bildirgec.org

insomnia hakkında tüm yazılar

iyi geceler

taha3045 | 02 April 2010 09:12

İyi geceler herkese, bir kaç saat sonra çoğumuz sevdiğimiz dizinin bitmesinden, bir kaç fincan çayın üzerine belki de kahve yudumladıktan sonra uyumak üzere yataklarımıza çekileceğiz.

Bir bar köşesinde sızdıktan, sabaha kadar seviştikten, nöbet tuttuktan sonra da er geç gidilecek yer uykunun kollarıdır. Uyku belkş de hayattaki en gerekli ve tatlı şeylerden. (uyku bozuklukları)

Yaşamımızın üçte birinin uykuda geçtiğini, uyurken gün içinde öğrenilenlerin ayıklandığını, altmış saat uykusuzluğun ellerde titremeye,sendelemeye , doksan saat süren uyumamanın ise hayal görmeye yol açtığını uzmanlar açıkladı.(ayrıntılı bilgi)

Hilary Swank

queennothing | 09 November 2009 12:47

Hilary Ann Swank, 30 Temmuz 1974 tarihinde Judy Swank ve Stephen Swank’ın kızı olarak Washington, Amerika’da dünyaya geldi. Çocukluğunu Washington, Bellingham’da geçiren Hilary, Sehome High School‘da okudu. İlk oyunculuk deneyimini henüz 16 yaşındayken “ABC TGIF” adlı komedi dizisiyle edinen Hilary, “Harry and the Hendersons“, “Evening Shade” ve “Growing Pains” gibi bir kaç TV dizisine konuk olduktan sonra, “Buffy The Vampire Slayer” adlı filmde ‘Kimberly‘ karakteriyle yer aldı.
Aynı sene “Camp Wilder” adlı diziye konuk olan genç oyuncu, 1994’te “Cries Unheard: The Donna Yaklich Story” adlı TV filminde ‘Patty Yaklich‘ karakterini canlandırdı. Aynı sene “The Next Karate Kid” (‘Julie Pierce‘ karakteriyle) adlı spor filminde rol alan Hilary, 1996 senesinde “Sometimes They Come Back… Again” (‘Michelle Porter‘ karakteriyle) ve “Terror In The Family” (‘Deena Martin‘ karakteriyle) adlı TV filminde rol aldı. 1997 senesinde “Dying To Belong” (‘Lisa Connors‘ karakteriyle), “The Sleepwalker Killing” (‘Lauren Schall‘ karakteriyle) ve “Kounterfeit” (‘Colleen‘ karakteriyle) adlı yapımda yer alan Hilary, aynı sene “Leaviing L.A.” adlı TV dizisinde ‘Tiffany Roebuck‘ karakteriyle 6 bölümde rol aldı.
Yine aynı yıl “Quiet Days Of Hollywood” (‘Lolita‘ karakteriyle) adlı filmde rol alan Hilary, sette tanıştığı Chad Lowe ile 5 ay ilişki yaşadıktan sonra 28 Temmuz’da dünyaevine girdi.
1998 senesinde “Heartwood” (‘Sylvia Orsini‘ karakteriyle) adlı yapımda yer alan Hilary, yıl içinde “Beverly Hills, 90210” (‘Carly Reynolds‘ karakteriyle) adlı dizinin 16 bölümünde rol aldı.

1999 senesinde genç oyuncu, “Boys Don’t Cry” adlı sinema filminde ‘Brandon Teena‘ karakterini canlandırdı. Bir erkeği canlandıran Hilay, rolünün hakkını verebilmek için saçlarını kazıttı ve tam 30 gün boyunca bir erkek gibi yaşadı. Hilary’nin bu çabası, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ Oscar’ıyla taçlandırıldı.

2000 senesinde, eşi Lowe’ın çektiği “The Audition” adlı kısa yapımda yer alan Hilary, aynı yıl Sam Raimi‘nin yönetmenliğini yaptığı “The Gift” (‘Valerie Barksdale‘ karakteriyle) adlı yapımda Cate Blanchett, Keanu Reeves, Giovanni Ribisi, Gary Cole ve Katie Holmes gibi isimlerle birlikte rol aldı.

