bildirgec.org

lorienn

11 yıl önce üye olmuş, 58 yazı yazmış. 2495 yorum yazmış.

Klasik Olmasın

lorienn | 17 January 2007 15:02

bir öğretmen arkadaşım bugün “bıktım artık, öğrencilere matematikten sınavlarını klasik hazırlıyorum. Müdür bey illahi test yapacaksın diye huzursuzluk yaratıyor. hay ben böyle eğitim sisteminin… ya sabır ya sabır ya sabır…” diye söylendi gitti. ardından düşündüm kaldım… gerçektende çoktan seçmeli test hayatımıza öyle bir girdi ki… yazılı, sözlü, çoktan seçmeli, performans/beceri testi, acaba en iyisi hangisi? gençlere yazık oldu.. geçenlerde otobüste bir grup gencin konuşmalarına istiyerek kulak misafiri oldum da biri “ya abiii geçen akşam mideyi bozmuşum istifra ediyorum o anda sanki içimden çıkanlar test sorularıydı” diyor. “seçenekler, çeldiriciler, abcde şıkları fen mat. biyo.kimya fizik formüller” hayatımdan hepsini bir anda silip atmak istiyorum ama nafile” dediğinde hepsi kendi deyimleriyle gülmekten yıkıldılar… hiç olmazsa gülme duyguları kaybolmamış bu çocukların diye iç geçirdim… bir dolu bunalımlı insan küçüğüyle büyüğüyle….

Panikteyim

lorienn | 16 January 2007 16:46

15 yıldır görüşmediğm fakülteden bir arkadaşım aradı az önce… ufak bir telefon şakası yaptı önce. klasik ben kimim numarası… kim olduğunu öğrendiğimde (aslında son anda tanımıştım ama ) çığlık feryat figan…hal hatır ne haber vs. faslı bitti. evlenmişti en son görüştüğümüzde… sonra kaybettik birbirimizi… 2 çocuğu olmuş bu arada… oooo kimlerden bahsettik kimlerden… özlemişiz birbirimizi… sadece o mu? diğer arkadaşlar ne yapıyor, haberleşiyor muyuz falan derken e.. hadi ne zaman görüşüyoruz dedik… ben
– bu hafta sonu yemeğe bekliyoruz dedim istekle…
o ise ,
– ya çalışıyoruz evi boşver dışarıda diye dursun ben,
-olmaaazzz… eve bekliyorum. yeriz içeriz.. kafaları rahat rahat çekeriz (duyan iyi içki içtiğimi zannedecek) diye itiraz ettim… ettim de iyi oldu sanki!
ama ama ama… dedi karşıdaki. ya biz nurseller falan birlikte gelecektik. sonra metin tülay hep beraber…erkeklik öldü mü (kadın olduğumu unutmayalım)?olsunnn! ne olacak topu topu 10 kişi oluruz tamammm itiraz yok hepinizi çok özledim. bende toplanıyoruz deyiverdim…
SONUÇ 1: Panikteyiiiimmmmm…
ben ne yaptım ey büyük Allahım!.. o kadar insana ne hazırlayacağım… şu an sadece içkiler belli. kimin ne içtiğini biliyorum. fekaaattt yemek yemek işi zor olan… iyi yemek yapmak yetmiyor… menüyü çok iyi ayarlamam lazım. kaç yıldır bu kadar kalabalık misafir ağırlamadım ben! zeytinyağlılar sıcak soğuk ılık fasa fiso… meze? meze ne yapacağım…. imdaaaaaaaaatttttttt…. TAMAM…TAMAM… SAKİNİM… Bugün günlerden ne? SALI!… yarın gelir çalışırım.. perşembe cuma izin almalıyım? gidip patronla konuşayım. durun biraz…………………………………..SONUÇ 2:
izin yok!
Sonuç 3: Ben nerede yanlış yaptım? 🙁

