bildirgec.org

zindan hakkında tüm yazılar

Çünkü Çok Zor

Chat Noir 1 | 14 February 2011 11:53

İnsanlarla olmak, yalnız olmaktan,
Konuşabilmek, düşünmekten,
Sevilmek, sevmekten daha zor.
Kayıtsız kalmak, endişelenmekten,
Dinlenmek, dinlemekten,
Mutlu olmak, üzülmekten daha zor.
Elde etmek, istemekten,
Yaşamak, ölmekten,
Sessiz kalmak, haykırmaktan daha zor.
Sensiz kalmak, zindanda olmaktan,
Sevgisiz kalmak, susuz kalmaktan,
Dost bulmak, her şeyden daha zor.

Güliz Ardilli / İstanbul / 8 Kasım 1997 16:45

Fängelse (1949)

queennothing | 07 December 2010 10:00

İsveçli yönetmen Ingmar Bergman‘ın yazıp, yönettiği 1949 çıkışlı sinema filmi “Fängelse” (Prison/ Zindan), Amerika’da anca 13 sene sonra, 1962 senesinde vizyona girdi. Filmde İsveçli aktör Doris Svedlund, Birger Malmsten, Hasse Ekman, Eva Henning, Anders Henrikson, Stig Olin gibi isimler rol alıyor. Şetan, Tanrı ve İnsan üçgeni hakkında düşündürücü fikirlere sahip olan film, Şeytan’ın tüm kötülüklere, atom bombası ve türevlerinin kullanılmasına bile engel olacağına dair güvence vererek dünyayı terkedeceğini açıklamasıyla insan hayatında ve özellikle Tanrı inancında değişiklik olup, olmayacağını sorguluyor.

Şeytan’ın hükümdarı olduğu Cehennem’in, aslında içinde yaşadığımız dünya olduğunu düşünerek yola çıkan eski matematik profesörü, akıl hastahanesinden çıkar çıkmaz soluğu yönetmen dostu Martin’in yanında alır. Kafasında bir film senaryosu olduğunu söyleyen profesör, yönetmeni öğle yemeğine davet ederek projesini anlatır.

BEKLERİM

bozok06 | 04 October 2010 14:02

SENSİZ GÜNLERİMİ SAYAMIYORUM,

YERİNE KİMSEYİ KOYAMIYORUM,

GÖNLÜMDEN BEN SENİ SİLEMİYORUM,

BEKLERİM SEVDİĞİM DÖNERSİN DİYE .

GEÇMİYOR GÜNLERİM BİR TÜRLÜ SENSİZ,

BİTMİYOR BU ÇİLE SEVGİLİM SENSİZ,

CENNET BİLE BANA ZİNDANDIR SENSİZ,

BEKLERİM SEVDİĞİM DÖNERSİN DİYE.

BEKLERİM SEVDİĞİM DÖNERSİN DİYE,

BELKİ BU HALİMİ GÖRÜRSÜN DİYE,

DERDİME BİR ÇARE BULURSUN DİYE,

BEKLERİM, BEKLERİM, BEKLERİM SENİ…
(bozoklu)

ağıt

morfik | 30 June 2008 10:21

bir bebek mezarına
birkaç yaşam ve milyonlarca gözyaşı sığdı,
yüreklerde tanımsız acı..
duvarsız hapishanelerde
insanlar can çekişiyor.
gardiyan!gar-di-yan!
kelepçeleri çöz,nefes almaları lazım.
artık geç!
doktorlar değil imamlar çağırın
burada milyonlarca ölü var…

zindanlar

xmetisx | 24 March 2008 01:33

ayaklarım beni kendiliğinden götürmekte, adımlıyorum nefesleri bir başı
bir sonu belli hiçlikte, bir kulübe görüyorum korku filmlerinde olur ya
öyle izbe, öyle yıkık,öyle bitkin ama bir o kadar içine çeken bilincimi
sanrılar görmeye sürükleyen… kırılmış kapısının kenarından içeriye
süzüldüğümde yanlız güneş ışığı yanlız belirsizlik… küçükken altında
uyumuş olduğum sokak lambasını hatırlıyorum… ona baktığımda da ışığı
acıtırdı düşlerimi… daha sonra hayallerim gibi o kocaman lambada küçüldü
onu da kırdılar ve ben daha sonra onun altında yağmuru duyumsayarak birisini
düşündüm onun düşlerini başkaları kırarken… ben beynimin hücrelerini
zindanım yapıp ağladım içerisinde onun için…

