bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Braindead

emrextreme | 02 July 2008 10:04

Braindead
Yönetmen: Peter Jackson
Oyuncular: Timothy Balme, Diana Peñalver, Elizabeth Moody, Ian Watkin, Brenda Kendall, Stuart Devenie

Özet:
Film, Sumatra yerlilerinden kaçırılarak Yeni Zelanda’da bir hayvanat bahçesine getirilen bir maymunun, filmin kahramanı olan Lionel’ın annesini ısırmasıyla ve annesinin zombiye dönüşmesiyle başlar. Filmin sonuna doğru neredeyse şehrin yarısı zombiye dönüşür.
Filmin klişe zombi filmlerinden farkı aşırı kanlı bir film olması ve görüntülerin şaşırtıcı şekilde mide bulandırıcı olması ve her nasılsa güldürmeyi de başarmasıdır. Korku/komedi dalındaki filmin yönetmeni “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinden tanıdığımız Peter Jackson.
Film yapılmış en kanlı film olarak tanınıyor ve “Gore Flick” kategorisindeki kült filmler arasında.
İçerdiği rahatsız edici görüntüler nedeniyle herkese tavsiye etmiyorum.

Cannibal Holocaust

emrextreme | 01 July 2008 17:00

Cannibal Holocaust
Yönetmen : Ruggero Deodato
Oyuncular : Robert Kerman, Francesca Ciardi ,Perry Pirkanen, Luca Barbareschi, Salvatore Basile, Ricardo Fuentes, Carl Gabriel Yorke*

Mottosu “The one that goes all the way” olan Cannibal Holocaust, Amazon ormanlarında yamyamlar hakkında belgesel yapmak isteyen bir grup macera tutkunu gencin kaybolması üzerine, tanınmış bir antropoloğun olayı yerinde araştırmaya gitmesini konu alıyor.
Film iki kısımda ve harmanlanmış olarak sürüyor. İlk kısım antropoluğun, iki rehberle kaybolan gençleri aramasını konu alırken, ikinci bölüm gençlerin nasıl kaybolduğunu anlatıyor.
Film birçok ülkede içerdiği gerçekçi şiddet sahneleri nedeniyle yasaklı durumda. Hatta filmde öldürülme ve insan yeme sahneleri yüzünden yönetmeni Ruggero Deodato tutuklanıyor.
Filmdeki bütün yerliler gerçek ve çoğu film çekildiğinden habersiz olduğu için filmde belgesel havası da mevcut.
Film birçok İtalyan filmi gibi aşırı uçlarda görüntülere sahip. Herkesin rahatlıkla izleyemeyeceği türde bir film olan Cannibal Holocaust tüm zamanların en kötü şöhretli film olarak bilinmekte.
Ayrıca Japonya’da hasılat rekoru kıran ikinci film olma özelliğini de taşıyor.

Sodom’un 120 Günü

emrextreme | 01 July 2008 15:35

Sodom’un 120 Günü
Yönetmen: Pier Paolo Pasolini Oyuncular: Paolo Bonacelli, Giorgio Cataldi, Umberto Paolo Quintavalle, Aldo Valletti, Caterina Boratto, Elsa De Giorgi, Hélène Surgère

Özet:
Film, 2.Dünya Savaşının son dönemlerinde, İtalya’nın kuzeyinde kurulan ve ömrü 2 yıl olan Faşist Salo Cumhuriyeti’nde geçer. Filmin baş kahramanları bir hakim, bir dük, bir başkan, ve bir papazın bir grup genç erkek ve kızı bir saraya hapsedip her türlü cinsel, fiziksel ve psikolojik işkence yaparak aldıkları sapkın zevki anlatan bir başyapıt. Film dört ana bölümden oluşuyor ve giriş bölümü hariç diğer bölümler hayat kadını olan ve başlarından geçen hikayeleri anlatarak, bu hikayelerin gerçekleştirildikleri bölümlerdir;

  • Cehenneme Giriş: 4 faşistin çevre köylerden kurban bularak saraya ilk girişlerini anlatan bölüm.
  • Çılgınlıklar Çemberi İlk hikaye anlatıcısının sapkın hikayeler anlattıtığı bölümdür. Kurbanları nesnelleştiren bölümdür.
  • Dışkı Çemberi İkinci hikaye anlatıcısının dışkı yemekle ilgili hikayelerini anlattığı bölümdür.
  • Kan Çemberi Üçüncü hikaye anlatıcısının fiziksel işkence ile ilgili hikayelerini anlattığı bölümdür.

Requiem For A Dream (eleştiri)

binyatisa | 01 July 2008 10:04

Requiem for a dream
Requiem for a dream

Requiem for a dream(Bir Rüya İçin Ağıt), 2000 ABD yapımı bağımsız bir film. Filmin temelini Hubert Selby’nin bir romanı oluşturuyor, sinemaya uyarlanması ise Darren Aronofsky tarafından gerçekleştirilmiş.