Sarı Yeşil

lorienn | 12 January 2007 13:34

benim iki oğlum bir kızım var. küçük olan oğul evin en önemli en ayrıcalıklı bireyi. öncelik onda. diğer ev sakinleri gerçektende sakin sakin onun bir dediğini iki etmiyoruz. ama yinede haftalık bakımı günlük beslenme durumu bana ait.anneyim ya… Arada bir KURBAN OLURUM SANA BEN OĞLUUUMMM KUZUUUUMMM !…”diye bir nara atıyorum herkes strese giriyor. yakışıklı bir erkek o. bazen fazla ilgiden havalara giriyor… bazende çene yerlerde. susturabilene aşkolsun. üzerinde hep sarı yeşil elbisesi var… aramıza katıldığında belki 15 gün isim bulamadık ona… çimen dedik olmadı, limon dedik olmadı… sonunda FISTIK dedik… fıstık bu ara tüy değiştiriyor… pamuğum benim… güzel oğlummm benimm diye fısıldadığımda yandan yandan sıralayarak kafese uzattığım parmağıma yaklaşıp hafif gaga atıp (kendince çok güçlü) poz yapıyor. 1,5 yıldır bizlerle. arkadaşlar çalıştığımız kurumun geniş vadisinde bulmuşlar onu. daha doğrusu gelip o konmuş omzuna birinin… sahibini aradık sorduk kimse çıkmayınca, benim muhabbet kuşu sevdiğimi biliyorlar ya beni annesi seçtiler… eve götürdüğüm günün ertesinde güzel bir kafesi oldu. bende bir heyecan ki sormayın… ama benim güzel oğlumun tırnakları kırık, kopuk, gagası çatlak, korkak, kısacası çok çile çekmiş bir muhabbet… tırnaklarından toplam 5 tane eksiği var. kafes kapısı sürekli açık. ama benim oğlum çok terbiyeli ancak ben elimi kafese sokup “hadi bakalım dışarı uçuşa çıkıyoruz” dediğimde elimin üzerine atlayıp kafes kapısından başını eğerek bir anda çıkıp soluğu karşı koltuğun kenarında alıyor… bu FISTIK BEY gitar hastası. kızımın gitarı hep aynı koltukta durur. beyimiz mutlaka o koltuğa geçer ve başlar onunla konuşmaya. hele gitarı kim eline alıp tıngırdatmaya başlarsa konar onun omzuna başlar sağını solunu temizlemeye… ama en çok hip hop türü parçalara bayılıyor köftehor. dans yarışmasına katılsa iyi derece elde eder aslında… son günlerde Ankara Misket havasına geberiyor. tutabilirsen tut kendini. hep beraber evde şıkır şıkır oynuyoruz… fıstık beye Allah uzun ömür verir inşallah… kaç yaşında olduğunu bilmiyorum… tek dileğim bizi erkenden bırakıp gitmesin… iyi ki var.. yaşamımız renklendi sayesinde.. SARI YEŞİL…

