Özgürlüğe çırptığı kanatları sevgidendi; sevdikçe özgürleşiyordu.Denize doğru çevirmişti yönünü, o sonsuz ufka.Hayalleri vardı, bir o kadar da korkuları – korkuları kadar hayelleri, hayalleri kadar korkuları vardı.Bilmediği için korkuyordu, korktuğu için azalıyordu sevgisinin coşkusu.Sevgisi azaldıkça kanatlarını çırpışı da azalıyordu, özgürlüğü de;Çünkü özgürlüğe çırptığı kanatları sevgidendi; sevdikçe özgürleşiyordu.Yüreğinde özlemle çırptı kanatlarını.Özlemi arttıkça daha da çırptı.Daha da çırptı..Daha da..Neden bu kadar özlem duyuyordu ki? Özlemi neyeydi?Teksir kağıdıyla yazılmıştı sanki hayatlar.Farklı olan hiçbir şey yoktu. Herkes, her şey aynıydı;Ama o biliyordu, farkındaydı.Farkındaydı; çünkü hayatının nasıl bir oyun olduğunu anlamıştı.Saklambaç oyunuydu onun hayatı, kendisinden saklanarak geçirdiği.Herkes böyleydi aslında;Ama o farketmişti aynılıklar içinde kaybolmuş ayrılıkları;Çünkü hayat aslında ayrılıklar içinde kaybolmuş aynılıklardı.Aslında hepimiz aynıydık, hepimiz o teksir kağıdıydık.Hayat, o teksir kağıdıydı.Özlemiyse kendineydi.Düşündükçe daha da çırptı kanatlarını,Coşkusu sürekli artıyordu,Anladıkça daha da çırptı.İnandığı her şeyi doğru olarak görüyordu.Ya inandığı her şey doğru değilse?Ya inandıkları yalansa?En ufak bir yalan onu mutlu edip, doğruları mutsuz ediyorsa, inandığı her şeyi yalan olarak kabul edip yalanlarla mı mutlu olmayı seçmişti?Hepsi yalan bile olsa, eğer bu yalanlar onu daha mutlu ve daha güçlü ettiyse bunu daha fazla düşünmesine gerek yoktu.Onun doğruları yalandı, yalanlarıysa doğruydu.Sonuçlar önemliydi onun için.Sonuçlarsa, seçimleriydi.Yağmur yağmaya başlamıştı.Kanatlarını çıptıkça yağmur da kalbi de iyice şiddetleniyordu sanki.Var gücüyle çırptı kanatlarını.Şemsiye gibi bir derdi de yoktu.Şemsiyeleri kullanacak elleri bile olsa kullanmazdı zaten.Sırılsıklam olmuştu.Geleceğe çırpıyordu kanatlarını, gelecekteki şimdisine.Kanatlarını geleceğe çırpıyordu;Ama bu sefer korkusuzca çırpıyordu.Kendinden saklanmıyordu artık.Seviyordu.Sevgiyle çırpıyordu kanatlarını,Sevgiye çırpıyordu,Kendine çırpıyordu,Teksir kağıdına çırpıyordu..Yağmur durmuştu.Birden ailesi gelmişti aklına, anne ve babası.Acaba ben annemin veya babamın anne veya babası olsaydım aynı şeyleri yapar mıydım diye düşündü.Acaba tekrar yumurta olup başka bir ailede başlasaydı hayata farklı olan ne olurdu?İnsanları düşündü..Hep ileride evlenip çoluk çocuğa karışacaklarını, mutlu bir aileye sahip olacaklarını düşlüyorlardı;Ama bir şeyi unutuyorlardı:Onlar da bunu hayal etmiş bir anne ve babanın çocuklarıydılar.Bu hayalleri için ailelerinin hayallerini yıkmaya ne kadar hakları var diye düşündü.Hep insanlar mı kuş olsam nereye uçardım diye düşünecekti, bir kez bile olsa onun da insan olsam n’apardım diye düşünmeye hakkı vardı.İnsanları da seviyordu;Çünkü onlar da o teksir kağıdının bir parçasıydılar.Gerçi o bir kuş beyinliydi; ama olsundu, kalbi insan kalbi gibi sınırlı değildi en azından.Kalbiyle çırpıyordu kanatlarını, beyne ihtiyacı yoktu.Aslında onun ”insan olsam n’apardım, başka bir kuş olsam n’apardım, şu olsam bu olsam n’olurdu?”, gibi sorularla kafasını meşgul edecek kadar vakti de yoktu;Çünkü o neyse oydu ve olduğu şey onu mutlu ediyordu.Keşke de dememişti hiç.Geçmişte yaşadıkları onu bu noktaya getirmişti çünkü.Belki şimdi olsa aynı şeyleri yapmazdı;Ama onun o anki bilinç düzeyine göre o yaptığı şeyler doğruydu.Kendini suçlamamıştı hiç.Başkalarını suçlamaktan vazgeçeli çok olmuştu zaten.”Benim” diyordu, ”bu hayat benim. Bu kanatlar benim; istediğim gibi, istediğim yöne çırparım onları. Bu, benden başkasını ne diye ilgilendirsin ki? Hem başkalarının kanatlarından da bana ne?”Kanatlarının çıkardığı ses onu çok motive ediyordu.Hayatının kontrolünü eline aldıkça, bu ses daha da çok çıkıyordu.Kontrol edemediği şeyler için tasalanmıyordu da;Rüzgarın estiği yöne gidiyordu o zamanlar.Kontrolünde olmayan şeyler için ümitsiz bir şekilde çaba harcamaktansa teksir kağıdının önüne ne gibi bir sürpriz koyacağını heyecanla bekliyordu.İşte hayatın da en çok bu yönünü seviyordu;Yarını kontrol etme gücüne sahip olsa bile en ufak bir sürpriz, beklenmedik bir olay bütün planlarını yeniden gözden geçirmesini sağlıyordu.Yarın için plan yapmayı bırakmıştı bu yüzden, gününü dolu dolu yaşamayı seçmişti.Her saniye büyük bir armağandı onun için.Bu armağanı ona verdi diye teksir kağıdına teşekkür ediyordu coşkuyla.Her dakika yeni bir keşifti onun için, meydan okumaydı, zaferdi.Zaferi, zamanaydı;Zaman, onu yakalayamıyordu çünkü.Seviyordu.Sevmeyi seviyordu.Beklentisiz olmayı seviyordu.Affetmeyi seviyordu.Teksir kağıdını seviyordu.Kaybetmeyi bile seviyordu; çünkü kayıplar, yeni keşiflerdi onun için.Sevdikçe güçleniyordu.Sevdikçe meydan okuyordu.Sevdikçe kazanıyordu.Zaman onunla yarışıyordu, kuşlar da;Ama o yalnızca seviyordu;Çünkü o, teksir kağıdının farkındaydı, kazanan yalnızca oydu.Kazanan sevgiydi.Sevgiyse güçlenmekti, meydan okumaktı.O da meydan okuyordu;Çünkü özgürlüğe çırptığı kanatları sevgidendi,Sevdikçe özgürleşiyordu,Özgürleştikçe seviyordu.