bildirgec.org

Dyson ile Formula hızı!

Beacool | 24 February 2010 12:23

işte yeni motorumuz
işte yeni motorumuz

Halkımız tarafından genelde çok önemsenmese de bence ev temizliği sırasında kullanılan aletler hayatımız için çok önem teşkil ediyor. Ortalama bir insan hayatının beşte üçünü ev işleriyle harcadığını düşürsek burada harcanan zamanın kısalması hayatımıza kalite ve daha uzun bir kişisel vakit demektir…

Boytları gayet uygun
Boytları gayet uygun

Bu ürünümüz de hayatımıza temizlikte hız katarak biraz olsun rahatlamamızı hedeflemiş bir ürün. Tabiri yerindeyse gerçekten “hız” katıyor. Türünün en hızlı motoruna sahip bir şarjlı elektrik süpürgesi. 104,000rpm lik hızıyla bir Formula 1 araba motorunu andırıyor. Aslında kendisine daha önceleri ülkemizde satışta olan DC16 ve DC30’un halefi de diyebiliriz. Genel kullanımı olsa da ev için de gayet iyi sonuçlar verebilecek bir yapıya sahip.

Teknik özellikleri bakımından da geliştirilmiş olan ürünün detaylı özelliklerine bakarsak;
• LED batarya göstergesi
• Dyson dijital motor – Daha küçük, hafif ve diğer motorlardan daha güçlü.
• Emiş gücünü kaybetmeyen tek şarjlı el süpürgesi.
• Çift güç modu – on dakika güçlü emiş yada altı dakika %70 daha kuvvetli emiş modu

font-face artık tüm tarayıcılarda!

basarozcan | 30 October 2009 12:03

Eğer web tasarımı ile uğraşıyorsanız @font-face tanımlamaları ile istediğiniz fontları sitenizde kullanmanın olağan olduğunu biliyorsunuzdur. OTF ve TTF gibi değişik uzantılı fontları birçok tarayıcıda sorunsuz olarak gösterebiliyorsunuz. Fakat iş bu fontları Internet Explorer’da kullanmaya gelince malesef tahmin edeceğiniz gibi yine bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz.

@font-face desteği aslında Internet Explorer 4’ten beri Microsoft’un desteklediği bir deklerasyon. Fakat bu destekleri biraz tutucu. Çünkü IE serisi sadece EOT (Embedded Open Type) fotmatlı fontları desteklemekte. Bu formatın seçilmesinin nedeni ise bu formatlı font dosyalarının kopyalanarak kişisel kullanıma izin vermemesidir.

Bu yazıda sevdiğiniz fontları nasıl EOT formatına çevireceğinizi ve sitelerinizde nasıl kullanacağınız konusunda ipuçlarını kullanarak sitelerimizin albenisini arttıracağız.

Tarayıcılar ve desteklenen formatlar
Tarayıcılar ve desteklenen formatlar

Birinci Adım: Ücretsiz bir font seçin
Internet’te birçok ücretsiz font sunan site var. Lisans problemleri ile karşılaşmak istemiyorsanız tamamen ücretsiz lisansla yüklenmeye sunulan fontları bularak sitelerinizde kullanmaya bakın. Bu tarz fontların sıralandığı fontex.org mutlaka göz atılması gereken kaynaklardan.

doodle google

hkmt | 19 May 2008 15:28

google‘ın birleşik devletlerde duyurduğu logo yarışmafinalistleri belli oldu. tüm okul öğrencilerinin katılabildiği bu yarışmada kazanan kişinin logosu google’ın yeni logosu olarak birleşik devletler google sitesinde kullanılacak. 12 nisanda kayıtları biten bu yarışmanın 40 finalistinin çalışmalarının sunulduğu bu sitede ziyaretçilerin kategorilere ayrılmış çalışmalardan, herbirinden bir çalışmaya onay vererek onaylamaları sonucunda kazanan belli olacak. 21 mayısta ödül seremonisi yapılıp kazanan açıklanacak, 22 mayısta da U.S. google anasayfasında logo olarak yer alacak. yarışmacıların yararlandıkları doodle templateleri buradan indirebilirsiniz.

Pilli Ofisi

admin | 06 August 2008 11:21

başlık biraz(!) petrol ofisini andırıyor kabul ediyorum. O kadar çok şirketin ofisini gördük ama pilli network olarak, günde onlarca bildirinin döndüğü, hararetli tartışmaların yaşandığı (iyi veya kötü), birçok şeyin ilk defa öğrenildiği bu oluşumun ofisini, çalışma koşullarını hep merak ediyordum. Webrazzi (Arda Kutsal) bu merakımı nebze de olsa giderdi diyebilirim. Pilli hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdiği için Arda’ya da teşekkürler.