deneme
deneme

Çiçeklerim Size…

lorienn | 09 January 2007 13:16

selam,
7 aralık 2006 tarihinden beri aranızdayım. tesadüfen girdiğim bu siteye sanırım yapıştım, çıkmaya da niyetim yok gibi. ilk yazım “bilgisayarda nasıl resim yapılır”dı. fakat resim iliştirmeyi bilmiyordum. gagarak bugarak, ona sor, buna sor başardııımmm… bu arada sağolsunlar sitemizin ileri gelenleri (benim şu an adlarını ve yorumlarını sıkça gördüğüm kişilkler) yazdıklarımla ilgilendiler. sanırım hepimiz yazdığımız bir yazıyla ilgilenen olduğunda mest oluyoruz. ilk yorum quex’den gelmişti. yazdığım yazının başlığını bana iade ediyordu (zeki çocuk) 🙂 sonra redogre bir resim iliştirsene demiş haklı olarak. elisia (güzel pisicik) kopanisti, emsvizyon(gıcık :)) ve çekirge iki satır olsun yazıp beni mutlu ettiler…
daha sonra bende bir gayret bir iştah sormayın gitsin…o yazı bu yazı derken hepinizi yavaş yavaş tanımaya başladım ya da çalışıyorum… rakıbalıkroka (ismi babamı hatırlatıyor) nın ingilizce eğitimi ile ilgili yazısını okudum falan filan derken, astral (babakız yani)’in farkına vardım, sonra ona takılanlar… geçen cuma iki yazı yazdım. biri sabah olan bir olay ya da ne derseniz.. diğeri akşam işten çıkmadan önce uçuk kaçık düşüncelerim… hatta yazımı (Ne İş Olsa Yaparmıyım) gönderdikten sonra sıkıntı hissettim. evde net yok. pzrtsi sabah ve akşam üzeri işte baktım. görmedim. nasıl görmedim bilmiyorum.. yarım saat önce (Öğle tatili) keyifsiz keyifsiz siteye girdiğim de … ANA! deyiverdim. yazdıklarımmmm! eyo eyo eyo… yaw bir sürü millet iyi sohbet kurmuş benden habersiz… tüh dedim ya ben uzayda mıyım dedim yaaa.. ama birden içimin hoplaması beni sıcacık mutluluğa yolladı… amaaanıınn kimler yok ki yorumcular arasında… acustic, bossout (beni ya da yorumculardan birini yaşlı bulan genç!:)), ada68, redogre nevdalist, optisyen, baltutan, kopanisti, erususre, ve rfnkrmn( zor yazdım)… hepinizi bir çırpıda okuyuverdim.. hani kafayı bulanlar illaki “öpejjjemmm abiii” deyip insanı canından bezdirir ya işte aynen bende öyle ÖPİJEM ABİİİ…… hani o ilk yazımda bilgisayarda yaptığım resim hikayem varya ismini saydığım tüm site sakinlerine ve çalışanlara bir buket çiçek resmimi yolluyorum… çizimlerim mükemmel değil belki ama ben onları çok seviyorum inanın… sizlerlede paylaşmak beni mutlu ediyor… kalın sağlıcakla…


“hafif”e almayın

Ne İş Olsa Yapar mıyım…

lorienn | 05 January 2007 16:42

evet! kararımı verdim… 3938. kez karar verdim. bu sefer dönüş yoookkk… istifa dilekçeme bugünün tarihini attım imzaladım, koydum patronun masasına… bilmiyorum dilekçemle aralarında ne gibi bir diyalog geçiyor. yeter artık dedim.. yeter! gidiyorum arkadaş… gidiyorum… 20 yılım dolmuş ne yazar? ha ne yazar? çalış çalış çalış… aaaaaa bir yere kadar efendim… işin olur çıkamazsın… akşam paydos evine çıkacaksın dur toplantı… toplantı toplantı toplantı… toplanamadık ayol… olmuyooorrr… açacam köşe başında seyyar köfteci… (“kadın isterse” olur…) yoksa seyyar mantıcı mı olsun? aslında misss gibi ekmek bayii olsa … dur ya dükkan bulmak lazım, sonraaa… kira, vergi, hem arada bir işim olunca dükkanı kapatacak mıyım? olsun buluruz bir çaresini. olmazsa yanıma bir çocuk alırım. ben yokken o bakar dükkana… ooooohh işler açılır vızır vızır ekmek satışı… belki iş büyür şöyle güzel bir lokanta ya da pasta salonu? neden olmasın? bir yığın çalışan. hepsi tertemiz… güler yüzlü.. sorunsuz… ama… ama .. ya işi arada bir kaytarırlarsa köftehorlar… yok annem hasta… yok karım çocuk ıvır zıvır… olsun arada onları toparlar toplantı yapar gözdağı veririm. yok öyle yağma… hepsinin maaşı sigortası falanı filanı triiinnnkkk yatıyo zamanında naaberr? ay bunlar benim sinirimi kaldırdı.. geç kalır erken çıkar uğraşılmaz kardeşim bu çalışanlarla… ne yapsam?.. bu işte hayır yok gibi… patron ne yaptı acaba.. dilekçemi dikkate almış mıdır? tüh hemen ne vardı dilekçeyi zırt diye masaya atacak. sakin ol sakin ol… yarın c.tesi sonra pazar… belki pazartesiye patron unutur gider.. neyse canım pazartesi bir şey olmamış gibi gelir otururum masama… offf offf bu hafta sonu geçmez… bak yine sinirim boşandı…

