bildirgec.org

LuCiuS312

11 yıl önce üye olmuş, 46 yazı yazmış. 168 yorum yazmış.

Şiir köşesi açalım mı?

LuCiuS312 | 29 June 2002 13:49

Sensizlik Sensizliğin üzerinden geçtiği dakikalarda Yavaş yavaş kendini toparlarken benliğim Yanaklarım biraz olsun kurudu Düşmeyince gözyaşlarım üzerine

Ben bu yorgun şehirden daha yorgun Çiğnerken adımlarım kaldırımları Beynimi yiyordu hain kurtları düşlerin Adımlarımsa benden habersizdi Peşi sıra takipederken birbirini

Yanımdan geçip giden rabalardı Sessiz misafirlerini taşıyan sonların İçi boş kafataslarında ruhsuzluklarını taşıyan insanlar Olmayan yerlere gitmeye çalışıyorlardı

Ruhum muydu bu kaosu yaşayan Yoksa ben miydim ona bunları yaşatan Çekilen acı mıydı yoksa Derin bir kuyu muydu bu düştüğüm

Gideceğim buralardan.Taa Tibet\’ e rahip olmaya…

LuCiuS312 | 27 June 2002 12:37

Biraz önce yolda yürürken bir grup eleman geliyordu karşıdan karşıdan. İstikamet tam ben. Otoyolda ki tavşan gibi hissettim kendimi. Tam o sırada içimden geçirdiklerim ahlak bozucu kelimeler ve “ya bu hayvanlar hiç önlerine bakmaz mı” idi ki hepsinin tek bir yöne kitlenip hafifce güdüm kazandıklarını farkettim. Kafamı o yöne çevirdiğimde ise tarifsiz acılar sardı bir anda her yanımı. Aman allahım dedim. Eminim ki bayağı boş vakit harcamışsındır bu organizmayı vücuda getirmek için. Tam bir huri. Esmer tenli. Sarı saçlı-biz marşalmıyız, epi topu 3 4 renk var bizde-, harika bir fiziği olan ve üzerinde ki herşeyin kendisi için yaratılmış olduğu belli bir bağyan. O sırada rüyamdan uyanmama sebep olan şey ise yediğim sayısız omuz darbesi idi. Bu aksiyonlardan yaklaşık iki dakika sonra kafamda ki tek düşünce bunların dünyevi şeyler olduğu idi. Ve tam o anda ampulü yaktım zati. Evet dedim neden olmasın. Ama nasıl yapılır, nasıl gidilir. İşte Tibete gidip budist rahip olmaya karar verdiğim andı o an. Ya neden şu an ki mevcut benliğimi arındırıp tüm dünyevi zevklerden vazgeçmiyorum. Yani o zaman “neden benim sevgilim değil şu güzel hatun”, “ya elin herifine bak yeni kasa M3 ü nası getirtmiş ya”, “offrf be olm adamalara bak deli gibi para harcıyolar, biz bi simiti doğrultamıyoz”, “ulan bu kredi kartı beni hayatımdan etcek be, bu ne ya” falan gibi dertlerim hiç olmayacak. Televizyonda b.ktan siyasetçileri, ve kendileri kadar b.ktan tartışma konularını izleyip gaz yapıp duvar yumruklamıycam. Ya da bir milli takımım olmayacağı için yarı finalde elendi diye ağlamayacağım tekrar tekrar. Tam bir arınık olacağım. Neden olmasın dedim ya. Ama ama yapabilirmiydim tüm bu teknolojiden vazgeçebilir miyidim? Yani bir internetim olmayacaktı. Çi yu cen’ e cepten mesaj atamıycaktım. Harbi orada hiç dişi olmayacaktı. “Bi bik börgır lütfen, büyük seçim” kelimesi hayatımdan çıkacaktı. Ama bunlardan yeteri hazzı almıştım ben ki. Birazda öyle denesek olmaz mıydı?

Aşk sen her şeye kadirsin derlerse sana sakın inanma tımam mı…

LuCiuS312 | 24 June 2002 21:57

Aşk nasıl bir olagudur ki daha tanışmadım kendisiyle. Evet evet 22 yıllık hayat serüvenimde bana bir kere bile uğramış değildir. Ama hoş bir duygudur tahminimce. Yani varlığını keşfettiğim insanlarda olumlu sonuçlar vermiştir. Peki benimle olan bu temassızlığını nelere borçluyum acaba? Bugüne kadar hoşlaştığım çok kız oldu. Hatta bazıları beni sürükledi. Ama asla kaptıramadı kendine.

