gözlerimi açmam gerek. sabah olmuş. güneş ışığı kapalı panjurun arasından inatla gözümü hedef alıyor. aslında gözlerimi açmama neden gerek var güneş doğduysa, anlamıyorum. zaten güneş ışıkları geçip içimden gidiyor. o kalktı çoktan…ben daha gözlerimi açmaya karar veren kadar o çoktan kalktı. banyodan duşun ve onun sesi geliyor. büyük ihtimalle sıcacık suyun altında bağıra bağıra şarkı söylerken traş oluyor. her zaman yapar bunu… her sabah tertemiz suyla güne başlar. yataktan zorla atıyorum kendimi. oda hala yeterince aydınlanmadı… nasıl aydınlansın ki, panjurları açmadan girdi banyoya. sanırım panjurlarla onun ilgilenmesini beklemeliyim…yine…sonuçta benim yapabileceğim birşey değil. işte banyodan çıkıyor…ıslığını duyuyorum…aaaa…bu melodiyi hatırlıyorum. takıntılı halde izlediğim kore dizilerinin birinde bu melodi vardı…okadar çok anlatmıştım ki ona, sonunda o da izlemek zorunda kaldı benimle beraber. bu melido hem içimi canlandırıyor hemde dindiriyor…yataktan çıkma vakti…yoksa birazdan yağatı ben yataktayken toplayacak ve o koca örtünün altında kalacağım.mutfaktan da mis gibi kahve kokusu geliyor. sanırım ben yatakta tembellik yaparken o banyoya girmeden mutfağa girip kahveyi hazırlamış bile. gidip bir baksam iyi olacak, acaba oldu mu? o ne giyeceğine karar verene kadar ben de kahve kokusunun keyfini çıkarayım.mutfağın haline bak. dünden kalan tencereler lavabonun ortasında içi su dolu bir halde bana bakıyorlar…”artık biri bizi yıkasın, dayanamıyorum boğulucam” der gibiler… üzgünüm tencereler, benden size hayır yok…en azından tabakları bulaşık makinasına yerleştirmiş… çöpleri de dışarı çıkarmış. güzel, en azından biraz daha az iş var. işte prensim geliyor.kot pantolon ve tshirt mü? işe gitmiyor mu? bugün günlerden neydi????dur bakayım,mmmm…. hah cumartesi… tabikiii… cumartesi-pazar off günlerimiz. vouvvv…bunları unutmaya mı başladım ben…daha ne kadar oldu ki?1yıl 3ay mı?… tanrım, birinin beni uyarmış olasını isterdim…offf neyse, tekrar dram yaşayamam bu güzel günde. gel bakalım prensim, mis gibi bir bardak kahve seni bekliyor. yanına da güzel bir peynirli tost…sen tostunu yiyip kahveni yudumlarken ben biraz balıklarla ilgileneyim. onlarla hersabah neden konuşmaya çalıştığım konusunda hiçbir fikrim yok. yani sonuçta 3saniye hafızaları var değil mi? 3saniye sonra beni hatırlamayacaklar bile…zaten görebildiklerinden de şüpheliyim… tamam hayvanların, insanlarda olmayan enteresan duyuları sayesinde beni görebileceklerini öğrendim ama balıklar….tanrım… ona zamanın da köpek almasını söylemiştim. en azından onunla arkadaş olabilirdim…yani şu balıklara bak, beni ne kadar dinleyecekler ki… onlarla konuşmak bile sıkıcı…mmm balıkları yemlemeyi unutmuş yine. sonunda zavallıcıklar ölüp gitmezse şaşarım…sanırım kahvaltınız bitti prensim… banyoya doğru yol aldığınıza göre…voovvv….banyonun kapısının yüzüme kapattın… neyse… burda olduğumdan haberin olmadığından seni affedebilirim… burda olduğumu bilsen bile nasıl göreceksin ki…(uyuşukkedi)