Yılların eskitemediği mafya ”Al Pacino”

gorcun | 29 June 2009 17:05

Al Pacino
Al Pacino

Hollywood’un aynı zamanda dünyanın en başarılı oyuncularından biri olarak anılan Alfred James Pacino, 25 Nisan 1940 yılında New York eyaletinin Bronx bölgesinde doğmuştur. Kısaca Al Pacino olarak bilinen oyuncunun ailesi o daha çocuk yaştayken boşanmıştır. Güzel Sanatlar Okulu’na devam ederken 17 yaşında okulu bırakıp evden ayrılan Pacino, çeşitli işlerde çalışırken oyunculuk dersleri almıştır. Çeşitli tiyatrolarda boy gösteren oyuncu “Does the Tiger Wear a Necktie ?” oyunuyla Broadway’de sahne almıştır. Sinemaya geçişi ise 1969 yılında Me, Natalie (Ben, Natalie) filmiyle olur ve uzun filmografisinin ilk filmi olarak kayda geçer. 1972 yılında Francis Ford Coppola’nın başyapıtı The Godfather (Baba) filminde Michael Corleone rolünde oynayarak sinema tarihindeki unutulmaz filmdeki yerini alacaktır.
Bu rolüyle en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar’ına aday olan oyuncu daha sonra Scarecrow (Korkuluk) ve polis rolünde Serpico filmlerinde oynar. 1974’te The Godfather filminin ikincisinde aynı rolde oynayan aktör bir yıl sonra Dog Day Afternoon (Köpeklerin Günü) filminde eşcinsel hırsız gibi aykırı bir rolde oynamıştır. 1983 yılında gelene kadar çok fazla etki bırakmayan dört filmde (Bobby Deerfield, …And Justice For All (Herkes İçin Adalet), Cruising, Author! Author!) oynayan oyuncu o sene Brian De Palma tarafından çekilen efsanevi Scarface (Yaralıyüz) filminde Tony Montana rolünü canlandırır.

Tony Montana
Tony Montana

The Machinist

| 13 March 2009 17:01

Yönetmen: Brad Anderson
Senaryo: Scott Kosar
Oyuncular: Christian Bale, Jennifer Jason Leigh, Altana Sancez Gijon, John Sharian, Micheal Ironside
Görüntü: Xavi Gimenez
Müzik: Roque Banos
Yapım yılı: 2003

Uyku uyuyamama (insomnia) hastalığına yakalanmış bir makine ustası, sürekli kilo kaybetmekte ve zayıflayan belleğinden dolayı yağpacağı her işi küçük kağıtlara yazarak bulduğu yerlere iliştiriyor. Oldukça çökük halde olan bu adamın kadınlarla ilişkileri de oldukça garip. İletişim kurduğu fahişe ve oğlu ile hastalığı yüzünden, ilişkisine de zarar veriyor. Genç adamın bu kabusunun sebepleri gitgide su yüzüne çıkıyor. Filmin hikayesi; oldukça ilginç, karanlık ve karamsar. Reznik (Christian Bale), yaşadıklarının bir halüsilasyon mu? Yoksa birer komplo mu? olduğunu filmin sonuna doğru öğreniyor. Bu film için Christian Bale, özel bir diyetle 28 kilo vermiş.
Brad Anderson, film hakkında “Hitchcock‘un hiç yapamadığı son filmi gibi kurdum” diye konuşuyor…

Filmde kullanılmış müziklerin listesi (soundtrack)
Filmin görüntüleri ve fragmanı…

Memento – Akıl Defteri

Redingot | 31 August 2008 11:25

Insomnia, Batman Begins, The Prestige ve The Dark Knight filmlerinin yönetmeninden, Christopher Nolan‘dan bir psikolojik gerilim filmi Memento – Akıl Defteri. Film, Christopher Nolan’ın kardeşi olan Jonathan Nolan’ın kısa hikayesi olan Memento Mori‘den (Öleceğini Hatırla) esinlenilerek uyarlanmıştır.

Memento 2000 yapımı baştan sona heyecan verici bir film.
Memento 2000 yapımı baştan sona heyecan verici bir film.

Leonard Shelby, hırsızlık esnasında karısının ırzına geçen ve onu öldüren adamın peşindedir. Fakat Leonard’ın bir sorunu vardır. Nadir görülen ve tedavisi olmayan bir hafıza kaybı hastalığından (anterograde amnesia) rahatsızdır. Yaptıklarını hatırlayabilmek için notlar yazar, fotoğraflar çeker, vücuduna dövmeler yapar. Katil araştırmasında Teddy (Joe Pantoliano) ve Natalie’den (Carrie-Anne Moss) yardım alır fakat onlara da güvenememektedir.

find him and kill him
find him and kill him

Christopher Nolan ve Bir Kahramanın Gerçekliği

ashg | 14 August 2008 10:06

Chistopher Nolan, Hollywood’un belki de en iyi Avrupalı transferlerinden biri. Yönetmeni bu kadar özel bir sinemacı kılan özelliği ise, her kesin gün yüzüne çıkarmaya korktuğu eksik ve karanlık tarafın üzerine bile bile korkmadan gidişi.

