bildirgec.org

semazem

11 yıl önce üye olmuş, 182 yazı yazmış. 241 yorum yazmış.

ANKARA’DAN KALKMAZ ADA VAPURU

semazem | 01 November 2006 16:34

geçer zaman benden sana. selam olur kanadında martının. düşer hicranımdan damlalar bir şeyler karaladığın kara kağıda. defterin bir dürümü hicrandır, bir dürümü adın. senin tadından yaşlanır durur içimde düşlerimdeki kadın.

ziyadesiyle uzun gecelerdir semalarına çıktığım düşlerin. ak göğsü pırıl martılara okurum bir şiir, şiir dediğin, özne sensen, tek iştir. özne şiirse ölüm de gelir bir yanıma ilişir. söyle bana; bu vakit içilmezse söyle ne vakit içilir.

yedi gunden yedi gece doğar, yedi sensiz geceden bir ölüm. bir ölümün lafı olmaz aramızda bilirim.
sen gözlerinin içinde beni öldüren kadın; yazılamaz, yazılsaydı da okunmazdı adın.

gölgede terlemek

semazem | 01 November 2006 16:32

hıck…

“saçların neden orospu sarısı senin” dediğimde suratını asıp bakmıştın bana. sonra sağ elimde tuttuğum elimdeki içi kırmızı sıvıyla dolu olan bardaktakinden içtiğimi görünce sol elimdeki bira bardağını göstererek “o kime ? yalnız gibi duruyordun” diye sormuştun. “yalnızım zaten, 10-15 dakikadır sacları orospu sarısı bir kız beni kesip duruyor ona ikram etmeye götürüyorum” dediğimde ise kikirdeyip kapmıştım birayı elimden ama. ve sonraki üç birayı da. yoksa hıck dört müydü…

müziğin sustuğu anlarda konuşmayıp – neden sesin çok mu kötüydü – en gürültülü anlarda kulağımı yalayarak bir şeyler anlatıyordun. kusura bakma hiç birini dinlemedim. sadece kulak mememi hıck diline denk düşürmeye uğraşıyordum. sessizlikte de başarabilirdim bunu oysa, ama sessizlikte sen hiç konuşmuyordun…

bir hikaye yazsam diyorum

semazem | 01 November 2006 16:30

bir hikaye yazsam diyorum. kendimi bir kaptan yapsam, seni teknenin üstünde dolanıp duran bir martı.

benim nasıl senin peşinde dolaştığımı engin denizlerde, senin nasıl üstümde uçmaktan vazgeçmediğini anlatsam. senin ardında bilmediğim denizlerde nasıl kaybolduğumu, nasıl kayalara çarpıp yan yattığımı, yelkenlerimi nasıl yakıp kül ettiğimi anlatsam. senin nazlı uçuşundan nasıl hiç yorulmayıp tekneme hiç konmadığını, konduğunda nasıl ürkek durduğunu, sadece bir kaç defa nasıl da tüylerini okşadığımı anlatsam. senin nasıl bir kaç defa, ama an kadar kısa bir kaç defa, omzuma konduğunu anlatsam.

internet bankacılığı : garanti

semazem | 30 October 2006 16:32

taktım bu ara bankarala.

garantiye girdim, iki üç işimi hallettim, çıkarken bunlar bir anket uygulaması başlattılar, onlardan birine denk geldim yine.

diyorki taaa en başta “görüşünüz bizim için önemlidir

sonra da aşağıda gelen görüş sorusuna bakın : “cep telefonunuz java destekliyor mu ?”

bunun benim görüşümle ne alakası var yahu. ya destekliyordur ya da desteklemiyordur. cevap seçenekleri de evet – hayır – bilmiyorum şeklinde verilmiş.

çok ufak bir azınlık da olsa kullanmayanlara yönelik bir seçenek bulunmuyor. ( kılı kırk yaracağım, taktım ya). ha belki de cep telefonu kayıtlı olmayanlara görünmüyordur bu anket bilemem tabi 🙂

suç ve ceza

semazem | 29 October 2006 16:12

“suç nedir ? ” demeyeceğim. bunun adam gibi bir sürü tanımı vardır bir sürü yerde. ayrıca tekil olarak “neler suçtur?” gibi bir soru sormanın da alamı yok. zira internetin bile sınırları zorlanır sanıyorum bu durumda. kişiye, toplulma, bölgeye, ülkeye ve hatta zamana göre bile değişen bir şeydir suç

dostoyevski bu konuya değinmeseydi bile yine de “suç” kelimesi illa ki “ceza” ile birlikte anılırdı sanıyorum. zira suç olan yerde mutlaka ceza olmalıdır. bu suça ait, bu suça karşılık suçu işleyene verilen ceza.

işte bir süredir ben bu ceza kavramına taktım.

antep’te süpermen olmak

semazem | 29 October 2006 16:03

aaah ah. ne zordur bilemezsiniz.

malumunuz bayram tatili hafta sonuyla birleşti 5 gün tatil. hemen kaçtım bir yerlere. minik bir gap turu ( evet ayakizi grubu ile). dolaşırken onlarca yere uğradık. bunlardan biri de urfa idi. ve sonra da antep.

