bildirgec.org

nazokiraze

11 yıl önce üye olmuş, 527 yazı yazmış. 8804 yorum yazmış.

urfalı babi

nazokiraze | 08 April 2009 15:56

Sabuha şarkısını hepimiz biliriz, onu kimin söylediğini de ama ben kimin yaptığını yeni öğrendim, ve şaşırdım,çünkü bildiğim bir insandı yapan ama ben o türküyü onun yaptıgını bilmiyordum.

Urfa’lı Babi‘den bahsediyorum, Salako filminde kamera karşısına geçen( ozan olan) Yılmaz Kayral’dan.Muhabbetiyle benim diyen kişiye taş çıkartan Urfa’lı Babi, pek çok hayrana sahip bir kişiliktir.Babi için anlatılan, doğru yalan pek çok hikaye vardır, dilden dile dolaşır. Muhabbet severlerin içki sofrasından eksik etmedigi nüktedan, hazır cevap Babi bir kavgaya karışır, kalça kemiğini kırar, bir süre hastanede yatar ve hayatını kaybeder.

bahar gitti dallarımdan

nazokiraze | 07 April 2009 18:03

Bu hafta biraz garibim, çok sinirli çok melankolik, az biraz bulaşık , biraz da çemkirik. Evet oysa ki geçen hafta bahar gelmişti dallarıma,ne oldu da bu hale geldim ben.

Çarşambadan beri bir garibim ben, belki telefonla uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımın arayıp, tüberkülozunun hortlamış olabilecegi haberinin bunda payı, o günden beri kendimi dinler oldum, cumartesi gece terledim, eyvah bu verem belirtisi diye iki gün uyumadım, uyumadıkça ateş bastı, ateş bastıkça terledim kesin verem oldum yine.
Sonra bir süre geçiyor, aa ne veremi yahu bak yutkunurken bogazım acıyor ben grip olmuşum, acıyor, aha şimdi acımıyor grip değil veremim, yaşasın bu kes acıdı, acıyor,acımıyor,acı…

satırlı jeanne

nazokiraze | 07 April 2009 10:34

Paris’e 70-80 kilometre uzaklıkta doğup büyüyen, bir kız vardı, babası kasap olan bu kız Jeanne Laisné isimli bir vatanseverdi. Tarihe geçen adıyla Jeanne Hachette(satırlı Jeanne).

Kral XI. Louis ile Dük Charles arasında süreni Fransa savaşı adeta halka kan kusturuyordu ve Charles Jeanne’in yaşadığı kasabaya dogru yaklaşmaktadır. Beraber toplanarak Charles’ın adamlarına karşı canları pahasına savaşan kasabalılar içinde bir genç kız ön sıradadır, bu kız kasabın kızı satırlı Jeanne’dır.Elinde babasının satırıyla ordan oraya saldırıp, Burgonya’lı adamın elinden sancagı kaparak, adamı öldürerek o mücadelenin kahramanı olur.Bayragı kaptırmayan Jeanne tarihe geçer.(doğumu 14 kasım 1456)

iki Roma imparatoru..

nazokiraze | 06 April 2009 15:36

İmparator Claudius eşi tarafından zehirlenerek öldürülmeden önce, imparatorluga gelirken zor kullanılmıştı, yeğeni Caligula öldürülmseydi belki de asla imparator olamayacaktı.

İki eşini boşadıktan sonra üçüncü eşini aşığıyla birlikte öldürten imparator, dördüncü eşi tarafından zehirlenerek öldürüldü.(dördüncü eşi daha evvelki kocasını zehirleyerek öldüren kendi yeğeni Agrippina idi) Her ne kadar zehir uzmanı bulundurmaya özen de gösterse, aşi tarafından satın alınmasını engelleyemeyen imparator,sonunda öldürülür.

kaka peşinde iki gün

nazokiraze | 04 April 2009 10:28

Onbeş gündür oğlumda bagırsak paraziti şüphesiyle yaşıyoruz, sürekli poposunu kaşıması ve uyurken agzından su akması bildigim, küçükken benim de sık sık yaşadıgım parazit belirtileri. Hah bugün ha yarın götürürüm diye bekleşirken, artık halasının bu kansızlık yapabilir, bir an evvel buraya getir şeklinde fırçalamasıyla, dün oğlumu halasının çalıştıgı hastaneye götürdüm.(parazit tedavisi)

