bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Un Giorno Perfetto (2008)

queennothing | 03 April 2010 12:36

Melania Gaia Mazzucco’nun romanından uyarlanan 2008 çıkışlı sinema filmi “Un Giorno Perfetto” (Mükemmel Bir Gün), bir Ferzan Özpetek klasiği. Venedik Film Festivali’nde gösterimi yapılan ilk İtalyan filmi olma özelliğini taşıyan yapım hakkında Özpetek şunları söyledi;
“Bugüne kadar çektiğim filmlerin senaryolarını hep kendim yazdım. Oyuncu seçiminden, diyaloglara kadar her şeyi kendim yapayım istiyorum. Ama bu film böyle olmadı. Yapımcım bana …böyle bir roman var, mutlaka bir şeyler çıkaracaksın… dedi ve romanın senaryolaştırılmış halini elime tutuşturdu. Başta okumak dahi istemedim, zira kafamda uyarlama yapmak yoktu. Okumaya başladığımda ise bir çırpıda bitirdim; karakterler kafamda canlanmıştı bile. Eve gittiğimde ise Mazzucco’nun romanını gördüm. Bugüne kadar oturup okumuş olsaydım, ilham alıp bir şeyler çıkarırdım.”

“…Kitapta fazla şiddet vardı. En azından çekmek istemeyeceğim kadar fazlaydı. Oyuncular da bazı sahneleri tamamlarken zorlandı.”

yasaklı film Faces Of Death

nazokiraze | 02 April 2010 09:54

Belgesel tadındaki Faces of Death 1978 yılı yapımı bir yapımdır. İlkinin fazla ses getirmesinden ve 46 ülkede yasaklanmasından sonra devamı da (5 bölüm daha) çekilen bu filmdeki otopsi, kürtaj, intihar ve benzeri şiddet içeren sahneler yıllar sonra yarısına yakınının gerçek olmadığı öğrenilince esrarangiz havasını kaybetmiştir. (Bu açıklamayı yönetmen John Alan Schwartz ve makyaj uzmanı Allan A. Apone yaptı) Yine de o döneme göre yarıdan fazlasının gerçek olması bile insanı ürpertmekte belki de açıklamalar doğru değildir. sahnelerin bazıları polis kameralarından, eski gerçek kayıtlardan, savaş belgesellerinden, doktor, acil müdahele çekimlerinden toparlanmış.

21 yaş sınırına rağmen pek çok yerde yasaklanmış olan bu yapım insanların ölümle yüzyüze gelmesini amaçlıyor. (bilgi)

Cehenneme bir adım daha: ”The Descent: Part 2”

gorcun | 01 April 2010 09:46

The Descent: Part 2
The Descent: Part 2

İlk film ve İkinci film

2005 yılında çekilen İngiliz gerilim filmi ”The Descent”in (Cehenneme Bir Adım) gösterdiği başarıyla ikincisinin çekileceği biliniyordu. Nitekim öyle de oldu ve film 2009 yılında korku severlerin beğenisine sunuldu. İlk filmin senaryo yazarı ve yönetmeni olan Neil Marshall’ın adı bu sefer sadece yardımcı yapımcı olarak geçiyor. Yeni filmin yönetmeni ise aynı zamanda ilk yönetmenlik deneyimi olan Jon Harris.Senaryo yazarları da James Watkins, J. Blakeson ve James McCarthy olmuş. İlk filmi kısaca hatırlatmak gerekirse; 6 maceracı kadının bir mağaraya keşif amacıyla girmeleriyle başlayan filmde, kadınların mağarada mahsur kalmalarıyla başlayan gerilimli dakikalar ardından mağarada yaşayarak evrilmiş garip yaratıkların (crawlers) ortaya çıkmasıyla zirveye ulaşıyordu. İkinci filme, ekipten Sarah’ın mağaradan kanlar içinde kurtulduğunu öğrenerek başlıyoruz. Hastaneye kaldırılan kadın, travma etkisinde hiçbir şey hatırlamadığından olanlarla ilgili bilgi veremiyor.

