bildirgec.org

zonguldak hakkında tüm yazılar

Kader mi? Fıtrat mı? Yoksa Rus ruleti mi?

| 25 May 2010 15:26

Aşağıdaki paragraf 24.05.2010 tarihli Hürriyet gazetesinden.

ENERJİ Bakanlığı’nın yaptığı denetimlerde, özellikle özel maden ocaklarında tespit edilen önemli eksiklikler şöyle:*Ocak çalışanlarına kişisel koruyucular verilmiyor.*Acil çıkış kapısı yok, havalandırma manuel.*Ocaklarda hava ölçüm aleti yok.*Çoğu maden ocağının işyeri ruhsatı yok.*Metan gazı ölçüm aleti sürekli ocakta bulundurulmuyor.*Nefeslik baca havalandırma sistemi kurulmamış.*Acil kaçış planı yok.

Yukarıdaki maddeler enerji bakanlığının denetimlerinden. Muhtemelen burada söz edilmeyen birçok kusur daha vardır. Müfettişler bu eksiklerden birini veya birkaçını tespit ettiğinde yapılan ise, ilgili firmayı eksikliklerini 6 ay içersinde gidermesi için uyarmak.
Diyelim ki metan gazı ölçüm aleti yok ve firma uyarıldı. İşveren 6 aya kadar o aleti madene koyup çalıştıracak. Türkçesi, aynı şartlarda çalışmaya devam. Ondan sonra da, bu süre içinde metan gazı nedeniyle meydana gelebilecek ölümler, ihmal ve sorumsuzluk değil, kader veya fıtrat olacak. Üstüne, bu konuyu eleştirenler, olayı fazla abartmakla suçlanacak.

Maden işçileri savaşta mı öldü?

| 21 May 2010 09:41

Başbakan Zonguldak’ta ölen işçiler için “Bu işe girerken risklerini biliyorlardı.” dedi. Bu sözlerin arkasında nasıl bir gaddarlık ve acımasızlık var, tahmin bile edemiyorum.

Bu “Kardeşim burada ölüm tehlikesi vardı, işe girmeseydin.” demek değil mi?
Veya “Tehlikeyi biliyordun, burada ölüm tehlikesi olağan işlerden.” demek değil mi?

Maden işçilerinden bir kısmının orada öleceklerini bilerek çalıştırmak. Aslında öyle acı bir itiraf ki.

Bu açıklama, Başbakanın Türk halkına bakış açısını da ortaya koyuyor. İnsanların fütursuzca ölüme gönderilmesinde hiçbir sakınca görmüyor. Bunu gayet doğal karşılıyor. Neredeyse “Kardeşim neden öldünüz? Bak üretim durdu.” diyecek.

Gülmeyen Babama…

aytenim | 20 February 2009 18:07

İlk yazıma kendime başarılar diyerek başlıyorum.
İlk yazım deken Hafif.org için demeliyim.
Efendim ben, Zonguldaklı bir ailenin beş çocuğundan ortalarda yer alan biriyim. Hiçbir özelliğim yok; Babam yirmisekiz yıl aralıksız yerin yüzlerce metre altında maden işçiliği yaparak hayatını kazanmış, beş çocuğunu okutmuş( halen okuyanlarımız var) bir aile babası iken, yıllarca yeraltında çalışmanın yol açtığı çeşitli rahatsızlıklarla boğuşarak geçirdiği emeklilik günlerinin ilk yıllarında akut akciğer rahatsızlığından vefat etti..

uzun mehmet diye biri yokmuş aslında…

DDeveloper | 16 February 2008 02:24

hani hepimiz biliriz okul kitaplarından. uzun mehmet diye birinden bahsederler. zonguldaklı bir asker. hani askerler terhis olurken, komutanları onlara kara bir taş göstererek bu taşı memleketlerinde aramaları ve bulurlarsa kendisini haberdar etmeleri konusunda tembihler. gösterdiği taş kömürdür. bunu uzun mehmet zonguldak’ta bulur ve komutanına götürür. hikayenin ders kitaplarındaki halini burada bulabilirsiniz. ben hatırladım ve mustafa armağan’ın “yakın tarihin kara delikleri” isimli kitabında yazdığı “uzun mehmet efsanesi” başlıklı yazısını okuyunca şaşırdım. meğer uzun mehmet de bir efsaneymiş. aslında bunun gibi bir sürü başlık var bize tarih kitaplarında anlatılan… resmi tarih… tarihçinin özellikleri anlatılırken objektif olmalı özelliğinden bahsedilirdi. bu da yazıyor okul kitaplarında ama uygulama sıfır. neyse uzun mehmet ile ilgili bir yazı daha buldum burada.

