nokia ile ilgili tamamen kendi araştırmalarım üzerine hazirladiğim çalışma. nokia’nin kameralari cep telefonlarinin karşılaştırmaları, kullanilabilirlik, servis, ne kadar ihtiyacimiz olduğu, gibi konular üzerine düşüncelerim.

yazimin devaminda sayfada bir çok imaj olacağı için sizi biraz bekletebilir.

bu nokia hastaliği ericsson 337/388 gibi telefonlar kullanirken bir dostun elinde 6110 gördüğüm gün başlamıştı. doğu bank’ın altını üstüne getirip bir 6110 sahibi olmuştum. tuşları, tasarımı, menüsü, melodileri… “yahu ne kadar güzel bir telefon bu” şeklinde düşünecelere sürüklemişti beni.

ardindan 1000 telefon numarasini aklinda tutabilen, ayni isim altına bir kaç numara kaydedebilen bu haydut çıktı piyasaya, alabilmek için siralar beklendi, siparişler verildi, konu ile alakalı meslekteki arkadaşlara telefonlar açıldı. sustali kapak, kocaman ekran, roll navigation, yıkılıyo!!!

işte tam bu noktada, nokia uyanmaya başladı!..

bundan sonra çıkarttığı hiç bir telefon 7110’un yerini tutabilecek bir telefon olmadı. neden? adamlar bir daha 1000 telefon hafızası koymadilar telefona, 7110’ın berbat anteni dışında hiç bir falsosu yoktu, hatta ne işe yaradığı bilinmeyen gizli bir menüsü dahi vardı. nokia phone manager programı ile her şeyi yapabiliyorduk. türkçe t9 sözlüğü yoktu ama umrumuzda değildi, parmaklarımız çoktan jet gibi yazmaya hazirdi. ama nokia tabii ki dur durak bilmeyecekti.

hepimizin 7110’un devamı olacak telefonu beklediğimiz zamanda 7650’i anons etti. bu noktada ben ve bir çok tanıdığım insan cep telefonu bağımlısı hatta nokia bağımlısı olduğumuzu farkettik. evimizi satıp bu telefonu alabilirdik. neymiş efendim renkli ekran ve fotoğraf çekiyor. akan sular durdu. nokia’nın kapısı aşındırıldı. “abla 7650 geldi mi?” diye sormaktan dilimizde tüy bitti. derken 7650 geldi. para denkleştirip alamadım. çok pahalıydı. yıkılmadım ayaktayım 7110’umla baş başayım. nokia’nın sitesini incelemeye devam ediyorum. forumlara giriyorum insanların 7650 ile çektikleri resimlere bakıyorum. hatta bir keresinde bir bayanın elinde gördüm yanına gidip bir inceleyebilir miyim diye sorup, kısa ve net “hayır” cevabini dahi aldim.

7110’un yerini alabilecek tek telefon 7650 gibi görünürken -bence- sessiz sedasiz, 3650 piyasaya sürüldü, çirkin mi çirkin tasarıma sahip, abuk bir tuş takımı. üstelik 3xxx ile başlayan bir numarasi olduğuna göre kesin dandik bir telefon.

internette kedinin tavandan asılı pervaneye yapıştığı berbat bir reklam da kol gezmeye başladı. dolayisi ile ilgimi çekemedi bu telefon hatta reklamindan dolayi nefretimi dahi kazandı. tam bu dönemde televizyonda 7250 reklamları dönmeye başladı, “ooo! çok yakışıklı bir telefon bu hem bu da resim çekiyor” diye nokia’nın sitesine dalıp incelemeye başladım. almak için harekete geçmek üzereyken telefonlar ile hiç alakası olmayan bir arkadaşım bana “saçmalama o berbat bir telefon. alacaksan gri 3650 al” dedi. şimdi bu noktada bana telefon “gri” diyerek tavsiye eden bir yorumcuyu pek ciddiye almam beklenemezdi tabii. ama incelemeye başladıkça symbian, mmc, real player, yüklenebilir programlar, video çekimi (peh!) gibi özellikler ve fiyati bir anda 3650’yi gözümde en güzel telefon yapmaya yetti. doğum günüme denk getirip kendime hediye olarak bir 3650 aldım.

ilk bakışta hiç bir şeyini anlayamadığım bu yaratıkla mesaj yazmak, telefon açmak, menüsüne girmek, çıkmak, programlardan “exit” diyerek çıkmak ne kadar zor geldiyse de telefon inanılmaz eğlenceliydi. cebimde bir tuğla taşıyormuş gibi kabarıklık olması hiç rahatsız etmez olmuştu. bağımlılığımın zirvesini yaşıyordum. cep telefonundan ICQ’ya MSN’e yahoo ve aol’e bağlanmak korkunç bir yenilikti.

