bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Capote (2005)

queennothing | 12 November 2009 09:50

1924 – 1984 yılları arasında yaşamış olan Amerikan gazeteci yazar Truman Capote‘nin 1965’te tamamladığı “In Cold Blood” (Soğukkanlılıkla) adlı romanını yazarken içinde bulunduğu süreci anlatan 2005 çıkışlı yapım “Capote“, başrol oyuncusu Philip Seymour Hoffman‘a ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Oscar Ödülü kazandırırken, ‘En İyi Film’, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Senaryo’ ve ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ dallarında da oscar adayı oldu.
Hoffman’ın yanısıra fillmde Catherine Keener, Chris Cooper, Amy Ryan, Bruce Greenwood, John Maclaren ve Clifton Collins Jr. gibi isimler yer alıyor.

Truman Capote, hassas, kırılgan ve kendine özgü tavırlarıyla, ilginç endişelere sahip, farklı bir adamdır. New York Times’ın arka sayfasında okuduğu bir haberden etkilenen Capote, bunun yazarlık kariyerinde faydası olacağına iinanarak arkadaşı Nelle ile Kansas’a doğru yol alır. NY Times yetkilisi olarak Kansas’a varan Capote, dört üyeden oluşan Clutter Ailesi’nin ne sebeple katledildiğini araştıracaktır.
Kansas’ta geçirdikleri bir kaç günden sonra, aileyi katledenlerin Perry Smith ve Dick Hickock olduğu ortaya çıkar ve Capote, kilit altında tutulan suçluları yakından tanıyabilmek için hapishane ziyaretlerine başlar. İdam cezası alan mahkumlardan Perry ile özel ve yakın bir ilişki kuran Capote, genç adamla daha sık görüşerek, olay hakkında bir kitap yazmaya karar verir.

a bronx tale

asdbjk1 | 11 November 2009 16:45

1993 yapımı “Bronx TaleRobert de Niro‘nun ilk yönetmenlik denemesi olarak da dikkat çeken bir yapım. Filmde şehiriçi otobüs şöförü olan Lorenzo karakteriyle başrolde izlediğimiz Robert De Niro, bu karaktere can verirken babasından esinlenmiş. Filmde Calogero karakterinde izlediğimiz oğlu ise tahmin edeceğiniz üzere Robert De Niro’nun çocukluğundan izler taşımakta.
Film Bronx kasabasında bir mahalleden bir mahalleye 15 dk da geçilebileceğini ama bu zamanda bu mesafenin yıllar alacağını söyleyerek başlıyor. Zencilerle Beyazların komşu mahalleleri paylaştığı Bronx’da Beyazların mahallesinde babası katı kurallı bir otobüs şöförü olan Calogero, mahallenin hakimi mafya babası Sonny’e hayrandır. Birgün mahallede otururken Sonny’nin bir cinayetine tanık olur ve polis katili teşhis etmesi için Calogeroyu çağırır. Calogero, Sonny’yi görmesine rağmen onu görmediğini söyler. Bu aşamadan sonra Calogero ile Sonny arasında bir bağ kurulur ve Sonny bu genci sürekli yanında gezdirmeye başlar. Bu durumdan rahatsız olan Lorenzo sürekli Sonny’yi uyarmaktadır.
Bu şekilde kurulan düzen Sonny’nin öldürülmesi ile son bulur. Joe Pesci oyuncular arasında yer almasına rağmen misafir oyuncu olarak karşımıza çıkıyor.

David Fincher’ın yeni projesi

queennothing | 11 November 2009 11:55

2008 senesinde vizyona giren “The Curious Case Of Benjamin Button“da sonra “The Social Network” adlı dramatik/ komedi filminin çekimleriyle meşgul olan Amerikan yönetmen David Fincher, ilerleyen zamanlarda detaylarını açıklayacağı yepyeni bir proje için koıllarını sıvadı. 1909 – 1983 tarihleri arasında yaşamış olan Amerikan yazar/ romancı Max Ehrlich‘in 1974 senesinde tamamladığı “The Reincarnation of Peter Proud” romanını beyazperdeye taşımaya hazırlanan Fincher, romanı senaryolaştırması için “Se7en“ın da senaristliğini yapan Andrew Kevin Walker ile anlaştı.

Roman, daha önce yönetmen J. Lee Thompson tarafından 1975 senesinde “The Reincarnation Of Peter Proud” adıyla beyazperdeye taşınmıştı.

