Kayınpeder sağ olsun, zamanında akıllıca bir yatırıma imza atıp İhlas’ın Armutlu evlerindenbir devremülk almış. Eşinizle birlikte havuz sefası yapamadığınızı, ya da bakkaldan ilaç için bir şişe bira alamadığınızı saymazsak burası aslında tüm önyargılara rağmen keyifli bir yer. Biz de her sene gideriz zaten.

Devremülk sistemi bizim gibi orta sınıf bordro mahkumları için gerçekten de akıllıca bir yatırım. Paramızı yetirip de yazlık ev alacak halimiz zaten yok; ama hadi oldu diyelim, bütün birkiminizi senenin sadece 15 günü, bilemediniz en fazla 1 ayı kullancağınız bir eve bağlamak ne kadar mantıklı? Onun yerine bir devremülk sistemine üye olursunuz, 15 günlük tatilinizi yine yaparsınız, ve masrafarınız kıyaslanamayacak kadar az olur. Üstelik, gittiğiniz yer genelde tatil köyü ortamı olduğu için, size sunulan eğlence imkanları deniz kenarındaki bir siteden alacağınız evlerden çok daha fazla olacaktır.

Diyeceksiniz ki, mutaassıplığıyla bilinen bir şirketin işlettiği tatil köyünden ne kadar keyif alınır… Alınır, merak etmeyin; ama bunu başka zaman anlatırım, söz.

Devremülk akıllıca olmasına akıllıcadır da, bizimki gibi büyük aileler için pek de elverişli değil maalesef. Biraz da kaldığnız dairenin büyüklüğüne bağlı olarak 4 kişilk, bilemedeniz 6 kişilik, hadi yine bilemediniz 8 kişilik bir aile için fazla fazla iyidir, yeterlidir; ama bizde olduğu gibi bütün kız kardeşler ve kocaları ve tabii çocukları aynı hafta sonu için kalmaya gelip de 15 kişi oluverdiğinizde seçenekleriniz bellidir: Ya mutfakta yer yatağında, ya da Armutlu merkezde bir otelde yatacaksınız demektir.

Biz de ikinci seçeneği tercih ettik. Ben, eşim, eşimin küçük kız kardeşi ve onun kocası atladık kayınpederin arabasına, gittik Armutlu’ya. Planımız, geceyi ucuz bir pansiyonda geçirmek, sabah erken kalkmak, duruma göre ya biraz Armutlu’nun içinde takılmak ya da tatil köyüne geri dönüp kahvaltıya yetişmekti.

Benim bacanak, baldızla henüz evlenmediği dönemlerde de Armutlu’ya gelir; ama tabii haliyle bizimle tatil köyünde değil Armutlu’nun içinde kalırdı. O yüzden de onun tecrübeleri rehberliğinde gidiyorduk.Deniz otobüsü iskelesi civarındaki otelleri tavsiye etmemişti bize. Onun yalancısıyım “İnşaat işçilerinin kalacağı bir yer ancak.” demişti. Rutubet içinde odalar, ortak tuvaletler… Yok, kalsın.

Onun yerine, ilk durağımız Motel Modeloldu. Bizim bacanak zamanında orada konaklamış ve memnun kalmış. Gittik, arabayı park ettik, motelin sahibini bulduk, oda sorduk. Hiç boş yeri yokmuş. Hem de Mayıs ayından beri böyleymiş. Allah işlerini rast getirsin tabii; ama işin aslınn öyle olmadığını bilmek için Türkiye turizm istatistiklerini incelemeye gerek yok. İki genç kız ve iki adam bir gecelik oda arıyor. Adamın aklına ne geldiği belli. Bizim kızları yatağa atmak için bir gecelik yer aradığımızı düşünüyor besbelli. Kimsenin günahına girmek istemem tabii, ama otelde o sırada boş yer olduğundan emin olduğum gibi, adamın hakkımızda ne düşündüğünden de eminim. Ve elbette ki orası namuslu bir aile pansiyonu olduğu için, pansiyoncunun bizi alması söz konusu olamazdı. İyi de, biz ne yapacağız yani evli olduğumuza inandırmak için? Karılarımızın 85 kilo, yanımızda da sürekli zırlayan çocukların olması mı lazım?

Neyse, adamcağız hiç değilse bize kalabileceğimiz başka bir yer önerme lütfunu gösterdi. Böylece Motel Viraj’adoğru yol aldık. Bu arada, evet haklısınız, burada otel isimleri bir garip.

Biraz aradıktan sonra moteli bulduk. İçeri girdiğimizde sahibi ortalığı düzenliyordu. Bizi hoş karşıladı. Odaları gösterdi. Buraya kadar her şey iyiydi. Sıra fiyatlara gelinceye kadar.