– abi aradim cebin kapalıydı.
– ha evet alete format atiyordum da…

şeklinde bir cümle ilk defa kuruyordum. elimden birakamiyor, abuk subuk kapaklar alıp, saçma sapan ne programlar varsa indiriyordum. cep telefonumda prince of persia oynayabilmenin korkunç keyfini yaşıyordum. fakat bir problem vardı. bu telefondan sıkça görüştüğüm hiç bir arkadaşımda olmadığı için bir çok özelliğini deniyemiyordum. hangi özellikler mi?

bir çok çakal gibi ben de kalabalık mekanlarda bluetooth’u açık diğer insanların varlığından haberdardım. lakin hiç cesaret edip de bir girişimde bulunamiyordum. neticede ne olur bilinmez. dayak mi yerdim, adam çekip vurur mu belli mi olur?.. bir gün haberlerde bluejacking ile ilgili bir haber izledim. insanların bluetooth ile birbirlerini korkuttukları anlatılıyordu. netice olarak karşı taraf bağlantıyı kabul ettiği sürece onlara mümkün olan her şeyi yollayabiliyordunuz. tabii bunun için güzel bir bluetooth ismi seçmeniz gerekiyordu. aklıma ilk gelen “turkcell” oldu. hemen bluetooth adımı turkcell yaptım ve oturduğum ilk cafe’de birine bluetooth ile mesaj atmaya çalıştım. hele bir de yolladığınız insan önünüzdeki masada oturuyorsa bundan keyiflisi yoktu. mesaj olarak;

sayin abonemiz,
turkcell bluetoothcell’den 12 ay boyunca bedava bluetooth hizmeti kazandiniz.
tebrikler!
saygilarimizla,
turkcell

yazip yolladım. suratlarindaki o şaşkın ifade, etrafa atılan şüpheli bakışlar, hakikaten çok eğlenceli vakit geçirmenize yarıyordu. bedava bluetooth hizmeti ?!? nasıl yani

peki sonra ne oldu? tabiki olay internet mantığında, ICQ mantığında tanışmalara döndü. yok telefon numarasını yollayanlar, yok kedisiyle resmini yollayanlar, yok köpeğine sarılmış uyuyor pozlari, tuttuğu takımın logosu. iş masumca çığırından çıkmaya başladı. şimdi böyle okuduğunuz zaman sanmayın ki bunları yollayan kızlar, bluetooth adınızı çekici bir bayan adı yaptığınız anda başınıza gelen şeydir bu. örneğin; yağmur, selin, pelin vs vs… en çakal olduğumu söyleyemesemde genel bluetooth keşfetmiş insanların hep bir adım önünde olmak da çok eğlenceli. heleki yanınızda bir iki hoş bayan resmi de varsa. o zaman seyreyleyin eğlenceyi, resimdeki bayani bulmak için uzanan kafalar, karetta karettaları izlemekten daha keyif verici.

…ve nokia 6600’ı duyurdu!

keyfimiz birden bire kaçtı. kitlendik kaldık. telefonun kendi hafızası daha yüksek, symbian 7.0 kullaniyor, şekli şemali, endamı. fevkalade yakışıklı bir telefon.
*hemen 3650’i satmamız lazım. yoksa bunu alamayız.
*ama yeni telefon niye alalim ki? bilmiyoruz.
*para tarlada mı yetişiyor? hayır.
*çok mu zenginiz? hayır?
*eee? hayır almalıyız.
*65bin renk tft ekrani varmış. eh peki madem.
*hey hey! dur bi dakika bu ne yahu?
*3650 olm bu!
*hayir diil dikkatli bak!

işte 3660, aylarca alışmaya çalıştığımız 3650’nin düzgün tuş takımı 65bin renk (tft olmayan) ekrani ile 3650 görünümlü 3660. kafalar allak bullak. saplanmışız bir kere nokia çıkmazına. üstelik adamlar bizi öyle güzel kullaniyorlar ki artık dertleri bize telefon aldırtmaktan çıkmış, eğlencesine kafamızı karıştırıyorlar.

etrafta gezen 6600 muhteşem fotoğraf çekiyormuş söylentileri aldı başını, aldı başımı yıkadı beynimi gitti. gezilmedik dükkan, yapılmadık pazarlık kalmadı. sonunda bir 6600’ım oldu. daha mutlu olabilir miydim? hayır. tam o dönemde deliler gibi kar yağdı çıktım bir güzer resimler çektim. pek bir mutlu, pek bir salakçasına sırıtan bir dönemdeyim. nedir, gelmiş geçmiş en güzel telefona sahip olmuşum. p900’mü o da ne hadi oradan. n-gage oyunlarını oynuyor, opera browser ile internette geziyor, canımın istediği her şeyi her yerde yapabiliyorum. divx izliyorum, rezalet olsa da mp3 dinliyebiliyorum. daha ne ister deli gönlüm.