The Danish Girl (2010)

queennothing | 11 November 2009 09:47

Amerikan yazar David Ebershoff‘un ilk romanı “The Danish Girl“, 2000 senesinde yayınlandı. Söz konusu roman, Amerika ve Avrupa’da büyük başarı getirmişti. Zira, romanın anlattığı transeksüel ilişkiler ve Ebershoff’un başarılı betimlemeleri de esere ayrı ve farklı bir hava vermişti. 2009 senesi başında, İsveç asıllı yönetmen Tomas Alfredson, hayran kalddığı bu edebi eseri bir sinema filmi haline getirmeye karar verdi. Evli bir çift olan Einar Wegener ile Greta arasındaki ilişkiyi konu alacak olan yapım, 2010 senesinde vizyona girecek.
Filmin senaryosu bile başlı başına olay yaratırken, başrolde yer alacak olan iki oyuncu da ayrı bir iddia halini alıyor.
‘Transeksüel Einar’ karakteri için seçilen kişi; Amerika, Hawaii doğumlu, Oscar Ödüllü aktris Nicole Kidman ve Einar’ın eşini canlandıracak kişi ise Los Angeles doğumlu, Oscar Ödüllü aktris Gwyneth Paltrow.

A Good Year (2006)

queennothing | 10 November 2009 18:26

İngiliz yönetmen Ridley Scott‘un yönetmenliğini yaptığı “A Good Year“, Peter Mayle‘nin “A Year In Provence” adlı romanından uyarlandı. Russell Crowe ve Marion Cotillard‘ın başrollerini paylaştığı yapım, zengin ve çocuksu bir işadamının değişmekte olan yaşamını konu alıyor.

Max, harcayamayacağı kadar çok paraya ve mülke sahp bir borsacıdır. Günlerini, servetini nasıl arttıracağını düşünerek geçiren genç adam, aynı zamanda sosyetenin tanınan çapkınlarından biridir.
Birgün, amcasının öldüğünü ve evini ve üzüm bağlarını kendisine bıraktığını öğrenen Max, hafızasında canlanan çocukluk anılarını bir kenara bırakarak, bağların değerini hesaplamaya koyulur.
Bağlara yıllardır babalık yapan yaşlı adamın ısrarlarına rağmen satış konusunda kararlı olan Max, döküntü evin tamir ettirilmeden satılamayacağını bildiğinden evi tıpkı çocukluk günlerindeki gibi ‘eski ve sevgi dolu’ bir yer haline getirir.

Eve Dönüş (2006)

queennothing | 10 November 2009 16:19

Yüzleşme” ve “Hemşo“nun yönetmeni Ömer Uğur‘un yazıp, yönettiği 2006 çıkışlı drama filmi “Eve Dönüş“, esasında 1998 senesinden beri çekilmeyi bekliyordu. Mehmet Ali Alabora, Sibel Kekilli, Savaş Dinçel, Altan Erkekli, Perihan Savaş, Ahmet Mümtaz Taylan, Yavuz Bingöl, Yeşim Ceren Bozoğlu, Faruk Karaçay, Cengiz Küçükayvaz, Erdal Tosun, Necmettin Çobanoğlu gibi isimleri bünyesinde barındıran yapım, 1980 darbesinin sinemaya yansıyan örneklerinden biri.

Küçük bir evde yaşayan Mustaafa ve Esma, kıt kanaat geçinen ve kızları Elif’e en iyi şekilde bakmaktan başka bir amaçları olmayan evli bir çifttir. Fabrikada çalışan Esma’nın küçük maaşı ve Mustafa’nın işsizliği yüzünden aylardır ev kirasını ödeyemeyen çift, bir sabah sokağa çıktıklarında, tüm sokağı saran askerler tarafından geri gönderilirler.
Çok geçmeden ‘darbe’ olduğunu, yani askerlerin ülke yönetimine el koyduğunu öğrenen Mustafa, gece olunca, tüm hayatını değiştirecek bir durumla karşı karşıya kalacaktır.

17 Again (2009)

queennothing | 10 November 2009 14:20

2002 çıkışlı “Igby Goes Down“dan sonraki ilk yönetmenlik deneyimini 2009’da vizyona giren “17 Again” (Yeniden 17) ile kazanan Amerikan sinemacı Burr Steers, Zac Efron, Matthew Perry, Leslie Mann, Thomas Lennon, Katerina Graham ve Melora Hardin‘in rol aldığı “17 Again” için yaklaşık olarak 20 milyon $ bütçe ayırmış.

Okumakta olduğu lisenin basketbol takımında oynayan Michael, kızarkadaşı Scarlet’in hamile olduğunu öğrenince, profesyonel basketbol oyuncusu olma hayalinden bir çırpıda vazgeçer ve ‘koca’ ve ‘baba’ olmanın sorumluluğu altına girer.
Yıllarca istemediği bir işte çalışan 37 yaşındaki Michael, Scarlet ile boşanmış, yalnız ve mutsuz bir adam haline gelmiştir. Sıradan bir yetişkin hayatı yaşayan genç adam, birgün mucizevi bir değişim gösterir; uyandığında 17 yaşındaki görünümüne sahip olan Michael, bu duruma henüz kendi alışamamışken, arkadaşı Ned’i alıştırmaya çalışır.

Uyarmadılar Demeyin!

viyalord | 10 November 2009 11:28

Tonlarca insan!
Tonlarca insan!

