bildirgec.org

distaste

11 yıl önce üye olmuş, 7 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

The Demon who makes Trophies of Men!

distaste | 18 September 2010 18:11

Hepimiz Lost‘u duymuşuzdur. Adaya bir grup insan düşer ve duman şeklinde bir canavar tarafından yakalandıkça öldürülürler. Birbirlerinin hayatlarının kesiştiği sıkıcı noktaları geçiyorum. Predator 1’i tekrar seyredince aklıma geldi: Şu “Smoke Monster” denen edepsizin yerine bizim Predator getirilse daha güzel olmaz mıydı? Lost’ta ne varsa Predator’da daha güzeli var. Hem onun sonu daha güzel bitiyor bana güvenin.

Çok özel bir görev için çağrılmış olan kaslı arkadaşımız Dutch (Arnold)
ekibiyle birlikte bir kurtarma görevine gider. Birbirinden ilginç tiplerden oluşan bu kurtarma ekibi ile bol patlamalı bir bölümden sonra, ormanda onları bir “şey”in avladığını farkederler ve Güney Amerika’nın balta girmemiş ormanlarında Arnold’ın kaslarını gösterdiği amansız bir takibe başlarız. Ben henüz 2 yaşındayken çevrilmiş olan bu filmin imdb adresini şurada ve yeni çıkan Predators filminin adresini ise burada bulabilirsiniz.

Uslu bir çocuk olursan sen de Predator görebilirsin

Tek başına bir ölüm makinesi !

distaste | 23 April 2010 10:43

Arnold’ın en kaslı zamanlarında çekilmiş bu aksiyon filmi bence bugünkü bütün aksiyon filmlerinin babası sayılabilir. Konumuz şöyle gelişir;
John Matrix (Arnold) kızıyla birlikte dağ evlerinde mutlu bir şekilde yaşamaktadır. Ama kütüğü tek eliyle taşıyan eski komandomuz için durgun bir hayat söz konusu değildir. Helikopterleriyle gelen General Kirby eski ekibinden birinin öldürüldüğünü ve kendisinin de tehlikede olduğunu söyler ve yanına iki tane koruma verir. Buna rağmen Matrix’in azılı düşmanı Bennett en az kendisi kadar korkunç adamlarıyla çıkagelir ve Matrix’le kızını kaçırırlar. John Matrix bu noktada bir seçim yapmaya zorlanacaktır; Arius denen bir diktatörü başa geçirmek için daha önce güvenini kazanmış bir ülkeye giriş yapmaya zorlanarak Val Verde’nin başkanını öldürmek ya da kızının ölümüne şahit olmak.

Matrix istemeyerek de olsa Val Verde’ye gitmeye razı olur. Ama aklında başka planlar vardır, daha uçakta başlayan aksiyon filmin sonuna kadar bütün gazıyla devam eder. Bize de sadece seyredip eğlenmek düşer. Bu filmden çıkaracağımız dersler; Arnold’ın 1985’te gerçekten çok kaslı olduğu, tek kişilik ordu kavramının aksiyon filmlerinin en güzel parçası olduğu ve bir komandonun kızını kaçırırsanız onun kesin sizi bulacağı, ordunuzu tek başına öldüreceği ve sonunda sizin de öleceğiniz.

Çin Mahallesindeki Absürt Macera!

distaste | 20 April 2010 17:28

BIG TROUBLE IN LITTLE CHINA (1986)

