bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Bitmeyen yolculuk : ”Final Destination” (Son Durak serisi)

gorcun | 22 August 2009 17:18

Final Destination serisi
Final Destination serisi

James Wong, Glen Morgan ve Jeffrey Reddick tarafından yaratılan ”Final Destination” (Son Durak) serisi bu sene vizyona girecek sonuncusuyla birlikte şimdilik 4 filmden oluşuyor. Dağıtımcılığı New Line Cinema tarafından yapılan filmler ölüm konusunu farklı bir şekilde ele alıyor. Seri, ölümün bilinçli bir şekilde insanlara geldiğini ve bu durumun bilinse bile kaçınılmaz olduğunu kimi zaman gerilimli kimi zaman eğlenceli atmosferiyle işliyor. Kadercilik, önsezi ve ölümün belli bir amaca yönelik olarak nedenselliğe dayandırılması da filmlerin içindeki felsefi düşünceleri oluşturuyor. Hatta öyleki serinin her hikayesinde farklı biri olarak karşımıza çıkan baş kahramanların gördüğü ”gelecekteki ölümlerin” her biri geçte olsa kurbanlarını yakalıyor ve onları kaçınılmaz sonla (çoğu zaman son derece incelikli bir planla) yüzleştiriyor. Daha sonra bu düşünceden yola çıkarak filmler bir çizgi roman serisine de dönüştürülmüş. Bu noktada wikipedia’daki Rube Goldberg makinesine yapılan benzetmeyi de vermeden geçemeyeceğim. Amerikalı karikatürist Rube Goldberg’in karikatürlerinde çizdiği karmaşık görünen bir aletin basit bir şeyi yapmasıyla ortaya çıkan bu deyiş ”Son Durak” serisinde ölümün işleyişiyle benzerlik gösteriyor.

Final Destination
Final Destination

Filmlere gelince; ilk film, 2000 yılında James Wong tarafından çekilmiş ve kadrosunda Devon Sawa, Ali Larter, Kerr Smith, Kristen Cloke, Seann William Scott, Chad Donella ve Amanda Detmer gibi çoğu gençlerden oluşan isimler bulunuyor. Baş kahraman Alex sınıfıyla birlikte Paris’e bir gezi için uçağa bindiğinde uçağın kalkıştan kısa bir süre sonra havada infilak ettiğini görür. Kafasındaki bu görüntü olaylı bir şekilde uçaktan inmesine ve kendisiyle birlikte bir kaç kişinin daha havaalanına geri dönmesine neden olur. Ancak asıl gariplik onlar havaalanındayken uçağın havada gerçekten infilak etmesi ve tüm yolcuların ölmesiyle başlayacaktır. Bir süre sonra diğer kişilerin de yavaş yavaş ölmeye başlamasıyla Alex kendisinde olan bu korkutucu yeteneği ölümden kaçabilmek için kullanmaya çalışır. Ama ölüm ne kadar kaçmaya çalışsalarda er ya da geç onları bulacaktır. İlk film olması ve klişelerin dışına çıkan konusu sebebiyle iyi bir gerilim filmi olarak görülebilir. Ayrıca klişelerin kaçınılmaz olduğu teen slasher türüne yeni bir tat kattığını bile söyleyebiliriz.

Final Destination
Final Destination 2

3 yıl sonra gelen devam filmini David R. Ellis yönetmiş. Oyuncu kadrosunda ise ilk filmden Ali Larter başta olmak üzere A.J. Cook, Michael Landes, Terrence ‘T.C.’ Carson, Keegan Connor Tracy, Enid-Raye Adams ve Sarah Hattingh gibi isimler var. Bu filmde Kimberly ve arkadaşları bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk sırasında Kimberly, korkunç bir kazanın yansımalarını zihninde görür. Olayı bir polis memuruna söyler ve o anda önlerinde (Kimberly’nin arkadaşları dahil) bir çok kişinin ölümüne sebep olan büyük bir kaza gerçekleşir. Bundan sonra o kazada ölmesi gereken ancak Kimberly’nin müdahalesiyle kurtulan herkes yavaş yavaş ölmeye başlayacaktır. Seri etkisini bu filmde de sürdürüyor özellikle ilk baştaki trafik kazası olmak üzere tüm ölüm sahneleri yaratıcı ve başarılı örnekler olarak görülebilir.

