bildirgec.org

yaşar kemal hakkında tüm yazılar

Binbir Çiçekli Bahçe’nin Ölmez Otu: Yaşar KEMAL

queennothing | 30 October 2010 10:55

Türk romancılığının kilometre taşlarından Kemal Sadık Gökçeli, bildğimiz adıyla Yaşar Kemal, Sadık Bey ve Nigar Hanım’ın oğulları olarak Adana’nın Osmaniye İlçesi’nde dünyaya gelmiştir. Kütüğe 1936 olarak geçse de, esasen 1923 doğumlu olan Kemal, ailesiyle birlikte Birinci Dünya Savaşı’nın dayattığı göç sebebiyle Osmaniye’nin Gökçedam Köyü’ne yerleşmek zorunda kaldı. Bir gözünün görme yetisini kaybetmesi ve kısa bir zaman sonra babasının cinayete kurban gitmesine tanık olan küçük çocuk, ilkokulu Burhanlı Köyü ve Kadirli Cumhuriyet İlkokulu’nda tamamladı. Ortaokula Adana’da başladı, ancak çalışmak zorunda olduğu için son sınıfta bıraktı. Abidin ve Arif Dino’yla tanışması ve şiirlerini yayımlayan Çığ Dergisi, Kemal‘in ileriki yıllarda yapacağı seçimlerde bir nevi yön belirleyici etmenler olmuşlardır. Kısa dönem çalıştığı işlerden sonra beş sene çeltik tarlasında denetleyici (kontrolör) olarak çalışan Kemal, 1950 senesinde ‘siyasi görüşü’ sebebiyle Adana Kozan Cezaevi’nde hapsedildi. Ceza süresi 1951’de bitince İstanbul’a gitti. İstanbul, Kemal’in yazarlık kariyeri için büyük bir şans olacaktı. Cumhuriyet Gazetesi için röportaj ve köşe yazarlığı yapmaya başlayan yazar, 1963 senesine kadar bu işe devam etti.

Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 kitap

allnite | 26 February 2010 18:32

Ölene kadar kaç kitap okuyabiliriz bu bir meçhul ama bunun kitabı 2007’de çıktı bile.960 sayfalık bu eserin Peter Boxall editörlüğünü yaparak insanlara yardımcı olmayı amaçlamıştır.Tabi ki bir çok şey de katmıştır O’na roman türü hakkında.

Buradaki esas amaç zorla da bu kitapları okumanız değil, bunların okuyuculara bir rehber olmasıdır.Bu gibi tartışmalara girmek zaten gereksizdir, önemli olan burada çok çeşitli ulusların romanlarını insanların tanıyıp tartışabilmesidir.Yani burada sayı özellikle 1001 seçilmemiştir bu 1000 de olabilirdi.
Bu 1001 kitap içinde Jean Jacques Rousseau, Victor Hugo,Tolstoy,Miguel de Cervantes,Charles Dickens ve daha bir çok yabancı yazarın eserini bulabileceğimiz gibi Türk yazarların da eserleri görebiliriz.
Bunlar:
Orhan Pamuk-Beyaz Kale
Emine Özdamar- Hayat Bir Kervansaray
Latife Tekin-Berci Kristin Çöp Masalları
Yaşar Kemal-İnce Memed

James Baldwin / Giovanni’nin Odası

kahramancayirli | 16 December 2009 14:45

itusozluk.com adresinden alınmıştır
itusozluk.com adresinden alınmıştır

Ankara’dayken bir arkadaşımın arkadaşı tavsiye etmişti hararetle. Sonra ben İzmir’e göçtüm İstanbul’a göçtüm daha yeni nasip oldu kitabı okuyabilmek. James Baldwin’in kitabı: Giovanni’nin Odası. Biseksüel David’in hikayesi çok sürükleyici. David’in bir erkek (Giovanni) ve bir kadının (Hella) arasına sıkışması, psikolojik açıdan da ayakları yere basarak anlatılıyor. Cesur bir kitap aynı zamanda, 1956 yılında yayımlanmış. Siyahi ve eşcinsel olan yazar Baldwin, Yaşar Kemal’in iyi dostu bu arada. Oyuncu Engin Cezzar’ın da. Bir Başka Ülke isimli romanını yazar, Engin Cezzar – Gülriz Sururi’nin evinde tamamlamış.

