bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Tek başına bir ölüm makinesi !

distaste | 23 April 2010 10:43

Arnold’ın en kaslı zamanlarında çekilmiş bu aksiyon filmi bence bugünkü bütün aksiyon filmlerinin babası sayılabilir. Konumuz şöyle gelişir;
John Matrix (Arnold) kızıyla birlikte dağ evlerinde mutlu bir şekilde yaşamaktadır. Ama kütüğü tek eliyle taşıyan eski komandomuz için durgun bir hayat söz konusu değildir. Helikopterleriyle gelen General Kirby eski ekibinden birinin öldürüldüğünü ve kendisinin de tehlikede olduğunu söyler ve yanına iki tane koruma verir. Buna rağmen Matrix’in azılı düşmanı Bennett en az kendisi kadar korkunç adamlarıyla çıkagelir ve Matrix’le kızını kaçırırlar. John Matrix bu noktada bir seçim yapmaya zorlanacaktır; Arius denen bir diktatörü başa geçirmek için daha önce güvenini kazanmış bir ülkeye giriş yapmaya zorlanarak Val Verde’nin başkanını öldürmek ya da kızının ölümüne şahit olmak.

Matrix istemeyerek de olsa Val Verde’ye gitmeye razı olur. Ama aklında başka planlar vardır, daha uçakta başlayan aksiyon filmin sonuna kadar bütün gazıyla devam eder. Bize de sadece seyredip eğlenmek düşer. Bu filmden çıkaracağımız dersler; Arnold’ın 1985’te gerçekten çok kaslı olduğu, tek kişilik ordu kavramının aksiyon filmlerinin en güzel parçası olduğu ve bir komandonun kızını kaçırırsanız onun kesin sizi bulacağı, ordunuzu tek başına öldüreceği ve sonunda sizin de öleceğiniz.

filmlerde korkulası eşyalar

nazokiraze | 21 April 2010 14:48

Sıkı bir korku filmi izleyicisi olarak korku filmlerindeki işlenen kavramlar hakkında yazılar yazmayı düşünürken ilk önce yazmam gerekenlerden birinin eşyalar olması gerektiğine karar verdim. Yapımcılar pek çok şey kullandılar bu zamana kadar bebek katilliği, cinnet geçiren ana-baba, lanetler, çocuklar, rüyalar ama bir o kadar da eşyalar kullandılar. Korku filmi eşyaları deyince sadece akla öldürme aleti olarak kullanılan testere, bıçak, kılıç, balta gibi eşyalar gelmemeli, öyleleri kullanıldı ki bazen insana “daha neler artık” dedirtti. Alıştığımız gizemli kitaplar, kapılar, korkuluklar, saatler, anahtarlar, uçuşan perdeler, kameralar, banyo küveti dışında akla hayale gelmedik pek çok nesne, hatta asansör bile.

Cadı tahtası şaşırtmıyor ilk bakışta bizi, zaten sıradan bir işte kullanılan bir obje olmadıgı için korku filmlerinde cadı tahtası kullanımı normal bir olay, maske de oldukça sıradan bir nesne korku konulu filmlerde, bir katilin yüzünü saklaması kadar doğal ne olabilir? Hem kurbanı kendisini tanımayacaktır hem izleyici için daha gizemli hale gelecektir. Ancak filmde kan döken eşya bir buzdolabıysa o zaman iş başka.