Nolan iş başında
Nolan iş başında

Nolan’ın tek bir sinema kariyeri var. Ama asıl başarısı izlediği çift şeritli bir yolun her iki şeridini de oldukça verimli kullanmasından geçiyor. Birinci şerit küçük kardeşi Jonathan Nolan ile imza attığı bağımsız filmlerin bulunduğu şerit. Diğer şerit ise büyük Hollywood stüdyolarında gerçekleştirilen büyük bütçeli dev yapımlar. “The Following” (Takip) on sene önce adı sanı duyulmamış yönetmenin ilk önemli çıkışı olarak kabul edilebilir. Nolan bu filmde ilk tematik dertlerinin de sinyallerini verdi. Filmin ana karakteri genç bir yazar (Jeremy Theobald) hem yaşadığı metropol yalnızlığı ile başa çıkmaya çalışıyor hem de karanlık yönünü gün yüzüne çıkarmaya çalışıyordu. Bu iki tema bir femme fatale ile tamamlanınca sürükleyici bir kara film ortaya çıkıyordu. Tamamı siyah beyaz olan bu bağımsız film İngiltere içindeki başarısını kısa bir süre Britanya sınırları dışına taşıdı. “The Following” Rotterdam film festivalinde Altın Kaplan ödülüne değer görüldü. Bu büyük başarıdan sonra dikkatleri üzerine çeken Nolan (Kardeşler) adlarını tüm dünyaya duyuran asıl proje üzerinde çalışmaktaydılar: “Memento”! Jonathon Nolan’ın kısa hikayesi “Memento Mori” den esinlenerek yazdıkları senaryo ile bir anlatı sanatı olan sinemaya yeni bir soluk getirdi. Zamanı esneten kurgu anlayışı, insan hafızasını farklı bir biçimde yorumlamaları, modern bir klasik olarak kabul edilen kült film “Memento”yu ortaya çıkardı. Nolan, “Memento” da ana karakteri Leonard’ın (Guy Pearce) hafızasını iki ayrı film “strip”e ayırıp birini filmin sonundan diğerini ise filmin başından başlatıyordu. Bu yenilikçi yaklaşım filmin ana motifi olan eksik-kırık zaman duygusunu ve “Memento”nun ana atmosferini başarılı bir şekilde perdeye taşıyordu. “Memento” Nolan Kardeşlere Oscar’da en iyi senaryo dalında adaylık getirdi. “Memento”yu ”Insomnia” izledi. Başrollerini Al Pacino ve Robin Williams paylaştığı ”Insomnia” Nolan’ın kariyeri için “yeni ilkler”in filmiydi. Yönetmen ilk defa Hollywood’un deneyimli isimlerini yönetiyor ve ilk defa bir yeniden yapım (re-make) gerçekleştiriyordu. 2005 yılına gelindiğinde genç yönetmene Hollywood’dan büyük bir teklif geldi: “Batman Begins” (Batman Başlıyor) Nolan, “Batman Begins”i karanlığın içinden tekrar doğurdu ve bu kez Christian Bale’in canlandırdığı Batman’in üzerine üzerine gitti. Batman’i yalnızca çizgi roman sayfalarından beyazperdeye geçen bir süper kahraman olarak yaklaşmadı. Karakterinin geçmişini kurcalayan Nolan, Batman’i derinleştirdi ve inandırcı bir karakter olmasını sağladı. “Batman Başlıyor” yerine filme başka bir başlık aransa bu başlık “Batman Nasıl Doğdu ?” olabilirdi. Batman’i “Batman” yapan sadece kara pelerini ve uzun kulaklı şapkası değildi. Neden yarasa figürünü seçmişti, Gotham’da neden geceler hep uzundu? Nolan birer birer bu soruları yanıtladı ve karşımıza Christian Bale’in de belirttiği gibi gülünç olmaktan kurtulmuş bir Batman’i karşımıza çıkardı.

Cashback – Zamana güzellik kat

mstkurt | 15 April 2008 15:22

türkiye’de “zamana güzellik kat” adında gösterilmiş olan, 2004 yılında 18 dakikalık bir kısa film olarak çekilen ve 2006 yılında kısa film dalında oscar’a aday gösterilen cashback, aynı yıl 90 dakikalık yeni bir çekimle tekrar karşımıza çıkmıştır.

kısa filmde harçlığını kazanmak için geceleri bir markette çalışan bir sanat bölümü öğrencisinin iş arkadaşlarıyla yaşadıklarını ve vaktin hızlı geçmesi için yapılması gerekenin aslında zamanı durdurmak olduğu anlatılırken uzun metrajlı filmde ise konu biraz daha romantizme kaymış. öğrencimiz sevgilisinden ayrılır ve yaşadığı üzüntüden dolayı uykusuzluk(insomnia) hastalığına kapılır ve uzun süre uyuyamaz. uykudan kazandığı bu zamanı bir markette çalışarak geçirir.

