bildirgec.org

mornehir

11 yıl önce üye olmuş, 45 yazı yazmış. 176 yorum yazmış.

kısa bir hikaye

mornehir | 06 February 2004 04:21

Bunu hep yapardı,daima…Sabah, kalkar kalmaz suratıma “günaydın” öpücüğü kondurur,yataktan bir ayının ininden fırlamasından farksız kalkar,doğruca banyoya koşup korkunç bir gürültüyle işerdi. O tüm bunları yaparken ben,gitmesini bekliyor olurdum.Şanslıysam küçük bir not yazıp -tatlım uyandırmaya kıyamadım vs.vs.- hemen giderdi.Ama o gün “normal” bir günse kapının önündeki ekmekleri ve gazeteleri alır,bana mükellef bir kahvaltı hazırlama telaşına düşerdi.Ona göre annesinden ve onun yemeklerinden uzak bir erkeğin herşeyden çok anne yemeklerine ihtiyacı vardı.Entelektüel postuna bürünmeden önceki dönemine denk gelen,çeyiz hazırlama formundaki genç kızlık döneminin pratikliğiyle şahane yemekler de hazırlardı aslında.Öyle ya,erkeğin kalbine giden yol midesinden geçerdi(Birinin böyle kadınlara artık anatomiyi öğretmesi gerek). Mutfaktan gelen gürültülerin izin verdiği kadar uyuyordum.Ama onun bu kadarına bile tahammülü yoktu.Kendi yatağımın bana ait olmasını,kendi yatağımda rahatça,döne döne uyumamı içten içe istemiyordu.Yatağa çarprazlama yatamazdım,buna alışamazdım çünkü o vardı.Sabahları uyuyamazdım,çünkü o bana kahvaltı hazırlamış olurdu.Kalkmalıydım ve o kahvaltıyı çok beğenmeliydim.Tıp kı bir karadul gibi,tüm hayatıma ağ örüyordu.Benimse mecalim yoktu.Tiksinip gitsin istiyordum.Onu sevmiyordum,bunu biliyordu.Onu istemiyordum,bunu da biliyordu.Ama hiç birini kelimelere dökmediğim için,yok farzediyordu ve sanırım beni de göründüğüm kadar aptal sanıyordu. Artık yataktan sinirli,bağırarak kalkmıyordum.Sessizce sofraya oturup,gazetelere kafamı gömüyordum.Sorduğu,mütemadiyen sorduğu,hiç susmadan,sadece bu yüzden onu öldüreceğimi bilmeden sorduğu soruları,ya duymamazlıktan geliyordum ya da bir iki kelimeyle geçiştiriyordum.O ise vazgeçip susuyor,içten içe ait olmaya çalıştığı kuşe kağıt kadın kimliğini buruşturarak bana çay koyuyordu.Tabağındaki kibrit kutusu kadar peynir bitmişse sıkıntısı ve dolayısıyla “sorunlarımızı konuşarak hallebiliriz hayatım oyunu” başlamış oluyordu.Bense ısrarla susuyordum.Ne sorunu?Ne hayatımı?Neden bahsediyorsun sen?demek geçiyordu ya içimden..susuyordum.Aslında gerçekten onun da istediği gitmekti. Ama öyle konuşarak gidemezdi.Mesela yatakta bir kadınla basılsam,”kadınlık gururu”nu iyice yerle bir etsem o zaman ihanetin acısını çeke çeke bitirebilirdi her şeyi kafasında.Yaşadığımız aşk değildi.Ufak bir etkileşim ve otuz yaşın rehaveti getirmişti bizi buralara.Olabilirdi belki ama “yapma” demiştim.”Kadınca oyunlardan nefret ederim” demiştim.Nafileydi çünkü o fazlasıyla “kadın”dı…iliklerine kadar biçimsel “kadın”..Saçının rengini bir ton bile değiştirdiğinde,pantolonu bol geldiğinde hemen fark etmeliydim.Sürdüğü ojenin yakışıp yakışmamasından,hangi elbisenin kişiliğini yansıttığına kadar her konuda bir fikrim olmalıydı.Ondan bir şeyler talep etmeliydim.Kıskanç olmalıydım,telefonunu kurcalamalı,sohbet esnasında geçen erkek isimlerinden şüphelenmeliydim.İstediği filmlere götürmeli,kapısını açmalı,hesabı illa ki ödemeli,hatta onu dikizleyen erkekleri bir güzel dövmeliydim.Yatakta tam bir boğa olmalıydım,arkadaşlarıyla sohbetlerinde herkesin ağzını açık bıraktıracak kadar “iyi” olmalıydım.Yıldönümü,aydönümü,yılbaşı,sevgililer günü,doğum günü,hatta geleceğe yönelik şık bir atıfta bulunarak oanneler gününde ona hediyeler almalıydım.Hediyenin büyüğü,küçüğü olmazdı elbette.Maksat daha fazla hayatıma ağ örmesine,memnun ve huzurlu bir gülümsemeyle cevap vermemi sağlamaktı.Annemle tatile yollamalıydım,kız kardeşime sürpriz doğum günü partileri düzenlemeliydi.Bildiği,öğrenmeye çalıştığı,ait olmaya çalıştığı tüm kadınlık durumlarını zorlamalıydı,ama bunu ben istediğim için (!) yapmalıydı.Tüm bunları yaparken beni kıskanmasına izin vermeli,evime yerleşmesi için yanıp tutuşmalıydım.Çapkın görünüp herkese onu ne çok sevdiğimden bahsetmeliydim.Hem zengin,hem serseri,hem şair, hem broker olmalıydım. Özgüveni yoktu.Bunun için de bir neden bulmak zorundaydı.Güçlü,çağdaş ve kendine özgü olması gerekiyordu. Yatak odasında unutulan tokalar,aynanın önünde unutulan makyaj malzemeleri,sehpanın üzerinde unutulan küpeler..kadınca tutunma biçimleri,görünüşte masum unutkanlıklar.Kadın olmaktan bildikleri özetle buydu aslında.. Kadınlar,hayatınıza girer..Diğerleriyse evinize girmeye çalışan hamamböcekleridir.