Final Destination
Final Destination 3

2006 yılında yönetmen koltuğuna yine James Wong geçiyor. Serinin üçüncü filmi, bir lunaparkta yaşanan tren faciasıyla açılıyor ve yine liseli gençlerden oluşan yeni kurbanlar teker teker ölmeye başlıyorlar. Bu sefer ölümü gören kahramanımız Wendy, çevresindeki potansiyel kurban arkadaşlarıyla ölüme meydan okumaya çalışıyor. Son film seriye yeni bir şey katmıyor ama yine de olabildiğince eğlenceli ve seriyi sevenleri tatmin edecek potansiyelde. Kadrosunda Mary Elizabeth Winstead, Ryan Merriman, Amanda Crew, Sam Easton, Chelan Simmons, Dustin Milligan, Gina Holden ve Patrick Gallagher gibi isimler bulunuyor.

Final Destination 4
Final Destination 4

Serinin 4. filmi geleneği yine bozmuyor ve 3 sene sonra geliyor. Film Amerika, İngiltere ve Kanada’yla birlikte ülkemizde de bu hafta vizyona girecek. 4. filmin diğerlerinden farkı ise 3D (3 boyutlu) olarak sinemalarda oynayacak olması. Belki de 4. filmin çekilmesinin en etkili nedenlerinden biri budur. Yeni film seriye hiç bir değişiklik katmasa bile 3 boyutlu haliyle ilgi çekmesi kaçınılmaz. Bu filmin yönetmeniyse 2. filmi yönetmiş olan David R. Ellis. Bu kez bir araba yarışında meydana gelecek olan bir faciadan sonra Nick ve arkadaşları ölüme karşı hayatta kalma mücadelesi verecekler. Filmin fragmanı için buraya bakabilirsiniz. Adı ”Son Durak” olmasına rağmen bir türlü sona ermeyen film serisi belki de bu filmin gişedeki başarısıyla yeni bir ”Son Durak” filmine kapı açacak. Bakalım yeni film serinin içinde kendine nasıl bir yer edinecek göreceğiz.

Avatar fragmanı yayınlandı…

cheerleader | 22 August 2009 15:18

James Cameron’ın merakla beklenen filmi Avatar‘ın trailerı yayınlandı. Hatta sanırım bugün Kanyon‘da 15 dakikalık ön gösterimi bile yapıldı. Avatar sinema tarihinde şimdiye kadarki en büyük bütçeli yapımlardan biri. Ülkemizde ve dünyada aynı anda gösterime girecek olan film 18 Aralık’ta sinemalarda…

