Müslüman kalabilirsin ya da başka bir dinde, ama beni yakalamak içindeğişmelisin dostum. Dilini değiştirmelisin önce. Yüksek ortamlarda benimdilimi kullanmalısın. Benim dilimi ikinci dil ya da yabancı dil olaraköğrenmen yetmez. Kendi dilin yabancı kalmalı, hatta neredeyse etnik bir dil,benim dilim ise yüksek ortamlarda anadil olmalı. Nedir bu yüksek ortamlar?En başta yüksekokullar. Sonra liseler, ortaokullar, ilkokullar, hattaanaokulları. Kendi dilinle konuşmak sende aşağılık duygusu yaratmalı.Örneğin marketing (pazarlamanın yüksek olanı) alanında benim sözcüklerimlecümleler kurmalısın. Kendi dilinle ifade etmeye çalış bak, ne kadar dabayağı kalıyor. Global dünyanın bir parçası olarak kendini hissetmekistiyorsan, benim yaptığımı iyi yapmalısın.
Gazetelerinin, televizyonlarının isimleri bile benim dilimde olacak (Eskidenberi olanlar kalsın). Edirne’den Sibirya’ya kadar bütün Türkler, göktekiyıldıza yıldız der, ya da “cıldız”. Biliyorum binlerce yıldır bu böyleydi.Ama artık star demelisin. Unut artık yıldızı. Senin yıldızın geçmişte değil,Doğu’da hiç değil, bizim tarafta. Zaten bu konuları da sana ben öğretmiyormuyum? Hangi ülkede Orta Asya ile ilgili daha çok araştırma yapılıyorsanıyorsun, sende mi bende mi? Bırak sözcükleri, harfleri bile istediğimgibi okuyacaksın. Kendi harfini benim okuduğum gibi söyle. Entivi de,mesela. Diğer türlü söylemeyi dene, bak, sen de gördün, ne kadar da bayağı,köylü, doğulu bir “sound” değil mi? Hem sen değil misin modern olmakisteyen? Kendini ve kültürünü, dilini, geleneklerini, geçmişini aşağıdahissetmezsen (açıkça değil tabii, içinde, sadece içinde) bu metamorfozugerçekleştiremezsin dostum. Paşa’ya Pasha, Leyla’ya da Laila diyeceksin veyazacaksın. Biraz oryantalist ama, daha “Batılı gözüyle bir Doğulu şıklık!”Sen bakma köşk sözcüğüne, biz artık ona kiosk diyoruz, sen de öyle söyle.Hah şöyle! Ne diyoruz, concept yaratmalıyız. Yaratıcı ol, kendine creativede. Fabrikayı Ümraniye’de kur, markanı İtalyancadan al. Yoksa malınısatamazsın. Türk olduğu anlaşılırsa ya da Türk gibi gözükürse kimse evinesokmaz. Sen ona, Türk olmayan bir isim bul en iyisi. Kimse de sana kızamaz.”Trend” böyle. Tavuk bile satamazsın. Neden, Mudurnu Chicken oldusanıyorsun? İnsanlar tavuk değil “chicken” yemek istiyor.
Ne zamandır, radyolar “Goooooood morning Türkiye” diye sesleniyor. Biziuyandırmak için olsa gerek.
ATLAS Dergisi Şubat 2002
Özcan Yüksek
yorumlar
hemde çok doğru demiş.
dil iletisim kurmak aracidir…
karsindaki seni anladigi surece sorun yoktur…
anlasilan siz sirf ‘otobus’ dememek icin ‘dort tekerli goturgec’ veya ‘havuz’ yerine ‘ici doluysa giringec’ razisiniz… Ben degilim, buraya saf ‘Turkce’ kelamlar etmeye degil, iletisim kurmaya geldim…
dili yok et, geriye hiçbirşey
kalmasın.
hiç bir kültürüne sahip çıkamassan olacağı bu işte.
iletişelimde neyle nasıl olursa olsun, artık çocuklarımıza ne bırakabileceksek, ne kaddar hatalı ne kadar sığ
Böyle de yazılabilir:
Yüksek ortamlarda benim dilimi kullanmalısın. Benim dilimi anadil olarak öğrenmen yetmez, kendi dilini ikinci dil bile olarak öğrenemezsin. Kendi dilin yabancı kalmalı, hatta zaten öyle bir dil bile yok. Kendi dilinle konuşmamalısın bırak kendi dilinle konuşmanın sende aşağılık duygusu yaratmasını. Örneğin oğlunun adı kendi dilinden bir sözcük diye çıkarıldığın mahkemede benim sana öğretmeyi beceremediğim sözcüklerimle cümleler kurmalısın. Kendi dilinle ifade etmeye çalış bak, ne kadar da bayağı kalıyor; hele bir de dilekçe falan verirsen suç da oluyor. Ülkemin bir parçası olarak kendini hissetmek istiyorsan, benim yaptığımı iyi yapmalısın. Çocuklarının, köylerinin isimleri bile benim dilimde olacak (Eskiden beri olanları da değiştirmeyi bilirim).