Hasan (Hafif Uyku) ve Aylin Yalçınkaya (Shane)‘ya buradan selamlar, sevgiler. Cem Başpınar (Aftermath) seni unutmadım elbette 🙂 Kendi adıma konuşmam gerekirse; bu oluşumda yazma fırsatını veren herkese binlerce kez teşekkür ederim. iyi ki varsınız. Sağolun, varolun.

not: Hasan Bey, viewsonic ekrana hasta oldum 🙂
videoda söylendiğine göre bildirgeç’te 5-6 editör varmış. Bunları cem biliyormuş, yaz artık şunları cem. Millet öğrensin bakalım.

Çizgilerin Efendisi Hayao Miyazaki ve Princess Mononoke

Kyoshiro | 10 January 2004 01:22

Miyazaki Japonya’nın yetiştirdiği en büyük yönetmen ve animasyon ustalarından biri.1941 doğumlu sanatçı can arkadaşı Isao Takahata (Kendisi Japon Animasyon sanatının Kemalettin Tuğcu’sudur bir bakıma ancak onu daha sonraki bir makalede tanıyacağız.) ile birlikte Japon Animasyon’unun ilk devrelerinden beri parlamışlardır. Kendisi bunun yanında bazı filmlerine konu olan mangaları da çizmiş ve yayınlamıştır.

Miyazaki’nin yönettiği en kayda değer animasyonlar; Lupin III: The Caste Of Cagliostro (1979) ,Nausicaa Of The Valley Of The Wind (1984) , Laputa: The Castle in The Sky (1986), My Neighbours Totoros (1988), Kiki’s Delivery Service (1989), Porco Rosso (1992), Mononoke Hime (1997), Spirited Away (2001)-American Academy Award Best Animated Feature Film 2003-Oscar yani, Howl’s Moving Castle (2004).

and the people who are going to be 10 years old.
–Hayao Miyazaki “> Miyazaki ve Takahata Pippi Uzunçorap’ın da TV dizisini yapmayı planlamışlarsa da Astrid Lindgren kitabinin televizyona aktarilmasina izin vermediği için bu proje ve buna benzer birkaç proje de suya düşmüş.

Miyazaki birçok filmini Japon Animasyon endüstrisinin Warner Bros+20th Century Fox’u olan Studio Ghibli’den çıkardı. Ufak bir araştırma ile Animasyon sektöründeki en büyük yatırımların da Studio Ghibli tarafından yapıldığı görülebilir. (Sayfası japonca olduğu için link vermiyorum)

Miyazaki, filmlerini 5. sınıftan büyük çocuklar için yaptığını söyler ve her filminde verilen güzel bir mesaj vardır. 80’ler de Amerikan Animasyonu Voltran Robotech GI.Joe gibi savaş temalı animasyonlarla çocuklarını Columbine dehşetlerini yaratmaya itmişken Miyazaki çocukları gözleri nefretle kapanmadan görmeye iter (Mononoke Hime- “..To see with eyes unclouded by hate…” )

Müzik Miyazaki filmlerinin en vazgecilmez parçasıdır. Her filmin OST’sini gönül rahatlığıyla alabilirsiniz. Zaten ben söylemesem de filmleri bir kere izledikten sonra senaryonun akışına tam olarak uyan temalı melodileri farkedeceksiniz.

Gelelim bir filmin kısa analizine ; kendi favorim olan Mononoke Hime , ya da ingilizce versiyonunun ismi olan Princess Mononoke ile başlayayım.(Unutmadan ingilizce versiyonda dublajda Claire Daines-San, Billy Crudup-Ashitaka, Minnie Driver-Muhteşem bir performans ile Lady Eboshi, Gillian Anderson – Scully Moro’yu seslendiriyor, Billie Bob Thornton rol alıyor ve DVD coverinda Most Successfull Japanese Movie Ever yazıyor. Tabi Spirited Away Oscar alarak bu ünvanı taşımaya başladı 2003’de.)