Sara Goldfarb
Sara Goldfarb

Filmin çok temiz bir hikayesi vardır, bağımlılıkların insan üzerindeki etkilerinden bahseder. Mesajının bu kadar açık ve net olması ve bunu insanın gözüne gözüne sokması bir çok defa eleştiriye maruz olsa da özellikle uyuşturucu bağımlılığı üzerine çekilmiş en iyi filmlerden biridir. Bağımlılık konusu iki kanaldan incelenir: Sara Goldfarb karakteri, yaşlılığının ve yalnızlığının sonucu olarak televizyona ve televizyon yayınlarına bağlanmıştır. Bağımlılık televizyonda yayımlanan bir yarışmaya katılma amacına dönüşür ve karakter bunu bir saplantı haline getirir. Bunun içinse çok beğendiği bir elbisesini giyemeli ve yarışmaya girmelidir. Bu yüzden çeşitli çareler arar ve çözümü ilaçlarda bulur. Bu zihninde bir takım kaymalara sebep olur ve kendisini televizyonun içerisinde görmeye başlar.

Marion ve Harry
Marion ve Harry

Diğer bir hikaye de Sara’nın oğlu Harry(Jared Leto) ve onun kız arkadaşı Marion (Jennifer Connelly) çevresinde geçer. İki genç de uyuşturucu bağımlısıdır ve sokakta uyuşturucu satışının yavaşlaması ile sıkıntıya düşerler. Harry bir arkadaşını yanına alarak uyuşturucu aramak için başka bir şehre gider, Marion ise uyuşturucu alabilmek için cinsel ilişki karşılığı uyuşturucu veren bir adamı ziyarete karar verir. Bu süreç yaşanırken filmde bu iki gencin hayatlarının dibinde oldukları sahneleri görürüz. Filmin can alıcı sahneleri başlamıştır.

Film üç parçadır, herşeyin biraz daha düzgün olduğu “Yaz – Summer”, düşüşün başladığı “Fall – Sonbahar” ve “Kış – Winter”. Kış bölümünde Marion, kendisini bir partiye davet eden uyuşturucu dağıtıcısının teklifine kendini kaptırır, Harry bir sağlık kuruluşundadır ve annesi de hastaneye kaldırılmaktadır. Requiem for a Dream’i hayatınız boyunca unutulmayacak bir film yapan ise bu son sahnelerdir.

The House on Turk Street / No Good Deed

queennothing | 30 June 2008 17:50

Dashiel Hammett, 1894 yılında ABD’de (St. Mary’s County) dünyaya geldi. Polisiye tarzı kitaplar yazan Hammett’in hayatı boyunca yaptığı en verimli iş ‘dedektiflik’ oldu. Çünkü dedektiflik yaparken edindiği deneyimleri yazmasaydı ne 9 başarılı kitabı yazabilirdi; ne de her yıl başarılı bulunan polisiye yazarlarına “Hammett Ödülü” verilirdi.
2002 yılında Hammett’in “The House on Turk Street” adlı romanı New Yorklu yönetmen Bob Rafelson sayesinde sinemaya uyarlandı. Birebir uyarlamaktan ziyade Christopher Canaan ve Steve Barancik’in üzerinde yaptığı birkaç küçük değişimle ilk defa, Rusya’da her yıl düzenlenen Moscow Film Festivali’nde gösterilen film, Türkiye’de de büyük ilgi gördü. İlgi görmesinin nedenlerinden biri elbette ki filmin adı.

Türk siyasetiyle, kültürüyle; hatta Türkiye’yle uzaktan yakından alakası olmayan filmde “Türk” teriminin geçmesinin tek nedeni, ‘olayın geçtiği caddenin adı olması’.

Polis dedektifi Jack Friar, hırsızlık biriminde görev yapmaktadır. En büyük aşkı müziktir; çellosuyla müzik festivaline hazırlanmaktadır. Bir akşam, komşusunun ricası üzerine henüz reşit olmamış bir kızı aramaya koyulur ve yolu Türk Caddesi’ne düşer.

Kadavra

bpilli | 30 June 2008 16:20

Kadavra
Kadavra

Harvard’dan tıp diplomalı Ted, üç aylık tıp stajı için bir kadavra uzmanı olan Jake ile tanışır.
Jake, Ted’i hangisinin daha iyi bir cinayet işleyeceğine dair ölümcül bir oyuna davet eder. Ted ve Jake kimin daha iyi olduğunu göstermek için yarışırlar.

Oyuncular filme morglarda gerçek kadavralarla hazırlanmışlar. Ve film de bu sahneler aynen yansıtılmış.

Türü:Gerilim/Korku
93 dakikalık film, Türkiye’de 4 Temmuz 2008 ‘de yayına girecek, yönetmenliğini Marc Schoelerman üstlenmiş.

