bildirgec.org

LuCiuS312

11 yıl önce üye olmuş, 46 yazı yazmış. 168 yorum yazmış.

Kaybolan Türkiye

LuCiuS312 | 27 September 2002 14:57

Kötü bir başlık ama gerçek. Bu son zamanlarda kastığım komplo teorileri kötü yapıyor adamı. Sabahlara kadar kafein ve nikotin. Uyku girmeyen gözler nikotin esiri ciğerlerle işbirliği yapıp cehenneme çeviriyor güneşin güne hakim olduğu saat dilimini. Şimdi konuya gelelim. Ali ÇİMEN – ECHELON’ dan bir alıntıyla başlayalım yazımıza.

Apo’ nun yakalanmasında ki Echelon hizmeti üzerine anlatıyor. “ Peki bu eşsiz hizmet karşılığında Türkiye’ den ne istenmişti? Apo’ nun yakalanmasının siyasi getirisini hanesine kaydeden iki parti, akabinde yapılan seçimlerde iktidara gelerek Türkiye’ yi ağır bir kriz ortamına sürüklemiş, ülkenin başta Amerika olmak üzere, dış dünya bağımlılığı had safhaya çıkmıştı. Öcalan, ECHELON’ un tetikçi olarak kullanıldığı uzun vadeli stratejilerin uygulanması koşulu ile mi Türkiye’ ye teslim edilmişti? Terör içeren kilit kelimeleri kaçırmayan ECHELON, Türkiye’de ki aralarında “emniyet müdürleri”nin de bulunduğu önemli suikastlerin öncesinde, bu eylemlerin ön hazırlığından haberdar olmuş muydu? Olmuşsa, elde ettiği bilgileri hangi yönde kullanmıştı? Yukarıda ki satırlarda ECHELON’ un, önemli siyasilere baskı yapmak için kullanıldığına değinmiştik. Türkiye’ de ki siyasiler üzerinde benzeri bir baskı kurulmuş muydu? Kurulduysa, bu baskılara maruz kalanlar ne tür icraatlara imza atmıştı? Ekonomik savaşın kılıcı olarak kullanılan sistem, Türkiye’ de son dönemlerde yaşadığımız ekonomik krizlerin öncesi ve sonrasında hangi amaçlarla nasıl kullanılmıştır?”

17 Ağustos 1999 ve gizli gerçekler…

LuCiuS312 | 27 September 2002 14:56

Ben uzun kolonunun tanımında ki gibi araştırma yapmadım. Şak diye maile düştü bu yazı. Ama okuyunca ilgimi çekti. Hatta kıvıl kıvıllık olacak. Polemiğe meydan verecek. Park Yasağı yaşatacak. Gerçi siz kopi paste sevmiyorsunuz ama bende inbox ıma link veremiyorum 🙂

17 AĞUSTOS 1999, GÖLCÜK.

SAATLER GECENIN ÜÇÜYDÜ VE INSANLAR CAN HAVLIYLE KENDILERINI EVLERINDEN DIŞARIYA ATARKEN SANKI BIR KIYAMETİ YAŞIYOR GIBIYDILER.

ALI KIRCA’ NN YÖNETTIĞI SIYASET MEYDANI’ NDA ENKAZDAN KURTARILAN BIR BAYAN ŞUNLARI SÖYLÜYORDU: ‘O GECE NE OLDUĞUNU BILMIYORUM AMA BILDIĞIM BIR ŞEY VAR KI BU, DEPREMDEN FARKLI BIR ŞEYDI.

Dezenformasyon(Disinformation)

