bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Erdinç Dinçer hayatını kaybetti

queennothing | 25 January 2010 09:30

Sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu Erdinç Dinçer, 24 Ocak 2010 sabahı hayatını kaybetti. “Bizimkiler” dizisinden ‘Ergun’ karakteriyle tanıdığımız aktör, “Duruşma”, “Anka Kuşu”, “Otostop”, “Abuzer Kadayıf”, “Çark”, “Mavi Kuş” gibi bir çok sinema filminde gerek oyuncu olarak, gerek kurgu aşamasında yer almıştı. Uzun süredir hastalıkla boğuşan ve geçim zorluğu çeken aktörün naaşı, 25 Ocak Pazartesi günü Edirnekapı Mezarlığı’na defnedilecek.

42. SİYAD Ödülleri Adayları açıklandı

queennothing | 24 January 2010 19:59

Türkiye’nin Sinema Yazarları Derneği (SİYAD), bu sene 42. yaşını kutlayacak olan ödül törenine aday filmleri açıkladı. Tören, 31 Ocak Pazar akşamı gerçekleşecek.

‘En İyi Türk Filmi’ dalında Yeşim Ustaoğlu’ndan Pandora’nın Kutusu, Yusuf Üçlemesi’nden Süt, son zamanlarda oldukça ses getiren Vavien, farklı kurgusuyla İki Dil Bir Bavul ve Elit İşcan’ın başrolünde yer aldığı Hayat Var.

Aesthetica Dergisi Kısa Film Yarışması

queennothing | 24 January 2010 17:09

Türk yönetmenler, yönetmen adayları, kısa film denemelerinizi İngiltere’ye yollamak ister misiniz? Bu şansı, İngiliz dergisi Aesthetica Magazine bir kısa uluslararası film yarışması düzenliyor. 20 dakikayı aşmayan her türden kısa yapımınızı 30 Nisan 2010’a kadar derginin adresine gönderebilirsiniz. İlk 10’a giren kısa filmler, dergiyle birlikte ücretsiz verilecek olan DVD’de yer alacak ve böylelikle İngiltere’deki okurlara ulaşma imkanına sahip olacaklar.

The Man Without A Face / Yüzü Olmayan Adam

exorientelux | 24 January 2010 11:33

Mel Gibson‘un 1993 yılında çektiği ve ilk yönetmenlik denemesi olan The Man Without A Face / Yüzü Olmayan Adam, oyuncunun nice bilindik filmlerinin gölgesinde kalmış olsa da bence en güzel filmlerinden biridir.

Isabella Holland‘ın 1972’de yayımlanan aynı adlı romandan uyarlanan film 1960’lı yıllarda geçmekte. Justin McLeod (Mel Gibson), yıllar önce geçirdiği bir trafik kazası sonucu yüzünün ve vücudunun bir bölümü yanmış bir adamdır. Aslında öğretmen olduğu halde kazada arabada bulunan öğrencisinin ölmesi üzerine kendisini hiç affetmemiş ve bir kasabada inzivaya çekilip insanlardan uzak, kendi halinde yaşamaktadır. Chuck (Nick Stahl) ise askeri okul sınavlarına hazırlanan br öğrencidir. İkilinin yolu kesiştiğinde ise (McLeod, Chuck’ı sınavlar için çalıştırmaya karar verdiğinde) kasaba halkına ve Chuck’ın ailesine rağmen hem birbirlerini tanımaları hem önyargılarını yıkmaları için uzun bir yol kat edeceklerdir.

Türkiye’nin İlk Kısa Film Sineması Açılıyor

cansualtas | 23 January 2010 19:08

Ülkemiz de artık kısa film sinema salonuna kavuştu.
Türkiye’de ilk kısa film sineması Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Yılmaz Güney Salonu’nda yapılacak gösterimlerle şubat ayının ilk haftasından itibaren her pazar günü izleyicileriyle buluşuyor.
Kısa filmcileri buluşturma ve paylaştırma amacıyla harekete geçirilen projenin açılışı 23 Ocak’ta yapılacak olup aynı gün içinde;
Özgür Bakar’ın yönettiği Ev Sahibim, Erkan Uzdur’un yönettiği İkiyüzlira, Hakan Yılmaz’ın yönettiği Lal, Pınar Balcı’nın yönettiği Kara Gün, Genç Sinemacılar tarafından yönetilen Açılım ve Serhat Koca’nın yönettiği Hoş Geldin Bebek adlı kısa filmleri gösterilecek, ardından yönetmenlerle kısa sohbetler gerçekleştirilecektir.

Ayriyetten sizin kendi çektikleriniz ya da gösterilmesini istediğiniz kısa filmler varsa Kültür Merkezi’ne iletebilirsiniz.

Günışığı Temizleme Şirketi / Sunshine Cleaning

exorientelux | 23 January 2010 15:46

İnsan gençken hayatının hep daha iyiye doğru gelişeceğini düşünür değil mi? Belki de bu umuttur yaşatan insanı, geleceğin şimdiden daha iyi olacağı umudu. Ama çoğu insan için yıllar sonra geldiği nokta hayal kırıklığı olur. Yaşıtlarını daha iyi yerlerde, daha iyi imkanlara sahip olarak görür. Pelki ama bir insanın değerini belirleyen şeylere ölçüt olarak mesleğini, parasını, kocasını/karısını almak ne kadar doğrudur? Şimdi size bahsetmek istediğim film, bu soruya cevap veriyor bana göre.
Sunsine Cleaning, Türkçe mealiyle Günışığı Temizleme Şirketi, Christine Jeffs‘in yönettiği, baş rollerde Amy Adams, Emily Blunt, Alan Arkin‘in yer aldığı 2008 yılı yapımı, oldukça hoş, izlemesi keyifli bir film.

