bildirgec.org

Arod

12 yıl önce üye olmuş, 6 yazı yazmış. 1 yorum yazmış.

Kaybeden şirket olmanın yolları 1: İş ilanı

Arod | 08 December 2006 15:44

Kaybeden bir sirket olmak için bir numarali prensip kötü eleman seçmektir. Piyasada ne kadar vasat, kalifiye olmayan, fark yaratamayacak, laftan sözden anlamayan, okumayan, ögrenmeyen, sorgulamayan, zevzek eleman varsa bulup sirkete doldurmaniz gerekir. Sunu söylemeliyim çok kötü eleman bulmak gerçekten kolay degildir. Iyileri çok iyi elemeniz gerekir. Bunun için is ilanlarindan baslamalisiniz. Kaybeden sirket olmanin bir numarali yolu, kötü bir is ilani hazirlamaktir.
Kötü, kaybeden çalisanlariniz olsun istiyorsaniz su tip bir is ilani hazirlayin. Parantez içindeki yüzdeler bu maddeyle eleyeceginiz iyi eleman oranini gösteriyor.

Bu günkü falınız ve Forer etkisi

Arod | 06 December 2006 11:26

Birbirimizi kandırmayalım.Hepimiz inansakta inanmasakta, arada bir açıp falımızı okuruz. Her zaman olmasa da arada bir vay be harbiden doğru söylüyor dediğimiz de olmuştur mutlaka. Fal baktırmış olanlar genellikle “gerçekten herşeyi bildi!” gibisinden bir izlenime kapılırlar falcı hakkında.
Peki neden hiç merak ettiniz mi?
Psikolog Bertram R. Forer, 1948’de merak etmiş ve şöyle bir deney yapmış. Önce öğrencilerine fason bir kişilik testi hazırlamış. Testi tamamlayan öğrencilere kişiliklerini analizlerini dağıtmış ve analizin ne kadar doğru olduğunu sormuş. Öğrenciler 5 mükemmel olmak üzere analizlerine ortalama 4.26 gibi çok yüksek bir doğruluk değeri vermişler. Şimdi ilginç olan ne diyeceksiniz? Forer bütün öğrencilerine aynı kişilik analizini dağıtmış. Her öğrencinin kişiliği aynı olamayacağına göre bu nasıl olur diyorsunuz. Bu şöyle oluyor. Kişilik analizinde genel geçer cümleler kullanıyorsunuz. Yuvarlak, ölçülü, genel geçerliliği olan şeyler söylüyorsunuz. Mesela: “Ara sıra kararsız kaldığınız olur.”, ya da “Sevdiklerinizi çok sever, düşmanlarınızdan nefret edersiniz.” gibisinden. Böylece herkese üç aşağı beş yukarı uyabilecek bir analiz oluyor hazırladığınız. Eğer analizin etkisini daha da arttırmak istiyorsanız,

Global Bilinç Projesi

Arod | 08 August 2006 22:13

Bilim kurgu falan değil. Yapılan deney şu. Dünyanın çeşitli yerlerine rasgele sayı üreteçleri (random number generator) yerleştiriliyor. Ve tüm dünyayı ilgilendiren olaylar olduğunda (örneğin 11 Eylül, dünya kupası gibi) bunların korelasyonları, ortalamadan sapmaları vs. inceleniyor. Sonuç: İnsan bilinci bir şekilde bu rasgele sayı üreteçlerini etkileyebiliyor. Global olaylarda bu üreteçlerin çıktılarında belirgin deviasyonlar oluyor.Genel anlamda bütün insanları birbirine bağlayan bir bilinç alanının varlığından söz ediliyor. Bu özetle yetinmeyin Global Bilinç Projesi’ne siz de bir bakın.