Gurme

mornehir | 03 February 2004 01:28

hakikatten karın ağrılıyım.. yaklaşık yarım tencere yaprak sarması üzerine,iki porsiyon börek yiyince hakketten bi ağrı geliyor karın bölgesine,bir mide fesadı,bir ölsem de kurtulsam hali.. İnsanın bünyesi sabah etmeye alışkınsa kendine has bir yaşam sürmeye başlıyor.Yaklaşık 3 haftadır sabah etmeme yardımcı yok yok neden olan karamazov kardeşler nihayet bitti.Nihayet diyorum ama bittiğine üzüldüğüm nadir kitaplardan biri oldu.Ancak entel bir dostumun tavsiye ettiği kahve+portakal likörü varyasyonu alışkanlığım bitemedi. Bende nacizane duyduğum bir kaç “kokteyl” tarifi vereyim dedim.Denedim,soğuğa,bir türlü ısınamayan bünyeye iyi geliyor. Ruslar kahveyi konyakla içermiş.Bir ölçü kahvenin içine,yarım ölçü kanyak (tabi isteye bağlı artar azalır orasını bilemem) katıyorsunuz sek vaziyette içiyorsunuz. Likörlü kahve var bir de.Kahvenin “dudak payını” azıcık fazla bırakıyorsunuz içine likörü dahil ediyorsunuz.Moka likörü güzel oluyor,portakal da.Baileys katanlar varmış,zenginlik başa bela tabi.. Son olarak uykusuzluğa karşı kemik’te okuduğum bişi söölim,yarım bardak kolanın içine bir buçuk tatlı kaşığı kahve koyuyorsunuz.sonra gelsin sabah.tabi bunu birden fazla tekrarlamamakta fayda var. bugün ki faideli bilgiler kuşağımız bu kadar..

