bildirgec.org

ezgik

11 yıl önce üye olmuş, 4 yazı yazmış. 11 yorum yazmış.

yağmur yağarken…

ezgik | 06 December 2007 09:57

Yağmur yağarken oturmuş yazı yazıyorum!
Hafif’e eklerim insanlarla paylaşırım.Rahat rahat yazarım, nasıl olsa kim olduğumu bilmiyorsunuz.Yağmur yağarken yazmak istedim.Az önce bir yağmur da gözlerimden boşaldılar.Annem geldi üçünkü kez odama.Konuşmadık.Sadece dizine sarıldım ve yağmurlar gözlerimden annemin ellerine aktılar.Yağmur yağarken aklıma birşey geldi.Şimdi sıcak odamda elimde içimi ısıtan bir içeceğim; sarılıp içimi huzurla dolduran sevgilimle pencereden bakacaktık yağmura.İlk gördüğümüz camdan aşağı süzülen damlalar ve sonra toprak.Toprağın kokusunu içimize çekmek için pencereyi açacaktık….Ve o mis gibi koku doğanın bir parçası olmamızın mutluluğunu verecekti bize….Yağmur durdu!Bana sevgi veren o kokunun etkisi geçmeden pencereyi açmalıyım.Ölünce ben de yağmur damlası olacağım.Ölmeden önce yere düştüğümde ne kadar güzel koktuğumu hissetmeliyim…Yağmur tekrar yağmaya başladı…Daha hızlı…Anladı galiba onunla konuştuğumu…..Ben susuyorum…O da sakinleşiyor.En iyisi dinlemek onu…Evet susup onu dinliyorum…

soru işaretli yazı?

ezgik | 06 December 2007 02:39

Konuşmak isteyip de ne anlatacağını bilemez ya insan…
Kafası çok karıştığından mı?Düşüncelerini bir araya getiremiyor mu?Bazen bütün düşüncelerim aynı anda aklıma geliyor.Hangisini düşüneceğimi şaşırıyorum.Ne zaman çeki düzen vereceğim bu aklıma?Cevabı basit aslında:Hemen! Yoksa böyle gider bu beyin bulanıklığı.Peki neden yapmıyorum?Beni tutan ne?İnsan ne yaşarsa yaşasın ayakta durabilmeli.Yaptıklarım (yapmadıklarım) ile hayata bakışım, beklentilerim neden uymuyorlar birbirilerine?Belki de kendimi tanımayı beceremedim daha.Tembellik? Umutsuzluğa kapılma? Gücünü yitirme? Belki biri, belki hepsi ya da hiçbiri…İnsan bazen sonsuza kadar yaşayacakmış gibi aptalca bir hissizlikle hep erteliyor…Dünyanın nimetlerinden yararlanmak için tek bir şansım var.Elime geçenler ve kayıp gidenler beni ben yapan şeyler oldular.Umutsuzluğa kapılsam da hayatıma şekil verme, öğrenme, hissederek yaşama arzularım daima içimde varoldular.Beni engelleyen tek şey benim.Beni tutan yine ben…Eğer ben ben olamazsam hiçbirşey olamam.Ben ben olayım ki “biz” olalım…..İnsan olmak o kadar kolay bir şey mi sanki? Herşey nefes alıyor değil mi?