Çoğunun beynine, bir kısmının güzelliğine, bir kısmının problemlerine, çok azınınsa var olup olmadığı belli olmayan cazibesine kapıldım. Sonra hepsinde bir dert çıktı. Kiminin beynini sevdim o benimkini sevmedi. Kiminin hoş ama çok boş olduğunu farkettim çabucak. Bazısının ayrıntıları vardı, ama genel olarak sıfırdı. Çok azınınsa cazibesi suda çözünebiliyordu(eferversandı). Ama hiç bir zaman bütün kraterlere amannn kriterlere uyan bir kız çıkmadı karşıma. Bu arada teptiği fırsatların bir kısmı bende hata yapığım imajını uyandırdı uyandırmadı değil. Ama uyku sersemi olarak pek bişi yapamadım. Peki bulursam ne olacak. Hemen evleneceğim. Çok ciddiyim evlilik hayatta kurmak ve sahip olmak istediğim tek kurum. Ve bir çocuk. Kendi çocuğum başkalarınınkini pek sevmem ama kendi çocuğum… Aman allahım ya. Düşünmesi bile çok hoş. Nerdeeenn nereyeee. Ama önce aşk. Sonra bunlar. Çünkü hayatımı birleştirip geri kalanını beraber geçireceğim insan önemli. Vs. Vs. Vs. Ne bielyim yazdım işte bunları. Dur şunu bir çöpçatan sitesine copy-paste ediyim. Bir talip çıkar belki. 😛

Beynimi yiyorlar anneeeee, beynimi yiyorlarrrrrrr.

LuCiuS312 | 23 June 2002 22:32

Biraz önce spider-man’den çıktım. İnsanların her daim bir kahramana ihtiyacı olduğu düşüncesi beynimi kemirir biçimde eve yönlendirildiğim dakikalardı. Bir anda Zafer Plaza’ dan çıktım. Şöyle bir etrafıma bakındım. O insanları gördüm. Kimi gülüyor, kimi somurtuyor, kimi ablak ablak takılıyor. Bir amaç aradım o anın içinde, o insanların olmayan amaçlarını aradım zamanın azgın sularında. Sonra kendi amaçlarımı ve bunlara ulaşmak için yapmadıklarımı düşündüm. Bir sigara katletme ihtiyacı oluştu benliğimde. Çakmağımın zayıf alevlerinde güçlü güçlü çekerken dumanını içime tütünün ayaklarım karşı çıktı durgunluğuma. Yürürken benden aciz kaldırım taşlarının üzerinde “nereye kadar” sorusu vardı beynimde. Bu an nereye kadar kalacaktı zamanın içinde. Nerede son bulacaktı. Ki nerede başlamıştı? Neler yaparlardı bu insanlar, ya da neler yapmazlardı? Bende farkları neydi, ya da benmiydim onlardan farklı kılan beni? Üstünler miyid yoksa aciz mi? Zeki miydim yoksa aptal mı? Zengin miydim onlardan yoksa fakir mi? Ben mi sevmiyordum onları yoksa onlar mıydı benden nefret eden? Niyeydi ki bu nefret. Niye??? Ya da gerçekten nefret miydi bu yoksa sadece bir görüş ayrılığı mıydı. Bu güne kadar en nefret ettiğim şey boş gezmek üretmemek var olanı kullanmamaktı. Peki ben bunları yapıyor muydum. Yapmadığım halde bunun suçunu onlara mı atıyordum yoksa? Yoksa yoksa zayıf gördüklerimden daha mı çok yenilmiştim hayat karşısında. Ya da onlar yüzsüzlüğe vurup kendilerini mi saklıyorlardı mağlubiyetten. Tek yenik ben kalıyordum ortada. Simit diye martılara mı atmıştım yoksa umutlarımı son İstanbul yolculuğumda. Sahi ben en son ne zaman çıkmıştım bu şehir denen hapishaneden? Acaba benim çoooookkk uzun bir tatile mi ihtiyacım vardı gerçekten psikoloğumun dediği gibi. Hani şu hiç dönülmeyeninden. Neler saçmalıyordum ben. Kendi psikoloğum kendim değil miydim zaten? Ya da öyle olmaya çalıştığım için mi delirmiştim acaba? Eha. Gerçekten deli miyim ben? Yoksa ben mi öyle olmaya çalışıyorum. Bilmiyorum, bilemiyorum, bilmek dahi istemiyorum. İstemiyorummmmmmmmm… Yok canım şaka yaptım tüm bu sorularımın cevaplarını bilmek istiyorum tabii. Ama sanırım istemiyorum. Yok yok istiyorum. Hayırrr istemiyorum. Evet evet istiyorum. Sn kim oluyorsunda bir şey istiyorsun. Sen kimsin ya. Ben benim ya sen kimsin. Hayır ben benim esas sen kimsin. Ya deli etme adamı. Sen ben değilsin. Ben olan benim………

