Rus Edebiyatı’nın güçlü isimlerinden Tolstoy‘un ölümsüz eseri “Anna Karenina“da işlediği ‘Anna’, bir anne, bir eş, bir sevgili ve saygın bir kadın olarak ‘hayali kadın karakterler’ arasındaki yerini almıştır. Rus Edebiyatı’nın bu güzide eseri, bir İngiliz olan Bernard Rose tarafından 1997 senesinde “Anna Karenina” adıyla beyazperdeye aktarıldı. Fransız aktris Sophie Marceau‘nun başrolünde yer aldığı filmde İngiliz aktör Sean Bean, bir çok yapımda yardımcı rollerle karşımıza çıkan aktör Alfred Molina, 1939 doğumlu İngiliz aktör James Fox, Kanadalı aktis Mia Kisher ve İtalyan aktör Danny Huston rol alıyor.Sıradan ve kendi deyimiyle ‘basit’ bir adam olan Levin, ilk görüşte aşık olduğu Kitty’e evlenme teklifinde bulunmaya karar verir. Lakin genç kadının kalbi, yakışıklı, zengin, temiz bir itibarı Vronsky’e aittir. Kitty ile ilgileniyormuş gibi görünen genç adam ise Anna Karenina ile tanışınca tüm dünyası bir anda değişir. Hayatında ilk defa aşık olan Vronsky, evli olan Anna’dan vazgeçmeye pek niyetli değildir.Bir oğlan çocuğu sahibi olan Anna ise, Vronsky’i reddetse de zamanla kalbini genç adama kaptırır ve gelecekte şiddetli bir sarsıntı yaratacak olan o meşhur ‘yasak ilişki’ başlamış olur.

Kocasının şüpheleri ve oğlunun yalnızlığına karşın, hakkı olan özgürrlüğü seçen genç kadın, henüz kimsenin haberdar olmadığı bu ilişkiyi ‘kaçamak’ olarak değil, ‘tutkulu bir aşk’ olarak nitelendirmektedir.Yasak ilişki yaşayarak dürüstlüğünü ve saygınlığını zedelediğinin farkında olan Anna, kocasının durumu öğrenmesi üzerine Vronsky’i terketmek zorunda kalır.Kalbinde hala Vronsky ike yaşayan genç kadın, aşık olduğu adam ile hayatındaki diğer erkek olan oğlu arasında bir ikileme düşecektir.