Albert Einstein
Albert Einstein

1905 yılı dünyanın sıkıntılı dönemlerinden biri idi. Birçok ülkede toplumsal volkanlar patlak veriyordu. Yirmi altı yaşında bir gencin fizik dergisinde yayımlanan yazısı bilim tarihinde yeni bir sayfa açtı. Ünlü, “E = mC2” 100 yıl önce doğdu. Einstein bu yazısı yayımlandığında İsviçre’nin Bern kentinde bir patent bürosunda bilirkişi olarak çalışıyordu.İlginç bir yaşamı vardı Einstein’ın. 1879 yılında doğdu. Daha bir yaşına varmadan babası iflas ettiği için ailesi başka bir kente taşındı. Babası ve amcası elektrikli araçlar üretmeye başladı. İki kardeşin küçük şirketi büyük firmalarla rekabet edemedi. Albert ağırkanlı, düş kuran, duraksayarak konuşan bir çocuktu. En yakın arkadaşı kendisinden iki yaş küçük kız kardeşiydi.Çocukluğunun en güzel armağanını babasından aldı: Pusula. Hep aynı yöne dönen iğne kafasında bir sürü soruyu uyandırdı. Amcası yaşamı boyunca vazgeçemediği bir oyunla, matematikle tanıştırdı. Annesinin isteğiyle almaya başladığı keman dersleri onda klasik müzik aşkını uyandırdı.

Albert Einstein
Albert Einstein

Gelenekleri gereği her perşembe günü bir yoksul insanı evlerinde konuk ediyorlardı. Bir gün tıp fakültesinde okuyan genç bir adam evlerine geldi. Max’ın elinde birkaç popüler bilim dergisi vardı. Ders kitaplarının kuru ve sıkıcı havasından uzak bu kitaplar Albert’i coşturdu.Max’tan geometri öğrenmeye başlayınca çok okuduğu için çevresinin endişelenmesine yol açtı. Amcası onlara çok güzel bir yanıt verdi:“Hiçbir şey yapmamaktansa okusun daha iyi.”Silahlanmaya başlayan Almanya’da günlük ve toplumsal yaşam da askerileşiyordu. Okula başladığında sınıftaki tek Yahudi kökenli öğrenci olarak çeşitli olumsuzluklarla karşılaştı.Babasının işi bozulunca Milano’ya taşındılar. Bir diploması olsun diye babası onu yatılı okula yazdırdı. İki ay dayanabilen Einstein sinir krizi geçirdiğini gösteren bir rapor aldı ve okuldan kovuldu.

Mileva Mari
Mileva Maric

Diploması yoktu. İsviçre’de Politeknik Enstitüsü giriş sınavlarını geçmesi koşuluyla okula başlamasını kabul etti. Aylarca tek başına çalıştığı sınavda başarılı olamadı. Fransızca’dan, İngilizce’den, zoolojiden ve botanikten kötü not aldı. Yılmadı. Hazırlıklarını sürdürdü. Bir yıl başka bir okulda okuduktan sonra ileri matematik yeteneğinden dolayı sonunda okula kabul edildi. Ders dışında okumaya doyamadığı bilim, sanat ve kültürün klasik yapıtlarının dolup taştığı okul kütüphanesi ona sunulmuş bir hazineydi. O dönemde okula kabul edilen ender kız öğrencilerden biri olan Mileva ile tanıştı. Musevi olmadığı için babasının izin vermediği bu genç kızla babasının ölümünden sonra evlenebildi.Sonunda diploma aldı. Üniversitede araştırma görevlisi olmak istiyordu. Başvuruları sonuçsuz kaldı. Mileva’ya şöyle yazdı:“Yine de her kapıyı çalıyorum ve gülmece duyusunu yitirmiyorum… Ayrıca, müzik ve dostlarım beni körelmekten koruyorlar.”

Bir süre öğretmenlik yaptı. Babasının bir dostunun yardımıyla bir patent bürosunda bilirkişi olarak işe girdi. Babası, ailesi ve kız arkadaşı Enistein’ın akademide çalışma olanağı bulamamasına çok üzülüyordu. Küsmedi. Akademi kapılarının kapanması içindeki bilim aşkını öldüremedi. Yaşamından memnun olmanın yolunu buldu. Bardağın boş değil dolu olan bölümünü gördü. O günleri şöyle yazdı:“Patent belgelerinin yazılması işi benim için gerçek bir kazançtı, bu iş fizik üzerinde düşünmek için bol zaman bulmama olanak veriyordu.”

James Clerk Maxwell
James Clerk Maxwell

Einstein’ı uğraştıran sorun fiziğin geldiği yol ayrımıydı. Işık, Newtoncu kurama göre parçacıklardan oluşan tümüyle yerel ve süreksiz bir mekanik olguydu. Maxvell’e göre ise ışık denizin üstündeki dalgalar gibi uzaya yayılmış ve süreklilik gösteren dalgalardı. Fizik dünyası bu kördüğüme kilitlenmişti. 1905 yılında yirmi altı yaşında büyük bir cesaret göstererek “Özel Görelilik Kuramı”nı yazdı.Bu kuram, nükleer fiziğin enerjinin korunumu yasasının ana ilkesi oldu ve bilim adamları atomu parçalayıp atom çağını başlattı. Kendisi yapımında yer almamasına ve bu enerjinin silah olarak kullanılmasını istememesine karşın atom bombasının babası olarak tarihe geçti.