Onsuzluğun Ertesi…

pelitas | 15 November 2007 01:41

Duygusallığımdan arta kalan zamanımı katıp isyanlarıma sataşmak istedim yüreğimdeki çocuğu alanlara. Kimse bir şey sormadı horoz şekerimi alırken elimden ve yerine bıraktıkları diken tohumlarıyla yaralandı ellerimde; yüzüme değdirmeye utandım… Çocukluk günlerimde kurduğum ve toz pembe noktalarla bitirdiğim cümleler yerini; mutluluğun son harfinden bile geçmeye utanan ABC yığıntılarına bıraktı… Sahi, vakitte sonbahar değil mi? Sonra bir aşk aldı beni! Önce sımsıkı sardı da vurduğunu bile anlamadım sıcağı sıcağına… Bedel günü gelene kadar ne güzeldi aşk; GİZEM’liydi! O, bütün varlığımla yöneldiğim hayat kaynağıydı… Son kez bile olsa yüzünü görmek için ateşlere yürümeyi göze aldığımdı… Yeryüzünün en güzel yüzü, kalbimdeki büyüydü… Günü geldiğinde ana, baba, candı; bir gün sonra içimde saplı bıçaktı… Hayat, kalbimden dolup taşan bu aşkın karşılığını bulacağımı yalnızca 1 yıllık ekonomik paketle vaat etmişti bana… Bir süpermarket promosyonuydu geldi geçti işte… Artık her gün, bu oda içinde ki umutsuzluk çemberinde akrobatlık yaparak geçiyor… Aslına bakarsan işin; dört duvardan ibaret bu odanın zindan hayatından farkı yok artık. Bu oda ki onunla, uzakta olsa bile ne anlar yaşatmıştı… Bu oda ki onun sesiyle nice zamanlar bütünleşmiştim… Bu oda ki yitik bir aşktan geriye kalan kırık bir kalbi misafir ediyor şimdi… Duvardaki birkaç resmini seyredalarken gözlerimde anlık tebessümler yaşasam da içten yıkılmalarıma ne aynalar şahit ne insanlar. Az sonra kendime bir şölen hazırlayıp ona bir mesaj atmak istesemde; offf offf! Ben yinede HAFİF le paylaşayım anlamlarını yitiren hayatın isyanlarını…

Şafak Vakti

Cevval Portakal | 17 September 2007 10:28

Gün ışığı, is kokulu karanlık dar hücresini doldurduğunda ilk defa bu ışıktan korktuğunu farketti vakit gelmişti, şafak vakti.

Dakikaları o kadar değerliydi ki. Hücresinde geçirdiği bu geceyi diğer mutlu günlerine eklemeye çalışıyordu ama korku içini gece boyunca öyle bir kapladı ki bu genç yaşında saçlarının bile beyazlamış olabileceğini düşünmeye başladı. Ne önemi var artık. İşte son yaklaşıyor.

Yaptığı hataları düşündü. Çekeceği cezanın ağırlığını zihninde canlandırmak için uğraştı. Bu düşünce canını sıktı, herşeyi unutmaya çalıştı. Bu kızgınlık neden sanki. Onun yaşında binlerce hatta milyonlarca insan yapmıştı belkide aynı hatayı. Bu cezaya sadece en şanssızı o olduğu için mi katlanmak zorundaydı, birilerine ibret mi olması gerekiyordu acaba. Kendini başarısız hissetti. Başarılı olmak istediğini de hatırlamıyorda ya… Arkadaşlarını düşündü, herhangi bir tanesinin yerinde olmak istedi şu anda. Onun yerine doğmuş olmak. Hepsinin hayatının kendininkinden daha iyi olduğuna kanaat getirdi. Onların sorunları yoktu, varsa bile kendininkinden önemsizdiler. Herşeyleri vardı onların, hepsine tek tek özendi. Keşke o da diğerleri gibi olabilseydi.