bildirgec.org

hipangel

11 yıl önce üye olmuş, 49 yazı yazmış. 271 yorum yazmış.

Geçmişle Gelecek Muhasebesi

hipangel | 28 August 2008 15:20

Geçmişte yaptığım bütün hatalar için
Kendimi,
Geçmişte bana yaptığınız bütün hatalar için
Sizi,
Affediyorum.
Daha fazla ne yapabilirsiniz?
En azında acılar tanıdık olursa
Bağışıklık kazanmış olduğumdan
Çok etkilemeyebilir..
Yeni ve tanımadığım acılardan
Ve
Özellikle
Kendi yapacağım yeni hatalardan
Daha az zararsız geçmişim.
İlerisi beni
Geçmişten daha çok
Korkutuyor.

Kuru Sıkı

hipangel | 25 August 2008 11:39

Hayat yormuyor..
Hayat aslında çok güzel..
İnsanlar yoruyor..
İnsanlar eksik..
Eksikken de sevmeye çalışıyorlar..
Sevgi insanların en zayıf noktası..
Benim diyen insan, en güçlü insan bile sevgi karşısında güçsüzdür.
Sevgi, dünyadaki en güçlü silah.
Ama önce tabancayı doldurmak lazım ateşlemek için,
Yani önce insan kendini sevmeli,
Kendiyle problemi kalmamalı ki karşısındaki insanı yaralamasın.
Öldüremez kuru sıkıyla kimse,
Yaralar sadece.
İz bırakır..

Keşke..

hipangel | 25 August 2008 10:19

Her şey sevgi eksikliğinden kaynaklı..
Tüm ızdırabın, sorunların kaynağı bu..
Yalnızlık, her zaman çözüm değil,
Bağımlılık da yapıyor..
Sevgiden kaçıyor insanlar..
Dikkatler hep başka yönde..
Aslında sevgide olsa..
Sorgulamadan, anlamaya çalışmadan, yargılamadan, değiştirmeden sevebilsek bi..
Sevgi açlığı yaşamasak,
Bu yüzden de öfkelenip, eleştirip, etrafımıza saldırmasak, hayatı suçlamasak..
Kendimizi sevebilsek..
Sevgiyi, sevmeyi anlayabilsek..
Sevgi olsak, aşk olsak..
Keşke…

Klasik; ama Orjinal

hipangel | 23 August 2008 17:15

Her acı klasik; ama yaşayana göre orjinal.

Aşk acısı, başarısızılık, aile sıkıntısı, maddi problemler, eğitim problemleri…
Bi ton problem..
Bi ton ızdırap..

Lafta her şeyin mükemmel olduğu insanlar,
Uygulamada sınıfta kalıyorlar..
Yardımcı olamıyor kimse bir başkasına,
Olsa da anlık..

Uzun vadede hep ızdırap..
Hayatın geneline yayılmış bir ızdırap..

Değişken bir ruh hali..
Anlık mutluluklar ve umutlar..
Bir anda acı ve karamsarlık..

Aslında klasik; ama bana göre orjinal.

Sadece Notalar

hipangel | 20 August 2008 12:17

Ne dertli bakışlar..
Ne isyankar hayatlar..
Ne de hüzünlü insanlar..

Sadece notalar..

Ruhun gerçek sesleri..
Kalbin gerçek hisleri..
Zihnin vicdanla karışmış düşünceleri..

Sadece notalar..

Sadece onlar..

Onlarda saklı tüm cevaplar..
Onlarda saklı tüm hayatlar..
Onlarda saklı tüm sevinç ve ızdıraplar..

Sözler, hareketler aldatsa da aldatmayan notalar..
Kalpten gelip kalbe gider onlar..
Bedene hapsolmuş ruhtan çıkıp,
Ruhunu besler..

Notalar asla yalan söylemez..

Sadece notalar..

Müzik

hipangel | 19 August 2008 00:59

Bırak notalar aksın damarlarındaKan yerine..Iyi ve kötü karışsın birbirine.Şeytanla melek sevişipYeni tanrılar doğursun.Vicdanını sustur,Dün ve yarın uslu dursun.Kilitle o an için hayatı,Sadece müziği dinle.Unut sana öğretilen her şeyi,İzin ver, müzik girsin içine.Yılanlar nasıl sevişirse,Sarıl sen de ritme.Teslim ol..Takip et..Sakın bırakma..Git seni götürdüğü her yere.Müzik yavaşlıyor, sen de yavaşla..Az kaldı son istasyona..Haydi uyan..Uyan..Bir sonraki şarkıya kadar..İşte bu senin molan..