Princess Mononoke 1400’lü yıllar’da Japonya’da geçer. Orman Hayvan-Tarıların evidir ve ve ormanlarını sayıları gitgide artan ve saldıurganlaşan insanlardan korumak için umutsuz bir mücadeleye girmişlerdir. Sürgün fakat orman tanrıları ile barış içinde yaşayan bir kabilenin prensi olan Ashitaka köyüne saldıran iblis-hayvan’ı öldürmek sorunda kaldıktan sonra bu yaratık tarafından lanetlenir. Bunun sonucundan kabilesini terketmek zorunda kalır. İblis nefret ile lanetlenip o hale gelmiştir ve kolundaki lanet izinden kurtulması için Ashitaka’nın gözleri nefretle kapandmadan görebilmesi gerekir. Kabilenin şamanı Ashitaka’ya batı’ya gitmesini salıklar. İblis’in cesedinde buldukları metal top (mermi) oradan geliyordur. Köyünü kurtarmasına rağmen lanetlendiği için sevdiklerini terketmek zorunda kalan Ashitaka kuzeye gider. Bu arada Kuzey’de Yüce Orman Tanrısı’nun yaşadığını öğrenir. Yüzü insan ve vücudu bir geyiktir. Geceleri Nightwalker olarak dev adımlarla ormanı adımlar ve şafakta yine geyiğe dönüşür. Ashitaka laneti kaldırmasını dilemek için ona gitmeye karar verir. Bu arada lanet her nefret duyduğunda kolunda gitgide yayılır. Şamanın kehanetine göre önce kemiklerine işleyecek ve sonra onu öldürecektir. İnanılmaz olarak her nefret duyduğunda kolunda insan üstü bir güç hisseder. Samuray’ların bir köyü yağmaladığı sırada oradan geçen Ashitaka’nın öylesine fırlattığı bir ok bir Samuray’ın kellesini koparır hatta. Sonunda demir topun geldiği yere ulaşır. Lady Eboshi’nin Demir Köyü. Genelevlerden kontratlarını satın aldığı kızlara demirhanelerde iş ve özgürlük vermiştir, erkeklere ise onları koruma görevini iyliksever Lady Eboshi. Orman Tanrıları Ağaçları kesip demir filizi için toprağı kazan insanlara saldırınca Lady Eboshi Tüfekleri adamları ile gelmiş ormanın koruyucusu Naga isimli Domuz-Tanrı’yı kovmuştur. Bu sonradan bir iblise dönüşen Tanrıdır. Ashitaka bu sırada Kurt Tanrılar tarafından bulunup yetiştirilmiş San’a rastlar. Hayvanların Prensesi, Mononoke Hime’dir San. Lady Eboshi’nin en büyük düşmanı. Ormanı korumak için herşeyi yapar. Ashitaka iki taraftan birini seçemez. Onlar barış içinde yaşamalıdır. Orman ve İnsanlar. Tıpkı onun kabilesinde olduğu gibi. Ormanın Yüce Tanrısının kafasını kesip İmparatora ölümsüzlük vermesi için almayı planlaya Tanrı avcıları gelince durum kızışır ve Ashitaka ve San’ın Lady Eboshi’nin deliliğini durdurup Hayvan Tanrıları savaşmaktan alıkoymaları gerekir.

Filmde gözyaşlarınızı tutamayacağınız sahneler var. İlki yaralanan Ashitaka San’ın ağzına verdiği kurutulmuş eti bile yiyemeyince San’ın annesi kurt Tanrı Moro’nun öğrettiği gibi eti önce çiğneyip sonra Ashitaka’nın ağzına kendi ağzına vermesi. Bu durumda ne siz tutabiliyorsunuz gözyaşlarınızı ne de Ashitaka. İkincisi ise Ashitaka San’ı Lady Eboshi ve Demir Köy’ün tüfekli kadınlarından kurtarması. Kolundaki lanet tavana vuran Ashitaka kolundan ışıkları saçarak Lady Eboshi’nin San ile düellosunu izleyen kalabalığı yarıp hasımları durdurur. Kolundan çıkan yılansı ışıklardan korkan kalabalığa seslenir :

“Look people! This is what hatred looks like. This is what it does when it gets hold of you. It’s eating me alive and very soon now it will kill me. Fear and anger only makes it grow stronger!”

Omzunda San köyden çıkarken kadınlardan biri yanlışlıkla da olsa Ashitaka’yı 10 santimetre çapında bir mermi ile vurur. Profilden göğsünü delip geçen mermiyi gördüğünüz Ashitaka gözleri dolu yürümeye devam eder ve on kişinin açabildiği kapıyı ayakları kendi kanında kayarken tek eliyle açıp San’la beraber Moro’nun çocuklarıyla Orman’a gider…

Bu arada Princess Mononoke’nin bazı sahnelerinin bol kandan ötürü sansürlendiğini dipnot olarak ekleyelim…

Bu sayfadaki release’lerden Alman versiyonun kapaginda San’ın ağzındaki kan silinmiş…