Bu yazıyı 7 mart günü Bostancı Gösteri Merkezi’nde yapılan Ahmet Kaya şarkılarında buluşuyoruz etkinliği sonrası izlenimlerim ve hislerim adına yazıyorum…Müziksel etkinlik çok hoş geçti. Bunca zamanın özlemini o kalabalık seyirciler ile biraz da olsun tatmin etmek çok mükemmel bir duygu idi.Gelen insanların renkliliği adına da çok sevindim. her türden insan orada ortak sevgi ve amaç için buluşmuştu. Genci, yaşlısı, çocuğunun elinden tutup gelen annesi, bayanı, erkeği, uzun saçlısı, küpelisi, enteli vs. cidden her türden görüntü vardı.Salon doldu ve konser O’nun perdeye yansıyan klipsel karmalarıyla başladı. O an oradaki insan çoşkusu mükemmeldi. Bıkmadan usanmadan alkışladık, alkışladık, alkışladık….Gerçekten hiç bir konserde bu kadar sesimi kısana kadar bağıra bağıra şarkı söylediğimi ; ve yine elimi kıp kırmızı olacak kadar alkışladığımı hatırlamıyorum. Ahmet Kaya bir yana albümün sanatçılarıda bu alkışı hakediyorlardı zaten.Nazan Öncel, Selda Bağcan (sağlık sorunu), Yavuz Bingöl (zerda için Gaziantep’te), Yılmaz Erdoğan (gösteride) dışında tüm sanatçılar orada idi.Zaten gelemeyenler de perdede gereken açıklamayı yaptılar video şeklinde.Tüm bu sanatçılara ayrı ayrı plaket vermek için de özel bir protokol oluşturmuşlar. Metin Üstündağ’dan (bkz: penguen, hayvan, sevişgenler…) Nebil Özgentürk’e (ki kendisi ortak hislerimizi ! her zaman yazılarında belirtmekten çekinmeyen birisidir ), Leman San’dan Ali Kırca’ya (kendisi sadece perdeye yansıyan yazılarıyla var idi ) kadar oldukça nezih bir Ahmet Kaya sever dostları vardı orada.Sanatçılardan en çok alkışı ve şarkı bi daha’sını Haluk Levent ve Naşide Göktürk aldı. Çünkü bu ikisi oldukça içten söylemişlerdi Ahmet Kaya şarkılarını…Ve final olarak ta bize bir süprizleri vardı. Anons edildi ve içeriye Cem Karaca geldi tüm ihtişamı ile. albümde yer alamadığı için biraz hüzünlüydü ama o etkinlik ateşi içinde hüzün, burukluk felan kalmadı üzerinde. final açısından Nazım Hikmet’in tüm “sürgün” yemiş ya da “yedirtilmiş !” kişiler için yazdığı şiirini söyledi kendi stili ile.Herhangi bir art niyetli olay olmadı konserde. Tamamen herkes Ahmet Kaya için dillendi, alkışladı, hüzünlendi, mutlu oldu…Tıpkı Gülten Kaya’nın da “artık bu şarkıları gelecek kuşaklara taşımak adına daha da tereddütsüzüm” dediği gibi ben de yıllardır DOĞRU kişiyi dinlediğime, doğru kişiyi sevdiğime, onu boşu boşuna desteklemediğime, odamın duvarında resminin bulunmasını (çok az kişi gibi) hakettiğine, düşünceleri, yaşayışı, fikirleri, ASİLİĞİ, tuttuğunu koparması, iradeli yaşamı ve daha sayamadığım tüm olumlu yanları ile bana güç (hem de sabır! ) veren bir yanı olduğuna bu konser sayesinde artık DAHA DA eminim. tüm kışkırtıcı, diretici, medya yalayıcı engellerin de karşısında bu DURUŞUM hiç bir şekilde yok olmayacaktır…Yılmaz Erdoğan’ın da dediği gibi valizimde her zaman bir Ahmet Kaya kasedi var olacaktır…Kısacası gidemeseydim kendimi hiç bir zaman affetmeyeceğim bir nokta olacaktı. Neyseki öyle birşey olmadı, güzel geçti, eğlendik, şarkılarsöyledik, alkışladık, hüzünlendik ve tüm bu duyguları çeketimizin cebine koyup oradan ayrıldık gecenin 1’inde….
