bildirgec.org

Gılgamış

11 yıl önce üye olmuş, 13 yazı yazmış. 6 yorum yazmış.

Bir “Walker” hikayesi

Gılgamış | 28 March 2003 22:12

ABD Başkanı’nın adı, tıpkı babası gibi, George Bush. Bu nedenle, ismine eklenen “W” harfinin oğulu babadan ayırt edici bir farklılık olduğu sanılıyor. Aslına bakarsanız, bu pek doğru değil; çünkü Baba Bush’un da adı, tıpkı oğlu gibi George W. Bush. Baş harf aynı da, adlar mı farklı? Hayır, ikisi de yine aynı adı simgeliyor: “Walker”. Yani ABD’de son 12 yılda iki adet “Walker” başkanlık yaptı denebilir. Peki bu Walker ne demek?

Malum viski markasıyla falan ilgisi yok. Gerçi her ikisinin de maksat ve stratejileri, viskici firmanın “Keep Walking” sloganında buluşuyor ama baba-oğul başkanların “Walker” adı taşımalarının ardında, viskici bir Büyükbaba’nın saplantılarını ve 80 yıl önceki marka bağımlılığını aramak çok da anlamlı değil. Belli ki, İngilizce’de “Yürüyen” anlamına gelen bu Walker adını “Prezidanlığa yazgılı” aile pek sevmiş. Ama işi de biraz sağlama bağlamışlar: Eğer başlangıcında “George” olmasa, “Walker Bush” biçiminde bir ad, içerdiği “Yürüyen Çalılık” anlamıyla hem biraz (afedersiniz) abuk olacak, hem de ne bileyim, bariz biçimde kızılderili adlarını çağrıştırdığı için “ABD Başkanlık makamı”na yakışmayacaktı. Neresinden baksanız, torun ve oğlunun müstesna ideolojilerini inceledikten sonra Dede Bush’un da zamanın kızılderili düşmanlarından biri olabileceğini tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla, başlangıca “George” eklenerek “Yürüyen Çalı” garabetine biraz, nasıl desem, çekidüzen vermeye çalışmışlar ailece.

Bir \”tarih\” de ABD\’de yazılıyor

Gılgamış | 27 March 2003 20:44

Fazlasıyla “CNN altı” olduğumuz ve “misinformation üstü az disonformation” menüsüne mahkum edildiğimiz, sevimsiz ve gri-siyah günlerde biraz temiz hava almak isteyenler olursa diye düşündüm de… Z-Mag ‘daki yazıları “fazla teorik” ve belki biraz “ağır” buluyorsanız, ABD’de gerçekten neler olup bittiğine dair “harbi bağımsız” medyacıların yazdıklarını okumak hoşunuza gidebilir belki. İster istemez düşünüyorsunuz, daha doğrusu düşünmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi: “Bütün Amerikan medyası, sıkı denetim ve sansür altındaymış. İyi de birader, iletişim denen zanaatın kitabını yazma iddiasındaki ABD’de yaşayan dürüst ve vicdan sahibi gazeteciler, yazarlar ne yapıyorlar, nerede yazıyorlar?” Hepsi bir yana, televizyonda şöyle birkaç saniye izlediğimiz protesto gösterisi klipleri dışında, büyük kentlerde “harbiden” neler oluyor? Direniş yalnızca kuru bir “savaşa hayır” mı, yoksa daha yoğun bir itaatsizlik durumu söz konusu olabilir mi?