bildirgec.org

PAUQYLN

11 yıl önce üye olmuş, 17 yazı yazmış. 313 yorum yazmış.

Teknoloji, kaçamakların da sonunu mu getirdi?

PAUQYLN | 28 August 2008 13:25

Herkes “Ben bu tür işlere kesinlikle karşıyım!” diyor ama sosyal sitelerinin üye sayıları katlanarak artıyor.Her gün sanal âlemin büyüsüne kapılıp, kendini kaptırmış ve yuvasını dağıtmış olanların hazin hikâyelerini okuyoruz ya da duyuyoruz. Sanal âlem bizlere her türlü seçeneği sunuyor. Bunu bizim iyiliğimiz için yapmıyor kendi kazancını düşünerek tüketicileri çekmeye çalışıyor.Sanal âlemde beni kimse tanımaz ben istediğim gibi yaparım, yaşarım diye düşünüyorsanız büyük bir yanılgıya düşersiniz. Sanal âlemde gezinirken dijital izler bırakırız. Çinlilerin bir Atasözü vardır “hayatta hiçbir şey gizli kalmaz” diye. Sizin sanal gezintileriniz ve chatleriniz de gizli kalmayacaktır. Zaten gizli kalsa da siz bileceksiniz bu da yeterli değil mi?Yaptıklarınızın eşiniz ya da sevdiğiniz tarafından yakalanma ihtimali olduğunu unutmayınız ama sizi doğru yaşamaya sevk eden olay yakalanma korkusu olmamalı. Kendi tercihlerinizle yolunuzu çizmelisiniz. Teknoloji ilerledi hem çok faydalı hem çok zararlı seçim sizin!Teknoloji ile bilgi dağılımı ve paylaşımı da hız kazandı artık evinde oturan bir insan bile çok rahatlıkla dünyadaki gelişmeleri internet bağlantısına sahip olduğu sürece kolayca ulaşabiliyor. Sizden önce bilgisayara oturan kişinin nerelerde dolaştığını bile bulabiliyorsunuz. Teknolojiye sırt çevirin demiyorum ama sevdiklerinize teknoloji yüzünden sırt çevirmeyin. Sonuçlarını yaşayacak olan bu seçimini doğru kullanamayanlar olacaktır.
Size güvenen, değer veren insanları kaybetmeyi göze almaya değer mi?

Toz ya da küp şeker alırken lütfen çok dikkatli olun…

PAUQYLN | 27 August 2008 10:35

Paketlerin üzerinde %100 pancar şekeri ya da %100 şeker yazmayan Şekerleri almayın…

Genetiği ile oynanmış ucuza mal edilen şekerleri tüketmeye başlayacağız. Tüketiciler olarak bizlerin birer denek ve hayatlarımızın genetiği ile oynanmış ucuz diye satılan şekeri kullanmayacağımızı bilmelerini isterdim. Madem bilmiyorlar şimdi de bunu ispatlamak istiyorum.Güçlü olanın güçsüzü sürekli ezdiği, dolandırdığı ve tüm haklarına tecavüz ettiği bir zamanda yaşıyoruz. Bireysel sağlığımızı umursayan yok. Sadece şeker olayı değil başka örnekleri var. Yakın zaman içinde bir sigara firması en kısa sigarayı üretip ilk olarak Türkiye’de piyasaya sürdü. Oysa nikotini yoğunlaştırılmış bir sigaraydı. Bizi ucuz görüyorlar. Kalabalık nüfusa sahibiz diye hayatlarımız ucuz olmamalı.Böyle olmadığını bilinçli tüketiciler olarak göstermeliyiz. Şeker alırken çok dikkatli olmalıyız ki bu anlaşma sonrasında bizlere sunulacak olan bu ürünlerin iadesi sağlansın.Olay sadece ucuz şeker olayı da değil, çiftçimiz iş yapamaz hale getirildi. Bizi tüketiyorlar ve biz kendimizi tüketici sanıyoruz!

İçimdeki Çocuk Ağlıyor

PAUQYLN | 27 August 2008 10:15

Bir çocuk ağlıyor içimde. Sanki elinden şekeri alınmış gibi kırgın. Gücü de yetmiyor şekerini geri almaya ama ağladığını hiç belli etmiyor.Uzun zaman önce içimdeki çocuğu bağladım. Kimse onu kırıp, incitemesin diye. Yağmurlarda ıslanmasın diye. Esen rüzgârlar onu yerden yere vurmasın diye…Koruduğumu sandım ama aldandığımı er geç anladım. Korumak isterken, gelişmesine engel olmuşum. Hırpalanmasın derken, hayata hazırlayamamışım.