Sağır Göz, Kör Kulak

hipangel | 19 August 2008 00:48

Gözlerim sağır, kulaklarım kör.
Ellerim duyuyor, dudaklarım ağlıyor.
Kalbim sustukça, ruhum çığlık atıyor.
İçimdeki büyüdükçe, küçülüyor her şey.
Küçüldükçe anlamlar, boşluğum büyüyor.
Boşluğum büyüyor,
Direniyorum,
Alamıyor beni de içine.
Boşluk benim içimde,
Beni içine alamadan.
Savaşmıyorum onunla.
Kör kulağının gözleri,
Sağır gözlerinin kulağı oluyorum.
Dudaklarım da ağlamıyor,
Ellerim de duymuyor artık.
Ben büyüdükçe, her şey küçülüyor çünkü.
Boşluk da benim,
Onu yaratan da.

KARTAL

hipangel | 19 December 2006 12:44

Özgürlüğe çırptığı kanatları sevgidendi; sevdikçe özgürleşiyordu.Denize doğru çevirmişti yönünü, o sonsuz ufka.Hayalleri vardı, bir o kadar da korkuları – korkuları kadar hayelleri, hayalleri kadar korkuları vardı.Bilmediği için korkuyordu, korktuğu için azalıyordu sevgisinin coşkusu.Sevgisi azaldıkça kanatlarını çırpışı da azalıyordu, özgürlüğü de;Çünkü özgürlüğe çırptığı kanatları sevgidendi; sevdikçe özgürleşiyordu.Yüreğinde özlemle çırptı kanatlarını.Özlemi arttıkça daha da çırptı.Daha da çırptı..Daha da..Neden bu kadar özlem duyuyordu ki? Özlemi neyeydi?Teksir kağıdıyla yazılmıştı sanki hayatlar.Farklı olan hiçbir şey yoktu. Herkes, her şey aynıydı;Ama o biliyordu, farkındaydı.Farkındaydı; çünkü hayatının nasıl bir oyun olduğunu anlamıştı.Saklambaç oyunuydu onun hayatı, kendisinden saklanarak geçirdiği.Herkes böyleydi aslında;Ama o farketmişti aynılıklar içinde kaybolmuş ayrılıkları;Çünkü hayat aslında ayrılıklar içinde kaybolmuş aynılıklardı.Aslında hepimiz aynıydık, hepimiz o teksir kağıdıydık.Hayat, o teksir kağıdıydı.Özlemiyse kendineydi.Düşündükçe daha da çırptı kanatlarını,Coşkusu sürekli artıyordu,Anladıkça daha da çırptı.İnandığı her şeyi doğru olarak görüyordu.Ya inandığı her şey doğru değilse?Ya inandıkları yalansa?En ufak bir yalan onu mutlu edip, doğruları mutsuz ediyorsa, inandığı her şeyi yalan olarak kabul edip yalanlarla mı mutlu olmayı seçmişti?Hepsi yalan bile olsa, eğer bu yalanlar onu daha mutlu ve daha güçlü ettiyse bunu daha fazla düşünmesine gerek yoktu.Onun doğruları yalandı, yalanlarıysa doğruydu.Sonuçlar önemliydi onun için.Sonuçlarsa, seçimleriydi.Yağmur yağmaya başlamıştı.Kanatlarını çıptıkça yağmur da kalbi de iyice şiddetleniyordu sanki.Var gücüyle çırptı kanatlarını.Şemsiye gibi bir derdi de yoktu.Şemsiyeleri kullanacak elleri bile olsa kullanmazdı zaten.Sırılsıklam olmuştu.Geleceğe çırpıyordu kanatlarını, gelecekteki şimdisine.Kanatlarını geleceğe çırpıyordu;Ama bu sefer korkusuzca çırpıyordu.Kendinden saklanmıyordu artık.Seviyordu.Sevgiyle çırpıyordu kanatlarını,Sevgiye çırpıyordu,Kendine çırpıyordu,Teksir kağıdına çırpıyordu..Yağmur durmuştu.Birden ailesi gelmişti aklına, anne ve babası.Acaba ben annemin veya babamın anne veya babası olsaydım aynı şeyleri yapar mıydım diye düşündü.Acaba tekrar yumurta olup başka bir ailede başlasaydı hayata farklı olan ne olurdu?