Nicolas Cage ve Rose Byrne başrollerini paylaştığı Knowing‘in yönetmenliğini de I Robot‘tan (Ben robot) tanıdığımız Alex Proyas yapıyor. Filmin gösterim tarihi ise 20 Mart 2009 (ABD).
Filmin fragmanı; flash, quicktime(normal), quicktime(hd).
Nicolas Cage ve Rose Byrne başrollerini paylaştığı Knowing‘in yönetmenliğini de I Robot‘tan (Ben robot) tanıdığımız Alex Proyas yapıyor. Filmin gösterim tarihi ise 20 Mart 2009 (ABD).
Filmin fragmanı; flash, quicktime(normal), quicktime(hd).
Insomnia, Batman Begins, The Prestige ve The Dark Knight filmlerinin yönetmeninden, Christopher Nolan‘dan bir psikolojik gerilim filmi Memento – Akıl Defteri. Film, Christopher Nolan’ın kardeşi olan Jonathan Nolan’ın kısa hikayesi olan Memento Mori‘den (Öleceğini Hatırla) esinlenilerek uyarlanmıştır.
Leonard Shelby, hırsızlık esnasında karısının ırzına geçen ve onu öldüren adamın peşindedir. Fakat Leonard’ın bir sorunu vardır. Nadir görülen ve tedavisi olmayan bir hafıza kaybı hastalığından (anterograde amnesia) rahatsızdır. Yaptıklarını hatırlayabilmek için notlar yazar, fotoğraflar çeker, vücuduna dövmeler yapar. Katil araştırmasında Teddy (Joe Pantoliano) ve Natalie’den (Carrie-Anne Moss) yardım alır fakat onlara da güvenememektedir.
1929 yılında doğan, ilk yerli James Bondumuz, aktör Orhan Günşiray vefat etti.
Taksim Lisesinden gizli bir evlilik yaptığı öğrenilince atılan aktör,Tophane Sanat Okulu’na devam etmiştir.. Sekiz kez evlenmiştir.
Bir süredir akciğer kanseri tedavisi görüyordu.
Tiyatro ve sinema sanatçısı Mahir Günşiray’ın babasıdır.
Sinemaya ilk olarak 1959 yılında Leyjon Dönüşü adlı filmle adım atmıştır. Sinemadan önce eniştesiyle birlikte müteahhitlik yapmıştır.
Sinemaya oyunculuğu haricinde yapımcı olarak da katkısı bulunan sanatçı, 1960 yılında Atıf Yılmaz ile birlikte “Yerli Film” adlı şirketi kurmuştur.
Herkesin hatırlayacağı, en ünlü filmi Fosforlu Cevriye’dir.
8 Nisan 2002 tarihinde, Hürriyet Gazetesine verdiği röportajda, Milli İstihbarat Teşkilatı adına çalıştığını itiraf etmişti.
Yeşilçam’dan bir yıldız daha kaydı.
Fast and Furious 4. Filmle karşımızda.. Bir önceki filmde The Fast and the Furious: Tokyo Drift alıştığımız ekibin olmayışı hayal kırıklığı yaratmış olsa da filmin sonunda Vin Diesel‘in (Dominic Toretto) ortaya çıkışı bir sonraki film için sabırsızlanmamızı sağladı.. Filmde Vin Diesel, Paul Walker ve Michelle Rodriguez başrolleri paylaşıyor.. 2009’da gösterime girmesi beklenen filmin fragmanı da hazır.. Şuradan izleyebilirsiniz..
Jason Statham transporter serisinden sonra gene bir sürücü olarak karşımızda.. Aslında rol aldığı çoğu filmde araçlarla iç içe.. İtalyan işi filminde de şoför koltuğunda gördük Crank‘ta da… Imdb’de biografisinde iyi bir dalgıç olduğundan bahsediliyor sanırım, bunu yanı sıra iyi bir de sürücü.. Gelelim Death Race filmine… imdb’de 1975 yapımı bir başka filmde yer alıyor.. Sylvester Stallone’nin baş rollerini oynadığı bu filmi uzun zaman önce izlemiştim.. Hatırladığım kadarıyla film modifiyeli araçların birbirlerini ve diğer insanları yok ettiği yasal bir yarışmayı anlatıyordu.. Death Race 2008 ise bir hapishanede geçiyor ve hapishane yöneticilerinin para kazanmak için düzenlediği ölesiye bir yarışı anlatıyor.. Ülkemizde 17 Ekim 2008’de gösterime girecek filmin fragmanına buradanulaşabilirsiniz..