John Carpenter‘ın yönetmenliğini üstlendiği ve müziğini yaptığı, başrollerini Kurt Russell, Kim Cattrall, Dennis Dun ve James Hong’un yanı sıra 80’lerden hatırlayacağımız tanıdık birçok yüzle paylaştığı bu macera /komedi içinde ne ararsanız bulunduruyor. Ukala, kaba bir kamyon şoförü Jack Burton (Russell), hırslı ve seksi gazeteci Gracie Law (Cattrall), sağdan soldan çıkan acayip yaratıklar, Kara Çin Büyüsü, Çin mahallesindeki kılıç savaşları, lağımlar, ellerinden şimşek çıkan adamlar ve bütün bunlara eline geçirirse saldıran adamlar…
Carpenter bize o kadar güzel bir görsel şölen sunuyor ki klişelere gülmemek, kötü görsel efektlerden keyif almamak mümkün değil.
Hikayemiz sürdüğü kamyonunda telsize ukala demeçler veren Jack Burton ‘ın, Çinli dostu Wang Chi (Dun) ile birlikte hava alanına Chi’nin sevdalısı Miao Yinn (Suzee Pai)’ı almaya gitmesiyle başlar. Ama o da ne? Ölüm Lordları (The Lords of Death), efendileri David Lo Pan (Hong)’in talimatı üzerine bir tanecik yeşil gözlü kızımızı kaçırır! O sırada hava alanında başka bir Çinli kızı karşılacağı bilumum felaketlerden korumak isteyen gazeteci Gracie Law ile yolları kesişir.

80’lerden güzel bir film, Over the Top (1987)

distaste | 19 April 2010 09:58

90’ların ortası ve sonuna doğru televizyonla ilk tanışan bir çocuk olan ben ve televizyonda birbirini ardına gösterilen tonlarca vurdulu kırdılı filmler, star’da gösterilen pazar gecesi sineması ve unutulmaz müziği…
Anne, baba “evladım çok vurdu kırdı seyretme” dese de inadına televizyonu açıp korka korka filmleri seyretme…
Küçükken Ninja Kaplumbağalar’ın yanısıra ara sıra “kamyoncu” filmlerine de denk geliyordum. Çünkü küçükken kamyoncu olmak istiyordum.
İyi ki de olmadım!

Over the Top” filmde bilek güreşiyle ilgili bir terim olarak kullanılıyor. Motörhead ‘in böyle bir şarkısı mevcut. Sanırım başarılı olmak,birinci olmak anlamına gelen bir terim. Türkçeye “Zirveye Çıkış” diye çevrilmiş. Buna ilaveten filmin başlangıcındaki müzik de beni eski yılların ruhuna götürüyor. Şunu da ekleyelim filmin müzikleri gerçekten çok başarılı.

CHRONICLES OF RIDDICK (2004)

distaste | 16 April 2010 09:56

Pitch Black’in ardından devam filmi olarak çekilen Chronicles of Riddick 2004 yılında vizyona girdi. David Twohy’in yönetmenliğini yaptığı, başrolleri Vin Diesel (Riddick), Colm Feore, (Lord Marshall), Karl Urban (Vaako), Thandie Newton (Dame Vaako), Judi Dench (Aereon) ve Alexa Davalos (Kyra)’un paylaştığı film yüksek bütçesi, görsel efektleri ve gişedeki başarısızlığı ile dikkat çekiyor. Bu filmi sinemada izlememe karşın seyrettiğimde oldukça beğenmiştim. Biraz daha araştırma yaptığımda gördüm oldukça seveni varmış ve seriye 2012 yılında üçüncü bir film çekme hazırlıkları varmış. Filmin yönetmeni Davih Twohy The Chronicles of Riddick: Dead Man Stalking adlı üçüncü bir film yapılacağını duyurmuş. Daha yeni duyduğum bu haber Riddick hayranları için sevindirici bir haber.

Hikayemiz Riddick, Kyra (o zamanki adıyla Jack) ve Imam (Keith David) ‘in yaratıklarla dolu karanlık bir gezegenden kaçmalarından beş yıl sonra Riddick’in peşine paralı askerlerin peşine takılmasıyla başlar. Paralı askerleri alt edip Helion 5 adlı gezegene giden Riddick Imam’ı bulur ve Necromonger ‘ın Helion 5’ı istilasına şahit olur. Anti kahramanımız Riddick film boyunca hem peşindeki paralı askerlerden kurtulmaya çalışacak ve Kyra’ı bulunduğu cehennem sıcağındaki gezegenden kurtarmaya çalışacaktır. Lord Marshall liderliğindeki Necromongerlar tarafından ise avlanacaktır.

