Bu yazının yazılışından bugüne geçen süre 26 sene!. Acaba Mumcu’nun o gün yazdıkları bugünlerde gerçekleşmeye başladı mı?. Ne dersiniz, sayın okuyucular?RABİTAT-ÜL ALEM-ÜL İSLAM
“Rabitat-ül Alem-ül islam” şeriat düzeni üzerine islam Devletler Birliği kurmak isteyen bir kuruluştur. Bu kuruluşun maddi destekçisi “Aramco” adlı bir Amerikan petrol şirketidir. Kuruluşun “Hicri Recep 1383” tarihinde Mekke’de yayınlanan tüzüğünde “Müslüman ülkelerde islamcı yönetimlerin kurulmasma çalışmak” amacı yer almaktadır. Tüzükte yer alan bir başka maddeye göre de bu zengin kuruluş “İslamcı yayın organlarını” destekleyecektir.Özetle örgütün amacı “İslam enternasyonalizmi” kurmak; bu uğurda çalışmaktır.”Rabitat-ül Alem-ül İslam” örgütünün “Islam Kültür Dairesi” adıyla bilinen bir kolu bulunmaktadır. Bu dairenin başlıca amaçlarından biri islam ülkelerinde yürürlükte olan yasaların “İslam ülkelerine getirdiği eziyet ve aynılığı izah etmek” ve bu laik yasalar yerine şeriat kurallarının benimsenmesine çalışmaktır. Daire ayrıca İslam ülkeleri arasında toplantılar düzenlemeyi ve “milliyetçilik ve ırkçılık” ile savaşmayı amaçlarının arasına almıştır. 41 kişilik kurucu meclis ile yönetilen “Rabitat-ül Alem-ül İslam” örgütünün islam ülkelerinde temsilcileri ve üyeleri bulunmaktadır.”Islam entemasyonalizmi”ni amaç edinmiş bu örgütün etki alanı içine almaya çalıştığı ülkelerin başında Atatürk devrimleri ile batılı laik bir düzen seçmiş olan Türkiye gelmektedir.Türkiye laik bir ülkedir. Ülkemizde, cumhuriyet kurulduğundan beri hiç kimse dinsel inançlarından ötarü baskı görmüş değildir. Tersine, laiklik ilkesi din ve vicdan özgürlüğünü korumuş ve her din ve inançtaki insanlara tapınma özgürlüğü tanınmıştır. Laiklik ilkesi din duygularının siyasal amaçlarla sömürülmesine engel olmuştur. Laiklik ilkesi, bu nitelik ve özü ile din duygularının dine yabancı amaçlarla kötüye kullanılmasını engellemeye çalışmıştır.Ülkemizde son zamanlarda laiklik ilkesi büsbütün unutulmuştur. Atatürk’ün laiklik ve devletçilik ilkeleri, neredeyse hiç anımsanmaz olmuştur. Atatürk’a kalkan yaparak Atatark’ü unutturmak isteyen yeni bir ideolojik akım, devlet çapında önemli köşeler tutmuştur. Atatürk’ün “çağdaşlaşma” anlamındaki Batılılaşma çabaları, Amerikan destekli “Araplaşma” daha doğrusu “Araplaşma ” içinde “Suudileşme” eğilimleri ile yer değiştirmiştir.Suudi Arabistan sermayesine dayalı bir “Suudileşme – Araplaşma” süreci içinde yaşıyoruz. Atatürk’ün “milliyetçilik” ilkesi “İslam ümmetçiliği” ile yer değiştirmekte; egemen ideoloji “milli devlet” kavramı yerine islam enternasyonalizmini amaçlayan; “necip millet” kuruntularına dayalı bir çeşit Arap ırkçılığı yerleştirmeye çalışmaktadır. Üstüne üstlük laik devlet başkanının kardeşi bu Arap sermayesi Türkiye temsilcisi ortaklan arasındadır!……..Ülke topraklarını Arap zenginlerine satarak kalkınmayı amaçlayan tutum, islam enternasyonalizmine de açıkça yeşil ışık yakmaktadır.Bu konulan okuyan yetkililer, sakın olup bitenleri ”Atatürkçülük” adına savunmaya kalkmasınlar. Savunurlarsa, Atatürk’ün kemikleri sızlar. Kemikleri!… (Cumhuriyet, 2 Ekim 1984)Not: Bu yazı UM-AG vakfınca 1997 yılında yayınlanan “Ermeni Mandacıları” başlıklı 23. cü kitabın, 173. sayfasından kısaltılarak alınmıştır.