Şimdi doğruya doğru, şahsi kanaatimce adamın oteli o gece gördüğümüz bütün yerler arasında en iyisiydi. Eski bir konağı sevimli bir butik otele çevirmişti. Ama kendinizi bizim yerimize koyun. Saat gece 12’yi çoktan geçmiş. Biz yorgunuz. İstediğimiz tek şey temiz ve ucuz bir yer bulmak. Sadece 7 – 8 saat uyumak için kullanacağımız odalara o kadar para vermek istemiyoruz. O yüzden eşim ve balzdım en sevdikleri şeyi yapıp, pazarlığa başladı. İşin rengi o zaman değişti.

Yok hayır, hiçbir şey çirkinleşip çirkefleşmedi; ama onun yerine yalancıktan bir sevimlilikle karşılıklı iğnelemeler başladı. Her şeyin üzerine tuz biber eken de adamın ikide bir “İsterseniz bana ukala Almanyalı deyin” diye başlayan cümleleri oldu. Bizim söylememize ne gerek var. Sen kendin söylüyorsun işte. Almanyalı olup olmanan bir kenara, ukalasın işte. Üstelik hangi odanın boş, hangisinin dolu olduğunu da bilmiyorsun. Dolu olduğunu zannettiğin odaların anahtarları hep kapının üstündeydi.

Eleman bize başka bir yer önerdi. Fıstıklı diye, Armutlu’nun 3 km. ötesindeki başka bir yerdeki başka bir otel. Adını hatırlamıyorum; ama bizden gecesine kişi başına 60 TL gibi Türkiye’nin en gözde turizm merkezlerinde bile göremeyeceğiniz kadar uçuk bir fiyat verdiklerini iyi hatırlıyorum. Ama durun, oraya gitmemiz o kadar kolay olmadı tabii.

Çünkü yol boyunca gördüğümüz başka yerlere de oda sorduk. Cesaretimiz iyice kırılana kadar tabii. Kafadan yer olmadığını söyleyenler (ki kafadan yalan söylediklerinden eminim, Armutlu’dan bahsediyoruz, Bodrum’dan değil), önce yer olduğunu söyleyip sonra bir geceliğine kiralamadıklarını söyleyenleri (kız arkadaşımızı yatağa atmaya gelmiş olsak iki gecelik oda tutamayız sanki), boş odalarının olduğunu söyleyen ama oturma planına bakınca bize uygun oda olmadığını söyleyenler (tabii, süit istedik biz çünkü)… Sonunda bir de, Viraj’ın sahibinin söylediği şu otele bakıp olmazsa geri döner mutfakta yatarız diye düşünmeye başladık. Adam bize orasının kendisine göre daha ucuz olduğunu söyleyerek göndermişti bizi. Yaptığı tüm ukalalıklar bir kenara, böylesine dangalakça bir yalan söyleyerek kıllık etmesine hiç gerek yoktu.

Söz konusu otel gecleik kişi başı 60 TL istediğini söylediğinde gerçekten şok olmuştuk. Nasıl yani? Burada her gece çılgın partiler düzenleniyor da biz mi bilmiyoruz? Sonuçta Yalova ilçesinin özelliği orta sınıf İstanbulluya ucuz ve vasat bir tatil imkanı sunmak değil mi? Kim gecesine 60 TL verir buraya?

Tam vazgeçip kendi tatil köyümüze yollanmak üzereyken, bize yan taraftaki başka bir pansiyonu önerdiler. Aradığımız fiyat aralığına uygun bir yer olarak. Böylece Motel Vildan’a gittik. Sahibi çok dost canlısı, bizi ağırlamaya hevesli bir kadındı. Pansiyonu üç kız kardeş işletiyorlarmış. Sohbetin gidşatından, bizim iki evli çift olduğumuza pek inanmadığı (alyanslarımızı da görmüyorsun yahu) ama engin hoş görüsü dolayısıyla pansiyonunda kalmamıza izin vereceği izlenimini edindim. Ama genel olarak, olaya esnaf zihniyetiyle yaklaşmayan, sıcakkanlı bir insandı. Yaptığımız pazarlıkla (tamam, biz değil hanımlar yaptı) oda fiyatını da neredeyse yarı yarıya düşürmeyi başardık. Bu arada sezonun daha açılmadığını da öğrendik -ki bu da “Mayıs ayından beri doluyuz.” geyiğinin koca bir kandırmaca olduğunu gösteriyor.

O geceyi Motel Vildan’da geçirdik de, Armutlu’nun pansiyon işletmecisi kılığına girmiş ahlak bekçileri yüzünden geri dönüp kim mutfakta kim holde yatacak diye yazı tura atmak zorunda kalmaktan kurtulduk.Zaten ertesi gün evin yarısı boşalıp nüf
us 8 kişiye düşünce rahat ettik.