Nedir bu akıllı ekran önünde geçirdiğimiz zaman? Kendimizi uzay yolculuğuna mı hazırlıyoruz? Senelerce sürecek, bizi açık havada gezmekten, yüzmekten, kuşların sesini dinlemekten mahrum edecek izolasyon hayatına mı? Yoksa atmosferi olmayan yeni gezegenimizde minik kutucuklarımızda asosyal yaşama şartlarına mı hazırlanıyoruz? Belki de artık şehrin gürültüsünden, trafiğinden bıktık, hayatı ‘byte’larla yaşamaktan zevk alıyoruz, kimbilir? Ne olursa olsun, işte saatlerce önünde durduğum ekrandan kaçmak yerine akşam yine ona koşuyorum. Bazen yazıyor,bazen çiziyorum. Bazen de yıllardır görmediğim arkadaşlarımı bulup ‘çet’ ediyorum. Ama her zaman, ama her zaman bilgisayarımın yanında oluyorum, ya da o benim yanımda. Hastalanmıyor, karnı acıkmıyor, elbiselerini etrafa atmıyor, patronuyla kavga etmiyor, en önemlisi ben ne dersem onu yapıyor. Onu seviyorum.
yorumlar
ya da sadece kendimizi sevebiliyoruz…bu konu üzerinde düşünmem lazım.
ateşin etrafında aşk içinde dans eden bedenlerden karanlıkta korkan bir çift göze dönüştürülüyoruz.
‘ben bir pc bağımlısıyım’ dedin mi hiç