ben yaptım
ben yaptım

Öğretmen İnternetten İndirin Dedi

lorienn | 05 January 2007 13:03

Bugün çalışanlardan biri odama geldi .
-Ablacığım iyi günler, bir ricam olacaktı deyip elindeki ufak kağıdı uzatıverdi. Kağıttakileri okumadan
-“İnternet ödevi mi bu?” diye sordum sıkıntıyla.
Adamcağız
Evet ablacığım öğretmen bizim çocuğa ödev vermiş, yine seni rahatsız ediyoruz dedi ezilerek.
Geç arkadaşım önce şöyle otur bir bakalım neymiş dedim ve kağıda göz attım. Ödev şu:
“Metre ve santimetre kullanarak yapılan meslekleri sayınız eğer ölçü aletleri olmasaydı mesleklerinde ne gibi zorluklarla karşılaşırlardı.” İlköğretim 2.sınıf talebesine verilen bu ödev internetten indirilecekmiş.Adama döndüm
Bak X bey bu ödevin nesi internetten indirilir? Düşün bakalım kimler ölçü aleti kullanır dediğimde
-“Ablacığım biz cahil adamız iki lafı bir araya getiremeyiz” gibi lafları gevelemeye başladı. Dur bir dakika sen benim soruma cevap ver dediğimde kekeleyerek,
-“İşte… terzi, inşaat ustası, mühendis, marangoz diye sıraladı…
– Eee ölçü aletleri olmasaydı ne olurdu? Düşün hadi düşün diye zorladım…
– Efendim işlerini doğru yapamazlardı binalar yamuk olurdu, elbiseler muntazam olmazdı…
-Ya.. dedim X bey… tamam kabul ediyorum internetten ders ile ilgili kaynak bilgiler indirilir. Nitekim geçen gün spor ve sağlıklı yaşam ile ilgili bir ödeviniz vardı ve onu internet vasıtasıyla derli toplu yazdık.
-“Ama ablacığım öğretmen internetten indirin demiş” diye sözümü kesti. “Milli Eğitim müfredata böyle koymuş.”
– “Bilmiyorum müfredatta gerçekten öylemi ama bildiğim bir şey var lütfen önce kendimizi eğitelim kendimizi geliştirelim. İki lafı toparlayıp çocuklarımıza bir şeyler yaptıralım” Sen zannediyor musun internetten zart diye aldığın bilgileri çocuğun zurt diye okuyup anlıyor. Otur çocuğuna bu sana sorduklarımı sor cevabını iyi kötü kendi ifadelerinizle toparlayın, çocuğunda babasıyla beraber bir görevi yapmanın gururuyla ve kendine güvenle sınıfta söz alsın” dedim. Dedim ama adamcağız bu isteğini geri çevirdim diye kırılacak düşüncesiyle huzursuz oldum. Bana hak verdiğini çocuğuyla bu hafta sonu oturup yapacağını söyledi. Teşekkür etti ve kağıdıyla gitti.
SONUÇ: Adamı ikna edinceye kadar oturup NETTEN bir iki laf edecek bir şeyler bulabilirdim veya iki satır kendim bir şeyler yazabilirdim elbet. Artık internet deyince insanlar hazır lokma bekliyor. Hemen hemen tüm alanlarda bilgi almak çok kolay ama belli bir kesim her şeyi hazır bulabileceğini zannediyor. Anne babalar ellerinde birer parça kağıtla sırada. Ansiklopedi tarihe mi karıştı? (ADAM SENİ İNSAN BİLMİŞ BİR ŞEY İSTEMİŞ NE OLURDU YAPSAYDIN DEDİĞİNİZİ DUYDUM… ) Sizden ricam çevreye bunu bir zahmet uygun bir dille anlatalım. İnternet aracılığıyla mı? Neden olmasın?  kalın sağlıcakla…

