bildirgec.org

lucy in the sky with diamonds

11 yıl önce üye olmuş, 33 yazı yazmış. 135 yorum yazmış.

uzay üssü mac hayallerimin ufalanıp siyah beyaz olduğu andır…

lucy in the sky with diamonds | 25 July 2007 13:45

gözlerime inanamadım…
mac miş…
-evet evet mac anladım zaten şekli şemalinden…
-peki buna ek olarak özel büyülteçte veriyorlarmıydı,yada dürbün gibi bir aparat…
-peki…hadi ekran biraz küçük ama bu pek bi siyah beyaz televizyonları andırıyor…
-bir önceki modeli siyah beyazmı!!!!
uzay üssü mac hayallerimin ufalanıp siyah beyaz olduğu andır

ya sen yokken geçmiyorsa hiçbirşey?

lucy in the sky with diamonds | 25 July 2007 12:25

evden gitmeye kararlı olduğum zamanlardı, ki gitmiştim aslında…
“bebeğim beni bırakma”diye ağladığında anladım…
gece kabus gördüğümde elimi tutan olmayacaktı,hırçınlıklarımda,ağlayışlarımda kimse “hepsi geçicek” deyip sarmayacaktı senin kadar…
biliyordun bunları…kendin için değil benim içindi isteyişlerin…
ne dediysen ne yaptıysan kendince benim için gerekli yada gereksizliğindendi…
hani beni terketme diye ağladığında söyledim bunu sana…sanki bugüne saklanmış gibiydi anlamı:…ben seni kimselere emanet edemedim hastayken.
tıpkı ben küçükken sandalye başında geçirdiğin günler gibi…ihanet edemedim o günlere…seni kimselere bırakıpta eve gidemedim…
kendim gibisin…senden,kaderimizden,kendimden kaçamıyormuşum…
şimdi senin için kaderini paylaşıyorum…
birgün sen terkedeceksin beni…en çokta buna kızıyorum…çok çok ağlasamda gelip sarılmazmısın anne?hepsi geçti demezmisin?
sana kızgınlığımı görünce sessizce elinde bir fincan kahveyle gelmeyecekmisin yanıma?
şimdi bu sorularım için başımı okşayıp “ozamanda hepsi geçecek” diyorsun…ya sen yokken geçmiyorsa hiçbirşey?…

microsoft’a giren birdaha çıkamaz…

lucy in the sky with diamonds | 23 July 2007 12:51

“microsoft’a giren birdaha çıkamaz…”dedi abim…doğru dedi.çünki ben o sırada yine microsoft’un bir sitesine girmiş ömrümün geri kalanını feda ediyordum…
-ara not:daha öncedende çokca denenmiştir…-
ki kendiside yazılımcıdır (oldu vakti zamanında)…
(o hikayeye girmeyeceğim her defasında sinirim bozuluyor…evet yazılımcı oldu birde iyi oldum dedi…olmuşda…)

tüm hikaye eve bir adet commodore 64 almakla başlar…

hafif 500 (hastalık) hatası ve küfür veri tabanı…

lucy in the sky with diamonds | 20 July 2007 14:55

bana kısaca 500 deyebilirsiniz artık.demeseniz bile 500 deyince alınıyorum elimde değil…
okadar yorum yazdım, sizi tutmaya çalıştım,kendim için birşeyler yapmaya çalıştım filan…n’aptıysam olmadı olduramadım…
500 hatası verdiler bana…
herhangi bir devlet işlerinde işimi halletmek için 500 numarası almış bekler gibi hissettim kendimi..

ayrıca bir konuda isteğimde var hafif’ e…
bizim bu yazdıklarımızı onay için bekliyoruz vb. türden şeyler oluyorya,küfür yazanlar oluyormuş yorumlara bunlarda var…
bir veritaabanı yapsalar, belirli kriterler girseler.şu şu kelimeler varsa kabul etme vb. türden…
daha çabuk kabul edilsek ve küfür edemese lugatı bozulmuş arkadaşlarımız…hem onlarıda dışlamamış hemde istediğimizi yapabilmiş başarılı olsak hafif ailesince…
bence ciddi bir çalışma ile istenilen veri tabanı yapılabilir.belki onay için zordur.çünki konuyu ilginç bulmanızda gerekiyor yayınlamak için.ama en azından yorumlarda böyle bir veri tabanı olabilir.
şu onay konusu benim canımı sıkıyor,birde üzerine 500 eklindi…daha sıkıntıdayım.zaten yazamıyorum,yazdıklarım genelde ilginç bulunmuyor 🙂

son kullanma tarihi

lucy in the sky with diamonds | 17 July 2007 16:58

annem ve biz çocukları…
kadının başı bizle dertte imiş…
kapıda tek bir not ama büyükçe bir not…
saksı resmi (üzerindeki bitkiye kadar çizilmişki diğer saksılarla karıştırılıp zaman kaybedilmesin)
altında anahtar resmi…
sayfanın üstündede “sedat sen anlarsın…” yazıyor büyükçe…