LuCiuS312 | 11 September 2002 11:03

Rusça’ da ki Disinformatsia kelimesinden türeyen dezenformasyon kelimesinin özünde “düşmanın kafasını karıştırmak ya da zor durumda bırakmak için kasıtlı ya da yalan bilgilerin yayılması ve basın aracılığıyla kamuoyuna aktarılması” yatar. İstihbarat dünyasına bu silahı kazandıran KGB’ dir. Dünya gündemini çalkalayan bir çok önemli olayın altında bu önemli silah yatar. Örneğin 1973 yılında Şili’de Allende’ nin devrilmesi ve yerine Pinhochet’ in geçirilmesi ile gündeme gelen devrim özgürlükçü fikirleri ve sosyalist tavrıyla Amerika’ yı karşısına alan Allende’ ye karşı CIA tarafından yapılmış bir dezenformasyon operasyonudur. Yine CIA’ nın başarılı dezenformasyon operasyonu SDI(Strategic Defense Initiative) yani Yıldız Savaşları projesidir. Daha henüz AR-GE aşamasında olduğu halde çok güçlü bir savunma silahı olarak (anlatıldığı üzere uydular vasıtasıyla kurulan ve Rusya’ da ateşlenecek kıtalararası füzeleri daha atmosfere girmeden vuracak olan süper lazer silahları) lanse edilen bu proje sayesinde Rusya bu konuda çok geride kaldığını düşünerek tüm silahlanma harcamalarını arttırmış ve bunun sonucunda kendisini ve ekonomisini çökertmiştir. Bu dezenformasyon oyununun sonunda Soğuk Savaşın bitimi hızlanmış hatta tamamlanmıştır. Madem dezenformasyonun mucidi Ruslar dedik birazda onların oyunlarından bahsedelim(Bu noktada aktarmak isterim ki ABD’ nin teknolojik gücüne karşın Ruslar her zaman insanları çok daha iyi kullanmışlardır.). KGB’ den CIA’ ya AIDS bombası. 80’ lerin ortasında Hindistan’ da yayımlanan ve Rusya yandaşı olan Patriot gazetesinin geçtiği habere göre CIA’ nın laboratuarlarında geliştirilen AIDS hastalığı dünyaya yine CIA tarafından bulaştırılmıştır. Bu haber hızla doğu bloğu ve Rus haber ajansları tarafından desteklerin ve bir süre sonra 3 Dünya ülkelerine de kayar. Ve son noktayı 1987 yılının Mart ayında CBS televizyonun akşam haberlerinde Rusların CIA ve Pentagon’ u konuyla ilgili suçladığı bir açıklamayı yayınlaması koyar. Bu ve buna benzer dezenformasyon oyunları casusluk dünyasında son dönemde oldukça hızlı kullanılmıştır. Hatta istihbarat kurumlarının sırf bu işler için masaları vardır.

Mailden sevmediğiniz copy-paste ler

LuCiuS312 | 30 July 2002 17:42

Bilgisayarci imam vaazi Bu kainatin öyle bir donanimcisi vardir ki, Bütün mevcudâti ve içinde yeryüzünü create etmis, günesi bir power source, ayi bir system clock yapmis. O power source’dir ki kesintiye ugramaz ve o system clock’tur ki sasmaz ve sasirmaz, o donanimcinin ilminin ve sanatinin nihayetsizligini gösterir. Bu zât ayni zamanda öyle yüce bir programcidir ki, su muazzam dünya üzerinde çalisacak sekilde koca hayat programini yazmis, yüzbinlerce yildan fazladir, error verdirmeden, crash ettirmeden çalistiriyor. Eger onun ne kadar iyi bir programci oldugunu da anlamak istersen, önce kendine bak. Gözünle göremedigin küçücük bir hücrene bütün kodunu save etmis ve yine o küçücük hücrende execute ettiriyor. Madem ki DNA’nin bir program oldugu apaçiktir, ve bir program programcisiz olamaz, demek ki senin programciligin ancak o büyük zâtin programciligina ancak bir ayna hükmündedir. Yine senin bütün hücrelerinden olusturdugu network’ün içinde hadsiz protokollerle o hücreleri konusturdugu gibi, madem ki senin de diger insanlarla türlü dillerde ve protokollerde konusabilmen için gerekli donanimi yanina vermistir, öylece de gördürüyor, konusturuyor ve dinletiyor. Ve madem ki sen etrafindaki bütün cisimlerden haber alasin diye isik, ses gibi türlü mediayi hazirlamis kullandiriyor, ve sen bunlari kesfeder, kullanir fakat bir yenisini ekleyemezsin, o halde öyle büyük bir network uzmani zât vardir ki senin her türlü ihtiyacini bilir, ona göre techizatini verir. Senin networkçülügün ancak onun, sonsuz ilminden sana verdigi bir küçük parça ve bir büyük nimettir.