ben yaptım :)
ben yaptım 🙂

yol takıntısı

lorienn | 28 December 2006 13:37

YOL TAKINTISI
Otobüsteki yerim cam kenarı. Dua ediyorum yanıma fazla konuşmayan ufak tefek biri düşsün diye. Ama her zamanki gibi yol arkadaşımın istediği olacak gideceğim yere kadar susmadan konuşacak. Ne olur Allahım, ne olur? Şu kuluna bir günde suratsız bir yol arkadaşı nasip eyle! Çok mu abartıyorum acaba? Dur bakayım bir düşünelim. Şimdiye kadar yanımdakiyle hiç konuşmadan yaptığım bir yolculuk var mı? Var tabii canım bir kere olmuştu. Nankörlük yapmayayım.1991 yılı Kasım ayında İstanbul yolculuğumda bir genç kız oturmuştu yanıma. O da selam verip de iki laf ederim diye korkusundan yan oturup ha bire sigara sarıp tüttürmüştü. Derdim mi ne? Efendim, ben dağları dereleri tepeleri seyrede seyrede yolculuk yapmayı sevdim hep. Yol boyunca dışarıda güzel, ilginç olan her şeyi hafızama kaydetmek, kent curcunası ıvır zıvır dertlerden tümden uzaklaşmak değil mi niyetim? Gel gör ki sohbetçi teyzelerim insana dinlenmek için fırsat vermez. Hal hatır faslından sonra merak ediyorlar yol arkadaşlarını doğal olarak. Kimim, neciyim, nereye gidiyorum? Cevap vermeyip onu nasıl üzerim? Surat yapacağım diye söz veririm her seferinde. Bende de var aksaklık, yapamam. Nasıl kırarım karşıdakini? Yolculuğunu nasıl berbat ederim? Bugün şanslı günüm olsun ne olur Allahım! Bir fırsat ver bana… Kendimle baş başa kalayım bu yolculukta ne olur. Şimdi yol arkadaşım bir açar ağzını. Konuştukça depreşir insanın sıkıntısı. Kaç kaçabilirsen…
Yerime oturdum otobüse valizlerini veren, birbiriyle vedalaşan insanlara bakıyorum, gördüğüm her kadın için tahminde bulunmaya çalışıyorum.
-Bu hanım olsa keşke yol arkadaşım. Sakin birine benziyor. Ama yok! Olmadı, bu hanım diğer otobüse yöneldi. Şu mu acaba? Yok yok bu olmasın! Bu biraz şişmanca. Yerleşemez rahat edemez. Üstüme abanır. Ayyy ne sinirim! Kendi kendime problem yaratıyorum?.. Bak! Kendime kızdım yine. Hem böyle şirin toplu insanlar çok neşeli mutlu insanlar gibi geliyor bana. Ne güzel pozitif enerji!
-Evet işte bu! Benim yol arkadaşım bu hanım olmalı. “İnsan sarrafı oldum artık” diyenler gibi, ben de yolcu sarrafı oldum. Bakın, bu teyzeyi genç bir kadın yolcu ediyor. Kızı galiba… A, hanım kızım, anneni dışarıdan yolcu edeceğine bindir otobüse oturt koltuğuna. Anneciğinin yol arkadaşına bir selam ver, anneciğini bir emanet et bari ona. Yok olmaaaazzz!.. öyle alelacele “güle güle, allahaısmarladık” deyip kaçacak. Bak bak… nasıl da bilirim ama.. Gidecek bu gidecek..
Annesi olduğunu tahmin ettiğim teyzemde dayanamıyor genç kadına “hadi evladım sen git bekleme, işe geç kalacaksın” diyor. Kızına düşkün gibi, ona üzülüyor besbelli. Göz nuru bir tanesi kızı. Bak şimdi bu kız çalışıyor üstelik. Allah bilir evlidir bu kızcağız. Çocukları da vardır. Kızcağız koştura koştura mahvoluyordur. Damat da anlayışlı değildir. Bir tanecik kızı da şöyle tüm sıkıntılardan uzaklaşsa bir yolculuğa çıksa, dinlense ne güzel olurdu aslında. Ooofff bu ne ya… hep aynı insanla yolculuk çekilmiyor haa.. Şimdiye kadar yol arkadaşlarımı ezberledim artık. Dur bakayım… Evet, yol arkadaşım olacağını tahmin ettiğim teyzem otobüse biniyor. İnşallah beni de biraz düşünür kızını düşündüğü kadar! Fazla hasar bırakmaz diyorum içimden. İşte yine yanılmadım, teyzecim benim yanımda oturacak. Tombiş, güler yüzlü, çevresine ilgili… Haydi hayırlı yolculuklar…