Daha iyi ve daha etkin uyumanın 10 yolu

spy1983 | 11 October 2007 22:00

Kötü bir uyku uyumak iş yaşamınızı birçok yönden olumsuz olarak etkileyebilir. Birçok yeteneğinizi uykusuzluk hızlı bir şekilde yok edebilir. Yapılan araştırmalar sonucu, uykusuzluk veya kötü uyku, amerikalıların üretkenliğini önemli ölçüde etkilediği, esneyen personelin her an tetikte olmalarını ve konsantre olmalarını engellediği, iyi, başarılı karar vermeyi, görevlere odaklanmayı ve hatta işyerindeki olumlu havayı bile etkilediği ortaya çıkmış. Uykusuzluğu (Insomnia) yenmenin, uyku kalitesini artırmanın birçok yolu var. İşte bunlardan 10 tanesini burada bulabilirsiniz.

Uykusuzluk

Kommix | 08 August 2007 11:50

Insomnia değil ha, uykusuzluk.

Böyle biyolojik saat mi diyorlar, onun ters dönmesinden, ebemi tersten görmekten nefret ediyorum ulan. Ama bir yandan da hoşuma gidiyor. Sabah ezanını dinleyebiliyorum (çok seviyorum sabah ezanını), ne bileyim günüm daha uzun geçiyor (gibi geliyor, halbuki gündüzden geri yiyorum o zamanı) falan.

Benim çok acayip bir uyku şeyim var efendim. Şey diyorum, tanımlayamadım. Uykusuzum yine zaten, fenayım. Dört işlem sorun yapamam.

Ne diyordum, uyku düzenim. Şöyle maddeler gireyim, okunabilir olsun yazım:

  • Uyudum mu 9 saat uyumadan dinç kalkamam
  • Uykum çok ağırdır
  • Bunlara karşın uyumayı hiç istemem. Uykuyu zaman kaybı olarak görenlerdenim.
  • Uyandıktan sonra rahat yataklarda uyumuşsam sırtım fena halde ağrır, kanepede falan yatmışsam çocuklar gibi şen kalkarım.
    Ne dedim, uykuyu gereksiz görürüm. Evet belki metabolizmaya etkisi var, sindirime yardımcı oluyor, delirmemizi önlüyor rüya göstererek, ne bileyim vücut dinleniyor ama uykuyu gereksiz kılan bir teknoloji de olması lazım ulan! Yani düşünsenize çıkan son teknoloji ürünü alan adamın 3 saat uyuyup 8 saat uyku çekmiş gibi olduğunu, sonrasında 21 saat boyunca yorulmadan çalışabildiğini? Küresel ısınmadan kurtuluruz şerefsizim düşüne taşına. Boş zaman artar, insanlar rahatlar işten döndüğünde. 2’de yatar, 5 buçukta kalkarsın fazladan yarım saat yatakta keyif yapıp… Ulan…

Çok güzel içimi dökerim dedim ama burada tıkandım. Belki yorum gelirse (sırt ağrısı konusunda yardım istiyorum, yorumlarınızı ve replerinizi esirgemeyin) ona vereceğim cevaplarda da coşabilirim. Yatıyorum şimdi mecburen.

Vücut saatini sıfırlayan ‘Zamazing’

yenibirnickistiyorum | 19 July 2007 19:10

The Sound Oasis, uyku sorunu çekenlerin derdine derman iddiası ile piyasaya sürülmüş bir ürün. Tanıtımında patentlenmiş teknolojisi, ” doğrusal olmayan ve yavaşlatılmış doğa sesleri ile bedenin rahatlatılması ve vücut saatimizin sıfırlanması” olarak açıklanılan ürün, 18 programlanmış ses kombinasyonu ile kısa sürede uykuya dalmanızı sağlıyor. Cihaz sürekli çalmaya ayarlanabileceği gibi, kademeli olarak sesi kısacak ve süre bitiminde otomatik kapanacak şekilde 30-60-90 dakikalık çalma sürelerine de olanak veriyor. Jet-lag rahatsızlığına ağırlık verilerek faydaları anlatılan ürünün, gelinen ve gidilen konumun saatlerini aynı anda gösteren lcd ekran, kaydettiğiniz mesajla sizi uyandırabilecek çalar saat ve takvim özellikleri de var.