Şimdi buradan çıkacağım, Barbaros yokuşundan aşşağıya doğru olasılıkla -hafifçe- sırtımdan denize doğru esen rüzgarla birlikte iskeleye ineceğim. Ancak farklı bir şeyler var; düne, ondan önceki güne benzemeyen bir şeyler.

Sanki biryerlerde birşeyi, çok değerli birşeyi unutmuşum, kötüsü unuttuğumu da unutmuşum. Boğazımda hiç unutmadığım o sinamaskop görüntüm var. Yutkunamıyorum. 9 yaşındayım; içeriye, fabrikanın karides kokusu sinmiş. Minübüs. Götürecek beni. Şimdi kalkacak. Cengiz Kurtoğlu çalıyor sanırım bilmiyorum! Gitmek istemediğimi biliyorum; hiç. Orada kalmak istiyorum o evde annemle. Ağlayamıyorum. Yutkunamıyorum. Pazar akşamüzerlerine sinen karides kokusundan nefret ediyorum. Şimdi…

Midemde bir yumruk duruyor . İyice sıkılmış. Nasılsa; tam yerine konulmuş. Hareket etmek istemiyorum. Hareket edersem tüm vicudum zemine ağır gelecekmiş, delip aşşağıya en dibe inecekmiş sanıyorum. Aşık oldum mesala; böyle mi olurdu hatırlamıyorum. Yanaklarım mı ekşirdi. Hep bu müziği mi dinlerdim. Hep suçlu mu hissederdim. Geç kalmış, üşümüş, susamış, kusacak gibi, hasta gibi… mi!? Olurdum hep.

Şimdi geriye doğru kaykılacağım sandaleyede. Sırtımda uzun zamandır varolan bir ağrıyı onaracağım. Başa döneceğim…

Şimdi buradan çıkacağım, Barbaros yokuşundan aşşağıya doğru olasılıkla -hafifçe- sırtımdan denize doğru esen rüzgarla birlikte iskeleye ineceğim. Ancak farklı bir şeyler var; düne, ondan önceki güne benzemeyen bir şeyler…