Kitabı okuduğum sıra bir sigara yaktım ve o sırada ablamın balkona çıktığını fark ettim. Onun arkasından balkona çıkıp yanı başına geldim ve ikimizde dirseklerimizi taşlara dayayıp dışarıyı seyrettik bir sessizlik bürünmüştü aramıza. Sigarayı ona uzattım ve düşüncelere daldım.

Ona söylemek istediğim bir cümleyi kurmaya çalışıyordum içimden. “ seni böyle boğulurken görünce…” diye içim fısıldıyor ama gerisini cümlelere dökemiyordum.

İki gündür ablamdayım ve iki gündür ablamın kitaplığından aldığım “babam öldüğünde ağlamadım” adlı kitabı okuyordum. Hemen hemen yarısına gelmiştim.
Ablamı bu evde bir zindandaymış gibi görüyorum. Sevgiden, saygıdan, ilgiden ve ara sırada olsa şımartılmaktan uzak çok uzak yaşıyordu. Cenâb-ı Hâk milyonlarca kulunun arasından bir kulunu acılarla sınıyordu, gözlerim şahit oldu buna.
Kitabı okuduğum sıra bir sigara yaktım ve o sırada ablamın balkona çıktığını fark ettim. Onun arkasından balkona çıkıp yanı başına geldim ve ikimizde dirseklerimizi taşlara dayayıp dışarıyı seyrettik bir sessizlik bürünmüştü aramıza. Sigarayı ona uzattım ve düşüncelere daldım.
Ona söylemek istediğim bir cümleyi kurmaya çalışıyordum içimden. “ seni böyle boğulurken görünce…” diye içim fısıldıyor ama gerisini cümlelere dökemiyordum. Ne desem de ona içimdeki çaresizliği anlatabilseydim. Ellerinden tutup onu bu sersemlikten nasıl çekebilirim? Ne desem, ne yapsaydım bilmiyorum… Ona “seni böyle boğulurken görünce….” cümlesinin gerisini de bulup söyleyeyim mi diye düşünürken, ablam bana döndü ve “ben yatıyorum” diyerek sigaranın geri kalan son iki nefesliğini bana uzattı. O an bütün düşüncelerden sıyrılmıştım ve ona boş boş bakakalmıştım.
Üzerime çöken sıkıntıyı ve sersemliği atabilmek için bir süre daha balkondan dışarıyı izlemek geldi içimden.
Dışarıda herkes bir yerlere koşuştururcasına çevrelerinde olup biteni fark etmeden kaybolmuşlardı.
Herkes kaybolmuştu evet.. evet… kaybolmuşlardı. Sıkıntıların, koşuşturmaların,işlerin, alışverişin, her şeyin…her şeyin içinde kaybolmuşlardı. Birden daha çok boğulduğumu hissetim ve içeriye girdim.
Acaba ablam onun durumunu fak ettiğimin farkında mıydı yoksa o da benim kaybolduğumu mu düşünüyordu diye geçirdim içimden.
Sonra da o mısralar döküldü dilimden….”dün kaybolanlar, bu gün kaybolanlarla karşılaşınca…avuçlarımdaki bir damla yaş, gökyüzüyle selamlaşırsa, sebebini bilmediğin sitemlerim çınlarsa kulaklarında… bir daha geriye dönme..!”
“Henüz geç değil” diye geçirdim içimden ve ablamın yanına gittim. İçeri girdiğimde onu o siyah berjerde elinde haftalık bir moda dergisini boş boş karıştırırken buldum.
-abla
-abla
-efendim
dalgındı…
-uyuyamadın mı ablacım
-bilmem… uyuyacaktım değil mi…?
gözlerim dolmuştu hemen yüzümü çevirdim ve okumakta olduğum kitabı aranmaya başladım. Kitap tam karşımda duruyordu belki ama ablam halimi görmesin diye telaşa kapıldığımdan bir türlü elim kitaba uzanamıyordu.
Kendimi toparladım. “Ablacım seninle konuşmak istiyorum” dedim
– tabi güzelim bir derdin mi var
işte yine yapacağını yapmıştı. Bu haliyle bile benim sorunlarımla uğraşabilecek gücü vardı. Bu sefer vazgeçmemeliydim.
– evet ablacım bir sorunum var.
– E hadi anlat bakalım dedi yüzüne bir tebessüm maskesi takarak.
– Ablacım az önce balkondayken sana söylemek istediğim bir şey vardı.. söyliyemedim….
– Dinliyorum
– Söyleyemedim çünkü…
Gerisini nasıl söylemeliydim, nereden başlamalıydım, bilmiyorum… ama başlamıştım işte bu sözlerden sonra vazgeçemezdim NE GÜZEL..!
– evet söyleyemedim çünkü söyleyeceklerimin bir çare olmayacağını düşünüyordum. “seni böyle boğulurken görünce abla….
– hiçbir şey söylemek zorunda değilsin canım hislerinin farkındayım
– abla lütfen bunu bana yapma. Bırak içimi boşaltayım. “seni böyle boğulurken görünce bende boğuluyor, nefes alamıyorum çünkü ablamsın, canımdan bir parçasın. Bazen abladan da ötesin bana; arkadaşım, dostum, sırdaşım oldun annem oldun babam oldun. Seni böyle boğulurken görünce kahroluyorum. Benim de etrafımızdaki her insan gibi kaybolduğumu düşünmeni istemiyorum abla… fakındayım ve içim acıyor.
– Evet… kaybolmadığının, içinin acıdığının farkındayım… ama ne var ki ben kayboldum. Hem de bu kayboluş diğerlerinkinden çok farklı…
Ablamın gözleri dolmuştu ve o benim yaptığım gibi saklamıyordu bunu…
Yıllar sonra bile o gece söylediği son sözler hala kulaklarımda ve sanırım o sözlerin gerçek anlamını şu şarkı sözlerini dinlediğimde alayabildim.
“bir sırrım var saklarım…ama görünce anlarsınız…yalnız dikkat acımayın… acınmak…ruhumu en çok acıtandır…”