Su gibi akıp gitti mi yıllar,tutabildiğimiz nedir ellerimizle?Ah yaşamak nasıl vazgeçilmez bir sevgilidir,ta kalbimizin ortasına saplı yaşanmışlıkların acı mı tatlı mı belirsiz duygusuyla kendisinden vazgeçemediğimiz…Mesela dün avucuma aldığım kumaşın bana hatırlattığı ne varsa…zamana hükmedememek,yaşlanmak ve insanın o tek başınalığı ne bileyim tüm bu acımasız koşuşturmanın arasında geldi birden aklıma…ya bunu felsefe yapmak için falan yazmıyorum.A dur bak şimdi de hayatın felsefesini yapalım diye değil,bu duygu hep yanı başımda…
işte böyle
yorumlar
Yaşam ne kadar kısa geliyor insanoğluna. Ortayaşın üstüne çıkıpta geriye baktığında yapamadıklarının ne kadar çok, yapabildiklerinin de ne kadar yetersiz olduğunu görünce içinin acıdığını hissediyor, ne olurdu bir yaşamım daha olsaydı bu bedende, bu akılda, bu ruhta yeniden varolabilseydim de o hatalarımı yapmasaydım diyor insan kendi kendine. Ne yaparsak yapalım, ne kadar ne olursak olalım, ne kadar etiketlerimiz, sıfatlarımız, mutluluklarımız, sevildiklerimiz olursa olsun her insan için geçerli olan bir duygu bu.
Ben hep şunu söylerim: Hayatı yavaş yaşamalıyız, hızlıca erkenden bitirip tüketmemeliyiz,
şarabın tadına varır gibi, sindirerek, acelemiz olmamalı.
Trafik ışıklarında yeşile koşmuyorum artık, beklerim olsun, geç mi kaldım kalayım, olsun.
su gibi akıp gitMEdi, değil yıllar, gün bile…