Audrey Hepburn

queennothing | 22 August 2009 12:29

4 Mayıs 1929, Brüksel, Belçika doğumlu Audrey Kathleen Ruston, bankacı olan Joseph Victor Anthony Ruston ve bir asilzade olan Ella Van Heemstra’nın kızıdır. 1930 yılında, Audrey henüz 1 yaşındayken annesi ve babasının aldığı boşanma kararıyla, annesinde kalmaya başladı. 1939 yılında, 10. yaşına basan Audrey, annesinin yaptığı ikinci evlilikle Hollanda’ya taşınmak zorunda kaldı. Babasını görmeyen Audrey, o sıralarda Hitler’in ordusunun işgali altında olan Hollanda’da yaşamanın zorluklarına katlanmaya çalışıyordu. Savaşın içinde büyümeye çalışan Audrey, yeme ve davranış bozukluğunun getirdiği ağır depresyon içerisinde genç kızlığa doğru ilerliyordu.
Hollanda’yı terkedip, İngiltere’de bulunan bir bale okuluna yazılan Audrey, modellik yapmaya başladı. O sırada bir hastahanede hemşire olarak çalışmaya başlayan Audrey, kafasında şekillenen geleceğine ‘oyunculuk’ mesleğini yakıştırmıştı. Hastahanede tanıştığı yaralı bir askerle arkadaş olan Audrey, Terence Young adındaki bu askerle daha sonraları bir film projesinde çalışacaktı.
1951 yılında, Fransız yönetmen Jean Boyer (1965 yılında hayatını kaybetti) ve New Yorklu senarist Lester Fuller‘in (1962 yılında hayatını kaybetti) birlikte yönettiği 70 dakikalık “Monte Carlo Baby“de ‘Linda Farrel‘ karakterini canlandırarak ilk kez beyazperdede boy gösteren Audrey, adını resmi olarak ‘Audrey Hepburn’ olarak değiştirmişti. Aynı yıl, İngiliz yönetmen Charles Saunders‘in “One Wild Oat” adlı komedi filminde ‘Resepsiyoncu Kız‘ olarak küçük bir rol alan Audrey, İtalyan yapımcı / yönetmen Mario Zampi‘nin yönetmenliğini üstlendiği “Laughter In Paradise” adlı komedi yapımında da rol aldı. Yine aynı yıl, 10 sezonu tamamlayan “BBC Sunday-Night Theatre” serisinin 2. sezon, 31. bölümünde ‘Celia‘ karakteriyle yer aldı. Oscar Ödüllü senarist T.E.B. Clarke‘nin (1989’da hayatını kaybetti) senaryosunu yazdığı, İngiliz yönetmen Charles Crichton‘un (1999’da hayatını kaybetti) yönetmenliğini üstlendiği ve Alec Guinness ile Stanley Holloway‘ın başrolünde yer aldığı “The Lavender Hill Mob” adlı yapımda ‘Chiquita‘ karakterini canlandırdı. Film, ‘En İyi Senaryo’ dalında Oscar Ödülü alırken, ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Oscar adayı oldu.

Yıl bitmeden Audrey, iki yapımda daha rol aldı; ilki, Fransız müzikali “Nous irons à Monte Carlo” (We Will All Go to Monte Carlo), diğeri, ‘Eve Lester‘ karakterini canlandırdığı “Young Wives’ Tale” adlı romantik / komedi yapımıydı. Farklı yüzü ve mimikleri sayesinde tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Audrey, Hollywood camiasının en çok bahsettiği isimlerden biri olmuştu. 1952’de “CBS Television Workshop“a konuk olan Audrey, aynı yıl, İngiliz yönetmen Thorold Dickinson‘ın (1984 yılında hayatını kaybetti) yönetmenliğini üstlendiği, Valentina Cortese, Serge Reggiani (2004 yılında hayatını kaybetti), Charles Goldner (1955 yılında hayatını kaybetti) gibi isimlerin rol adlığı “The Secret People” adlı drama filminde ‘Nora Brentano‘ karakterini canlandırdı.
1953 senesinde Audrey, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ dalında Oscar Ödülü kazandığı “Roman Holiday“de yer aldı. 1981 yılında hayatını kaybeden, 3 Oscarlı yönetmen / yapımcı / oyuncu William Wyler‘ın yönetmenliğini üstlendiği, Gregory Peck, Eddie Albert, Hartley Power, Margaret Rawlings gibi isimlerin rol aldığı yapım, ‘En İyi Kadın Oyuncu’, ‘En İyi Kostüm’ ve ‘En İyi Senaryo’ dalında Oscar Ödülü kazandı.

Michael Bay’den şehvetli bir proje

siriusbee | 22 August 2009 12:15

Transformers serisi ile yapacağını yapan (ve yapmaya devam eden) Hollywood‘dan nasıl para kazanılırın en başarılı örneklerinden biri olan Michael Bay yeni filmi için kolları sıvadı. Tahmin ettiğinizin aksine 2012‘den bahsetmiyorum 🙂 Hatta çekeceği yaratık filmi “I Am Number Four da değil, kendisinin sürekli bahsettiği Pain & Gain de değil. Bu defa çok farklı ve tabiri yerindeyse şehvetli bir proje ile sevenlerini heyecanlandırmak için çekimlere başladı.