kendimle çok barışığım

mornehir | 01 February 2004 02:42

kendimle barışık filan değilim.İnsan kendisiyle nasıl barışık olur anlamış da değilim.Bunun bireyin kendisiyle yani mevcut malzemeyle alakalı olmadığı da aşikar.O bir yana,kendisiyle barışık olan insan nasıl ilerler ki?Kendinle barışıksan dünyayı hala altı yaşında gibi algılıyorsun demektir. Yani benim gelişim,dönüşüm,değişim bunlar umrumda değil,köşemde oturur patlamış mısırımı yer beynimi de böyle zırvalarla dolduramam onun yerine “kendimle barışığım” derim olur biter mi diyorlar napıyorlar anlamadım ki.. İnsanın kendisini tanıması,zaaflarını sevmesi,rasyonel düzlemde özeleştiri yapabilmesi başka birşey,bu barışıklık başka birşey.. Di mi cevat abi?

samimiyet..

mornehir | 30 January 2004 01:33

nedir bu ya.. bu doktor milleti tıp fakültesine girince hayatla ilgili bildikleri ne varsa unutuyorlar mı?ya da birileri siz artık doktorsunuz hayatın gerçekleri sizi ilgilendirmez mi diyor..nedir bu tepeden bakma..nedir bu hepiniz bizim cocuklarımızsınız ayakları..siyaset meydanını izliyorum. tamam uyuşturucu kullanılmasın..uyuşturuculardan satanlar hariç kimse memnun değil..bu da tamam.. yahu..en basit sorunun en basit cevabıdır bu..sorun varsa sorun,o sorunun nedeni yok edilir ortadan.. koruyun bizi uyuşturucudan.. ben de gençleri hayattan koruma derneği kurucam..hiç değilse samimi olucam.. neden kullanır insan hiç düşünülmüyor mu bu?yeni bişey deneme heyecanı,merak,keyif,sorun..artık hayatın ağır gelmesi?vs.vs.vs… “gençliğin sorunları” artık komik hale gelmiş ama hakketten çözülmesi gereken bi problem değil mi? hepimiz rock yıldızı olucas.. büyünce doktor olucas.. hepimiz mutlu olucas.. hayat güzel.. hepimiz kardeşiz yahu uyanın artık ağır geliyor bişeyler..kaldıramıyoruz..nefret bile edecek mecalimiz yok artık.tutunamıyoruz.tutturamıyoruz.olmuyor..beceremiyoruz.. ailelerimizi hayal kırıklığına uğratıyoruz.. hatta içten içe bizden utanıyorlar.. hayatımızın en keyifli zamanlarında eve tıkılıp ders çalışamıyoruz.çalışsak da geberiyoruz.. ağzı açık reklam izleyerek mama yiyen bebeklerden korkmuyor musunuz sahiden.. vaat ettiğiniz simli hayatlardan korkmuyor musunuz? kırbaçladığınız yarış atlarının size rest çekmesinden korkmuyor musunuz? anlamıyor musunuz hakikatten? o kadar basit ki.. biz..istedikleriniz gibi olamıyoruz bu gençlik ateşi değil..isyan değil.. da-ya-na-mı-yo-ruz… amacım uyuştucuyu övmek değil..(ya da bağımlıları aklamak da değil..bağımlıların mühim kısmı burdan çıkıyor) maalesef ki bu ağırlıkların üzerini örten savunma objelerinden en olmaması gerekeni uyuşturucu..ama kaybedecek hiç birşeyi kalmamış insanlardan bahsediyoruz…. bu kadar!!

ahbubenkendiminerelerevursam..