ÜÇ KEMAL

nacak | 12 June 2009 10:23

Yaşar Kemal ile tanışmam ortaokul yıllarında oldu.Yazarın Varlık roman ödülünü aldığı İnce Memed isimli romanını çok severek okumuştum.İnce Memed’in şu an kaç cilt olduğunu bilmiyorum ama o zaman 2 cilt halindeydi. 2 kalın cilt. 3. ve 4. ciltleri de var sanırım. İkisini de bir solukta okudum heyecanla. İnce Memed romanına felsefi bir bakış açısıyla yaklaşmak isterdim lakin sizi bunaltmaya hakkım olmadığını düşünmekteyim. Lisede edebiyat hocam 3 Kemal’i dilinden düşürmezdi. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir. Ben de onların adını hiç unutmadım. Mıh gibi kazımış beynime demek . Kemal dedin mi başlarım saymaya. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir.İnternette dolaşırken bir gün bizim edebiyat hocasının adına rastladım. Yanında da öykücü yazıyordu. Yaşar Kemal’ e dair övgülerini bir bir sıralamış gene yazısında da. Kendisi de Yaşar Kemal’e çok benzerdi zaten. Akrabası mı acaba diye düşünmüşlüğüm çoktur. Tevekkeli değil körle yatan şaşı kalkar demişler. Bizim hocada Yaşar Kemal’ le yatıp Yaşar Kemal’le kalktığından olsa gerek ona benzedi belki. Konuyu daha fazla sulandırmadan başlayayım ben en iyisi.

Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan yazar Osmaniye’nin Hemite köyünde doğar.(1922.Bazı yerlerde 1923’e kadar çıktığı oluyor bu tarihin) Benim onu ortaokul sıralarında okumaya başlamam gibi o da yazmaya ortaokul sıralarında başlar. Ortaokul son sınıfta okulu bırakması gerekir. İlkokuldan sonra eğitim hayatını sürdürdüğüne dair bir kaynak bulamadım. Bu üzücü oldu. Kaynak bulamamak değil tabi üzücü olan. Gerçi ilk eşi Tilda’nın ölümünden sonra Harvardlı Ayşe Semiha Baban’la evlenmesi takdire şayan. Kimilerinin deyimiyle de Yaşar Kemal doğal Çukurova mezunu. Kanaatimce üniversite eğitimi olmazsa olmazlardan olsa dahi ilkokul mezunu olup da kendini gerçekten yetiştiren insanları da tebrik etmek gerekiyor. Üstelik yazar küçük yaşta gözünün birini kaybediyor. Ama gözünü yıldırmıyor hiçbir şey. Belli ki yaşadıkları onu hayata daha da bağlamış. İlk eşi Tilda’ nın ölümünden sonra kendisini yazarlığa verdiğini söyler zaten Kemal. Babasını ise 5 yaşında kaybetmiş. Camide namaz kılarken babasının öldürüldüğüne bizzat şahit olmuş. Gerçekten acı bir olay. Amelelikten öğretmenliğe uzanan bir meslek hayatı var yazarın. Amele lafını çok üzülerek, mecburen ve de Wiki’ den aşırarak kullandığımı burada açıklama lüzumu hissediyorum.