yorumlar
Sevindim. İnsanlarda nasıl bir etki bıraktığını merak ediyordum. Merak ediyordum da ben orada değilmiydim? Oradaydım. Siz seyrederken ben Barkovizyona yapılan tüm girişlerin zamanlaması, 14 kişilik bir orkestranın soundu, sahne ışıkları, ara akortlara göre sahneye zaman kazandırılması, sanatçıların sahneye çıkışı, önemli misafirlerin karşılanması, güvenlik ekibinin yönlendirilmesi, kamera çekim ekibiyle koordineli bir şekilde akışın izlenmesi ve yukarıya kurulan küçük çaplı stüdyoda tüm sahnenin çoklu kanal kayıdının alınması işleriyle ilgileniyordum. Yani oradaydım ama tadını siz çıkardınız açıkçası… Ve açıkçası gerçekten ne kadar güzel, sağduyulu ve coşkulu seyircilerdiniz siz öyle! Geceden sonra iki gün yerimden kalkamadan yattım. Şimdi elimde gecenin aşağı yukarı 900 dakikalık video görüntüleri var, dur bari onları seyredeyim…
şu megalomanı tebrik etsin yoksa ben yaptım da oldu demekten helak olacak…
Sana daha önce 3’ten fazla sıçramaman gerektiği öğüdünü vermiştim. Bir kaç kez akıl yaşının mecburiyetinden kaynaklanan “misketlerimi ver” tarzı yazılarını muhattap almadım ama artık sana “her yazdığıma yanıt vermek zorunda değilsin” demek durumundayım, yine de illa zorundayım diyeceksen, aşağılık kompleksine kendini hazırla, öyle başlayalım! Yazdıklarım kötü niyetle ve kıçınla okuduğun zaman öyle anlaşılabilir elbette ama niyeti bozuk olmayan bir insan tabii olarak organizasyonun genel ayrıntılarına boğulup, içinde bulunduğu işin tadını çıkaramamaktan hayıflanan bir adam tavrını çok kolay algılayabilir. Tabii ki senin algılamanı bekleyecek kadar ne iyimserim ne de hayalperest. Bak ama megaloman olabilirim elbette, senin gibilerin olduğu bir dünyada megaloman olmayıp da ne olacağım ki?
kıçımdan konuşabiliyor olsaydım oramla gülerdim.
daha önce de konu ile ilgili yazını okumuş ve başka konulardaki yazılarını da bilen biri olarak (ki bir çoğunu da zevkle okudum) böyle bir yorumu çok rahat yapabiliyorum.
Bir ruh ve sinir hastalıları hastanesine girdiğinde ne kadar ön yargılı olunuyorsa sana karşı da o kadar ön yargılıyım.
Rahat ol!
Tahmin ediyim. Yeşil sarı kırmızı?
Acaba şarkıların arasında “arabamı şerefsizlerin ülkesinde bıraktım” var mıydı?
Valla alakam olmaz köpekçilerle filan hatta ve hatta hiç de milliyetçi değilimdir ama asilik lafı ilgimi çekti. Ben de asiyim. Yatagımı toplamıyorum. Kirli kotumu giyiyorum. Küpem de var. Saçımı kazırım arada sırada kafama eser. Ama kimseye küfretmiyorum di mi? Etnik ayrımcılık yapıp ikinci gazze şeridini türkiye’de oluşturmaya da çalışmıyorum.
Ne anlarsan artık.
bizi ilgilendirmez ama kirli ağzını bi çalkalayıp öyle çıksan buralara ; çünkü artık bu reha muhtar ,serdar ortaç ağızlarından midem bulanıyor
hadi arkadaşlar bırakın şu inatı. bakın ben bırakalı çok oldu. ben de diyodum bu herif pis kaka türkiye’yi bölecek ama biraz daha geniş bakabilelim olaya. hem empati’yi denediniz mi siz hiç? ben denedim.
Bazen suya yazı yazıyormuşum gibi geliyor diyordum… Oky sağol, bugün anlayan, okuyan, objektif birileri olabileceğini hissettim tavrınla!
Retrubition’a şerefli bir hayat, çekirgeye akıl diliyor, bizi çağırdığı hoşgörü‘nün kendine masal olduğunu, insani bakışın nemfromanyaklıkla bağdaşmayacağını hatırlatıyor, vicdanlarıyla, şerefleriyle baş başa bırakıyorum kendilerini… en ciddi hayati problemleri çekirdek ve üniversite sekreteri olan salaklar yığını! Bokunuzla oynamaktan vazgeçin, rahat değil, adam olun!
adınız gibi bir üslup içine girmeyin. ben tamamen nuMB denilen, yukarıda, blogda adı geçen güzel etkinliğin sahne arkasında yer alıp adı hiç bir yerde anılmadığı için rahatsızlık duyan arkadaşa dedim diyeceğimi. Ne ahmet Kaya ile ne onun şarkılarıyla ne de onun şarkılarını dinleyenlerle bir alıp veremediğim yok. Senin için 3 defa daha okudum ama bir türlü anlayamadım kim nerede ahmet kayaya ya da bu olaya bok attı da herkes bir anda bağrınmaya başlamış? gözümün görmediği birileri birşey mi dedi de ben kaçırdım?