Çin Mahallesindeki Absürt Macera!

distaste | 20 April 2010 17:28

BIG TROUBLE IN LITTLE CHINA (1986)

John Carpenter‘ın yönetmenliğini üstlendiği ve müziğini yaptığı, başrollerini Kurt Russell, Kim Cattrall, Dennis Dun ve James Hong’un yanı sıra 80’lerden hatırlayacağımız tanıdık birçok yüzle paylaştığı bu macera /komedi içinde ne ararsanız bulunduruyor. Ukala, kaba bir kamyon şoförü Jack Burton (Russell), hırslı ve seksi gazeteci Gracie Law (Cattrall), sağdan soldan çıkan acayip yaratıklar, Kara Çin Büyüsü, Çin mahallesindeki kılıç savaşları, lağımlar, ellerinden şimşek çıkan adamlar ve bütün bunlara eline geçirirse saldıran adamlar…
Carpenter bize o kadar güzel bir görsel şölen sunuyor ki klişelere gülmemek, kötü görsel efektlerden keyif almamak mümkün değil.
Hikayemiz sürdüğü kamyonunda telsize ukala demeçler veren Jack Burton ‘ın, Çinli dostu Wang Chi (Dun) ile birlikte hava alanına Chi’nin sevdalısı Miao Yinn (Suzee Pai)’ı almaya gitmesiyle başlar. Ama o da ne? Ölüm Lordları (The Lords of Death), efendileri David Lo Pan (Hong)’in talimatı üzerine bir tanecik yeşil gözlü kızımızı kaçırır! O sırada hava alanında başka bir Çinli kızı karşılacağı bilumum felaketlerden korumak isteyen gazeteci Gracie Law ile yolları kesişir.

çocuklardan korkar olduk

nazokiraze | 20 April 2010 15:17

Gerilim ve korku filmlerde en sık işlenen temalardan biri olan çocuk insanı çocuklardan korkar hale getiriyor. Aslında çok yeni bir olay değil korku filmlerinde çocukların kullanlması, 1956 yapımı The Bad Seed filmindeki istediği olmayınca annesini bile tanımayan Rhoda kötü çocuk kahramanların ilk örneklerindendir.

Orphan’dan ve son izlediğim Case 39 sonrası eşime de söyledim, yahu çoluğa çocuğa kızmayalım bundan kelli diye. Hele evlat hiç edinmeyelim.

1994 yapımı Interview with the Vampire: The Vampire Chronicles filminin Claudia’sı , sarı yağmurluğuyla ne yapacağı belli olmayan Milo, Hayvan Mezarlığı’ndaki Gage, unutulmayan Exorcist’in Regan’ı, Omen’in Damien’i derken baktım ki pek çok filmde insanın en masum hali korkutucu şekilde işleniyor. Macaulay Culkin sanki Evde Tek Başına filmleriyle dehşet saçmıyormuş gibi bir de The Good Son‘la şeytani çocuk olarak karşımıza çıktı.

Elm Sokağı Kabusu serisinde küçüklüğümüzde bizi uykudan nefret ettiren etkenlerden biri de filmdeki ip atlayıp şarkı söyleyen küçük kızlardır. Bu tarz cici kız kıyafetleri içindeki küçük kızlar pek çok korku filmde vardırlar, sakin konuşmaları ve soluk tenleriyle genellikle yol yordam görmüş ve herşeyi bilen hayaletlerdir, film kahramanlarına genellikle uyarıda bulunurlar, tam lafın devamını getirmelerini isterken ansızın kaybolurlar, gereksiz anlarda tekrar karşısına dikiliverirler. Zaten korku filmlerinin büyük bir kısmında katilin bozukluğu çocukluğunda başlıyor ve biz sık sık onun çocuklugundaki psikopatlıklarını görüyoruz, bir de çocuk katiller ortaya çıkınca, çocuksuz korku filmi neredeyse olmayacak gibi. Hemen her katil çocukken tacize uğramış, inanç için baskı görmüş, yetimhanede büyümüş, gözü önünde ailesi öldürülmüş veya seçilmiştir. Hatta bunlar yetmezmiş gibi bazı filmlerde bebekler bile katil .

Güncel Haberler

queennothing | 19 April 2010 14:40

  • Star Wars efsanesi, Bluray olarak piyasaya çıkıyor.
  • Amerikan sinemacı Dede Allen, hayatını kaybetti.