The Damned United (2009)

queennothing | 23 January 2010 10:15

Brian Howard Clough, 21 Mart 1935 tarihinde, İngiltere’de dünyaya geldi. Futbol oynamaya başlayan Clough, kısa sürede profesyonel oldu ve sonrasında ‘En Fazla Gol Atan 3. Futbolcu’ ünvanını kazandı. 1962 senesinde geçiridği sakatlık, genç adamı futbol oynayaamaz hale getirince, önce antrenör, daha sonra teknik direktör oldu. 32 yaşında Leeds United A.F.C.‘nin teknik direktörü olan Clough, zaman ilerledikçe hakkında sıkça konuşulacak işlere imza atıyordu ancak ne var ki, her hareketi danıştığı en yakın arkadaşı Peter Taylor faktörü başta olmak üzere yüksek egosuyla Clough’un bizzat kendisi, İngiliz Futbol Camiası’nda büyük yankılara sebep oldu. Sonralarda adı ‘efsane’ olacak olan Clough, yönetim kurulu ve daha önemlisi futbolcuları tarafından hor görülmekte ve dikkate alınmamaktadır. Ancak, genç adamın özgüveni, onu yarı yolda bırakmayacak ve Brian Clough, tarihteki yerini alacaktır.
2009 senesinde vizyona giren biyografik yapım “The Damned United“, futbolcu/ teknik direktör Brian Clough’un, Leeds United’e teknik direktör olma hikayesini konu alıyor. Sadece 44 gün süren bu görev esnasında Clough’un iççekişmeleri, onur kavramı ve dürüstlük anlayışını, özgüveni ve iddialı sözleriyle nasıl istifaya doğru ilerlediğini, kendini kabullenme sürecini ve sonrasında tarihe geçecek kadar başarılı işlere imza atttığını da görüyoruz.

Viva Las Vegas (1964)

queennothing | 22 January 2010 16:33

Amerikan sinemacı George Sidney‘in yönetmenliğini yaptığı 1964 çıkışlı müzikal/ komedi filmi “Viva Las Vegas“ta 1977 senesinde hayatını kaybeden efsanevi müzisyen Elvis Presley ve İsveçli aktris/ müzisyen Ann-Margret yer alıyor.
Lucky Jackson’un hayattaki en büyük tutkusu, başarılı bir araba yarışçısı olmaktır. Araba tamircliği yapan Lucky, hayali gerçekleştirebilmek için önce ‘mükemmel araba’yı toplamak zorundadır. Bunun için yazlık yerde garson olarak çalışan Lucky, arkadaşıyla birlikte para biriktirmeye başlar. Ötelin havuzunda servis yaparken yüzme hocasını gören ve adı Rusty olan genç kadından oldukça etkilenen Lucky, para biriktirme amacını ikinci plana atar ve Rusty ile tanışma yollarını aramaya başlar.

Genç kadınla tanışmayı başaran Lucky, genç kadına kur yapmaya başlar ve çok geçmeden birlikte çıkmaya başlarlar. Ancak, bu ilişki ilerdedikçe Lucky’nin tehlikeli hayali, Rusty’i korkutup, rahatsız etmeye başlar. Birbirlerine aşık olan ikili, bu sebeple ayrılmak ozrunda kalsalar da üstü kapalı göndermeler ve açık müdahaleler, bu ilişkiyi daha da tutkulu hale getirecektir.

Kültürlerin çatışması ve bir anti-kahraman ”Borat”

gorcun | 22 January 2010 14:49

Amerika for Kazakhistan
Amerika for Kazakhistan

Tam adı Borat Sagdiyev olan karakterin yaratıcısı İngiliz komedyen Sacha Baron Cohen’in kendi programı ”Da Ali G Show”da ortaya çıkardığı tiplemelerden biridir. (Diğerleri için Ali G ve Brüno) Kazakistanlı bir gazeteci ve muhabir olan Borat, kendi ülkesinden yola çıkarak yaptığı röportajlar ve gezilerle gerçek insanların gerçek tepkilerini bu kurmaca karakter üzerinden görmemizi sağlıyor. Doğumundan, yaşamına, ailesinden, kültürüne kadar birçok şeyi öğrenebildiğimiz karakterin filmindeyse, Borat’ın Amerika’ya yaptığı yolculukta bu yabancı kültüre karşı tamamen saf ve alışılmışın dışında bir gözle bakmamızı sağlıyor. Amerika bir nevi evrensel popüler kültürün yansıması olduğundan bu yolculuk tüm dünyayı ilgilendirecek, düşündürecek ve eğlendirecek bir kurmaca belgesele dönüşüyor.

2005 yılında çekilen filmin yönetmeni ise başta ”Seinfeld” gibi bir efsane olmak üzere bir çok dizi ve şov programında parmağı bulunan Larry Charles. Tam ismi ”Borat: Cultural Learnings of America for Make Benefit Glorious Nation of Kazakhstan” (Borat: Şanlı Kazakistan Ulusu Yararına Amerika’nın Kültürel Öğretileri) olan belgesel ironik adından anlışılacağı üzere baştan sona Amerikan (Batı) kültürünü eleştiren bir yapıda seyrediyor.