Sabah traş edilmenin ve zorla karga tulumba banyo yaptırılmanın ( en sevmedigi şey yıkanmak) travmatik haliyle, oğlum surat beş karış halde benimle hastaneye geldi, öğle arası molasında olan halasına götürdügü süpriz kurabiyeler, öpüş kokuş merasiminden sonra biz çocuk doktoruna postalandık. Zavallı doktor başına geleceklerden habersiz, arkadaşlarının birinin şirin yegenine bakacagım umuduyla bekliyordu bizi, ne zaman oğlan kendini yerden yere atmaya başlayınca aklı başına geldi, tartılmayı, boy ölçümünü, muayene olmayı şiddetle reddeden, steteskopa iğrenç ,iğrenç diye bakıp bakıp bağıran, sürekli olmadık hareketler yapan oğlumu büyük bir sabırla muayene etti, iyiki doktor değilmişim hele hele iyiki çocuk doktoru değilmişim dememe sebep olan, çocuktaki bu azgınlık ve doktordaki bu sabır ve sevgi cimcimesi hali gözlerimi kocaman açmama sebep oldu. Ben kadının yerinde olsam yapıştırmıştım kesin bir tane.(çocuk hastalıkları)

bahar geldi dallarıma…

nazokiraze | 01 April 2009 08:54

Bugün mart ayının en son günü, genellikle kış ortası açan güneş çokça sinirlerimi üpreştirir benim, saç diplerim küpür küpür olur, hiç hazetmem, bunalırım , eh kışta kışlıgını bilmeli dimi canım, ne öyle güneş müneş…

Ama bugün güneşe kızmadım, bilakis çok hoşlandım çünkü bu aldatıcı, kışı yaşatmamak için bizi kızdıran sahte ışıklardan değil,bariz bahar güneşi, içimi ısıtan bahar güneşi. Saatlerin ileri alınması, havanın geç kararması sokaklarda çocuk sesleri beni bugün çok mutlu etti, kışı çok seven ben, aslında her mevsimin yaşanası olduguna kanaat ettim.

Nisan mayıs ayları gevşer gönül yayları derler ya, ben bugün pek bir gevşemeyi düşündüm ama dün yaşadığım göz kazası( akşamın vakti, yumuşatıcı düştü patladı, oldugu gibi hepsi gözüme yapıştı, sabaha kadar göz agrısı kanlanma çektim, sabahta gözlerim biribirine yapışık uyandım, Doktora gittim iki damla verdi neredeyse gidiyormuş göz) ,bugünümü azıcık etkiledi, yine de ben bugün pek bir sakinim, baharımsıyım, (papatya gibiyim beyaz ve ince diyesim de geldi) Bugün baharı hissettim, bundan faydalanmak isteyen kızım hemen kısa kolluyla sokağa çıkıp, dondurma yemek bile istedi ama ben içimdeki papatyaya kilit vurmayı da bilen , çocukların sömürülerine kanmayacak kişilikte biriyim.Havaya, suya cemre düşmüş olabilir ama henüz benim analık damarlarıma düşmedi, bahar grip salgınlarını iyi bilirim ben, öyle saplı dondurma yemek, öksürük şurubu içmeye benzemiyor.

seçim günüm

nazokiraze | 30 March 2009 17:23

Dün hepimizin bildigi üzere yerel seçim günüydü, kiminin deyimiyle, demokrasi şöleni, kimine göre demokratik sınav falan fişman. Yani dün demokratik hakkımızı kullanarak oy kullandık, her seçimde olan stres bu seçim yine tepemizdeydi seçimlerden önce, yıllar önce eşimin dayısı eşimin haberi olmadan saadet partisine üye yaptırmış, her seçim bizim haberimiz olmadan eşimi müşahit olarak görevlendiriyorlar, eşim her seferinde kıyameti koparıyor, hep evde bir stres, ısrarla rica ettigimiz halde hep müşahit. Ya adam müsait mi değil mi? hasta mı? misafiri mi var gün öncesinden sorulmaz mı, 2004 seçimlerinde eşim hususi oy kullanmadı bu yüzden, 2007 de ise oy kullanmaya gittik eşimi zaptettiler, siz müşahitsiniz diye aynı şekilde kuzenini de, eşimi tuvalete diye kaçırdık okuldan.

Bu yıl yine aynı şey olacak diye gün öncesinden annesine sataşmaya başladı, abinin yüzünden müşahit diye beni tutarlarsa olay çıkarırım falan diye, hele ki Saadet Partisine adamın zaten tahammülü yok iyice çıldırıyor.Ama çözümü bulmuştuk, seçimin bitmesine az zaman kala gidersek müşahite falan ihtiyaç kalmayacaktı, yaşasın ne akıllı vatandaşlardık biz öyle.