Bu sitenin amacı, genç sinemacıların kendilerini ifade etmelerini sağlamak. Çekmiş olduğunuz filmler ile yarışmalara katılabilir, kısa filmleri bilgisayara indirip izleyebilir ayrıca forum sayfası sayesinde birçok şey öğrenebilirsiniz. siteye buradan ulaşabilirsiniz…İyi çalışmalar.
The Dark Knight filminde izleyicileri kendine aşık eden(oyunculuk adına) heath ledgerin hayat verdiği Joker karakterinin makyajının sihiri sanırım filmi izleyen herkesin aklında yer etmiştir. Azılı suçlu Jokerin makyajının onlarca benzerini görünce ise söyleyecek birşey kalmayor sanırım.buradakiadreste Joker karakterine benzeyen palyaçolar sergilenmiş.
tamamı(?) photoshop eseri olan bu karakterleri ise worth1000.com sergilemiş. gerçekten çok iyi örnekler barındıran galeride ünlü isimleri görmek mümkün. Mesela yandaki karakterden George Clooney‘nin joker karakterine yakışıp yakışmadığını çıkarabilirsiniz.
9 Aralık 1953 doğumlu aktör, yönetmen ve yapımcı; John Gavin Malkovich Illınois, Amerika doğumlu. Babası yayıncı, annesi ise yerel bir gazetenin yazarı. Hırvat asıllı bir ailenin çocuğu. Lise’de atletizmle uğraştı. Illinois Üniversitesinden Doğu Illinois Üniversitesine tranfer olduğunda sadece bir dönem çevre bilimiyle ilgilendi. Daha sonraları tiyatro ile ilgilenmeye başladı.
1976 yılında Steppenwolf Theatre Company’nin bir üyesi oldu. 1983 yılında New York’a taşındı ve “True West” adlı oyunda yer aldı. 1984’de Dustin Hoffman ile Broadway’de “Death of a Salesman” adlı oyunda oynadı. Bu oyun bir televizyon filmi olarak çekildikten sonra aktör filmdeki rolüyle Emmy Ödülü kazandı. Aynı yıl ilk filmi “Places in the Heart” ile en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Akademi ödülüne aday gösterildi. 1994 yılında, “In the Line Of Fire” filmiyle, aynı kategoride Akademi Ödülüne aday gösterildi.
“Being John Malkovich” filminde, Charlie Kaufman‘ın yazdığı senaryoda, biraz değişiklikle kendisini canlandırdı.
Kişisel görüşüm; sıradan karakterlere alışık olmadığımız bir tarz katarak, onları farklı yerlere taşıyan sıradışı bir sanatçı.
10 yıl kadar Fransa’nın güneyinde yaşadı ve burada bir tiyatroda çalıştı.
Eşkıya 1996 yapımı bir Türk filmidir. Yönetmenliğini Yavuz Turgul yapmıştır. Başrollerinde ise Şener Şen ve Uğur Yücel oynamakta. Filmin konusu ise şöyle: Türkiye’nin doğusunda bir hapishanede 35 yıl hapis cezasını çektikten sonra Baran (Şener Şen), köyüne döner. Fakat köyü artık baraj suları altında kalmıştır. Baran geçmişinin izini sürerken, en yakın arkadaşının ihaneti yüzünden hapis yattığını öğrenir. Bu kişi aynı zamanda Baran’ın çocukluk aşkı olan Keje’yi de İstanbul’a kaçırmıştır. Baran bu olay üzerine hiç bilmediği İstanbul’a doğru yola çıkar. Yolculuğu sırasında, trende Cumali (Uğur Yücel) ile tanışır. Cumali ise beyoğlunun arka sokaklarında büyümüş,pavyon, kumarhane, uyuşturucu ortamı içinde yaşayan, mafyanın bir üyesi olmaya çalışan biridir .
Yönetmenliğini Pierre Morel‘in yaptığı ve başrolünü Liam Neeson‘ın oynadığı bu filmin senaryosunu Luc Besson ile Robert Mark Kamen yazmış.
Film eşinden ayrılmış eski bir ajanın Amerika’dan Paris’e tatile giden kızının kaçırılmasıyla birlikte onu bulmak için peşinden gidişini konu alıyor. Luc Besson’un senaryoda parmağı olduğunu daha ilk dakikalardan itibaren anlıyorsunuz. Filmin temposu bitene kadar hiç düşmüyor. Liam Neeson karakteri de umulmayacak şekilde rolüne yakışıyor.
Çok yüksek bir bütçesi olmayan filmin yüksek kritik notları alması daha şimdiden 2008’in iyi filmlerinden biri olmaya aday olduğunu gösteriyor.