bildirgec.org

vatanda

11 yıl önce üye olmuş, 22 yazı yazmış. 113 yorum yazmış.

iddaa hakkında

vatanda | 24 November 2008 22:31

Uzun zamandır halk arasında bir virüsten daha hızlı yayılan bir hastalık var. Öyle ilacla falanda cözülecek gibi değil. Resmi ve kazancın ele geçmesi kolay olduğu için özellikle cebinde 1-2 ytl olan kısa yoldan biraz da olsa para kazanmak isteyen genç kesim ve maaşını bile bu maçlara yatırarak kısa yoldan zengin olmak isteyen orta yaşlarımızla birlikte artık tamamen eline almıs durumda bu iddaa maçlara tahmin yaparak kısa ve kestirme yoldan zengin olma hayali ve en azından eğlence olsun vakit geçsin düsüncesiyle her hafta trilyonlarca para aktarılıyor bu sektöre. Daha önceden ise bu iddaa olayını yasa dısı bir şekilde yurt dısındaki sitelerde gideren insanlarda ise iddaa ya karsı bir hınç var. Bütün gazeteler rant kavgasına girmis durumun vehametini hiçe sayıyorlar. Neden niçin nasıl gibi sorular sorulmadan harala gürele bir çaba içinde oldukları ise zaten dikkatlerden kaçmıyor. Sonuç itibari ile 7 den 77 ye özellikle erkek kesimimizi eline almış bu iddaa yada bahis çılgınlığının önüne geçilmesi ve yasaklanması taraftarıyım. En azından halkımız parasını bu tarz boş şeylere harcamasın.

Kansere, Kanamaya, Kırım kongo ya çare

vatanda | 24 November 2008 15:42

Kansere, kırım kongo hastalığına çare bulunmak üzere kanamaya ise çare bulundu hemde bir türk. Dahası kadınların kullandığı cilt kreminden anti acing e kadar bir çok ürünü de firması sayesinde halkımıza tanıştırdı. Bitkilerden ürettiği ürünlerle kanamayı durduran ayrıca halk arasında koca karı ilacı denilen şeyleri detaylı bir şekilde inceleyerek formüller oluşturan Hüseyin Cahit Fırat bu formülleri 30 yıl gibi bir zaman sonunda ürün olarak piyasaya sürdü. Kendisini bir türk olarak canı gönülden kutluyorum ve başarılarının devam etmesini diliyorum. Son olarak dünyanın en büyük bitki habitatına sahip bir ülke olarak. Dahası geçmişte atalarımızın kendi aralarında ürettikleri ilaçları geliştirerek böyle güzel bir çalışmanın öncü olmasını ve halkımızdan bu konuda daha ilgili insanların çıkmasını da temenni ediyorum.

Avon ve makyaj

vatanda | 08 November 2008 08:58

Avon ve makyaj hatta artık makyajdan çok ülkemizde avon ve pazarlama oldu. Genelde herkezin bir yada iki arkadaşı, akrabası avoncu oldu 🙂 Bu avoncu kavramı da iyiden iyiye dilimize pelesenk olmaya başladı. Nedir bu avon diye sorduğumuzda genelde genç kızların rabet ettiği iyi ile berbat arası ürünleri olan, fiyatları oldukça ucuz olan, hani ilk makyaja başlarken kullanılacak ürünlerin bol olduğu, araya bir iki farklı tür ürünün serpiştirildiği, yapıldığında para kazandıran bir ticaret kolu denebilir. Neden yapılıyor sorusu ise hala muallakta; belki cok kolay olması belki de yapmayı sevdikleri bir işten para kazanmak istemeleri… Gerçek şu ki, genelde kredi kartı borçlularının %5 lik dilimi avon v.b gibi satış şirketlerine olan borçlardan dolayı imiş. Ben de yenilerde öğrendim, bu işi yapanların çoğu batıyormuş ürünler elde kalıyor ya da alan parayı vermiyormuş. Arkadaşlarım anlatınca ağzı açık onları dinledim. Ve bu yazıyı yazmayı uygun gördüm. Ve hatta bir de ricada bulunacağım lütfen kendinizi hazır görmediğiniz ve geleceği olmayan bu tarz pazarlama işlerini bırakın ve paralarımızı başka ülkelere peşkeş çekmeyin. İyi günler.