“Anlamak mutluluktur ve ben anlıyorum.”***

Arod | 07 August 2006 23:36

Bir zamanlar insan doğası üzerine yapılmış bir araştırmayı okumuştum.İnsan doğasının normal olarak pozitif ve dost duygulardan oluştuğunu iddia ediyordu yazı. Buna sebep olarak ta emergent* sistemleri ve evrim teorisini gösteriyordu. Yani tüm insanlar kötü ve düşmanca duygularla donatılmış olsalardı, birbirlerini yok ederlerdi ve günümüze kadar varolamazlardı. Çok iyi olurlarsa, çok pozitif duygularla donatılmış olurlarsa da, tüm toplum tek bir kötü mutant tarafından yok edilebilirdi. O yüzden insan doğası iyilik ve kötülük karışımı bir eğilim göstermekte idi, ancak deneysel olarak iyiliğin baskın çıktığı konusunda belirgin kanıtlar vardı. Peki insan doğası iyiliğe yatkınsa, neden dünyada bu kadar çok acı var? Neden kötülük dünyaya hakimmiş gibi geliyor bana? Kin, nefret,hırs, kıskançlık, öfke neden hep baskın duygular çevremde? Neden fakirlik insanların iliklerine işlemiş durumda? Neden hala insanlar açlıktan, kıtlıktan ölüyor? Ve asıl soru olarak neden insanlar sürekli mutsuzlar? Psikiyatrlar, büyücüler, falcılar, papazlar, hocalar neden bu kadar popülerler?