Garba ya da garbo corparation

LuCiuS312 | 20 June 2002 13:14

Ya bir zamanlar bir arkadaş göstermişti bana. Flashla animasyonun alası üzerine çalışan bir kaç firmayı. Biri eye4u diğeri matisse bi tane daha vardı. Garba mı garbo mu ne copr. İşte onu hatırlayamıyorum. Bir el atıverinde ikiye takıp vurduralım şu olayı ya. Sayfaları kapalıydı. Ama bir animasyon var sadece. Bir zamanlar eye4u yla baya kapışmışlar. Sonra kendilerini yetersiz bulup daha iyi olana kadar işi bırakmışlar(takdire şayan bir hareket). Ama bu bahsettiğim animasyon hala sitenin girişinde var ve mükemmel bişiydi. Onu bir kere daha izlemek isterim. Size de tavsiye ederim. Hadi be bil el atıverin şu işe.

Dünya’ ya göz kulak olan memleket

LuCiuS312 | 19 June 2002 19:51

Dün akşam “Enemy of State” filmini izledim. Bir adamın kendisine farkedilmeden verilen gizli bir zıvırtı yüzünden devlet düşmanı gibi kovalanması, ve bu kovalamacada ki üstün teknoloji vs. Seyredenleriniz bilir. Orada bir replik vardı. Drill ve bizim avukat bir ara konuşurken drill diyor ki. Telefonların zaten dinleniyor. Belli anahtar kelimeler var.”Bomba, Başkan, Allah”. Bu kelimeler konuşmanda geçtiği an sistem otomatik kayda geçiyor. Örneğin bu bizde de var. Belli anahtar kelimeler konuşmalarınızda geçerse sistem oto kayda geçip konuşmanızı kaydediyor ve siz daha sonra bu kayıtların dinlenmesi sonucu ya araştırılmaya başlanıyorsunuz. Yahut normal hayatınıza devam ediyorsunuz. Bu filmi seyrederken aklıma echelon (doğru yazmışımdır umarım) geldi. Şu U.S.A’ in dehşetengiz projesi. Sanırım bizim haberimiz yok ama o devrede. Yani dünya üzerinde ki her cep, uydu, yerleşik, araç, vs. telefonu dinleyen;her maili okuyan; bununla kalmayıp koordinatları verildiği anda bütün uyduları bir kişiye çevirebilen; netteki her forumu, her yazıyı okuyan-ki eğer çalışıyorsa her an tavan delinip içeri özel birlikler girebilir- koca dev bir göz. Aslında uzuna yazmam ne kadar doğru bilmiyorum. Çünkü konu üzerine öyle aylarımı vermedim ama biraz bişi biliyormuşum gibi geldi bana.

Yolda yururken,.. (sms!)

LuCiuS312 | 19 June 2002 12:16

Yolda yururken bir bagyan saat ne kadar dedi gayri ihtiyari 200 dedi nasi yani oldu pardon 11:45 dedim napiyim o kasindi ne kadar diye saat mi sorulur