Gece ve Gündüz Krallığı

vatanda | 02 November 2008 16:18

Uzandığım koltukta dalmışım annemin dürtüklemesiyle uyandım. Aslında pekte uyandım denilemez hala yaşıyorum sanki. Gözlerimi kapattığımda güzel bir sahil kasabasında buldum kendimi ağzıma hafif tuz tadı gelmekte , esen rüzgar tenimi ürpertmekte. Etrafıma bakıyorum şaşkınlıkla ileride bir baraka üzerine kocaman bir ağ çatı gibi yerleştirilmiş, küçük bir tekne ve iki-üç kişi onlara doğru yürüyorum. Güneş hala gökyüzünde ama ay’da öbür taraftan kendini göstermekte ilerdeki gruba yaklaştıkça içimde garip bir ürperti başlıyor ilk anda neden olduğunu anlamasamda biraz sonra bu ürpertinin nedenini anlıyorum. Benim insan sandığım ilerdeki grup ağzı yüzü garip bir şekil almış insan görüntüsünde ama insandan başka herşeye benzeyen hal ve hareketleriyle çok başka garip yaratıklar çıkıyor. Titremeye başlıyorum hatta geri geri gitmek istediğimi hatırlıyorum ama nedense bacaklarım beni dinlemiyor. Sanki onlara doğru çekiliyorum. Yanlarına yaklaşıyorum. ürkek bakışlarla süzdüğüm bu garip yaratıklar benim geldiğimi yeni fark eder gibi vücutlarından çıkan gözleriyle bana sanki normal birşeymiş gibi bakıyorlardı. Bu beni daha da tedirgin etmişti. O sırada arkadaki yaratık diğerine insan diliyle ” İşte bir tane daha geldi bu akşam kaçıncı bu” diye söylendi. Konuşmalar beni hem korkutmuş hemde sevindirmişti benim gibi başka insanlar da buraya gelmişti demek. Ama burası neresiydi bu yaratıklar da neydi. Bana en yakın olan yaratık “Sen ordaki yaklaş buraya neden, niçin geldin” diye sordu. Vücudum benden ayrı bir nesne gibi onlara yaklaşmaya başladı. Tam yanlarına geldiğimde dilim yine düşüncelerimden başka olarak.