The Descent: Part 2
The Descent: Part 2

Bu olayın 2 gün sonrasında arama kurtarma ekibi, Sarah’ı da yanlarına alarak diğer kadınları kurtarma amacıyla mağaraya iniş yapıyorlar. Bu sırada biz de ekiptekileri tanımaya başlıyoruz. Mağaraya girişten sonra etrafı gezmeye başlayan ekip, çok geçmeden bir kadının iç organları çıkarılmış cesedine rastlıyorlar. Mağarada ilerledikçe Sarah, orada olanları hatırlıyor ve bir hışımla ekiptekilere saldırarak mağaranın derinlerine kaçıyor. O andan itibaren ekip dağılmaya ve mağarada yaşananların sırları da ortaya çıkmaya başlıyor. Filmin oyuncu kadrosu Shauna Macdonald, Natalie Mendoza, Michael J. Reynolds, Jessika Williams, Douglas Hodge, Joshua Dallas, Anna Skellern, Gavan O’Herlihy ve Doug Ballard gibi çoğu tanınmamış isimlerden oluşuyor.

Türk sineması dönüm noktaları, önemli olaylar –ikinci yazı

nazokiraze | 31 March 2010 12:01

1970’lerin ilk yarısı Türk Sineması’nın Kemal Sunal, Metin Akpınar, Zeki Alasya ile komedi, Sezercik, Ömercik’li dram ve Cüneyt Arkın, Kadir İnanır’lı aksiyon filmleri ile geçerken ikinci yarısı seks filmlerine teslim olmuştu.

12 Eylül İhtilali Türk Sineması için önemli dönüm noktalarından biridir, 973 filmin yasaklandığı dönemde Yeşilçam iyiden iyiye kabuk bağlar.

80li yılların ilk yarısı Atıf Yılmaz Müjde Ar‘lı kadın filmleriyle döneme damgasını vurur, ayrıca bu yılların en büyük başarısı Yılmaz Güney’in Yol filmi Altın Palmiye’yi alır.

7.Yıldız Kısa Film Festivali 3 Mayıs’ta Başlıyor!

widfara | 31 March 2010 09:40

7. Yıldız Kısa Film Festivali
7. Yıldız Kısa Film Festivali

7. Yıldız Kısa Film Festivali bu yıl 3-7 Mayıs tarihleri arasında düzenleniyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Sinema Kulübü tarafından düzenlenen, jüriliğini sinema sektörünün özgün ve seçkin isimlerinin oluşturduğu festivalin yarışma ve gösterim bölümleri için son katılım tarihi 12 Nisan. Yarışma kısmına yalnızca öğrenci filmlerinin katılabildiği festivalin gösterim kısmı ise yurtiçi yada yurtdışından tüm yönetmenlere açık. Yarışma ve gösterim bölümlerine katılım ile ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Double Indemnity (1944)

queennothing | 30 March 2010 18:06

Yazar James M. Cain’im muhteşem kurgusundan uyarlanan 1944 çıkışlı sinema filmi “Double Indemnity” (Çifte Tazminat), 6 Oscar Ödüllü sinemacı Billy Wilder tarafından yönetildi. 7 farklı dalda Oscar’a aday gösterilen yapım, bir çok anlamda Sinema Tarihi’nin ilki oldu. Dolandırıcı başkarakterin, evli bir kadınla olan ilişkisi ve ikilinin akıllara durgunluk veren cinayet planını konu alan film, başrol oyuncusu Fred MacMurray‘ın şüphelerini yersiz bırakarak (MacMurray, dolandırıcı karakterin sevilmeyeceğini düşünüyordu) seneler sonra bile başyapıt olma özelliğini koruyor. 1 Milyon Dolar’dan az bir büütçeyle tamamlanan filmde MacMurray’ın yanı sıra dört defa Oscar’a aday gösterilen aktris Barbara Stanwyck ve Romanya doğumlu aktör Edward G. Robinson da yer alıyor.