Granada

ezgik | 04 December 2007 10:05

La Granada!
İspanya’nın ne kadar zengin bir kültüre sahip olduğunu anlamak için gidilmesi gereken yerlerden biri Granada.Gidemeyenler için de internette bulamyacağınız bazı şeyleri anlatmak istedim.Zamanında Endülüs Emevileri’nin büyük güç sahibi olduğu, yılın pek çok gününde görülen güneşin sıcaklığının insanların kanlarına işlediği bir yer…
Türkler Granada’ya “gırnata” demişler.İspanyolca’da granada “nar” demek.
Şehrin nüfusu 500.000 kadar.Şehir merkezinde yaklaşık 300.000 kişi yaşıyor; bunların 80.000’i öğrenci.Granada’ya öğrenci şehri diyenler de var.Yarım saat içinde ister Akdeniz’e isterseniz de Sierra Nevada sıradağlarına ulaşabilirsiniz.Şehir dağ eteğinde kurulu olduğundan evlerin balkonlarından çok güzel manzaralar görmek mümkün.Şehrin ana caddesinden (Gran Via) on dakikalık bir yürüyüşle de geçtiğimiz yaz yapılan dünyanın yeni yedi harikası seçmelerine aday olan Al Hambra Sarayı’na gidiliyor.Hal böyle olunca da Granada İspanya’nın en çok turist çeken yerlerinden biri olmuş.Yine şehrin ana caddesinden kısa bir yürüyüşle (zaten şehirde otobüse ya da arabaya hiç gerek yok; heryer yürüme mesafesinde) “Albaicin” adlı çingene mahallesine ulaşılıyor.Unesco’nun korumasında, özel evlere sahip bu mahallede flamenko müziğinin en iyi icracıları ve dansçıları yetişmiş.Hatta flamenkonun Granada’da doğduğu söylenir.Granada’nın özellikle gençler ve öğrenciler için en güzel yanlarından biri “las tapas”.Tapa Türkçe’de meze anlamına geliyor.Bir içecek sipariş ediyorsunuz ve yanında yiyeceğiniz geliyor.Bunlar sandviç, makarna , sebze ya da deniz ürünleri(en çok sevileni) olabilir, tercih sizin.İspanya’nın her yerinde görülen bu yemek kültürünün Granada’ya özel yanı burada ücretsiz olması.Siz sadece içeceğinizin ücretini ödüyor, “tapa”nızı afiyetle yiyorsunuz.En zevkli akşam yemekleri de arkadaşlarınızla her “tapa”nızı başka bir kafede yemek.Zaten yemek bahane…Granada İspanya’nın en büyük şehirlerinden olmamasına rağmen birçok ülkeyle karşılaştırıldığında pek çok olanağa sahip.Şehirde gelişmiş bir bilim parkı kurulmuş.Yürüyüş yapmak ya da dinlenmek için de güzel parklar var.Avrupa’nın birçok şehrinde olduğu gibi de müzeler çok önemli bir yer tutuyor.Birçok şair, yazar, besteci de Granada’da uzun yıllar yaşamış veya burayı hep ziyaret etmişler.Manuel de Falla bunlardan bir tanesi.Al Hambra Sarayı yakınlarındaki evi bugün müze haline getirilmiş.Manuel de Falla’nın arkadaşı olan besteci Claude Debussy de onu ziyarete gelmiş ve Al Hambra Sarayı’nın bölümlerinden biri olan “La Puerta del Vino” “Şarap Kapısı” nın adını piyano için yazdığı bir prelüdüne vermiş.Al Hambra Sarayı Arapların temizliğe ne kadar çok önem verdiğini ve o yıllarda Avrupa daha karanlık çağını yaşarken onların ne kadar medeni olduğunu gösteriyor.Saraya giden ağaçlarla kaplı yolun iki tarafını küçük su yolları çevreliyor.Granada’nın en sevdiğim yanı sokaklarında dolaşırken duyduğunuz mutluluk ve farklılık hissi.Katedralin yanında küçücük bir sokaktan; lüks mağazaların, yolların, kafelerin olduğu modern bir caddeye geçiyorsunuz.Bir anda üç kişinin yan yana ancak yürüyebileceği; çaycılar, eski arap kıyafetleri, araplara özel eşya ve takılar satan küçük dükkanların olduğu tam bir arap sokağı karşınıza çıkabilir.Tarihin, geleneksel yaşamın, farklı dinlerin ve modern toplumun olumlu-olumsuz herşeyi ile bir araya geldiği mükemmel bir karışım sanki Granada…

yazmaya karar verdim.

ezgik | 12 November 2007 00:35

Herkese merhaba!Bu benim ilk yazım.Son zamanlarda içine düştüğüm bazı durumlardan kendi başıma çıkamayacağım için ve kendi başıma çözeceğim şeylerden de kaçmaya başladığımı gördüğümden düşündüklerimi yazmak;bir şekilde rahatlamak istedim.Daha kendi kendime yazmaya karar veremeden arkadaşımın hafifteki yazısını bana göndermesiyle gördüm ve site ilgimi çekti.Çünkü kimseden gerçek bir yazar olması beklenmiyor.
Siteden edindiğim ilk izlenim insanların düşüncelerini güzel bir şekilde ifade edebilmesi.İkincisi de aslında pek çoğumuzun buna ihtiyacı olduğu.Yazmak bir konuda yorum yapacağımız sırada durup bir an düşünmemizi sağlıyor.Bu şekilde daha sağlıklı karar verebiliyoruz.Ya da konuya başka bir açıdan bakabiliyoruz.İnsan yazarken eksiklerini de görebiliyor.Daha çok okumak, bir konuda konuşmadan önce bilgi sahibi olmak, kelime haznemizin yetersizliğini farketmek, bildiğimiz kelimeyle eşit oranda düşünebilmek vb. şeyleri daha iyi anlamamıza yarıyor.İlk yazımda en azından bunları farkettim.Burada yazıyor olmamızın bizleri daha çok okumaya, farkında olmaya, kendimizi geliştirmeye faydalı olması dileğiyle…Hoşgeldim…