2008 kpss

vatanda | 02 November 2008 11:35

Uzandığım koltukta dalmışım annemin dürtüklemesiyle uyandım. Aslında pekte uyandım denilemez hala yaşıyorum sanki. Gözlerimi kapattığımda güzel bir sahil kasabasında buldum kendimi ağzıma hafif tuz tadı gelmekte , esen rüzgar tenimi ürpertmekte. Etrafıma bakıyorum şaşkınlıkla ileride bir baraka üzerine kocaman bir ağ çatı gibi yerleştirilmiş, küçük bir tekne ve iki-üç kişi onlara doğru yürüyorum. Güneş hala gökyüzünde ama ay’da öbür taraftan kendini göstermekte ilerdeki gruba yaklaştıkça içimde garip bir ürperti başlıyor ilk anda neden olduğunu anlamasamda biraz sonra bu ürpertinin nedenini anlıyorum. Benim insan sandığım ilerdeki grup ağzı yüzü garip bir şekil almış insan görüntüsünde ama insandan başka herşeye benzeyen hal ve hareketleriyle çok başka garip yaratıklar çıkıyor. Titremeye başlıyorum hatta geri geri gitmek istediğimi hatırlıyorum ama nedense bacaklarım beni dinlemiyor. Sanki onlara doğru çekiliyorum. Yanlarına yaklaşıyorum. ürkek bakışlarla süzdüğüm bu garip yaratıklar benim geldiğimi yeni fark eder gibi vücutlarından çıkan gözleriyle bana sanki normal birşeymiş gibi bakıyorlardı. Bu beni daha da tedirgin etmişti. O sırada arkadaki yaratık diğerine insan diliyle ” İşte bir tane daha geldi bu akşam kaçıncı bu” diye söylendi. Konuşmalar beni hem korkutmuş hemde sevindirmişti benim gibi başka insanlar da buraya gelmişti demek. Ama burası neresiydi bu yaratıklar da neydi. Bana en yakın olan yaratık “Sen ordaki yaklaş buraya neden, niçin geldin” diye sordu. Vücudum benden ayrı bir nesne gibi onlara yaklaşmaya başladı. Tam yanlarına geldiğimde dilim yine düşüncelerimden başka olarak. ” Puslu bir geceden geliyorum. Güneşi arıyorum, sabahı bekliyorum. Buraların sultanına hizmet için bekliyorum” dedi. Ne söylediğimi anlamamış olmamla birlikte hala neden ve niçinler içinde kaybolmuş bir vaziyetteydim. Hiç bir şeye anlam veremiyordum. Yaratıklar hep bir ağızdan ” Güneşi bulmak elinde, Sultan içerde, hizmet zordur kazanmak ise imkansız.” diyerek ayağa kalktılar. arkada olan biraz daha insanımsı yaratık ileriye bir adım atarak ” Şimdi sende diğerleri gibi hiç bir şey anlamamışsındır. Şu anda gece ve gündüz adasındasın. İçerde güneş sultan durmakta, bizlerse sultanı koruyan cinleriz” diyerek bir anda ele benzettiğim uzantısından bir giysi ve kolye verdi. “Bunları giy, içeri girmen için şart” dedi. Önündeki cin yine aynı şekilde bir kılıç ve kalkan uzattı bana ve ” Bunları kuşan içeride hizmet için gerekli dedi”. En öndeki cin ise kocaman bir kazan çıkartıp içine deniz suyundan doldurdu ve altını yaktı. ” Kazanın içine gir ve temizlen saflık gerekli” dedi. Bütün söylenenleri bedenim harfi harfine uyguluyordu. İlk önce kazana girdim. Çok sıcak olacağını hatta pişeceğimi düşünürken oldukça serin hatta tenimde tatlı bir his uyandıran bir su ile karşılaştım. Bedenimin kontrolünü yeniden kazanmıştım. Hatta artık aklımdakileri bile söyleyebiliyordum. Kazandan çıktığımda