Michael Bay
Michael Bay

Cassandra’s Dream (2007)

queennothing | 18 August 2009 16:19

Woody Allen‘ın yazıp, yönettiği “Cassandra’s Dream“, 2007 çıkışlı başarılı bir drama. Colin Farrell ve Ewan McGregor‘un başrolünde yer aldığı filmde, Sally Hawkins, Andrew Howard, Richard Lintern, Tom Wilkinson, Hayley Atwell gibi isimler de yer alıyor.
Ian, yumuşak huylu, saf ve iyi niyetli bir adamdır. Erkek kardeşi Terry ise, Ian’dan farklı olarak, daha kurnaz, daha yalancı ve iflah olmaz bir kumarbazdır. İki kardeş, birikimlerini “Cassandra’s Dream” adını verdikleri bir tekneye yatırır. Tekne, ikilinin lüksüdür ve onu satın almak, belki de yaptıkları en yararlı şeydir.
Kumar bağımlısı olan Terry, normal hayatında geçinmek için araba tamirciliği yapmaktadır. Yatırımcı olan Ian ise, Terry’nin çalıştığı tamircideki lüks arabaları alıp gezen, rahat ve pek belli olmasa da sorumluluk sahibi bir adamdır. Terry, kendini kumar masasına kaptırdığı birgün, şansı yaver gider ve yüklü miktarda para elde eder. İki kardeş, para üzerine türlü planlar yapsa da Terry, bir başka oyunda parayı kaybeder ve üstüne, bir o kadar borca girer.

Zor durumda kalan iki kardeş, zengin amcalarından yardım istemek zorunda kalır. Yıllardan beri uzakta yaşayan ve yüklü bir servete sahip olan amcaları, yakında ikiliyi ziyarete gelecektir ve Ian ile Terry, bu fırsatı kullanmaktan çekinmezler. Durumu amcalarına açan ikili, paranın karşılığında kendilerinden istenen şey karşısında kararsız kalır.

The Thing (1982)

ewupzawertuwal | 18 August 2009 11:36

John Carpenter ustanın 1952 yapımı “The Thing from Another World” isimli filmden uyarladığı bir başyapıt. Sinema tarihinin en iyi yeniden çevrimlerinden biri olan film -benim listemde The Fly’la beraber başa oynar- seksenlerin de korku sinemasını oldukça etkilemekte.

Film başladığında neden Coen kardeşlerin Fargo’yu beyaz odaklı bir film yaptığını anlar gibi bakıyoruz. Kutuplar ve bembeyaz bir örtü, fırtına öncesi sessizlik. İki Norveçli araştırmacı bir kurdun peşinde koşarak Amerikalıların araştırma üssüne gelirler. Hemen de ölürler. Kurt üsse sığınır. Kurt Russell’in canlandırdığı MacReady ve Dr.Copper Norveçlilerin üssünü araştırmaya giderler. Onları orada dumura uğratacak bir şey vardır. Herkes ölüdür ve buzların içerisinde garip bir nesne vardır. Asıl onları dehşete düşürecek şey kendi üslerindedir. Amerikalıların üssünde de vahşet başlamıştır.

Masum köpeğin içinde bir şey vardır.

Thrash Metalin Hikayesi: ”Get Thrashed”

gorcun | 18 August 2009 09:56

Get Thrashed
Get Thrashed

Rock’n Roll ve Blues etkileriyle şekillenip oluşan metal müzik ilk çıktığı zamanlardan itibaren bir çok değişim geçirerek günümüze kadar gelmiştir. Artık günümüzde onlarca yeni tür olarak karşımıza çıkan metal müziğin dönem dönem etkili olmuş baskın türleri de olmuştur. İşte ”Get Thrashed” 1980’lerde doğan ve dönemin en etkili akımlarından birine dönüşen Thrash Metalin doğuşunu, yükselişini ve günümüze getirdiği etkileri anlatıyor. Belgeseli yöneten, düzenleyen ve ortaya çıkmasını sağlanan kişi Rick Ernst. Diğer türlere göre zamanının en sert ve hızlı şarkılarını yapan thrash metal gruplarının şarkı sözlerinde toplumsal, politik olaylardan her türlü insani duygu ve düşüncelere kadar çeşitli konuları görmek mümkün. Belgeseldeyse trash metalin en büyük gruplarının şarkıları eşliğinde grup elemanlarıyla yapılan röportajlar ve konser görüntüleriyle bu akımın etkisi sonuna kadar hissettiriliyor.