80’lerden güzel bir film, Over the Top (1987)

distaste | 19 April 2010 09:58

90’ların ortası ve sonuna doğru televizyonla ilk tanışan bir çocuk olan ben ve televizyonda birbirini ardına gösterilen tonlarca vurdulu kırdılı filmler, star’da gösterilen pazar gecesi sineması ve unutulmaz müziği…
Anne, baba “evladım çok vurdu kırdı seyretme” dese de inadına televizyonu açıp korka korka filmleri seyretme…
Küçükken Ninja Kaplumbağalar’ın yanısıra ara sıra “kamyoncu” filmlerine de denk geliyordum. Çünkü küçükken kamyoncu olmak istiyordum.
İyi ki de olmadım!

Over the Top” filmde bilek güreşiyle ilgili bir terim olarak kullanılıyor. Motörhead ‘in böyle bir şarkısı mevcut. Sanırım başarılı olmak,birinci olmak anlamına gelen bir terim. Türkçeye “Zirveye Çıkış” diye çevrilmiş. Buna ilaveten filmin başlangıcındaki müzik de beni eski yılların ruhuna götürüyor. Şunu da ekleyelim filmin müzikleri gerçekten çok başarılı.

Cannes Film Festivali Programı Açıklandı

widfara | 16 April 2010 14:51

Cannes Film Festivali bu yıl 12-23 Mayıs 2010 tarihlerinde düzenlenecek. 63. kez düzenlenecek olan yarışmanın jüri başkanlığını Amerikalı yönetmen Tim Burton yapacak. Festivalin açılış filmi Ridley Scott’un yönettiği, Russel Crowe ve Cate Blanchett’in başrolde oynadığı “Robin Hood“.

Festivalde “Altın Palmiye” için yarışacak filmlerin listesi ise aşağıdaki gibi;

Another Year” U.K., Mike Leigh
Biutiful” Spain-Mexico, Alejandro Gonzalez Inarritu
Burnt by the Sun 2,” Germany-France-Russia, Nikita Mikhalkov
Certified Copy” France-Italy-Iran, Abbas Kiarostami
Fair Game” U.S., Doug Liman
Hors-la-loi” France-Belgium-Algeria, Rachid Bouchareb
The Housemaid” South Korea, Im Sang-soo
La nostra vita” Italy-France, Daniele Luchetti
La Princesse de Montpensier” France, Bertrand Tavernier
Of Gods and Men” France, Xavier Beauvois
Outrage” Japan, Takeshi Kitano
Poetry” South Korea, Lee Chang-dong
A Screaming Man” France-Belgium-Chad, Mahamat-Saleh Haroun
Tournee” France, Mathieu Amalric
Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives,” Spain-Thailand-Germany-U.K.-France, Apichatpong Weerasethakul
You, My Joy” Ukraine-Germany, Sergey Loznitsa

CHRONICLES OF RIDDICK (2004)

distaste | 16 April 2010 09:56

Pitch Black’in ardından devam filmi olarak çekilen Chronicles of Riddick 2004 yılında vizyona girdi. David Twohy’in yönetmenliğini yaptığı, başrolleri Vin Diesel (Riddick), Colm Feore, (Lord Marshall), Karl Urban (Vaako), Thandie Newton (Dame Vaako), Judi Dench (Aereon) ve Alexa Davalos (Kyra)’un paylaştığı film yüksek bütçesi, görsel efektleri ve gişedeki başarısızlığı ile dikkat çekiyor. Bu filmi sinemada izlememe karşın seyrettiğimde oldukça beğenmiştim. Biraz daha araştırma yaptığımda gördüm oldukça seveni varmış ve seriye 2012 yılında üçüncü bir film çekme hazırlıkları varmış. Filmin yönetmeni Davih Twohy The Chronicles of Riddick: Dead Man Stalking adlı üçüncü bir film yapılacağını duyurmuş. Daha yeni duyduğum bu haber Riddick hayranları için sevindirici bir haber.