bir an için kaçmak istedim. Ve tam o anda öndeki cin “Buradan kaçmak istiyorsun dimi ama kaçış yok. Senin gibi senden önce ve senden sonra gelenler içinde kaçış yok sen ve senin gibiler seçilmişlersiniz. Doğduğunuz gün gece ve gündüz savaşı için seçildiğiniz” diyerek beni diğer cin’e doğru sürükledi. Cin’in verdiği giysileri üzerime giydiğimde sanki hiçbirşey giymemiş gibiydim ama dışardan giysiye dokunduğumda çok kaba çok kalın ve sert bir ses çıkarıyordu. Kolyeyi boynuma taktığımda ise daha önce hiç görmediğim bir ışık hüzmesi gökyüzünde belirdi ve tamda kolyenin ortasına doğru ilerledi. Işığın içinde hayal meyal bir insan silüeti görüyordum ama sadece o kadar birde ses ” Sana güveniyorum” diyordu. Cinler ışığı görür görmez dizlerinin üzerine çöktüler ve hep bir ağızdan ” Işığın prensesi hoş geldin savaşçıyı kutsa ve galibiyet için yol göster” diye bağrıştılar. Işık hüzmesi kolyenin içine girdi ve parlamayı kesti. En son olarak elime bir kılıç ve kalkan verdiler. Kılıç buradaki herşey gibi garipti. Sadece sapı vardı ve elime aldığımda beyaz bir ışık saçıyordu. Benim kılıca böyle baktığımı gören cin ” Bu kılıç ruh kılıcıdır içindeki duyguları gösterir. Az önce içine girdiğin kazandaki su ruhunu temizledi, giydiğin giysiler sana güç verdi. Bu ruh kılıcı ise senin içindeki saflığı temizliği gösteriyor. İçeride daima böyle saf ve beyaz kalmalı. Rengi değişirse neler olur biz bile bilmiyoruz” diye açıklama yaptı. Ruhumun temiz olması beni sevindirmişti ama ruhum temiz değildi yaptığım onca yanlış onca kötü şey onlara neler olmuştu. Yine aynı cin sanki beynimi okurmuşcasına “Daha önce yaptığın kötülükler, yanlışlıklar, bütün hataların az önce suyla birlikte yok oldu. Şu anda en saf en temiz sensin. Geçmişi düşünme sadece hizmet etmeye odaklan ” diyerek o garip uzantısını kalkanın üzerinde gezdirdi. Kalkan bir anda o en normal halinden çıkıp parlamaya başladı ama öyle beyaz değil yeşil parlıyordu kalkan. “Bak” dedi parmağa benzeyen uzantısından bir parçayı garip dişleriyle kesti ve gri akan kanını kalkana sürdü kalkan bir anda büyüdü ve gri rengi yuttu. Resmen cinin kanını yuttu ve yine yeşil yeşil parladı. “bu kalkan yeşil zümrüt kalkanıdır. Senden öncekiler bu kalkanı alamadı senin bir özelliğin olmalı. Zümrüt kalkanının en büyük özelliği bizler gibi varlıkların kanı kalkan tarafından emilir ve sana zarar vermesini engeller. Dahası her türlü saldırıya karşı boyut değiştirir ve seni en iyi şekilde korur. Son olarak şayet içeride başına bir hal gelirse bu kalkan seni yok eder”. Son sözü içimde büyük bir korkuya neden oldu elimde tuttuğum şey beni öldürebilecekti ha. Birden aklıma uykuya daldığım geldi o anda uyanmak için bütün varlığımla çabaladım ama yine arkadaki cin bütün ümidimi böldü. ” Uyduğunu sanıyorsun ama şu anda uyanıksın. Burası gerçek ve şu anki herşey gerçek gözlerini kapattığın yerde değilsin ve buradan kurtulmanın tek yolu. Güneş sultanına hizmet etmektir. Yada gece yolcularına katılmak. “