urfa’ya gidip de poşi bağlatmamak olmaz değil mi. ben de herkese uydum bağlattım. urfa’da hayli dolandım, başımda poşi üzerimde süpermen desenli tshirt ( bunun türkçesi nedir yahu ? )

sonra bindik otobüse, başımda poşi üstüm süpermen. indik antep’e başımda poşi üstüm süpermen.

hava da hafiften kararıyor, bizler de çarşıyı dolaşıyoruz . gözümde fotoğraf makinem ne bulsam çekiyorum başımda poşi üstüm süpermen. bir yerde baharatçılar kuru yemişçiler var, o açıdan bu açıdan derken dalmışım. bi ara bi delikenalı gelip “nereden abi ? ” dedi ankara dedim sıcak ve samimi. sorna bunu soran delikanlı pazara doğru dönerek “ankaralı süpermen abi pazarımıza gelmiştir” diye bağırdı ve bir alkış koptu. ulan gülsem mi ağlasam mı ne yapsam kaldım ortada. bizim ekip de gaza geldi sırıtıyor herkes. hemen vizörü gözüme yapıştırıp yüzümü kapattım, hem fotoğraf çekiyorum hem de kaçmaya çalışıyorum ama ne mümkün. millet aldı sazı bir kere her kes “süpermen abi” ile başlayan bir şeyler söylüyor. aha dedim internetten “yurdumdan insan manzaraları” köşesinde hazır ol kendini görmeye, antep’in sokaklarında başımda poşi üstüm süpermen.

koç ile leylek çiftleşirse

semazem | 29 October 2006 15:44

hiç olur mu demeyin oldu bile. koç bankla yapıkredi bankası birleşti. ama koç ile leylek ne kadar birleşebilirse onlar da o kadar birleşti.

bayram tatilinden bir kaç gün önce iddia isimli bahis sitesinden bir mesaj geldi ve bayram süresince yapıkredi ve koçbank’ın hizmetlerinde aksama aolacağını, iddia oynamak istiyorsam şimdiden havale yapmamı söyledi.

oysa ki ben bu haberi ota boka her şeye mesaj atan 35 yıllık bankam yapıkredi’den beklerdim. bayramda bize güvenip de gittiğimiz yerde para çekeriz diye beklemeyin paranızı yanınıza alın demelerini beklerdim . demediler.

sanal dünyayı yok sanmak

semazem | 29 October 2006 15:43

digitürk isimli özel televizyon yayını yapan şirketin bir kanalı var. ismi “sinek” , “s’nek” falan gibi yazıyorlar yanılmıyorsam. az önce orada bir programa denk geldim, adı “zamazingo”. ya da buna benzer bir şey.

tam emin olamıyorum çünkü kısa bir süre için izleyebildim ve program hemen bitti. “zap” yaparken benim de yazmakta olduğum bir bolg sayfasına benzer bir görüntüye denk gelince biraz durdum ve bu arada da aşağıda bahsedeceklerime denk geldim.

konuklardan birisi olan atletli dövmeli bir delikanlı vardı. ( yanlış anlaşılmasın her ikisini de çok severim ( atlet ve dövmeyi kastettim)) ve yine sanıyorum ki bu delikanlı maşhurlardan biri. ama hangi alan ya da alanlarda meşhur bilemiyorum. şarkıcı mı, oyuncu mu, manken mi. mankenlikten oyunculuğa geçmiş ve yakın bir zamanda kaset çıkartacak bir sporcu mu ? neyse.

çocuklar zekalarını kimden alıyor ?

semazem | 18 October 2006 13:06

bir televizyon reklamında çocuğun yaptığı her olumlu şeyde “işte zekasını benden almış diyen” babaya inat, reklamın sonunda bir dişil dış ses “üzgünüm ama şimdiki çocuklar zekalarını artık anneden alıyor” diyor.

amaç reklamı yapılan ürünün zeka geliştirdiğini ifade etmek.

buradan çıkan ilk sonuç bu reklamı yapanların o üründen tüketmediği …

velakin benim asıl merak ettiğim o dişil dış sesin söylediği “artık” lafı.

“eskiden babalarından alıyorlardı ama artık annelerinen alıyorlar” mı diyor yani ?

etimoloji : pijama

semazem | 15 October 2006 18:18

bakıyorum elimdeki kaynaklara “pijama” klimesi dilimize fransıcadan ( pyjama) girmiştir diyorlar. hatta diğer diilere de fransızcadan “gitmiş”

peki bu kelimeyi fransızlar nereden bulmuşlar diyince ise hayretler içinde kalıyorum.

bulmacalarda sorar “eskidilde ayak”, cevap nedir “pa”
peki ayağın “pa” olduğu dönemlerde giysi anlamındaki kelime neymiş “came”.

peki yine ayağın pa, giysinin came olduğu dönemlerde, ev hali durumunda ve gece yatarken giyilen alt giysisine ne isim verilirmiş “paycame – peycame.

lafın kısası – ki varsa da uzununu severim ben hep – pransızlar bizim paycame’yi alıp, pyjama yapmışlar, sonra da bütün diilere vermişler.