Bilgisayarda Nasıl Resim Yapılır?

lorienn | 27 December 2006 15:38

Bilgisayarda Nasıl Resim Yapılır?
Süpeeeerrr!!! Aaaa….
İnanmıyoruuummm…
Bunu nerede yaptııınnn?..
Bilgisayarda mııı?
Hangi programda? Paint’temi? Hani şu bildiğimiz paint mi? Microsoft’un paint’iiii… aaaaaaaa……..
Bana da öğretsene…
nidalarına alıştım artık!!!
Sağolsun büroma gelip giden iş arkadaşlarım, eş, dost, ahbap ve yakınlarım hayranlıklarını böyle ifade ediyorlar inanın.
Her şey bundan 7-8 yıl önce minik bir oyunla başladı önce.
Kendi çocuklarımı evimize gelen misafirlerimin küçümenlerini oyalama adına başladığım bu hoş uğraşı şu an çevremde beğeni toplayan, insanları şaşırtan bir beceri haline dönüştü. Bilgisayarda yaptığım resimler benim rüyalarım, küçük oyunlarım, hayallerimdi. Ama birgün çalıştığım kurumda fotoğrafçılık konusunda usta olarak bilinen bir hocamız yakalayıverdi beni…
-Bu ne? diye sordu

işte paintte yaptığım bir resim
işte paintte yaptığım bir resim

Ben yaptığım resimleri çocukça bulduğum için kem küm ederek,
-Hiiiççç… işte öylesine bir resim… Bir Arkadaşım yapıyor.deyip konuyu kapatmaya çalışırken o tekrar bana,
-Bu arkadaşının başka resimleri var mı? dedi.
Ben çekine çekine,
-“Eee evet var bir kaç tane daha” deyip daha önceden yaptığım resimlerimi birer birer göstermeye başladım.
Hemen hemen 20-30 kadar resmi inceledi ve bana döndü,
-Canavar! Anlaşıldı o arkadaşın kim olduğu. Kızım sen ne yaptığının farkında mısın? Neler yapıyorsun ve kendine güvenmiyorsun tüüü.. Bu resimleri bir diskete yükle ver bana dedi…ve sonuç! 15 gün sonra kaliteli fotoğraf kağıtlarına basılmış cıvıl cıvıl resimlerim masamda…
Vallahi kendim olduğum için söylemiyorum pek beğendim pek…
Benim çok ilgili eşim inanmadı o resimleri benim yaptığıma (alacağı olsun)!!! Dediği şu…
-“Bunları sen mi yapıyorsun? yok canıııımmm… nereden kopya ettin bunları ?” falan filan…
Eveeeet.. uzun lafın kısası naçizane yaptığım 150 kadar resim ilgi bekliyor. Düşünün ne resim sergisi teklifleri aldım da kabul etmedim (laf aramızda maaliyet ve zaman beni korkuttu) 🙂
nnnneeeyyysssee… bir ilgilenen olur elbet… Merak ettiniz değil mi? şşşşşşştttttt… Durun biraz… Merak kediyi öldürüyormuş öyle duydum… .) görüşürüz elbet… yeni yılınızı kutlarım efendim, iyi bayramlar diliyorum… hoşçakalın!!!