Yarın Nereye Gitmek İstiyorsunuz?*

Arod | 05 August 2006 22:45

Hayatta yarın ne yapacağına karar verebilen bir azınlık var dünyada. Kalanların ne yapacağına ise çoktan karar verilmiş gibi duruyor. Kendi hayatlarına yön verebilenler (en azından böyle bir opsiyonu olanlar) : Zenginler, işsizler, ev hanımları, öğrenciler. Bunlar bir popülasyonun ne kadarına denk geliyorlar tam emin değilim ancak onlara sağlanan bu özgürlüğün (işsizlerin bunu özgürlük olarak görmediklerini tahmin ediyorum) bedelini ödeyen büyük bir çoğunluk olduğu kesin. Tüm dünyada sabah uyandığında işe gitmek zorunda olan milyarlarca insan var. Gitmek zorundalar, para kazanmak zorundalar. Hayatta kalabilmek için buna ihtiyaçları var ciddi şekilde. Hayat onlara nefes alabilmeleri için çalışmaları gerektiğini söylüyor. Esasen bir insanın karnını doyurabilmesi için örneğin Türkiye’de aşağı yukarı 5 YTL’ye ihtiyacı var. Yani aylık 150 YTL eder bu. Ancak eminim bir çok insan bu parayı komik bulacaktır. Bir de barınma ihtiyacı olduğunu söyleyecektir. İnsanların barınmak için yaptıkları evler var tabi ki bir de. Bunların da kiraları oldukça yüksek oluyor. Yüz metrekare bir konuta 200-1000 YTL arasında bir para vermeniz gerekiyor. Biz küçük bir şehirde vasat bir evde yaşadığınızı varsayalım; şu andan itibaren hayatta kalabilmek için size gerekli olan para 350 YTL’ye çıkmış oldu. Başka hiçbir harcama yapmadığınızı varsayarsak, her ay bu parayı bir şekilde toparlamanız gerekiyor. Günlük yiyecek ihtiyacınızı günlük gelir şeklinde finanse edebilirsiniz, yani her gün karnınızı doyurduğunuza şükrederek yuvarlanıp gidebilirsiniz. Ancak barınma ihtiyacınız için büyük ihtimalle para biriktirmeniz gerekecek; keza ev sahibinizi hergün görme ihtimaliniz olmayacaktır. Öyleyse günde yaklaşık 12 YTL kazanmanız gerekiyor. Sadece hayatta kalabilmek ve nefes alabilmek için, karnınızı doyurup gece yatacak bir yere sahip olmak için böyle bir rakamı her gün kotarmanız gerekiyor. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Çok kolay olmadığını söylemeliyim. Dilenmek gibi onur kırıcı opsiyonları düşünebilirsiniz. Hatta bunun onur kırıcı olmadığını bilakis yaşayabilmek için çalışanlardan farklı olarak sizin daha onurlu bir hayat sürdüreceğinizi iddia edebilirsiniz. Buna bir itirazım yok, haklılık payı da verebilirim size ancak dilenerek ne kadar efektif para kazanılabilir ona bir bakmak lazım. Dilencilerin toplumun gözündeki imajları düşünüldüğünde ve rakip dilencilerin varlığı göz önünde bulundurulduğunda işiniz zor görünüyor. Bir kere merkezi bir lokasyon seçmeniz her işte olduğu gibi bu işte de size avantaj sağlayacaktır. Ancak ucuza yaşamak için bir kenar mahallede oturduğunuz için böyle bir lokasyona ulaşmak için de para harcamak zorundasınız. O yüzden belki de en iyisi bulunduğunuz bölgede dilenmek. Diğer dilencilerle herhangi bir sürtüşme yaşamadan böyle bir “dükkan” bulduğunuzu varsayıyoruz. Böyle bir noktadan saatte yüz kişi geçse, bunlardan yüzde onu size acıyarak para verse, verilen paraların bozuk para olduğunu düşünerek maksimumunu 1 YTL, minimumunu 25 Kuruş varsayarsak, ve ortalama olarak 50 Kuruş aldığınızı varsayarsak, saatte 5 YTL kazanacağınız düşünülebilir. Bunu çok optimistik bulmuş olabilirsiniz o yüzden 2 YTL diyelim saat başına gelirinize. Öyleyse günde 12 YTL kazanabilmek için en az 6 saat ‘çalışmanız’ gerekiyor diyebiliriz. Eğer karnınızı doyurmanın ötesinde beklentileriniz varsa örneğin sizi bir yerden diğerine götürecek özel bir arabanız olsun istiyorsanız ya da evinizin sahibi olmak istiyorsanız, daha güzel şeyler yemek içmek istiyorsanız vs. daha fazla çalışmanız gerekiyor hatta dilencilik sizi pek kesmeyebilir. Hatta hayatınızı çalışmaya adamanız gerekiyor gibi geldi bana açıkçası. Yarın ne yapmak istediğinizi kestirir gibi oluyorum. Çalışmak istiyorsunuz. Bütün dünya bu motivasyonla dönüyor aslında, varolmanın zevkini çıkarabilen çok az sayıda insan var. Kalanlar salt varolabilmek için birşeyler yapmak zorunda. İyi çalışmalar!

Demokrasi bilimsel midir?

Arod | 04 August 2006 21:39

Zaman ilerliyor, bilim ve ondan dogan teknolojiler hizmetinizde. Kolunuzda bir elektronik saat, cebinizde hucresel telefonunuz hayatinizdan memnunsunuz. Evinize gidip 5.000 YTL’lik LCD televizyonunuzda yeni aldiginiz DVD’yi izleyeceksiniz bu aksam. Airbagli, ABS’li, hatta ASR ve EBD’li arabaniz kapida sizi bekliyor.Ultra hizli AMD-64 bit bilgisayariniz emrinize AMaDe. Butun bunlari size sunan bilim ve teknolojideki hizli gelismeler ve bundan dogan pazar. Hayatimizin belirgin olcude kolaylastigi acik ve net, yasam standardimizin da yukseldigi bir gercek. Peki gercekten bilimsel gelismeler olmasi gerektigi olcude hayatimiza yansiyor mu? Bilim sadece teknoloji uretmek icin mi var? Yoksa bize sundugu bilgilerin bir kismi bosuna mi gidiyor,ozetle bilimden yeterince faydalanabiliyor muyuz?