2008 kpss

vatanda | 29 October 2008 12:36

Nedir bu kpss böyle hatta nasıl bir şey bu kpss. Her 2 yılda veya artık 4 yıl oldu 4 yılda bir giriyoruz bu sınava 30-40 ytl veriyoruz. Sanki milli piyango oynar gibi bizimle dalga geçiyorlar aslında hatta milli piyangodan da farklı bir durum orjinal iddaa oynuyoruz. hele bu son kpss tam anlamıyla komediye döndü. Dikkat ettinizmi bilmiyorum 1 aydan fazla oldu millet isyanlarda hala öysm den bir açıklama yok. Hatta duyuru bile yok. Bizim elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz. Başka hiç bir yerde yok böyle bişi. bu kpss ve bilumum türevlerinin neden ve niçin bu şekilde yapıldığını anlayan yada anlatabilecek birisi varmı onuda merak ediyorum. Aslında çoğuna göre şanslı birisiyim bu kpss iddaasında kazandım 🙂 Yinede bir yarış atı olarak kendimi tam otlanma zamanında hissediyorum. Biliyorsunuz bizler yavas yavas beygirleşiyoruz. Anlamıyorum bilmemiyorum neden niçin böyle tamamen anlam karmaşı bence.

Yaratık Avı

vatanda | 29 October 2008 11:47

Saat sabaha karşı dört civarı ben Ahmet, Hasan ve Gülçinle birlikte altı nolu köşe başında bekliyoruz. Soğuk iliklerimize kadar işlemiş ceketlerimizin üzeri çiğ taneleriyle ıslanmış. Esen rüzgarın ıslığının dışında ortamda hiç bir ses yok, ama birazdan olacaklara hazırlıklıyız. Hepimizde son derece tecrübeli ve oldukça tedbirliyiz. Ahmet elindeki arbelest ile en ufak bir harekete duyarlı bir şekilde eli tetikte beklemekte. Hasan ışık atarını sıkıca kavramış Ahmet’in arkasını kolluyor. Gülçin ve ben ise arkalarında ellerimizdeki gümüş bıçak ve sarmısak kılıçlarıyla bekliyoruz. İleriden bir uluma sesi ve çatışma sesleri gelmeye başladı bile. Bizim yanımıza gelmeleri an meselesi herkez son derece gergin bir şekilde karşımıza neyin çıkacağını merak ederek bekliyoruz. Bu sefer daha yakından bir insan çığlığı ve ardından büyük bir patlama sesi geldi. Günay’ın altı patlarının sesine benzer bir sesti.Hepimiz Ahmet’in arbelest inden çıkan okun sesiyle irkildik ve o noktaya doğru yöneldik Ahmet ard ardına atışlar yapmaya başladı ilerdeki silüet ise oldukça hızlı bir şekilde ahmet’e doğru yaklaşmaktaydı ahmet geriye döndüğünde gülçin ile ben öne atılarak karşımızda dört gümüş okla vurulmuş dişlerinden kan akan oldukça vahşi ve bir o kadar pis kokan kurtadamla yüz yüze geldik. kurtadamın ilk hamlesi gülçin’e gelsede çok kolay bir şekilde savuşturmayı başardı. Bu sırada elimdeki gümüş bıçağı kurtadamın boynuna saplamaya çalışıyordum. Ve biraz şans biraz da uğraşla tamda istediğim noktaya bıçağımı saplamayı başardım. Kurtadam ulumalar eşliğinde yere düşerken arkamızdan Hasan’ın bağırdığını duyduk ahmet ve hasan ilerdeki üç-dört silüete ışık atar ve arbelestle saldırıyor ilerdeki silüetlerse bir önceki saldırı grubunu karçalıyor ve bize ulaşmaya çalışıyorlardı. Bu gece oldukça uzun geçeceğe benziyordu. Kurtadamı öldürür öldürmez ahmet’lere yardım için yanlarına döndüğümüzde üçtane vampirin leşiyle birlikte hasan’ında cansız bedeni yerde yatıyordu. Hasan’ın ölümüne olan üzüntümüz etraftan gelen çığlık ve ulumalarla dağıldı ve ileride az önce parçalanan gruba doğru ilerledik. Artık bu bölgede kalan tek grup bizdik ve sabaha 1 saat var. Üçümüzde birbirinize oldukça yaklaşarak sabahı beklemeye başladık.

Karanlık Gecelerde Aşk

vatanda | 27 October 2008 14:28

sabaha karşı dört suları. Etrafta tek tük arabalar hızlı bir şekilde geçip gitmekte bazen sren sesleri ulumalar ve gürültülerse garip bir ahenk katmakta bu sessizliğe. Hava oldukça soğuk üzerimdeki montu sanki içime sokacak gibi sıkıyorum. Her zamanki şeyler aslında ayaklarım bile alıştı, ben hayallerime dalarken onlar yine aynı noktaya doğru hareket etmekteler. Bir türlü çıkmıyor aklımdan, belkide ben çıkarmak istemiyorum belirsiz. Sadece gözlerin geliyor gözlerimin önüne, sadece o güzelim saçlarının kokusu dolduruyorum benliğimi. Ve sadece sen varsın heryerimde. Kollarından tutuyorum yine el ele kol kola dolaşıyoruz yine sokaklarda sözcüler dudaklarımız yerine gözlerimizden çıkıyor. Konuşmuyoruz sadece bakıyoruz. O güzel saniyeler, o eşsiz zaman ve sen her zamanki neşenle o güzel gülüşünle haydi diyorsun gel bu taraftan sana göstermek istediğim bir şey var. Ben sana bağlı peşin sıra gidiyorum. bir ara gökyüzü kayboluyor. Hafif dumanlı bir kahvenin önünden geçiyoruz. Tepemizdeki brandanın kırmızısı yüzüne vuruyor. Farklı bir güzellik kaplıyor yüzünü. Seni takip ediyorum gidiyoruz. Bak diyorsun bana ben sana dalmış bir şekilde belli belirsiz bakıyorum gösterdiğin yere. Birbirinden güzel renklerde balıklar, suyun içinde dans ediyor sanki. “Ne olur diyorsun ne olur bana bunlardan al diyorsun”. Evdeki akvaryumun için eşsiz parçalar olacağından ve birçok farklı şeyden bahsediyorsun. Kıramıyorum seni ve istediğin balıkları istediğin şekilde alıyoruz. Seni mutlu ettiğim için içimdeki neşe daha da katlanıyor. Yüzündeki gülümsemeyi bir dakika bile kaybetmemek için dünyaları bile almaya razıyım. İş te tam senin o güzel yüzündeki gülümsemeye bakarken sen karşıdan birine sesleniyorsun. Dalgın bir halde baktığımda sen ellerimden kurtulmuş ona doğru koşuyordun. İlk anda anlamıştım aslında ellerim üşümüştü. Vücudum bir anda buz gibi olmuştu seni bırakmamak için çabalamak istedim ama sen çoktan harekete geçmiştin. Tam sana seslenecektim ki…………..