Kill Em All
Kill Em All

Belgesel, yaklaşık 15 dakika süren Metallica röportajları, müzikleri (Kill ’em All) ve görüntüleriyle Thrash metal’in doğuşuna en büyük etkiyi yapmış grubun türe etkileriyle güzel bir açılış yapıyor. Aynı zamanda grubun geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Cliff Burton, gruptan kovulup Megadeth gibi başka bir efsaneyi kuran Dave Mustaine ve Metallica’nın zamanla Thrash Metalden uzaklaşmasına kadar bir çok konu gözler önüne seriliyor. Ardından Dave Mustaine’in kurduğu Megadeth’e geçiyor, özellikle Mustaine’nin gitar çalış tarzı ve metali adeta caz müzikle birleştirdiği konu ediliyor.

Melinda and Melinda (2004)

queennothing | 17 August 2009 17:38

Dahi yönetmen Woody Allen‘ın 2004 yılında çıkan sinema filmi “Melinda and Melinda“, Radha Mitchell, Will Ferrell, Amanda Peet, Josh Brolin, Steve Carell, Chiwetel Ejiofor, Chloë Sevigny, Shalom Harlow, Wallace Shawn, Vinessa Shaw gibi isimleri de arkasına alarak, hayata iki farklı yönden bakan trajikomik bir yapım.
Film, bir grup ihtiyarın ‘Melinda’ adında bir karakter yaratıp, farklı hikayeler kurgulamasıyla başlıyor. Melinda için kugulanan acıklı nevrotik tavırların karşısında, Melinda’nın yaşadığı hayatın komik tarafı duruyor.

‘Zavallı Melinda’; filmin histerik tarafı: Kocasını, bir fotoğrafçıyla aldattıktan sonra boşanan Melinda, özgürlüğüne ne kadar düşkün olsa da, hep bağlılık hissiyle yaşayan, sorumluluklarını bir kenara atsa da, üzerinde hep ağırlığını taşıyan bunalımlı bir kadındır. Dengesiz tavırlarıyla tanınan Melinda, sakin bir yapıya sahiptir ve derin bir yalnızlık hissi içerisindedir. Mahkemenin, babasına verdiği kızını almak için uğraşan genç kadın, bir akşam çatkapı arkadaşı Laurel’in evine gelir. Laurel ise, bir süre önce geleceğini bildirmesine rağmen gelmeyen Melinda’nın bu gelişine şaşırmıştır.
İş bulmaya çalışan aktör kocası Lee’nin, yatırım yapmaya hevesli bir takım film yapımcılarını yemeğe davet ettiği akşam çıkagelen Melinda, çiftin evinde kalmaya başlar. Melinda’nın yalnızlığına üzülen Laurel, onu kız arkadaşlarıyla tanıştırır. Kızlar takımı, Melinda’nın erkeklerle tanışması gerektiğine inanır ve plan yaparlar. Bunun üzerine evde müzikli bir davet düzenlenir.

İspanyol gerilimi: ”Eskalofrio” (Ürperti)

gorcun | 17 August 2009 15:35

Eskalofrio
Eskalofrio

Korku türüne son dönemde en etkili örnekleri ( ”[Rec]”, ”The Orphanage”, ”Fràgiles” vs…) sunan İspanyol sinemasından gelen etkili bir filmi daha tanıtmak istiyorum. ”Eskalofrio” (Ürperti), uluslararası alanda ”Shiver” adıyla biliniyor. 2008 yılında İspanyol yönetmen Isidro Ortiz tarafından çekilen film, karanlık atmosferin içine gireceğimiz bir kahramana sahip. Lise öğrencisi olan Santi, deri hastalığı yüzünden güneşe çıkamamaktadır. Devamlı kapalı mekanlarda, güneş ışığından uzak yaşamaya mahkumdur. Dolayısıyla arkadaş çevresi de yok denecek durumdadır. Santi ve annesi doktorun tavsiyesiyle bu durumdan birazda olsa kurtulmak ve normal bir hayat yaşayabilmek için, dağların arasında izole olmuş küçük bir köye taşınırlar. Köy günün büyük bir kısmı gölgede kaldığından genç çocuk orada dışarı çıkabilir ve arkadaş edinmeye başlar.