Kültürler artık belli gruba ait değil; dünyada kaybolan her dil bir rengin eksilmesi. Siyah beyaz bir dünyada yaşamak istemiyorsak kendi dilimiz için gösterdiğimiz hassasiyeti beraber yaşadığımız “vatandaş”larımız için de göstermeliyiz. Sahip’in yukarıda dediği gibi: “dili yok et ve geriye hiç bir şey kalmasın”
bazende abartıyorlar be konusurken;
her cumlede bir iki kelime mutlaka ingilizce oluyo bazılarının.
pardon bana “kulturun” diye sundugun seyleri bana sorarak mi sectin ???
‘kulturum’ ne demek?? dogar dogmaz ask ve sevkle baglanmam gereken bir kulturun muridi mi oluyorum?? Sirf ‘kulturum’ diye Turk sanat muzigi dinlemek, kimiz icmek, nisanlanmak zorunda degilim… Nedir bu ‘kulturum’ diktasi be? bana mi sordun?
Bir New York Rüyası “Bye-Bye” Türkçe / Oktay Sinanoglu
Hepinize “nice” iletisimler…
yabancı isimli markaların bahsi geçince;tiffany tomato(sanırım artık tomato’su yok) yıllarca yabancı marka sanmıştım…
çok rahatsızlık duyuyorum aşırı derecede yabancı kelime kullanılmasından.iletişim amaçlı herşey ama bu iletişim kendi dilinle olsa! en azından insanlar çabalasa…
En yüce kurumunda alınacak
kararları senin özgür iraden değil de başkaları belirliyorsa zaten ötesi yoktur bunun.
Lakin bundan pek gocunmayan yağız türk delikanlısının dil konusundaki bu denli rahatsızlığını anlayabilmiş değilim.
olaya gerekli açıklamayı yapmış zaten , tebrik edin. bence önemli olan sadece anlaşmak nasıl yada ne biçimde olduğu bireyleri ilgilendirir, birey kendi arzusu veyahut gördüğü kültürü kullanmakta serbesttir illede bizim diye bir kültürü savunacak olanlar monitörün başına bir daha geçmeyerek buna başlayabilirler ! internetin ülkede sansürlenmesinide zaten türk adet ve ahlak yapısı… vs. demiyorlarmı ? düşünün biraz yahu….
“Türkiye cumhuriyetinin temeli Kültürdür”
M.K Atatürk
http://www.kultur.gov.tr/portal/default_tr.asp
Tabi canım kültür nedir ki? At köşeye gitsin, batılı olmak daha iyi… Hadi leeen!
en oncesinde dilin ne olduguna karar vermek gerekiyor sanirim evet “dil insanlarin iletisim kurmasina yarayan canli bir varliktir” ancak dil dusuncedir dil varliktir ne demek bu ? bu su demek;
insan bildigi dilde dusunur, bildigi dilde varlosunu aciklar kendisine bildigi dilde sever sevisir… sen sevgilinin kiz/erkek arkadasin mi yoksa girl/boyfriend’in mi oldugu konusunda karar veremessen yarattigin concept icerisinde kargasaya mi yoksa kaos’a mi gittigini bilemessin. ve psikoterapistine derdini anlatacak kelimelerin olmaz. bir virgulun bile tamamen anlam kargasasi acabildigini dusunursek kullandigin yabanci kelimenin anlamini bilmediginde neler olabilecegini bir dusun. saga sola demec verirken “…cok ufak nuans farklari…” demen tam anlamiyla rezillik olacaktir. “cok oturgacli gotugec” falan bunlar uydurma seyler. “buzdolabi” kelimeside sonradan ama gayet guzel oturus bir kelime. birileriyle konusurken matah bir bok gibi gorunmenin bir yoludur bu “yabanci” kelimeleri sokusturmak, kimse anlamaz [buyuk cogunluk ozellikle teknik bir konusma ise] ama sormayada utanir cunku, ingilizce rulaz turkce sux olmustur. evet dilimize giren kelimeleri cikartalim savasalim demiyorum ama, en azindan bunlarin artmasina engel olusturmak bizim elimizde gibi geliyor bana. yahu hangi burger’da “ekmek arasi” nin sicakligi varki. bosversene.