Büyük bir sigorta şirketinde çalışan Walter, sondaj işinde çalışan zengin kocası sürekli seyahat ettiği için yalnız yaşayan genç ve güzel Phyllis’in evine gider ve genç kadına kapsamlı bir sigorta paketi satmaya çalışır. Sondaj işinin tehlikelerini bilen Phyllis’in sahte korkularının altında yatan hain düşünceleri fark eden Walter, genç kadının evini terk eder.
Sigorta şirketlerinden para alabilmek için çevrilen dolapların ince noktalarını dahi bilen Walter, genç kadına olan hislerine yenik düşer ve Phyllis ile kapsamlı bir cinayet planı hazırlar.

Bir Efsane: “Elveda Las Vegas”

atalay ahmet | 30 March 2010 12:42

Elveda Las Vegas - Nicolas Cage
Elveda Las Vegas – Nicolas Cage

Yıl 1995. Nicolas Cage kariyerinin yükselişe geçtiği sıralarda karşısına gelen ilginç bir senaryoyla baş başa kalır.

Yine iyi bir oyuncu olan Hamlet-2, Geleceğe Dönüş23 ve daha birçok güzel filmde rol almış Elisabeth Shue ile birlikte rol alacağının yazılı olduğu senaryoda yıllar boyu unutulmayacak bir filmin replikleri yazılıydı.

Elveda Las Vegas - Nicolas Cage
Elveda Las Vegas – Nicolas Cage

Sonunda film çekildi ve yayına girdi. yayındaki ilk sıralarda milyonlara ulaşan bu film bugün hala defalarca seyredilebilmektedir. Alkol bağımlısı bir kumarbazın Las Vegas’daki bir hayat kadınıyla olan duygusal maceralarını anlatan fragmanına buradan ulaşabileceğiniz bu film bence kült filmler kategorisine girmeyi başardı.

Yeşilçamın yıldızlarını biraraya getiren filmler

gorcun | 30 March 2010 09:55

Mavi Boncuk
Mavi Boncuk

Türk sinemasının altın çağı geçmişte kaldı. Özellikle 60’larla yükselen ve 70’lerde zirveye ulaşan böyle bir dönem bir daha yaşanır mı bilinmez ya da yaşanırsa geçmiş dönemdeki kadar samimi olur mu? Öyle ya, o dönemde çekilen yüzlerce hatta binlerce filmin teknik, kurgu, senaryo, oyunculuk gibi sinemasal özelliklerinin yanı sıra en önemli unsurlarından biri de izleyeni ilk bakışta içine çeken ve bir daha asla bırakmayan sıcaklığı ve samimi duruşlarıdır. Özellikle günümüzdeki film ve dizilere genel olarak baktığımızda asla yakalanamayan bu samimiyet, o dönemdeki filmlerin hala neden defalarca izlendiğini gösterir niteliktedir. İşte bu, okullarda okuyarak öğrenilemeyecek, teknolojiyle yansıtılamayacak insani duyguların en önemli sebebi de oyunculardır. Dönemin özel etkisinin bir nedeni de kuşkusuz işini severek ve ciddiyetle yapan birbirinden değerli oyunculardır. Yazıda bahsedeceğim bir çoğu tiyatro geçmişli oyuncular herkesin tanıdığı isimler olmakla beraber, kariyerlerinin başındaki filmlerle sinemada eşi benzeri bulunmayan bir uyum yakalamış ve daha sonra her biri kendi yolunda da ayrı ayrı ilerlemiş ustalar. Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Tarık Akan, Metin Akpınar ve Zeki Alasya gibi bugün baktığımızda her biri ayrı değerli olan isimlerin birlikte oynadığı filmlerden bahsetmek istiyorum. Ertem Eğilmez’in biraraya getirdiği ekibin ilk birlikte göründükleri film ”Tatlı Dillim” (1972), ardından gelen ”Yalancı Yarim” (1973), ”Oh Olsun” (1973), ağır dramatik yapısıyla farkı bir yerde duran ”Canım Kardeşim” (1973), birlikteliklerinin zirveye çıktığı ”Köyden İndim Şehire” (1974), ”Salak Milyoner” (1974) ve nihayetinde sona eren ”Mavi Boncuk” (1974) filmleridir.