…ve nokia’nın çakallığına uyandığım an

çok garip bir tesadüf eseri, aynı anda aynı arkadaşın resmini hem 6600 hem 3650 ile çekmiş bulundum. eve gelip resimleri bilgisayara attığımda 6600’ın iğrenç bir fotoğraf kalitesine sahip olduğunu farkettim. inanmadım. kesin bir hata vardı. 6600, bilinçaltımın bana söylediğine göre hem sayıca 3650, 3660’dan büyüktü hemde daha yeniydi. belki 100 kare fotoğraf çektim, hem 3650 hem 6600 ile. elimi sabitleyerek yaptığım bu çekimler beni hayrete ve hüsrana düşürdü.

kabul etmek çok zordu ama 6600 berbat fotoğraf çekiyordu. bunu insanlara kabul ettirmek çok zaman aldı çünkü 6600’ın ekran kalitesi ile baktığınız zaman özellikle’de %25 boyutunda baktığınız resim inanılmaz güzel görünüyordu.

iş ilerledi benim sahip olduğum telefonun kamerasinin bozuk olduğuna geldi. bu sefer kimin elinde 6600 gördüysem alıp aynı karenin fotoğrafini çektim. sonuç aynı. 6600 tam bir hayal kırıklığı. nedenini araştırmaya başladım ve en son öğrendiğim şey; 6600 fotoğrafları 320×240 boyutunda çekiyor ve içindeki yazılım sayesinde resimi 640×480’e büyütüyor.

ne kadar doğru bilmiyorum ama telefonları gidip elinize aldığınız vakit; 3650,3660,7650,7200’ın kamera lenslerinin daha büyük olduğunu görüp, çektiği resmin hali hazırda 640×480 olduğunu düşünebiliyorsunuz. kaldı ki kendim keşfettim diye demiyorum bence doğru bir tespittir.

e ne oldu? tadımız kaçtı, bunu hiç tahmin ediyor muyduk? hayır… peki nokia bizim için konu ile ilgili ne yaptı?

sharper image mottosu ile (suçlarını biliyorlar yani) 7610’u anons ettiler. 1mp kamerası olan bu makine’nin diğer telefonlarda bulunan kamera sisteminden farklı bir sistemi olduğu ve dolayısı ile daha kaliteli, daha yüksek çözünürlükte resim çektiğini anlattılar. harika değil mi? yine abidik gubidik bir tuş takımı ama yine daha iyi bir özellik. çok akıllıca. hadi gel de alma bu telefonu şimdi. ama nedir sütten ağızı yanan yoğurdu üfleyerek hesabi hemen ce-bit fuarinda bu telefonu inceleyenlarin yazılarını okudum. hiç bir kusur bulamamışlar telefona.

ama ben buldum. “ehe evet tuş takımı” demeyin. değil. usb ile bilgisayar bağlanması için ekledikleri pop port olduğu için mi bilinme alette ir-da (infrared) yok. yahu bu adamlar eminim ki toplantılarında şöyle şeyler konuşuyorlar:

– evet toplantıyı açıyorum. gündemimiz her zamanki gibi yeni telefonlar. fikri olan?
– müdürüm benim aklıma bir telefon modeli geldi şöyleki; buna renkli ekran koyalim, kamera koyalim ama mesela otomatik tuş kilidi koymayalım, bi de telefon rehberi soyadları önce getirsin.
– bunu önceden 3650’de yapmıştık daha iyi fikirler lazım
– sms koymayalım?
– olabilir başka?
– bence kulaklık ve mikrofon koymayalım, illa bluetooth kulaklık kullanmak zorunda kalsınlar.
– evet evet güzel gidiyor başka?
– müdürüm bence ekran koymayalım televizyona bağlamak zorunda kalsınlar
– evet evet devam!…
– müdürüm bence iletildi raporunu kaldırarlım!
– telefonu kapatma tuşunu kaldıralım!
– pilini sökelim suyla çalışsın!
– bunların hepsi çok güzel fikirler peki ne ekliyeceğiz bu telefona?
– tam 40 saniye video çeksin.
– oh süper. peynir ekmek gibi satarız.
– evet efendim biliyoruz!…
– harika! adını ne koyalim
– nokia 6830
– olmaz daha saçma bişi lazım
– nokia 8431
– evet! süper! hemen başlayın!
– müdürüm?
– efendim?
– tuş takımını gelişi güzel yapsak?
– nasıl yani?
– 1234567890 gibi değil de 4351602798 gibi sıralasak?
– siz cevhersiniz! ekolsunuz! yürüyün yavrularım!

konuyu yavaştan kapatmak istesemde konu kapanmak bilmiyor. velhasıl, infrared çok da lazım bir şey değil tabi siz onun uzaktan kumanda özelliğini sıkça kullanmıyorsanız.

bluetooth ile ilgili biraz daha anlatmak istediğim şeyler var. tecom, billionton ve msi’in 100mt’lik bluetoothlarini kullandim. içlerinde en iyisi billionton fakat bilgisayariniza takmadan önce software’i yüklemeniz şart! msi oldukça başarılı. tecom ise tam bir felaket. uzak durun.

anlatacaklarımı her ne kadar buralara sığdıramadıysam da burada yazımı bitiriyorum.

linkler:

allaboutsymbian.com’da yer alan fotoğraf kalitesi karşılaştırmam

cebit fuarinda 7200 ve 6600’in foto kalitesi karşılaştırması

7610’un incelemesi mobileburn.com