O zamanları düşünüyorumda bilgisayar diye birşey yok, cep telefonu diye bişey yok, televizyon desen birkaç kanal sadece, bayramlar çok önemli insanların hayatında, ramazanlar daha bir kuvvetli, mahalle diye bir kavram var, komşuluk bir başka güzel, ”10 da devre 20 de biter” zaman diliminde oynanan yukarı mahalle – aşağı mahalle maçlarından sonra içilen elvan, çamlıca gazozlar, cam şişeden içilen kolanın o genzi yakışı daha bir özlenesi, 3 korner bir penaltılar aşklar daha bir güzel, mektup diye bir olgu sözkonusu, hayran olunası tv dizileri daha bir sıcak daha bir insancıl ( kuzen larry, charles iş başında, full house, altın kızlar, kara şimşek, hava kurdu, görünmez adam, görevimiz tehlike, v.b ) çizgi filmleri daha bir çizgifilm ( voltran, he-man, clementine, taş devri, darkwing duck, varyemez amca, walt disney kahramanları, road runner, shera, tsubasa, yakari, v.b.) kısacası herşey daha gerçek………..Biraz önce bahsettiğim mahalle macı konusu herhalde başlı başına bir grup oluşturur. bu mahalle maçları ve kuralları hakkında birkaç birşey daha yazmak istiyorum. Ne ilginçtir ki neredeyse tüm yaşananlar ve kuralların %98 lik kısmı Ardahan dan Edirne ye aynıdır. Hafta sonları (tabii sadece hafta sonları değil neredeyse okul ve ev dışındaki tüm vakitlerde bu eylemi gerçekleştirme oranı gayet yüksektir.) 8- 10 arkadas mahallede toplanırsınız herkes mutlaka kramponlarını yada gramponlarını:) esortmanlarını yada dört büyük takımın formalarından birini giymek için annesine yalvarır önceden. İzin alındıysa ne ala…:) mahallede ne hikmetse en toptan anlamayanında futbol topu mevcuttur. O da mutlak suretle ” Topu getiririm ama ben forvet oynayacam” cümlesini kurar. ve Adam alışma başlar….Bir mahalle maçını mahalle maçı yapan ”adam alışma”dır. adım alışma diyede bilinir.adam alışmak için adım alışılır.taraflar göz kararı bir uzaklıkta karşı karşıya gelir, birbirlerine doğru adım adım sayarak ilerlerler. adım derken bir ayağın diğerinin ucuna eklenmesinden bahsediyorum.sonlara doğru stratejik hamlelerleyarım adım atılır,yani ayak yan basılır. diğerinin ayağına ilk basan ilk adamı alır. ilk ikinci güçlünün alındığını söylememe gerek yok herhalde:) çünkü 1. en güçlü adım alışandır. sırasıyla en güçsüze kadar gidilir. oyuncu sayısı çiftse sorun yoktur ama tek sayıysa birisi ya fasülyeden olur, ki bu durum aslında çocklar arasındda en kötü statüdür ama olsun fasülye bunu hiç takmaz çünkü maçın içinde olmak önemlidir sadece. ( kendide bilir ki hiç top alamayacak:)) ) ve maç başlar….Bir noktayı atladım maç başlamadan hemen önce bağırılır: ”SON KALE!” kaleye en son ben geçerim demektir. arkadan diğerleri gelir son iki, son üç,…altı. arada bir şu diyalog yaşanır:- Son kale!- Ben dedim bile!- nerde dedin. ben duymadım.- Nasıl duymadın. Ali’ ye sor.- Dedi valla! ben duydum.- e, tamam soniki o zaman!- (Ali): e, onuda ben dedim.- hadi lan ordan…..:)))))Maç başlar ve bir pozisyon sonrasında top kalecidedir ve degaj yapacaktır. rakipten biri gelir veönüne dikilir. kaleci üç kez topu yere vurur ve rakibi fırçalar: ” olm, üçkez sektirdim açıl!!” gerçekten de rakip açılır nedendir niyedir bilinmez ama bu kural işler.:))Çok bağırmalı,bol küfürlü,ve kavgalı geçer bu maçlar.kalelerin üst direği yoktur.(yan direği vardır sanki)yan direkler de taş,eşofman üstü,çanta yada duvarın kenarıdır.yan direklerde sorun çıkarır ama asıl sorun üst direktedir.kalecinin ellerini uzatabileceği en yüksek noktadır üst direk.eğer kalecinin boyu da kısaysa şu kaçınılmaz diyalog oluşuverir.-Gol!