Reklamlar…

LuCiuS312 | 17 June 2002 20:45

Biraz önce eve girerken fark ettim. Mailbox ım spam maillerle doluydu. Hayır hayır sanal olanı değil. Real olanı. Aklıma geldi dur dedim bunu gireyim günlüğüme. Reklam satışta çok etkili bir silah. Hatta bende amatör olarak senaryolar yazıyorum-her ne kadar daha beni keşfedemedilerse de(belki bir reklamcı vs. okurda hayatım kurtulur)-. Çok büyük bir endüstri. Bir şeyler satmak istiyorsanız en etkili yol. Mesela burada mı okudum hatırlamıyorum -erken bunama başladı galiba- Bir kör bir yerde dileniyormuş. Önünde “bu köre bir sadaka” yazan bir tabelayla. Derken oradan geçen bir reklamcı adamı görmüş. Durmuş ve önünde ki tabelaya bir şeyler yazmış. Daha sonra dilencinin önünde ki bez parayla dolmuş vs. Adamın yazdığı yazıysa “Çok güzel bir bahar günü, ama ben baharı göremiyorum”. Yani böyle bir olay bu reklam olayı. Peki reklamların ne kadarı doğru ne kadarı yanlış. Örneğin kıl yün tüy gymnic gibi bir şeyler var şimdi piyasada. Neymiş sinyaller yollayarak kaslarınızı çalıştırıyormuş vs. Ya da ne biliyim bir sürü temizlik ürününün çeşitli üni.lerden tescilli bilmem neleri var. Ne kadar doğru. O üni.nin döner sermayesine bilmem ne kadar bağış yapmadıkları ne malum. Sadece göz boyamamı yoksa bazı şeylerin fark edilmesi mi. Bunu çözemedim.

Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar…

LuCiuS312 | 17 June 2002 14:52

Bu gün öğle saatinde yemek yemek için şirkete döndüm. Mutfağa girdim. Amanın bir baktım bizim şirketin konuşlandırıldığı apartmanın kapıcısının karısı. Yaşlı şirin mi şirin bir teyzem. Oturmuşlar bizim Melek ablayla -ahçı, çaycı, temizlikçi, vs.- konuşuyorlar. Bende aldım yemeğimi oturdum yanlarına. Hem tıkınıyorum, hemi de kulak misafirliği yapıyorum. Teyzem anlatıyor. Büyük oğlundan dertliydi bir zamanlar. O zaman olan olaylardan örnekler veriyor falan. İşte bu apartıman(!) da oturan herkeşin iyi kalpli olduğundan falan bahsediyor. Sonra bir ara beni örnek verdi.”Melek hanum bah bu oglanaa. Gelip geççenkene heç bi zeman ehmal etmemiştir zelamını” deye(Ulem dur benim konuşmada değişti). Neyse örneklendirilince bende daldım mevzuya. Bu yakınlarda Mehmet amca -kapıcı olur kendisi- emekli oluyor. Dedim köye dönersiniz artık. Kalınmaz buralarda. “Olumu olum. Bis ne yepcaz göynük yerde. Mimed emicen geççen emeliyat olduydunu ya. Aha dahe de halsizneşti. İlk göndügü yere devireveriyo gıççını.”dedi. Bende tamam işte teyzem yatar yuvarlanırsınız köyde rahat rahat dedim. Burda o olaylı büyük oğlan evlenmişti. “Şincik kışşın çekinmez bizim uralar. Bende deyom ki oglanın üstünde kine katı çıkıverelim. Seçim üncesi bi boşnuk bırakıvereyolarmış. U arada çıkınıveririk bi gat. Yatar kalkarık orada”dedi. Ya dedim teyzem ne uğraşcaksınız katla. Ne masraf yapcaksınız. Yok mu oğlanın evde size yer dedim. Söylediği laf beni bir an sarsı verdi. Bu düşünce bu saflık. Bu unuttuğumuz değerler -ki varlıklarından zar zor haberdarız-. Bu yaşam. Aynen aktarıyorum. “Bizim oglan onnara damat, gızda bize gelindir. Damadın yanında ayak uzatılmaz, gelinin yanında gıç devrilmez. Hepisi il(el, yabancı)dir. İlin yağnında yabbınmaz bunnar.”. Yani her ne kadar bizim oğlumuz kızımızsa da eldir bize. Ayrıdır bizden. Başkasının yanında küçükte olsa yapılmaz böyle hareketler ayıp kaçar demek istiyor. İşte o an dedemin vs. yanında bacak bacak üstüne atmışlığımdan bile utandım be. Bu zaman var ya bozuyo adamı be. Basıcam gidecem köyün birine. Yapacam bir bakara tadıcam yaşamın hasını. İnternet falan bırakcam bu işleri. Sular benim tarlamı devlet su işleri.