İnsanları düşündü..Hep ileride evlenip çoluk çocuğa karışacaklarını, mutlu bir aileye sahip olacaklarını düşlüyorlardı;Ama bir şeyi unutuyorlardı:Onlar da bunu hayal etmiş bir anne ve babanın çocuklarıydılar.Bu hayalleri için ailelerinin hayallerini yıkmaya ne kadar hakları var diye düşündü.Hep insanlar mı kuş olsam nereye uçardım diye düşünecekti, bir kez bile olsa onun da insan olsam n’apardım diye düşünmeye hakkı vardı.İnsanları da seviyordu;Çünkü onlar da o teksir kağıdının bir parçasıydılar.Gerçi o bir kuş beyinliydi; ama olsundu, kalbi insan kalbi gibi sınırlı değildi en azından.Kalbiyle çırpıyordu kanatlarını, beyne ihtiyacı yoktu.Aslında onun ”insan olsam n’apardım, başka bir kuş olsam n’apardım, şu olsam bu olsam n’olurdu?”, gibi sorularla kafasını meşgul edecek kadar vakti de yoktu;Çünkü o neyse oydu ve olduğu şey onu mutlu ediyordu.Keşke de dememişti hiç.Geçmişte yaşadıkları onu bu noktaya getirmişti çünkü.Belki şimdi olsa aynı şeyleri yapmazdı;Ama onun o anki bilinç düzeyine göre o yaptığı şeyler doğruydu.Kendini suçlamamıştı hiç.Başkalarını suçlamaktan vazgeçeli çok olmuştu zaten.”Benim” diyordu, ”bu hayat benim. Bu kanatlar benim; istediğim gibi, istediğim yöne çırparım onları. Bu, benden başkasını ne diye ilgilendirsin ki? Hem başkalarının kanatlarından da bana ne?”Kanatlarının çıkardığı ses onu çok motive ediyordu.Hayatının kontrolünü eline aldıkça, bu ses daha da çok çıkıyordu.Kontrol edemediği şeyler için tasalanmıyordu da;Rüzgarın estiği yöne gidiyordu o zamanlar.Kontrolünde olmayan şeyler için ümitsiz bir şekilde çaba harcamaktansa teksir kağıdının önüne ne gibi bir sürpriz koyacağını heyecanla bekliyordu.İşte hayatın da en çok bu yönünü seviyordu;Yarını kontrol etme gücüne sahip olsa bile en ufak bir sürpriz, beklenmedik bir olay bütün planlarını yeniden gözden geçirmesini sağlıyordu.Yarın için plan yapmayı bırakmıştı bu yüzden, gününü dolu dolu yaşamayı seçmişti.Her saniye büyük bir armağandı onun için.Bu armağanı ona verdi diye teksir kağıdına teşekkür ediyordu coşkuyla.Her dakika yeni bir keşifti onun için, meydan okumaydı, zaferdi.Zaferi, zamanaydı;Zaman, onu yakalayamıyordu çünkü.Seviyordu.Sevmeyi seviyordu.Beklentisiz olmayı seviyordu.Affetmeyi seviyordu.Teksir kağıdını seviyordu.Kaybetmeyi bile seviyordu; çünkü kayıplar, yeni keşiflerdi onun için.Sevdikçe güçleniyordu.Sevdikçe meydan okuyordu.Sevdikçe kazanıyordu.Zaman onunla yarışıyordu, kuşlar da;Ama o yalnızca seviyordu;Çünkü o, teksir kağıdının farkındaydı, kazanan yalnızca oydu.Kazanan sevgiydi.Sevgiyse güçlenmekti, meydan okumaktı.O da meydan okuyordu;Çünkü özgürlüğe çırptığı kanatları sevgidendi,Sevdikçe özgürleşiyordu,Özgürleştikçe seviyordu.