Sağlıklı yaşam ve detox.

vatanda | 01 August 2008 18:15

Detox; Son yıllarda özellikle doğal yaşam ve vücuttaki oksidanlardan kurtulmak için hanımlar tarafından sıkça kullanılan bir yöntem ama ne kadar etkili yada etkilimi?

Detox a olan ilgiden dolayı A.B.D de bulunan bir araştırma ekibi bu konuda bir çalışma ve test yapmak için kolları sıvadılar ve öncelikle 2 grup benzer özellikleri olan bayanları toplayarak işe başladılar. 20 kişiden oluşan bu topluluktaki bayanlar 10 ar kişilik 2 gruba ayrılarak. 1. gruba 1 hafta boyunca özel bir detox diyeti 2. gruba ise normal beslenmelerine devam etmeleri belirtilmiş. gruplar deneye başlamadan önce vücuttaki oksidan düzeyleri ölçülerek 1 hafta sonra kullanılmak üzere bir kenara koydular. 1. grup detox diyetini çok zorlanarak ta olsa 1 haftada tamamlıyor. 2. grup ise makarna çikolata v.b şeylerle çok rahat bir hafta geçirerek deneyin sonuçlarını öğrenmek için teste tabi tutuluyorlar. Testler sonucunda 1. ve 2. grup arasında hiç bir oksidan farkı bulunamıyor. Dahası 1. gruptakileri sadece detox yaparak vücut kaslarını yaktıkları ve vücudun zayıf düştüğü tespit ediliyor. Neden böyle bir sonuç çıktığını araştıran uzmanlar. İnsanların zamanla birlikte farklı yeme alışkanlıklarına ve bu alışkanlıklarla ortaya çıkan oksidanlarla da başa çıkmayı öğrenmiş olduğunu ve ekstra detox v.b diyetlerle sadece vücuda zarar verdiğimiz ortaya çıkmıştır. Kısaca sözün özü detox tamamen safsata.

Domates ve Üzüm Mucizesi

vatanda | 01 August 2008 08:54

Domates ve üzüm. Bu iki meyve şayet doğal olarak yetiştirilir ve tüketilirse çok faydalılar. Son olarak dünya çapında yaptığı deneylerle tanınan bir araştırma şirketi. Önce domates sonrada üzüm üzerinde deneyler yapmış ve bu deneylerini insanlar üzerinde denemek için gruplar oluşturmuşlar. Öncelikle domates için 2 grup oluşturuldu. Bu grupların ortak özellikleri vücutları güneş ışığına hassas olanlardan seçildi. Gruplardan 1.sine günde 1 adet domates yemeleri söylenmiş 2. gruba ise normal yeme alışkanlıklarına devam etmeleri söylenmiş. Aradan geçen 4 hafta sonunda günde 1 tane doğal domates yiyen gruba ve yemeyen gruba yapılan testlerde domates yiyen grubun derilerinde güneş enerjisine karşı dayanıklılık sağlayan pigmentlerin oldukça arttığı ve derinin koruma özelliğinin arttığı gözlemlenmiş. Diğer grup üyelerinde ise hiç bir gelişme gözlemlenmemiş. Özellikle güneşin yakıcı özelliklerini hissettiğimiz şu günlerde günde 1 domates yiyerek cildimizi ve sağlığımızı korumaya destek olabiliriz.