükreyen fare” Başrolünü aktör Peter Sellers oynamıştı…Avrupa da küçücük bir toprak parçasında “fenwick” adında bir dükalık vardır…Ülkenin tek gelir kaynağı olan , ihraç şaraplarına rakip olarak “ California” şaraplarını üreten ABD’ye karşı ayaklanırlar ve otuz kişilik ordularıyla savaş ilan ederler…Traji komik olayların ardından, ABD bu küçük ve “kabadayı” ülkenin isteklerine boyun eğer…Filmin hikayesi bana; Bülent Ecevit’in başbakan olduğu dönemde ABD’in ülkemize koyduğu haşhaş ekim yasağını tanımayan “ onurlu “ davranışını hatırlattı…Ardından , 1974’ de ABD’nin tüm tehditlerine rağmen yapılan Kıbrıs Barış Harekatı…Ecevit’i sevsek de sevmesek de şu gerçeğe yanıt bulmak zorundayız…Son elli yıla damgasını vurarak ülkesinin onurunu kurtaran bir başka “lider” çıkartabildik mi ?…Elbette ki ödediklerini ve ödettiklerini sorguluyacağız…Ama bu “haysiyetli” adamın ülkesi uğruna yaptıklarını , ölü bir deri parçası gibi sıyırıp atamayız bedenimizden…Bülent ile Rahşan ; Aşkın en muhteşem ikilisi…Yaşama en etkin biçimde katıldılar…Risklere girdiler…Bazen yüzükoyun yerlere düştüler ama kendilerini aşmayı bildiler… Hiç bitmeyen , gün geçtikçe yoğunlaşan büyük aşkları onları bir arada tuttu…Artık birbirlerine yeniden kavuşabilmenin çırpınışları var yüreklerinde…Onlara gıpta etmemek mümkünmü?….