Hikayemiz Riddick, Kyra (o zamanki adıyla Jack) ve Imam (Keith David) ‘in yaratıklarla dolu karanlık bir gezegenden kaçmalarından beş yıl sonra Riddick’in peşine paralı askerlerin peşine takılmasıyla başlar. Paralı askerleri alt edip Helion 5 adlı gezegene giden Riddick Imam’ı bulur ve Necromonger ‘ın Helion 5’ı istilasına şahit olur. Anti kahramanımız Riddick film boyunca hem peşindeki paralı askerlerden kurtulmaya çalışacak ve Kyra’ı bulunduğu cehennem sıcağındaki gezegenden kurtarmaya çalışacaktır. Lord Marshall liderliğindeki Necromongerlar tarafından ise avlanacaktır.

Mortal Kombat (1995)

distaste | 15 April 2010 12:36

Bazı filmler vardır, ne kadar eski ve günümüze oranla daha düşük bir kalitede çekilseler de bizde öyle bir etki bırakmışlardır ki onları tekrar görmek bize keyif verir. Onları her gördüğümüzde çocukluğumuza döner mutlu oluruz. Bu film beni atariyle ilk tanıştığım yıllarda Street Fighter’dan sonra merak edip ilk önce dehşete düştüğüm sonra gözlerimi alamadığım bir oyuna geri götürüyor: MORTAL KOMBAT!
Finish Him! komutları, her yumrukta ortaya saçılan kanlar, Rayden’nın elinden çıkan şimşekler, koparılan kafalar, asit havuzları ve daha neler neler… O zamanlar on yaşında olan biri için bunlar oldukça yeni ve dehşet verici şeylerdi.
Paul W.S. Anderson‘ ın (AVP: Alien vs. Predator, Resident Evil: Afterlife) yönettiği 1995 yılında vizyona giren Mortal Kombat işte böyle bir film. Başrolleri Highlander’dan hatırlayacağımız Christopher Lambert (Lord Rayden), Robin Shou (Liu Kang), Linden Ashy (Johnny Cage), Brigette Wilson (Sonya Blade) ve Cary-Hiroyuki Tagawa (Shang Tsung) paylaşıyor.

Film kardeşinin intikamını almak isteyen Liu Kang, azılı bir suçlunun peşindeki Sonya Blade ve ününü geliştirmek isteyen Johnny Cage’in yollarının Shang Tsung’a ait gizemli bir adada kesişmesiyle başlar. Kişisel hırslarının peşinde olan savaşçılar çok geçmeden iyi ve kötü arasındaki ölümcül savaşta çok önemli bir rol oynayacaklarının farkına varırlar. Lord Rayden (Lambert) tarafından yönlendirilen savaşçılar Shang Tsung ve savaşçılarıyla mücadele edecek dünyayı bekleyen felaketten kurtarmaya çalışacaklardır.

Güncel Haberler

queennothing | 15 April 2010 10:11

  • Bir süre önce bahsedildiği gibi, yapımcılar hızla yeni Spider-Man’i arıyorlardı. Adaylar arasında en güçlü isim 1992 doğumlu Amerikan oyuncu Logan Lerman imiş. Rolü alması kesin gözüyle bakılan Lerman hakkında henüz resmi bir açıklama yapılmadı.
  • Aydın Doğan Vakfı Ödülleri, sanat dalında bu sene ‘sinema’yı seçti. Ödül Nuri Bilge Ceylan’a verildi.
  • Oldukça ses getiren “Nefes” filminin yönetmeni Levent Semerci, yeni projesinde 12 Eylül Olayları’nı işleyecek. Filmin adı “Ayhan Hanım”.
  • Cannes Film Festivali’nde bu sene Ingmar Bergman filmleri gösterilecek.
  • Russell Crowe, Ünlüler Kaldırımı’nda yıldız sahibi oldu.
  • Alman yönetmen Werner Schroeter, 12 Nisan 2010 tarihinde hayatını kaybetti.