windows gezgini 1 annem 2

lucy in the sky with diamonds | 17 July 2007 16:37

evet evet tam anlamıyla doğru bir başlık oldu bu ama bana ait değil…annemin kendi tümden bir sebep oluşturmasa yapamam,ben başlık atabilen biri olamadımki…annem sağolsun diyorum…
heran kaybolma potansiyeline sahip bir kadın annem…
küçükken paniğe kapılırdım ama bi baktım herkes rahat gider gelmez, bakkala diyerek çıkar ve istanbulun bir ucunda biryere gider…
evdekiler ekmek için bekleyip yapamadığı kahvaltının siniriyle aramaktadır annemi…telefonlar açılır herkese;kimse şaşkında değil…yinemi diyorlar telefonun bir ucundan…
yahu bi durun bakayım siz,n’oluyor…annem nerde,neden ve nasıl “yine -(mi?)”…
e tabi küçüğüm annem beklemiş ben bir büyüyeyim de…
işte her annenin beklentisi vardır bu doğrultuda;çocuk büyüsün yapılacak birşey vardır…
işte annemin kurduğu bu cümledeki fonksiyon biraz fazla darbeli gelmiş olacak…
biri annemi evden kaçırmış olmalı…ama dışarıdan biri napar annemi;temizlik yaparken cırım cırım bağıran,çok kızdımı üşenmeden dışarya çıkıp kaya niteliğine girebilecek bir taş parçası alıp,eve gelip camdan o taşı babamın arabasına doğru salıveren,ara ara cinnetimsi bir insan…kesin evin içinden biri kaçırmış olmalı annemi deyip evdekilere serenat yapıyorum annemi bulun bana diye…
bir iki kez oldu bu serenat…
hazır büyümüşüm istediğini yapsın hatta birde mümkünse benide salı versinler…
şimdi eğer aramızda bir şanslı varsa annemin nereye gittiğini öğrenmiştir kapıda yakalayıp…genelde hiçbirimiz okadar şanslı bile doğmamışız…
işin özü dünyada iki gezgin var biri windows diğeri annem…

ikonografi

lucy in the sky with diamonds | 12 July 2007 09:23

en çok dikkatimi çeken,en sevdiğim oluştur…
şimdi biraz açıklık getirelim ikonografi için:
Bütün geçmiş sanat olgularında karşımıza çıkan biçimlerin, kişisel ya da toplumsal inançla dinle, herhangi bir doktrinle sembolik bir ilişkisi vardır.Belli biçimler belli anlamları ifade etmek için kullanılmıştır. Örneğin erken Hıristiyan sanatında bir haç İsa’yı sembolize ederdi. İşte sanat biçimleri ile içerikleri yani anlamları arasındaki ilişkiler ikonografik ilişkilerdir. Bu ilişkileri araştıran bilgi dalına ‘ikonografi’ denir.

insanlar din’i sever; onları durdurabildikleri* ve korudukları* için…
bu yüzden ikonografilerde,özellikle ikonografik dini yapıtlarda sevilir.

bölüştürdüm bütünüyle olan suskunluğumuzu

lucy in the sky with diamonds | 30 June 2007 11:24

korkuyordum yüzünü görmekten…yüzüne bakmaya cesaretim olsa senide kendimide affedecektim aslında…
saatlerce dönemedim eve sessizliğimin bizi daha çok yaralayacağından.
yine hayal kırıklığına uğratmıştım seni ve biliyordum bu defa son birkaç umudundan çaldım…
elinde kalan birkaç bozuk para ve birkaç umuttan başka ne vardı.tek yapabildiğim telefon açıp üzülme diyebilmek oldu saatler sonra…
bölüştürdüm bütünüyle olan suskunluğumuzu
…-…
kimbilir neler anlaşılıyor şu üç noktadan…
suskunluk bu başka birşeye benzemez…
ne söylediğini bırakır ne söylemediğini…
“……”işte bende tam orada bölüştürdüm bütünüyle olan susukunluğumuzu…
yada herbirimizden bir fazlası…
buda olamadıklarımız olsun”.”

sanatçı dediğin ağlamaklı olur…

lucy in the sky with diamonds | 29 June 2007 16:37

çok çok eskilerden beri klasiktir.
sanatçı olursan aç kalacaksındır…Zaten sanatçı adamın ne umru olur para…
Lidya’ların bulduğu, dünya geçmişinin en gereksiz maddesidir bu…
(Joe Louis’in dediğidir gerçeğe en yakın hali”Aslında parayı sevmiyorum, ama sinirlerimi yatıştırıyor.”…)
Sanatçı dünya tarihi boyunca aç olarak bilinmeli çünki sanatı doyurmak gerektiğinden kendi açlığa gebe kalacaktır.

Günümüzde sanatsal faliyetlerin ticari pazarlamalardaki etkisineden dolayı daha bir kazanır oldu sanatçılar…
maneviyat dışındada hala açlığın sınırında yaşamakta olan, sanatı anlaşılamamış birçok insan var.
ne yapmalı bilinmez…