Gerçekten de okula gittik ve eşime kimse ilişmedi, ama oğlanın bebek arabası kayıplara karıştı buda seçimden bize giren kazıklardan ilkiydi galiba. Kullandık oyumuzu oğlanı yaya götürdük eve, sövdük çalana kesin Chp lidir falan da demedik:) Sonra bunun seçimin ilk kazıgı olmadıgını anladık, alt komşum bebegini kucagında getirmiş bebe uyuyunca bizim okulun alt katında ki arabaya koymuş giderken de babasına haber ver demiş ama adam haber verememiş, arabamıza kavuştuk, Chp aklandı:)) dermişim.

sefertası

nazokiraze | 28 March 2009 14:57

Belli bir zaman öncesinde genci yaşlısı pek çok kişinin elinde taşıdıgı, üstüste binmiş metal kaplara deriz sefertası diye ve bana göre hala da çok harika araçlardır, taşıması kolay birde yemegi ısıtmaya elverişli. Aslında geçmişi özlediğimden falan yazmıyorum bunları, tamam geçmişi özlüyorum ama sefertasını özlemiyorum çünkü yakınlarımdan sefertası kullanan yoktu.

Bu yazıyı aklıma getiren işine sefertası ile yemek götüren arkadaşımız, evet kendisi geçmişten gelen biri değil, henüz otuzunda bile değil, markalı spor çantasının içinde üç katlı sefertasına yemek koyuyor eşi. Kuru ve hazır yiyeceklerle ömrün geçmeyecegini bilen bu akıllı çocuk, ev yemekleri akımını çalıştıgı kuyumcu atölyesinde başlatmış, şimdi büyük patron haricinde tüm ustalar, kalfalar,çıraklar sefertası edinmiş ısıtıp yiyorlar.Krizden sonra eskisi kadar olmasa da az biraz daha yaygınlaşan sefertası, bizim burada birkaç yıldır gençler tarafından kullanılmakta.(Sefertası lokantacılara sekte vurdu)

Aslına yedi kata kadar çıkabilenleri var sefertaslarının,geçmişte genellikle bakırdan üretilen bu müthiş araç.(burada moderni var) Bu arada fast food yaşam tarzına ve degerlerimizin kaybolmasına karşı kurulmuş olan Sefertası Hareketi ni de unutmayalım.

iskender, ne büyüğü ne küçüğü

nazokiraze | 24 March 2009 11:19

Hayatlarının bir döneminde Bursa’ya yolu düşenler muhakkak tatmadan geçmemiştir, iskender kebabını, öyle ya Bursa’ya gidip, gerçek iskenderi yemeden,ulan bu zamana kadar bende iskender mi yemişim beaaaaa demeden olmaz.

Bu yoğurtla,tereyağlı sosu, en güzel eti,pideyi birleştirip insanı kışkırtan yemeği yapıp ona bir de adını veren zat-ı muhterem Mehmetoğlu İskender Efendi ,1867 yılında ilk kez yapmış, şimdi de onun oğulları farklı yerlerde devam ettirmekte.İskender Efendi’nin oğulları tarafından açılan ve şimdi torunu İskender İskenderoğlu tarafından devam ettirilen veya İskender Efendi’nin diğer oğlu tarafından kurulan tesislerden birinde yedikten sonra insan yediği tüm iskenderlere isyan ediyor.Evet Bursa’ya gitmekle de olmuyor, iskenderin bize tanıştıran insanların mekanında yenmeli iskender, gerçi ben en son ne zaman orada gidip yedim hatırlamıyorum ama içindeki etin dağda kekikle beslenen hayvanlardan elde edilmiş olmasından mı, mandırada yapılan yoğurttan dolayı mı bilmem iskender gerçekten iskenderin ana vatanında yenmelidir.Neyse ki İstanbul’da da şubeleri var ama bana oraya gitmek kısmet olmadı.

Rosetta Taşı

nazokiraze | 24 March 2009 09:45

Antik Yunanlılar ve Mısırlılar arasında milattan önce 196 yılında bir antlaşma yapılır, adını bulunduğu Rosetta kasabasından alan 760 kg ağırlıgında siyah bazalt bir taşın üzerinde yer alan bu antlaşma, Ptolemaios Hanedanı hükümdarı tarafından yazdırılmıştır ve üç dildedir.

Napolyon 1798 yılında Mısır seferine çıkar, sefere katılan askerlerinden biri( Bouchard)tarafından bulunan Rosetta taşı, tarihte önemli bir çığır açar, çünkü o zamana kadar Hiyeroglif yazısı sadece şekiller,resimler zannediliyordu.Üzerindeki dillerden sadece eski yunanca okunabiliyordu,diğer demotik ve Hiyeroglif alfabelerinden henüz haberdar olunmamıştı.