Köçek

mansonilized | 04 July 2007 19:15

köçeklerin dansı
köçeklerin dansı

Köçek hem dansın hem dansçının adıdır. Farsça küçük, genç anlamı taşıyan kuchak kelimesinden geliyor. Bizim bildiğimiz köçek düğünlerde dans eden erkek dansözdür. Temelleri oldukça eskiye dayanan bu gelenek şimdilerde yok olmaya yüz tutmuştur.Köçekliğin kökenleri araştırıldığında karşımıza oldukça ilginç şeyler çıkıyor. Osmanlı saraylarının en büyük eğlencelerinden birisi bu. Bununla birlikte Ege’de Dionysos şenliklerinde bu tür kıyafetlerle danslar yapıldığı antropologlar tarafından bulunmuş.

sarayda dans
sarayda dans

Her ne kadar birçoklarının etek giyen erkeklerin düğünlerin ortasında göbek atması olarak algılansada aslında özel bir eğitim gerektiren bir dans türü. Osmanlı döneminde Rum, Ermeni, Musevi,Roman çocukların altılı yaşlarda eğitime alınması ile başlıyor ve yaklaşık altı yıl sürüyor.Köçek dans işini sakalları uzayana ya da yüzündeki genç ifadeyi kaybedene kadar sürdürebiliyor. Bundan sonra geri planda kalıyor. Oyun arap, yunan, asyalı esintileri taşıyor geleneksel anadolu ritimleri ve çoğu kez balkan müzikleriyle oynanıyor. Köçek yoğun bir makyaj yapıyor ve saçlarını maşa ile sarıyor. Genellikle şalvar, yelek, geniş fes yapılı bir tür şapka takıyor. Kıyafetleri bol işlemeli ve mücevherlerle kombine ediliyor. Zaman zaman elbise yahut etek de giyiyor. Köçek tef ve zil çalabiliyor.

ziller
ziller

Zaten köçeğin yeteneği değerlendirirken sadece dansına bakılmıyor; enstürman çalma yeteneği ve zerafeti de önemli. Bir köçek ilk gençliğini bitirdikten sonra özellikle 25 yaşın üzerinde artık saraylarda boy gösteremiyor. Bu yaştan sonra genellikle kumpanyalarda çalışabiliyorlar. Köçekler düğün, bayram, şenlik, festival gibi özel ve mutlu günlerde boy gösteriyorlar. Ve bir süre sonra sultanın yasaklaması ile köçekler Anadolu’ya ve Mısır’a kaçıyor. Bazıları da kalıp köçek kollarını kuruyor.Köçekliğin çıkışı bazılarına göre kadınların toplum içinde oyun oynamasının uygunsuzluğundan, bazılarına göre ise kadın bulunmayan yerlerde erkeklerin bir tür eğlence arayışından kaynaklanıyor. Osmanlının sapkın ve oğlancı eğilimleri diye alay eden bir kesim de mevcut.Köçeklik 17.-19. yy görülmüş. Ancak hala özellikle Kastamonu ve Zonguldak’ta oldukça yaygın. Ancak maalesef erkek adam dans etmez mantığı bu güzel geleneğin sonunu hazırlıyor.

-Tarihtan ünlü köçekler

pink floyd’un logo ayıbı

esatergun | 20 July 2006 17:35

bildirime başlamadan önce sizlere kısaca pink floyd’u tanıtmak isterim.*yazının ilerleyen cümlelerinde pink floyd da kimmiş demeyesiniz, konu buraya nasıl geldi diye düşünmeyesiniz diye.

öncelikle makine‘nin yumi‘sinde gördüğüm ve merakla zıpladığım bir siteden bahsetmek istiyorum.

blog fırtınası başladığından beri internet ortamı bu kadar yaratıcı ve paylaşımcı olmamıştı. bloggerlık bir tutku oldu ve insanların internetle ilgili fikirlerinin daha pozitif yönde çalışması için de bir kıvılcım çaktı. forumların göz yoran, kalabalık ve gereksiz text boşluğundan daha faydalı bir yere dönüştü web ortamı.

düğün merasimi işkencesi

linnux | 16 July 2006 12:36

Herkesin farklı farklı zevkleri var.

Senin bayıldığına ben iğrenirim, ya da tersi…

Hayatta en tahammül edemediğim şeylerden biri de, memleketimdeki evlilik
töreni(işkencesi)ne dair ayrıntılar.

Törenlerin her aşamasında temel amaç, yeni evlenecek çifti işkenceden geçirmektir.

Kına, geline yapılacak işkencenin adıdır. Gelinin mahallesinde yapılır. Genç kızcağızı zorla ağlatmak için;
mahallenin genç kızları meydanda toplanırlar,
gelini sandalyeye oturturlar,
“-Yüksek yüükseeek teppeeelereee ev kuuurmaaasıınlaaar.”
şarkısı, türküsü, her ne haltıysa işte, o şey söylenir.