mornehir | 28 January 2004 21:55

hakketten nostalji.. heyezan değil ama çok vefasızım ben..daha doğrusu arkadaşlarım vefasızsın diyor.yani asıl anlamında değil pek.aramama sormama anlamında..arayamıyorsak da içimizdesiniz be kardeşim.birine dostum diyorsak ateş istemek için demiyoruz ya..dostum işte..ama aramıyorum.suçluyum.eşşeğin tekiyim. geçen bi dostumla görüştük..bi daha ne zaman dedim?boşversene nasılsa kaldığımız yerden devam ediyoruz dedi.offf..benim dünyam fazlasıyla tek kişilik..yani şurda sabahtan akşama kadar aklıma kimler kimler geliyor.tuhaf ama herkes iyidir hoştur gibi geliyor..aman ya her neyse..diyeceğim şudur..benim gibi arkadaşlarınız varsa çemkirmeyin onlara,vıdıvıdı yapmayın..ilgi ilgi diye sömkürmeyin..

………..

mornehir | 27 January 2004 22:24

parmak kadar çocuk vallahi parmak kadar..bi saat önce çaldı kapıyı..karnım aç dedi.sadece karnım aç dedi.içeri girdi.ne varsa koydum önüne.çekirdek bile..hayatında ilk kez portakal yemiş.yedi yaşında.. sadece yedi yaşında.öyle bilgece duruyor ki..utandım hala da utanıyorum.hayattan nefret ediyorum iliklerime kadar.. ağız dolusu küfürler ediyorum bi saattir.yedi yaşıma..yirmi iki yaşıma..gözüme ne değse,aklıma ne gelse küfür ediyorum..

uzun zaman oldu

mornehir | 27 January 2004 02:20

google da sadri alışık diye arama yaparken (cümleye düşük başladık hadi bakalım..) kendi yazıma denk geldim.aa.dedim..hafif..dedim..geldim.. hastasıyımdır..şu an acaip bi siteden eski filmlerinde söylediği şarkılarından birini dinliyorum.. sevgili günlük..sevgili hafif.. kahve içmekten delinmek üzere olan midem,çalışmak üzere arkamdaki masadan tuhaf tuhaf beni dikizleyen kalııın kitaplarım -ki kendilerine vicdan azaplarım da diyebilirdim arabesk bi insan olsaydım- ve vitamin haplarım ve nezleden caaanım yüzümün tam ortasında konuşlanmış peşmerge gibi duran burnum olarak yazıyorum bu satırları.. insan sıkıntıdan ölebilir..hatta insan sadece sıkarak birini öldürebilir.. pif…ölen var mı?

saçlarımı kestirdim..

mornehir | 23 September 2003 00:50

saçlarımı kestirdim..kısacık..erkek gibi..hatta erkek çocukları gibi..babam bana memet diyo. rahatladım sanki,hafifledim.ece temelkuran okudum bütün gün,kahve içtim,ece temelkuran okudum,saçlarımı kestirdim,balık kızarttım. ece temelkuran okuyun,zeki müreni sevin,balık yiyin,beyni besleyen zamazingo bi tek balıkta var..hade..hade…

deşifre

mornehir | 04 September 2003 02:29

“ağladım..hayır sık ağlamam.aslında o kadar yalın ve halimi,dengemi,ruhumu yansıtan bir sözcük ki.bugün ağladım.hiç ağlamadığım gibi.sanki yaşadığım her kırgınlığa karşı inat ederek yaşayacağım tüm trajedilere ağlıyordum.vay be,ben de yaşadıklarıma trajedi diyecek hale geldim he..vay be.. Her damla kurşun kadar ağırdı,yok yok civa kadar ağırdı.ağladıkça tuhaf bir hafiflik,tekinsiz bir huzur,arınma,saflık yaşadım. Kısacası bugün bütün çatlakları gözyaşlarımla doldurdum.bana kelepçelenmiş,içimi boğan,beni boğan,yaşama azmime tecavüz eden her şeyi,öldürdüm.”