Kung Fu Panda (eleştiri)

vic vega | 30 June 2008 14:56

Jackie Chan filmlerinde kahramanın bir intikam dinamosu haline gelmesini sağlayan şey, genellikle bir yakının ölmesidir. Elimizdeki film ise bir Dreamworks animasyonu ve haliyle buradaki katalizör başka bir şey olmak zorunda – bu örnekte buharda pişmiş çin mantıları!

(Leyley, kelaynak ya da koca gagalılar familyasının başka bir üyesi olup da nasıl bir panda evladı olduğu açıklanmayan) Babasının noodle dükkanını devralmak istemeyen Antik Çin pandası Po, Barış Vadisi’ni sarmalamaya gelen kötülüğü bertaraf etmek için yapılan Ejderha Savaşçı seçimlerinin tam ortasına göbek üstü düşer, Kung Fu’nun yaratıcısı Bilge Oogway tarafından kehanetin gereğini yerine getirmek için seçilir. Bundan sonrası, Po’nun hımbıl bir yemek öğütücüsünden, hımbıl bir Kung Fu ustası olma, kar leoparı Tai Lung’a karşı zafere ulaşma hikayesi.

Angel-a

berryberk | 30 June 2008 10:35

Angel-a, siyah-beyaz bir Fransız romantik-komedisi. Ancak popüler romantik-komedilerden değil en eğlencelilerinden. Luc Besson’ın yazıp yönettiği bu filmin başrol oyuncuları Rie Rasmussen(Angela) ve Jamel Debbouze(Andre).

Andre borç batağı içinde yaşayan işe yaramaz bir dolandırıcıdır. Alacaklıların peşini bırakmaması ve çeşitli problemlerden intihara kalkışır ama onu Cennetten çıkan bir melek olan Angela kurtarır ve Andre’nin borçlarını ödemek için ortak çalışmaya başlarlar.

Filmin temelinde cennetten çıkma, uzun boyu uzun bacaklı ve bembeyaz tenli bir melek olan Angela ve esmer, bir kolu olmayan bir dolandırıcı olan Andre’nin zıtlıkları gayet iyi kullanılmış ve ortaya izlenilesi bir film çıkmış.

Christina Ricci

queennothing | 29 June 2008 21:30

ABD’nin batı yakasında bulunan en kalabalık eyaleti Kaliforniya’dır. San Diego, San Francisco ve Los Angeles’ı içinde barındıran Kaliforniya, dünyaca ünlü Hollywood’u da sınırları içerisinde bulundurur.
Sarah ve Ralph çifti, 1971 yılında Rafael, 1974 yılında Dante ve 1976 yılında Pia adlarında üç çocuk dünyaya getirdiler. 12 Şubat 1980 tarihinde İtalyan asıllı aileye ‘Christina’ adında yeni bir üye katıldı. Los Angeles’ın çok yakınlarında bulunan Santa Monica şehrinde yaşıyorlardı. Avukat olan babası, iyi bir psikoloji eğitimi aldığı için psikiyatristlik de yapıyordu. Annesi ise, dünyaca ünlü “Ford Models” adlı mankenlik ajansında modelistti.

Los Angeles’a taşınan ailesi, büyük sorunlar yaşıyordu. 3 yaşında okuma yazma öğrenen Christina, daha o yaşlarda film setlerini tanımaya başlamıştı. ‘Los Angeles’ gibi bir şehirde yaşamanın getirdiği avantajlardan sonuna kadar faydalanıyordu. 10 yaşına geldiğinde E.W. Swackhamer ve Michael Ray Rhodes’in yönetmenliğini yaptığı “H.E.L.P.” adlı TV dizisinin 1. sezon 2. bölümü “Are You There, Alpha Centauri?”de ‘Olivia’ karakterini canlandırdı.

Aynı yıl içinde Winona Ryder ve ünlü şarkıcı Cher ile birlikte “Mermaids” adlı komedi filminde rol aldı.
1991 yılında “Dracula”nın (1979) yönetmeni John Badham’ın yönetmenliğini yaptığı “The Hard Way” adlı filmde rol aldı. Aynı yıl içinde “The Addams Family” filminde ‘Wednesday Adams’ı oynaması Ricci’nin yolunu açtı. Hiç oyunculuk eğitimi almamış biri için oldukça başarılı performanslar sergileyen Ricci, kısa sürede fark edilecekti.
O sıralarda Edgemont Elementary School’da okuyan Ricci, 13 yaşına geldiğinde annesi ve babasının boşanma kararını anlamaya çalışır. Görüntüsünü beğenmiyor, aynaya bakmıyor, vücudunu kesiyor, ölümü düşünüyor. Christina için sorunlar bitmek bilmiyor. Annesi artık ‘Sarah Ricci’ değil, ‘Sarah Nee Murdoch’tur; babasıyla konuşmayan Ricci, 3 kardeşiyle birlikte annesiyle yaşamaya başlar.