Soylent Green (1973), Richard Fleischer‘ın, Harry Harrison’ın aynı adlı romanından uyarladığı, 2022 yılında, nüfusu kırk milyonu bulmuş bir New York şehrini sahne olarak kullanan bir karşıt-ütopya (distopya).
Aşırı nüfus artışı ve çevre kirliliğinin doğurduğu sera etkisi medeniyeti bitme noktasına yaklaştırmıştır. Öyleki yaşlı bir insan bir parça sığır eti görebildiğinde gözyaşlarına kapılmakta, eski güzel günleri görmeyen yaştaki bir adam musluktan akan suyu ve bir kalıp sabunu görünce çok şaşırmaktadır. Gerçek sebze, meyve bulmak zenginlerin bile güçlükle başarabildikleri bir şeydir. İnsanların bir kısmı bina merdivenlerinde yatıp kalkmakta, bu yeri başkalarına kaptırmamak için silahla nöbet beklemektedir. Makineler bozulmakta, tamirinde güçlük çekilmektedir. Ölen insanların cesetleri çöp öğütme merkezine gönderilmektedir.
Böyle bir dünyada (eski güzel günleri görememiş bir yaşta) yaşlı kâtibi Sol ile bir dairede yaşayan 14. Bölge dedektifi Thorn’un (Charlton Heston) önüne çözmesi için bir suikast vakası gelir. Bu davayı çözmek isteyen Thom korkunç gerçekle yüzleşmek zorunda kalır.
Filmin en etkileyici bölümü şu bence: Eski güzel günleri görme fırsatı olmuş Sol (Edward G. Robinson), 2022 yılının dünyasına bir türlü uyum sağlayamaz. Bir de herkesten gizlenen gerçeği öğrenince kararını verir. Yeni dünyaya uyum sağlayamayan insanlara mutlu bir ölüm imkânı sağlayan ve “Home / Yuva” gibi sıcacık bir ismi olan merkezlerden birine gider. Gerekli evrakları imzalar. Son derece nazik çalışanlar eşliğinde beğendiği renkteki odaya gider.

Hilary Swank

queennothing | 09 November 2009 12:47

Hilary Ann Swank, 30 Temmuz 1974 tarihinde Judy Swank ve Stephen Swank’ın kızı olarak Washington, Amerika’da dünyaya geldi. Çocukluğunu Washington, Bellingham’da geçiren Hilary, Sehome High School‘da okudu. İlk oyunculuk deneyimini henüz 16 yaşındayken “ABC TGIF” adlı komedi dizisiyle edinen Hilary, “Harry and the Hendersons“, “Evening Shade” ve “Growing Pains” gibi bir kaç TV dizisine konuk olduktan sonra, “Buffy The Vampire Slayer” adlı filmde ‘Kimberly‘ karakteriyle yer aldı.
Aynı sene “Camp Wilder” adlı diziye konuk olan genç oyuncu, 1994’te “Cries Unheard: The Donna Yaklich Story” adlı TV filminde ‘Patty Yaklich‘ karakterini canlandırdı. Aynı sene “The Next Karate Kid” (‘Julie Pierce‘ karakteriyle) adlı spor filminde rol alan Hilary, 1996 senesinde “Sometimes They Come Back… Again” (‘Michelle Porter‘ karakteriyle) ve “Terror In The Family” (‘Deena Martin‘ karakteriyle) adlı TV filminde rol aldı. 1997 senesinde “Dying To Belong” (‘Lisa Connors‘ karakteriyle), “The Sleepwalker Killing” (‘Lauren Schall‘ karakteriyle) ve “Kounterfeit” (‘Colleen‘ karakteriyle) adlı yapımda yer alan Hilary, aynı sene “Leaviing L.A.” adlı TV dizisinde ‘Tiffany Roebuck‘ karakteriyle 6 bölümde rol aldı.
Yine aynı yıl “Quiet Days Of Hollywood” (‘Lolita‘ karakteriyle) adlı filmde rol alan Hilary, sette tanıştığı Chad Lowe ile 5 ay ilişki yaşadıktan sonra 28 Temmuz’da dünyaevine girdi.
1998 senesinde “Heartwood” (‘Sylvia Orsini‘ karakteriyle) adlı yapımda yer alan Hilary, yıl içinde “Beverly Hills, 90210” (‘Carly Reynolds‘ karakteriyle) adlı dizinin 16 bölümünde rol aldı.

1999 senesinde genç oyuncu, “Boys Don’t Cry” adlı sinema filminde ‘Brandon Teena‘ karakterini canlandırdı. Bir erkeği canlandıran Hilay, rolünün hakkını verebilmek için saçlarını kazıttı ve tam 30 gün boyunca bir erkek gibi yaşadı. Hilary’nin bu çabası, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ Oscar’ıyla taçlandırıldı.

2000 senesinde, eşi Lowe’ın çektiği “The Audition” adlı kısa yapımda yer alan Hilary, aynı yıl Sam Raimi‘nin yönetmenliğini yaptığı “The Gift” (‘Valerie Barksdale‘ karakteriyle) adlı yapımda Cate Blanchett, Keanu Reeves, Giovanni Ribisi, Gary Cole ve Katie Holmes gibi isimlerle birlikte rol aldı.