HAFİF YAZARLARINA

hipangel | 17 December 2006 10:53

”Bu bölümde atış serbest. Ne istiyorsanız yazabilirsiniz.”, demişti hafif.org’un yöneticileri. Günde en fazla şu kadar sayı yazı yollayabilirsiniz diye bir sınırlama da getirmemişlerdi. Tamamen ”hafif” ve özgür bırakmışlardı bizi, kendilerine yakışır bir şekilde.

Ben de yazmaya başladım. Hafif ve özgür hissederek.. Ben böyle hissettikçe daha çok yazmaya başladım, kimileri buna ilham der, ben özgürlük diyorum sadece..

Keşke burdaki bütün arkadaşlar benim kadar çok yazabilse, keşke üretmemi değil de eğer eleştireceklerse de yazılarımın içeriğini burasının ‘serbest atış noktası’ olduğunu unutmadan ölçülü ve bir okuryazara uygun şekilde yapsalardı. Ama onlar üretilen sayının fazlalığına baktılar. Yeni şeyler üretmeyi bırakın, benim yazdıklarımı cümle cümle değiştirip benimle güya dalga geçip prim kazandılar. Benim hafif.org’tan beklediğim kitle bu değildi, hafif.org’un seviyesinin yazdıklarımla düştüğünü söylemişler, bu konuda yorum sizin. Ne zaman bir yazıya tıklasam hipangel’in olduğunu görüp okumaktan vazgeçiyorum demişler, bu bir ego yarışı mı, kim en fazla yazı yazcak yarışması mı, kim yazıları en komik şekilde değiştirip karşıdakinin ürettiğine daha fazla saygı duymayacak yarışı mı, bir de seviyeyi benim düşürdüğümü nasıl söylerler bundan sonra?

BALIK

hipangel | 16 December 2006 20:27

Eh, hafızam bir hayli zayıf.
Bundan da yakındığım yok açıkçası.
Siz insanlar gibi sürekli geçmişte takılı kalıp üzülmekten iyidir bence.
E tabi sizin kötü olarak göreceğiniz yanları da yok değil zayıf hafızamın..
Bu durumumdan yararlanmak isteyenler çok oluyor malesef.
Üstüne bir de iyi niyet ve yumuşak yüreğimi katınca dayanılmaz bir hal alabiliyor bu durum benim için;
Dayanılmazı olumsuz olarak söylemedim ama.
Hani siz sevdiğiniz bir şeyi görüp ”Bu, benim için dayanılmaz.”, dersiniz ya ben de öyle olumlu bir anlamda kullandım bu cümleyi; çünkü güven benim için dayanılmazdır.
Evet, diğerlerini kendimden ayrı olarak görmüyorum.
Sizin yarattığınız dünyaya göre de bu hayli zarar getirecek bir düşünce belki;
Ama bana göre siz ve ben ayrı değiliz.
Aynı güç yarattı hepimizi.
Farklılıklarımız kendi türlerimiz içinde bile çok belki; ama hepimiz aynı ebeveynin çocuklarıyız.
Üstelik siz bize acımasız davranıp yaşadığımız suları kirletseniz bile biz sizi koşulsuzca sevip oksijeninizi üretiyoruz.
İşte söylemek istediğim de bu aslında: beklenti, karşılık..
Hiç kimseye bir davranışı karşılık bekleyerek yapmadığım için onların benim güvenimi sarsıp sarsmamaları söz konusu bile olmuyor..
Bir daha geldiklerinde yine güleryüzle karşılıyorum onları.
Yaptıkları kötülük maddi ya da manevi ne kadar büyük olursa olsun güvenim zedelenmiyor.
İşte asıl cesaret budur!..
Güven benim için bu yüzden dayanılmazdır..
Çünkü güvenin olduğu yerde sevgi vardır.
Sevginin olduğu yerde de özgürlük vardır, serbest bırakma vardır..
Kimseyi değiştiremem, kimseye zorla bir şey yaptıramam;
Görevim bu değil ki,
Benim görevim koşulsuz sevmek, karşılık beklememek, beklentiyi salıvermek…
Yaşamın coşkusu burada işte, sihir burada, sevgide;
Çünkü kendimi en özgür hissettiğim anlar kafamdaki tüm yargıları atıp merhametli ve bağışlayıcı davrandığım anlardır.
Ne gerek var öfkeye ve intikama ya da güvensizliğe.
İşte bu yüzden hafızamın zayıf olmasından yakınmıyorum,
Balık olmaktan da çok mutluyum.
Geceleri görün hele siz beni..
Sevgim ve inancımın dışa vurumuyla parlıyorum derin sularda en güzel renklerimle..
Hayatımın her anı için şükran duyuyorum beni yaratan güce..
Her an yeniden doğuyorum, hafızamın da boş olmasının yardımıyla,
Ve işte bu yüzden her saniye benim için ilk defa keşfedilmiş bir kıta gibi coşku uyandırıcı oluyor,
Ve işte bu yüzden her anımda daha da arınıyorum ve umudum daha da artıyor.
Ben işte bu yüzden hafifim ve neşeli.
Aslında size bir formül verebilirim, uygulayıp uygulamamak size kalmış:
Sevgi, şefkat, bağışlama, inanç, sevinç, esneklik, cesaret, merak, daha çok kahkaha, heyecan, yaratıcılık, anlayış, hoşgörü…
Gerçi formüller zihinde sınır yaratır belki; ama en azından bu formülle özgürlüğünüz için bir adım atmış olursunuz ve daha sonra kendi formülünüzü kendiniz yaratırsınız.