-ne golü lan bariz aut!kaleci nasıl zıplasın oraya-banane zıplasın-oolm baksana boyu yetişmio-bize ne oolm onun boyundan. oldu!istersen karınca koyalım kaleye hepsi aut olsun:)mahlle maclarında çalımcının en büyük yardımcısı kaldırım kenarları yada varsa duvarlardır. profesyonel furbolda ikiyebir denilen, asıl adı duvar pası olan bu pas çeşidi sözlük anlamıyla burada uygulanır.Kanatlardan rakip kaleye akarken karşınızdaki oyuncuyu geçmek için topu duvara atarsınız sonra önünüze alır devam edersiniz. fakat önemli bi kural vardır ve kaçınılmazdır; ‘Duvardan gol olmaz’birde bu maçlar ilginç bir zaman diliminde oynanır. bunlar 5 te devre 10 da biter,10da devre 20de biter v.b. şekilde oluşur. son golden bir önce eğer bir beraberlik söz konusuysa 9-9 gibi mac 11 e uzar. yorgunluk bünyeleri sardıysa yada topun sahibinin annesinin sesi kulaklarda ”mustafa hadi oğlum eve artık bak baban geliyo” şeklinde çınlamaya başladıysa ”atan galip” uygulaması da mevcuttur.Maç sırasında top kornere ilk çıktığında karar verilen bir kural vardırki bana göre en bomba kuraldır. ”üç korner bir penaltı” top üç kez kornere çıkınca penaltı atılır.orda da asıl olay şudur; penaltı boş kaleye orta sahadan normal bir şekilde atılır yada dokuz adımdan ters bir şekilde,topukla….. bu esnada ”oolm hiza vermesene lan!” diye bir ses duyulur penaltıyı karşılayacak olan takımdan ve yeni bir kavga sebebidir bu….-belüstü gol olmaz-kaleden kaleye gol olmaz-kaleci değiştin iki penaltı(penaltı karşılarken)-elden gol olmaz-atan alır;(top çukura düştüğünde, balkona kaçtığında)-dokuz adım/üç adım kuralı v.b.ahhh ulan be çocuk olmak vardı şimdi o yıllarda…………..Özledim!!!!!Bir mahalleye girdiğinizde seksek oynayan çocuklar,lastik oynayan kızlar,alman kalesi, dokuz aylık oynayan erkekler görürdünüz. kızlar ve erkekler rahatlıkla beraber oyunlar oynarlardı.yakantop,istop,saklambaç gibi. dokuz tane mermer bulunur yada düz taş, dokuz taş oynanırdı. gazoz kapağıyla oynanan yılan diye bir oyun vardı. dikdörtgen şeklinde bir sunta ve onlarca çivinin bu suntanın üzerine çakılmasıyla oluşturulan ve metal paranında top olarak kullanıldığı bir oyuncak vardı.mahalleden niyetçi amca geçerdi. el arabsında üzerinde bir tomar oyuncak ile geçer ”koşkoş’ diye bağırınırdı.hemen evden harçlık istenir tabii bu arada bi tomar fırça yenir anneden:)dooru niyet çekmeye. kazanılan kalem yada bişeye benzemeyen küçük oyuncaklarla mutlu olunurdu. birde herkes bilirmi bimem ama, elma şekeri satan amcalar vardı, olay şuydu; 3 patlak lastik topa bir elma şekeri. mahalle mahalle dolaşır patlak top arardık.ilkokulun sonlarına doğru atari diye siyah bir kutu girmişti hayatıma. içerisinde bilmem kaç yüz oyun,tek bir joystick. okuldan gelinir hemen tv başına geçer. annemin yalan rüzgarı dizisi başlayana kadar oynardım.bir uçak oyunu vardı onda süperdi. sonra rutubetli apartman altlarında açılan atari salonları girdi hayatımıza street fighter,double dragon,rainbow island,haggar ne para yatırdık bunlara. tabii ki commodore64 diye bir efsaneyide gözardı etmeyeceğim. tv ye takılır, mavi ekran çıkınca load yazarsın. sonra rengarenk bir ekran çıkar ve başlarsın kasetçalarının kafasını küçük tornavidayla ayarlamaya. daha sonra Amiga 500 çıkmıştı. o daha bir kaliteliydi kaset olayı bitmiş diskete geçilmişti. oyunlarıda pek bir güzeldi. akşama kadar toplanır sensible soccer oynardık..Düşünsenize bizim kuşak pc olgusuyla ilk tanışan kuşaktır. yıllar süren bir süreci yaşadık biz ama şimdi baktığınızda teknoloji bırakın yılları ayları neredeyse saatler içerisinde gelişiyor ve önümüze tüketecek yeni şeyler sunuyor. sürekli tüketiyoruz yazık oluyor diye düşünüyorum değersizleşti herşey yanılıyormuyum?….