Mortal Kombat (1995)

distaste | 15 April 2010 12:36

Bazı filmler vardır, ne kadar eski ve günümüze oranla daha düşük bir kalitede çekilseler de bizde öyle bir etki bırakmışlardır ki onları tekrar görmek bize keyif verir. Onları her gördüğümüzde çocukluğumuza döner mutlu oluruz. Bu film beni atariyle ilk tanıştığım yıllarda Street Fighter’dan sonra merak edip ilk önce dehşete düştüğüm sonra gözlerimi alamadığım bir oyuna geri götürüyor: MORTAL KOMBAT!
Finish Him! komutları, her yumrukta ortaya saçılan kanlar, Rayden’nın elinden çıkan şimşekler, koparılan kafalar, asit havuzları ve daha neler neler… O zamanlar on yaşında olan biri için bunlar oldukça yeni ve dehşet verici şeylerdi.
Paul W.S. Anderson‘ ın (AVP: Alien vs. Predator, Resident Evil: Afterlife) yönettiği 1995 yılında vizyona giren Mortal Kombat işte böyle bir film. Başrolleri Highlander’dan hatırlayacağımız Christopher Lambert (Lord Rayden), Robin Shou (Liu Kang), Linden Ashy (Johnny Cage), Brigette Wilson (Sonya Blade) ve Cary-Hiroyuki Tagawa (Shang Tsung) paylaşıyor.

Film kardeşinin intikamını almak isteyen Liu Kang, azılı bir suçlunun peşindeki Sonya Blade ve ününü geliştirmek isteyen Johnny Cage’in yollarının Shang Tsung’a ait gizemli bir adada kesişmesiyle başlar. Kişisel hırslarının peşinde olan savaşçılar çok geçmeden iyi ve kötü arasındaki ölümcül savaşta çok önemli bir rol oynayacaklarının farkına varırlar. Lord Rayden (Lambert) tarafından yönlendirilen savaşçılar Shang Tsung ve savaşçılarıyla mücadele edecek dünyayı bekleyen felaketten kurtarmaya çalışacaklardır.

Equilibrium

distaste | 12 April 2010 12:35

2002 yılında vizyona giren Kurt Wimmer’ın yönettiği, başrolleri Christian Bale, Sean Bean, Taye Diggs’in paylaştığı Equilibrium, çok fazla bilinen bir film değil ama gerek çekimleriyle, gerek senaryosuyla izleyiciyi ekran başından düşürmeyen, salt bir aksiyon filmi olmasından öte, günümüz dünyasına göndermeler yapan, Cesur Yeni Dünya‘dan büyük ölçüde etkilenmiş bir başyapıt.

Hikayemiz uzak bir gelecekte 3. dünya savaşı sonrası faşist ve totaliter bir rejimde görev yapan en yüksek mertebedeki John Preston’un (Bale) başından geçiyor. Rahip (Cleric) Preston bu sistemin en öndeki askeridir ve görevi sistemi koruyarak “His Suçlularını” ortadan kaldırmaktır. Gelecekteki totaliter ve faşist sistem bütün savaşların insanın hissetme yetisi yüzünden çıktığını savunur ve bunun için insanın hissetme duygusunun tamamen bastırılması gerektiğini, aksi takdirde savaş ve yıkıma tekrar yol açacağını savunur.

Bu yüzden hissetmeyi önleyen Prozium adlı ilacı her insan tarafından alınması gerektiğini savunur aksini savunan herkesi de sisteme düşman sayar. Olaylar John Preston’ın günlük dozunu bir yanlışlıkla atlaması ve hissetmeye başlamasıyla gelişir ve sistemin ateşli savunucusunun sistemin baş düşmanı haline gelmesini adım adım izleriz.