15 Mayıs 2002 tarihinde
songoku demiski;
Tabi canım kültür nedir ki? …
kultur : bilmek anlamindadir.
bir insan nekadar cok obje taniyor ve ne kadar cok olay’i biliyorsa o kadar kulturludur.
bu nedenle tarkan ornegin bizim kultur elcimiz olabilmek daha icin cok ugrasmali. illa kultur elcisi ariyorsan bir insaat iscisi daha uygun gibi geliyor bana.
ama dil kulturu cok iyi yansitacaktir cunku senin dilinde “buzdolabi”kelimesine karsilik bir eklime yoksa bunu bilmiyorsun demektir bilemessin zaten. haa ogreneyim diyosan ya bunu birisinin lisanindan alip kullanacaksin yada yeni bir kelime ureticeksin buna uyan. dil yoksa bosluk vardir. bosluk olmak istemiyorsan, sahip cikicaksin diline, “ama bu benim dilim olmak zorundami?, yani ben neden turkce konusucam ? turkiyede dogdum diye mi ?” diyebilirsin. gidedebilirsin. ama gittigin yerde ogrenmen gereken cok sey cikicak karsina, yeni bir kulturun icine duseceksin cunku ve ifade etmen kendini her zamankin den daha zor olacak.
öyle görüyorum ki sadece polemik yapılyor. birileri “evet evet kültürümüz bu bizim, içine ediyolar” falan derken diğerleri “ben nası anlarsam öyle konuşurum kardeşim” diyorlar. hepiniz haklısınız.
ben yazının sonuna kendi görüşümü eklememiştim. şimdi söyleyeyim. birçok insanın duygusal bir tepki olduğunu sandığı bir tepkiyi içimde saklıyorum. ama bu duygusal değil ussal bir tepki. her zaman daha anlaşılır olan sözcükleri seçmeye çalışırım şahsen. ve anlatmaya gerek olmadığı gibi, türkçeleri her zaman daha anlaşılırdır, bizim zihnimizde derinliği vardır. tam da bu nedenle olaya başka bir taraftan bakan ve kendi dilini isteyen arkadaşa da katılıyorum. bu hakkın onun elinden alınması da bence insanlık suçudur.
oktay sinanoğlu’nun “bir nev-york rüyası” adlı yazısı ve bu konudaki başka görüşler için tıklayın
Diğer yazıları okumadım ama bu yazı çok hoşuma gitti
Yahu herkeste de bir polemik yapılmasın, polemik yapmayalım. Söylediklerimin maksadını açıklayayım, beyefendi kaynak gösterin vs. gibi televizyondaki ağzı torba olmayan, ne dediğini bilmeyen politikacıların lafları…
Kimi taklit ettiğinize dikkat edin efendiler. O televizyonda tartışan gerizekalılar bizim ayıplarımız, ayıpladıklarımız.
İki lafı bir araya getiremeyen adamları politikacı diye seçiyoruz. Ondan sonra herifler önemli adam diye televizyona çıkıp kavga ediyorlar hebele hübele. Çoluk çocuk onlardan Türkçe öğrenip birbirine taklit ederek zaten artık pek güzel olmayan Türkçe’mizi daha da bozuyorlar.
Ondan sonra pelemik helemik pölümük gibi şeyler yazıyorlar tartışma gruplarına.
Ne güzel yazmış Ulvicen.
Evet kardeş; üretmiyoruz, tüketiyoruz.
Bu sebepten sürekli bize tüketecek şeyler veriyorlar.
Tabi bunlar ağıza Wrigleys gibi sakız olan şeyler;
Ray-Ban, Suzuki, PC, CPU, özellikle de Polemik.
Bunları bilmeyen yok.
Üretmiyor ve tüketiyorsan hesaplayıcı diyemezsin de kompüter veya bilgisayar diye bişey uydurursun. Otobüse toplu getir-götürgeç dersin. Geçiniz. Siz de geçiniz.
Ekmek kapısını, yabancı dil bilmek, yabancılar gibi yapabilmek açıyorsa sana o zaman yuva’dan başlarsın çocuğuna van, tu, tıriy diye.
“Bey, bizimki daha on’a kadar sayamıyo aptal mı acaba?
Ne alakası var hatun, geçen gün electricity dedi. Tam beş hece.”
Geçen gün askerden kaçma ile ilgili polemikleri pardon ahkamları okurken gözüme çarptı ve tsk sitesine girdim. Yakında seven stars tatbikatı varmış. Yani Yedi Cıldız.
Ha memleket elden gidiyor mu? Yoksa gitti mi? Bilmiyorum.
Ben this yazıyı write yaparken bile my Turkish git gide getting fuzzy. So must end in English I think.
Take care Türkiye.