izmit, seni çok seven ama senin hiçbirzaman hakettiği ilgiyi göstermediğin bir şehir gibi.

öyle ki, bir çok kez o şehrin içinden geçtim. sadece bir saat, iki saat durdum. hep mutlu anlarım oldu. izmit, öyle bir yerde ki sanki, dünyanın başkenti istanbul kadar önemli. oraya gitmrk için, oradan çıkmak için, muhakkak izmit’e uğramalısın. kültürlü insanları olan, güçlü ekonomil katkıları olan bir sanayii şehri.

sürrealist bir rüya gibi aklımdan çıkmayan görüntüler; o malum geceden birkaç saat sonra, denize baktığımda, denizi göremeyişim. sadece insanlara ait eşyalar, şemsiyeler, dolaplar, şişmiş insan ve hayvan cesetleri, yüzlerce ağaç.

atlattı o günleri izmit. geçenlerde; kocaeli-gese maçını seyrederken, bir pankart gördüm: biz bu şehri sevdik, terketmedik!

içim acıdı. hüseyinin yanağını sıyıran eli karşısında, gırtlanan tavuk gibi debelenen kaptan bülent’den ayırıp dikkatimi diyorum ki:

haydi körfez, küme düşmek yakışmaz. türkiye kupası kazanmış bir takımsınız. o kadar adam verdiniz, peltek volkan koşa koşa geseye gitti, ama hala lazaraov var, var işte. düşmek size yakışmaz. ayakta durun.