Emiliyoruz Kendimizi emdiriyoruz Kayıtsız kalıyoruz

LuCiuS312 | 26 July 2002 01:01

Saat 14:20. Yer “adliye arkası” diye tabir edilen Heykel’ de ki Atatürk anıtının arkasında ki park. Burada bir çay ocağı ve birkaç çınar altı oturma grubu var. Gün içinde ve gece şu anda olduğu gibi kalabalık ama bir o kadar da sakin olur burası. Bir işi için bu taraftaydım ve biraz da boş vakit geçirmem gerekiyordu. Bende burayı seçtim. Marjinal gençliğin sıklıkla takıldığı bu mekanda çokça gözlem yapma şansım oluydu çünkü. Sigaramı ve bir taraftan da çayımı yudumlarken etraftaki insanları analiz etmek büyük bir keyif benim için. Tespitlerim sonucu burada 3 tip insan olduğuna kanaat getirdim.

arkadaslarla k,.. (sms!)

LuCiuS312 | 17 July 2002 10:10

arkadaslarla kagit oynarken suyu siseden ve biberon gibi ictim cok hosuma gitti eve giderken eczaneden biberon alicam valla

İ S T İ F A

LuCiuS312 | 07 July 2002 00:20

Bu gün karar verdim işimden ayrılmaya. Tek seferde herşeyi kesip atmaya. Tek bir imza atacağım bu satırların altına ve bitireceğim bu gereksiz uğraşıyı. İstifamı teslim edeceğim üst mercilere ve itekleyeceğim altımda ki sandalyeyi. Önce 100 kiloluk bedenim hızla düşüşe geçecek.

Sonrasında ise bir ucu tavana sabitlenmiş ip gerilecek. Bu koca kütle bir anda ki hareketsizliği kabullenemeyecek. İşte tam o sırada ipin diğer ucuna geçirdiğim boynum bu karşıt iki ivmeye dayanamayıp kırılıverecek. Bu olaylar sırasında nefes borum ve belki de şah damarım zarar görecek. Böylece normal bir çalışandan daha hızlı istifa edebileceğim.

Uzaklaştırma verdim kendi kendime

LuCiuS312 | 30 June 2002 15:35

Son zamanlarda içinde bulunduğum sitenin genel yapısına karşı yaptığım çeşitli hataları anlamış bulunuyorum. Sadece girmiş olmak için yazdığımı bilimum yazıyı okuyup “uyarılarım var”ı hatmettikten sonra bu cezanın bana iyi bir ders olacağı kanısındayım.

Ve ceza olarak kendime bir hafta boyunca hafif e girmeme cezası veriyorum. 01.07.2002 tarihinden itibaren 7 gün boyunca siteye login olmayacağım. Olaki beni siteye login olmuş görürseniz bu süre zarfında tekme tokat atınız dışarı. Hoş şirketteki makinede dışarı çık yapacağım pazartesi günü o ana kadar vurmayınız. Ondan sonra atış serbest. Umarım biraz aklımı başıma getirir. Gerçi bu arada bilimum güzel şeyide kaçırabilirimö belki ama olsun artık her sefanın bir cefası vardır. Bir hafta sonra topluma kazınılmış olarak geri dönmek umuduyla.

Şiir köşesi açalım mı? Part-2

LuCiuS312 | 29 June 2002 14:03

Yenilgi “Gidenin arkasından mı ağlanır, Arkasından ağlamak için birinin gitmesimi beklenir.” Dün geceye dönerken gün Bu soru vardı kafamda Arkanda bıraktığın soru işaretlerini Boynuma geçirirken ip misali Ben bir komutandım savaş alanına hakim Bir tepeden aşağı bakar ağlardı gözlerim Yenilmiş olan ordum muydu? Yoksa kırılan gururum muydu? “Her yenilgi bir cevaptır” derdi babam Ama sorularımı cevaplayan acılardı Hiç yenilmemiş bir ordunun tatmadığı acıları Sorularıma cevap diye alıp yuttum teker teker Umutlarımı bir uçurtmaya bırakıp saldım Rüzgarlı bir yamaçtan aşağı Bakmadım kaderime yazılanlara Belki de yer yoktu kader defterimde Daha bir şeyler yazmaya Kazanan yine acılardı Kayıplarımsa umutlarım O gece sabaha karşı Hain bir hançer vardı kalbimde Doğanın izleri silmek için Aşağı attığı su damlacıkları düşerken Sensiz, cansız bedenimin üstüne…