Eşler Arası İletişimde Altın Kurallar

PAUQYLN | 26 August 2008 13:58

Öyle böyle derken büyüdük, kendi yuvalarımızı kurduk. Ailemizde gördüğümüz yanlışları yapmamak için özen gösterdik. Çocukları yetiştirmek için bilimsel yollara başvurduk. Kitaplarda yer alanlar evimizdekine uymadı hayal kırıklığına uğradık.Belki biz yanlıştık ama bunun sonuçlarını ancak kurduğumuz düzen içinde büyüyen çocukların ilerideki davranışları ile anlayacağız. Uzun bir süreç çocuk yetiştirmek ancak bunun en büyük ve değişmez kuralı ise eşler arasındaki uyumdur.Mutlu bir evlilik yapmak herkesin dileği ve beklentisidir. Kimse ayrılmak ya da sürekli tartışmak için yuva kurmaz. İyi niyetlerle başlayan evlilikler bir süre sonra iktidar savaşına bile dönüşebiliyor. İletişim eksiliği ya da hatası yaparak yaşayarak hem kendimize hem eşimize dünyayı dar ediyoruz. Oysa ömür ne de kısa…

Tehdit!…

PAUQYLN | 24 August 2008 09:29

Amiyane bir tabirle “yer mi Anadolu Çocuğu” demek geldi içimden, bu haberi okuyunca;
“Amerikan yönetimi, Türkiye’yi, Washington Times gazetesi aracılığı ile tehdit etti.”

Hep gözleri üzerimizde yaşamaya alıştık, biz uyusak bile düşmanın asla uyumadığını da deneyimlerimizle gördük. Bir tehdit daha aldık sanki daha önce hiç olmamış gibi…

Düşmanını küçümsersen kaybetmeye mahkûmsundur. Biz bunu yapmayacak kadar alçak gönüllü bir milletiz:))Küçümsemek bize yakışmaz. Biz küçümsemeden işi çözeriz. Kuru laflara ve tehditlere meydan vermeyiz ser de delikanlılık vardır. Biz böyle gördük, böyle yaşarız hatta böyle olmadığımızı düşünenlere de şaşarız.

Canım Toprağı Çekiyor…

PAUQYLN | 22 August 2008 16:59

Kızgınım kendime
Bir avuç tuz alıp koşmama
Ben gibi sanıp kanmama
Saf anlarım da oldu defalarca
Pes etmedim, yüreğime dokundurmadım
Temiz kalacaksın diye direndim.
Sen de harcadın beni ey zalim oğlu zalim
Neyim kaldı geriye ganimetlerimi sen yedin.
Ölmeden okusunlar sela’mı
Öldüm sayıyorum artık

Zaman su gibi…

PAUQYLN | 17 August 2008 09:46

Erman Toroğlu’nu bazı özelliklerinden dolayı beğenirdim. Son resmini gördüğümde ne kadar yaşlanmış olduğunu görmek beni üzdü. Zaman nasıl da su gibi akıp gidiyor.
Yaşlansa da hala yakışıklı ama bir sohbet sırasında diyor ki “bayanlar maçlara gelirse küfürler azalmaz, bayanlar da küfür etmeye başlar”
Bu sözlerine de katılmıyorum. Katıldığımız ortam neresi olursa olsun, insan neyse her zaman aynı çizgisini korur. Maç izlerken yanımdakiler küfür ediyor diye ben küfür etmem ve böyle olacağına da hiç inanamam.
Erman Bey böyle birkaç örnek görmüş olabilir ama bunu genellemek doğru olmaz diye düşünüyorum.

Olumsuz Nedenler Çok Olsa Bile Ben Okumalıyım…

PAUQYLN | 10 August 2008 17:35

Kitap okumak için yalnız kalmak gerektiğinde bu anların olamaması, hayatın hızlı temposu ve işlerin yetişmesi gibi sorunlarla boğuşmak zorunda kalırız.
Bazen kalabalık bir ortamda elinde kitabı dış dünya ile bağlantısını kesmiş ve kitabına kendini gömmüş insanları görünce gıpta ile izliyorum.
Ben çok istesem bile gürültülü ortamlarda kitap okuyamam, okumaya çalışsam bile okuduğumu anlamadığımdan sayfa aralığımın yerini değiştirmem o bölümü sonra yeniden okurum.
Okuduğum kitapların üzerine asla kalem sürmem ancak kitap bittiğinde bir kağıda kitabın bende bıraktığı etkileri yazarım ve kitabın baş sayfasının arasına koyarım, kirletmeye kıyamam.
İnsanların farklı yapısından dolayı kendimi bu konuda şanssız görürüm çünkü sessizliğim az kalabalığım çoktur.
Olumsuz nedenler çok olsa bile ben okumalıyım…