Albert Çocukken
Albert Çocukken

Onursal doktorayı beş yıl sonra aldı. Adının bile yanlış yazıldığı belgeyi alması için törene zorla katıldı. On yıl sonra “Genel Görelilik Kuramı”nı ortaya attı. Bu da astrofiziğin önünü açtı. Almanya’daki Naziler’in iktidara gelmesi onu ve birçok bilim adamını zor duruma soktu. ABDvatandaşı oldu.İkinci Dünya Savaşı sonrası bir Amerikan şilebi Almanya’dan ülkesine doğru demir aldı. Gemiye binen tayfayla marangozun elinde bir kedi yavrusu vardı. Nerdeyse ölmek üzereydi. Bakıp besledikleri kedi kısa sürede iyileşti ve geminin maskotu oldu. Denizcinin biri onunla oynarken canını acıttı. Kedi kendini savunarak denizciyi tırmaladı. Canı yanan denizci “Deli!” diye bağırarak kedinin üzerine yürüdü. Kediyi korumak isteyen tayfa da “O kedi Almanya’yı terk edip ABD’ye giden Einstein kadar deli!” diye karşılık verince bir tartışma çıktı. Sonunda kediciğe denizciler “Profesör Albert Einstein” adını verdiler ve bunu bir mektupla Eistein’a yazdılar. Einstein denizcilere yanıtında, “Sevimli ve ilginç haberiniz için yürekten teşekkürler. Adaşıma içten selamlarımı gönderiyorum. Öyküyle çok ilgilenen ve hatta kendi adı ‘kaplan’ olan kendi kedimizin selamlarını da gönderiyoruz. Kendisi Einstein Ailesi ile akrabalığını sizin kedinizin adı gibi dile getirmediğimizden biraz kıskançlık çekiyor. Sizlere, adaşımı evlat edinenlere ve adaşıma candan selamlar” diye yazdı.

Einstein’ın dağınık saçları, sıradan giyimi ve dilini çıkararak verdiği pozları bilim dünyasıyla halk arasındaki köprüleri kurma girişiminin yansımalarıydı.“Konfor ve mutluluk benim için asla ulaşılması gereken amaçlar olmadı. Mal sahibi olma, aldatıcı vitrin başarıları ve lüks yaşam ilk gençlik döneminden buyana bana küçümsenmeye ve hor görülmeye layık şeyler gibi geldi.”

Kant
Kant
Goethe
Goethe
Lessing
Lessing

Einstein’ın gelecek kuşaklara önerileri de vardı:“Birkaç kafadar bulun ve eski dönemlerin eşsiz yazarlarını, Kant’ı Goethe’yi, Lessing’i ve yabancı klasikleri okuyun ve olağanüstü doğanın tadını çıkarın. Birkaç hayvanla dostluk kurun. O zaman neşenize kavuşacaksınız ve hiçbir şey sizi huzursuz etmeyecek. Ötekilerden daha duyarlı ve soylu insanların sürekli yalnız olduklarını ve olmaları gerektiğini buna karşılık kendi ortamlarının lekesizliğinin tadını çıkarttıklarını düşünün. Eski bir öğrencinin size söyleyebileceği kısaca şudur:

“Yüksek öğrenimi asla bir görev olarak görmeyin kendi mutluluğunuz açısından ve gelecekteki etkinliklerinizin ait olacağı toplum yararına düşünsel alandaki özgürleştirici güzelliği tanımak için imrenilecek bir fırsat sayın. Eğitim ve genel olarak gerçeğe ve güzelliğe ulaşma çabası tüm yaşamımız boyunca çocuk kalabileceğimiz bir alandır.“Sevgili çocuklarım,Okullarınızda öğrendiğiniz harika şeylerin dünyanın tüm ülkelerinde akıl almaz bir çaba ve sınırsız bir çalışmayla birçok kuşak tarafından üretildiğini aklınızdan çıkarmayın. Tüm bunlar size miras olarak kalmıştır ve siz üzerine ekleyip onları yüceltip bir gün kendi çocuklarınıza sevgiyle teslim edeceksiniz. Biz ölümlüler ancak ortak yarattığımız kalıcı şeylerde ölümsüzlüğe ulaşırız. Bunu her zaman akılda tutarsanız yaşamınız bir anlam bulur.”

1 Mayıs 1936’da Amerikalı ünlü bir yayıncı villasına yeni bir kütüphane yapmayı tasarladığını ve temeline sonraki kuşaklar için arkeolojik açıdan ilginç yazılar koyabileceği hava geçirmeyen metalik bir kutu yerleştirmek istediğini belirterek Einstein’dan da bir yazı yazmasını rica etti. Bu amaçla Einstein’a en az bin yıl dayanacağına güvence verdiği özel bir yaprak kağıt gönderdi. 4 Mayıs 1936’da Einstein bu özel kağıda daktiloyla aşağıdaki mesajı yazdı:“Sevgili sonraki kuşak!Bizden, daha doğrusu olmuş olduğumuzdan daha adil, daha barışçı ve hele daha mantıklı olmazsanız biliniz ki son durağınız cehennemdir.Tüm saygılarıyla bu dindarca dilekte bulunmuş olan (bir zamanlarki)Albert Einstein.”