biz bu şarkıyı çok seviyoruz*. şarap içiyoruz ve bu şarkıyı dinliyoruz. sonra sen yerde yatıp uyuyakalıyorsun ağlayarak. ben şarkıdan mı şaraptan mı kaçıyorum bilmiyorum ama zaten fark etmez.gitmek fiiline karşı hislerimiz “en değişmeyen hislerimiz” olarak tarihin bir sayfasına kaydedilsin. her şey değişiyor ama dün y. bana bakıp güldü ve “ne biçim lise arkadaşısın ulan sen” dedi.evet sanırım lise arkadaşı böyle olmamalıydı, en azından on sene sonra geldiği hal bu olmamalıydı. seyrettiğimiz dizideki** kadına*** bakıp gülüyoruz çünkü durmadan dizi seyrediyor, saplantı halinde o dizi onun için. kimsenin dönüp ötekine “ne gülüyosun lan salak, biz farklı bişe mi yapıyoruz” dememesi çok iyi, çok olumlu, çok pozitif, cok hümanist, çok mantıklı ve iç açıcı..hazır iç açmaktan bahsetmişken benim içim acıyor. burnun sızlaması gibi bişey bu. burun sızladığında ağlamak için bir neden var mıdır her zaman yoksa burna bir kafa yemiş olmak ile daha basit bir açıklama da yapılır mı? yapılır. ben yaparım.y. gelse artık sınavdan çıkıp. ona gazi’den bir fahri profesorluk almayı düşünüyorum bi de candert’e bilkent’ten almak lazım ama bu durumda.. verirler mi ki? bunca yıl emek verdiler, en azından fahri manyak yazısı yahut nobel barış ödülü alınabilir..* şarkı:kar gibi örttün üstünüiçinde tüm çiçeklerbirer birer titredileruykusuzluğundan belliydikafanda birikintilerteker teker döküldülersen hep kendine önlemler aldınben kendime yasaklar koydumönümüzde barajlar varbu su hiç durmazyaşamak dop doluyduakan pınarlar gibiinanmayanlar bekledilerumutlarını borç verdincebinde hiç kalmadıdostların anlamadılarsen hep kendine önlemler aldınben kendime yasaklar koydumönümüzde barajlar varbu su hiç durmaznar gibi güzelliğin gizliydivereceklerin fazlaydıinsanlar inanmadılarsustun sustun konuşmadınsonra kaçtın arkana bakmadaninsanlar şaşırdılarsen hep kendine önlemler aldınben kendime yasaklar koydumönümüzde barajlar varbu su hiç durmaz…** dizi: sex and the city*** kadın: mirandax.