on yedi ilinti

kahramancayirli | 06 June 2009 11:31

1-Haziran da geldi. Haziranda yılandan, ramazanda imamdan korkacaksın, der eskiler. Çok sıcak, hava.
2-2006 Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü kazanan “Çok Tanrılı Sular” adlı şiir dosyası, Komşu Yayınları’nca yayımlandı. Kitabın yazarı Kaan Koç, 86 İstanbul doğumlu. Ve halen Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğrenci. Epeydir dergilerde ismine rastladığım bir genç. Bir an önce okumalı.
3-Şu ana dek okuduğum kitapların arasında en güzeli hangisiydi? Bu soruyu çok defa sordum kendime. İlk sorduğumda içimdeki yanıt: Orhan Kemal – El Kızı idi. Belki de insan küçük yaşlarında kitaplardan daha fazla etkileniyordur. El Kızı’ndan gerçekten çok etkilenmiştim, belki bir de yanında Yaşar Kemal – Karıncanın Su İçtiği (Bir Ada Hikayesi 2)’nin ismi anılabilir. Yaşar Kemal’in dili su gibi hakikaten. İnsan o kalın kalın, karınca duası gibi küçücük harflerle basılan romanları nasıl bitirdiğini çözemiyor. Edebiyatın büyüsü de bu.
4-İhsan Oktay Anar’ın bir internet sitesi var artık. Yeni açılmış olmalı, çünkü ben google’da sık sık Anar’ı arattırıyordum. Belki yeni bir gelişme, bir kitap vs. Anar’ın tavrı çok hoş. Beş güzel kitap yazdı, tek röportaj yok. Edebiyat büyülü kalmalı. Bir de diğer yazarlara bakın, aynı soruları aynı yanıtları tekrar tekrar tekrar… İnsanda kitap okuma heyecanı kalmıyor. Allahtan şairler böyle değil. Yoksa şiir de okunmazdı.
5-Aylin Aslım’ın yeni albümünün ilk klibi “Sen mi” şarkısına geldi. Daha sert bir müzik, ama sözleri sevmedim (sözleri bayat bence şarkının). Şarkıya da alışamadım daha. Mtv Türkiye’nin sitesinde var, klip.
6-Metis Yayınları’nın internet sitesinde gezerken Ahmet Güntan’ın bir şiirine rastladım. Bence çok etkileyici ve çok öz. Buraya alıntılamak istemedim, isteyen adresten okur, diyerek. Epeydir hiçbir şiirden bu denli etkilenmemiştim.
7-Dün gece yağmur yağdı. Evin tüm pencerelerini açtım, yağmur kokusu içeri doluştu. Yağmur kokusuyla uyudum.

Meta – edebiyat

kahramancayirli | 26 May 2009 12:26

Meta-edebiyat
Kahraman Çayırlı

Modernleşme bütün dünyayı etkisi altına alırken, yalnızlaşan bireye tek bir şey vaat ediyordu: Daha fazla para! Gitgide daha fazla nesneye sahip olmalı, maddi-manevi tüm değerlerimizi öğütmeliydik. Öğüttük de. Modernleşmenin yozlaştırıcı değneğinin dokunduğu her ülkenin kültür ve sanatı, bu kurutucu etkiden nasibini aldı. Gerçek anlamda sanat yapmak, üretmek isteyenlerin yerini günübirlik, görsellikleriyle ayakta durmaya çalışan neo-sanatçılar kaptı. Her şeyin metalaştığı bu dönemde, yazarların edebi niteliklerinden ziyade onların özel yaşamlarından, son sevgililerinden haberdarız. MediaCat dergisinin HTP Exclusive’e yaptırdığı “yaşayan en popüler Türk yazarları” anketine katılanların yüzde 64’ünün herhangi bir yazar ismi belirtememesine şaşmamalı. Anket sonucunda hazırlanan “en marka(!) yazarlar” listesinde Orhan Pamuk’un yüzde 20’lik oranla birinci sırada yer almasına ne demeli peki? Pamuk’un ismini kaza bela telaffuz edebilenler, milliyetçilik polemikleri vesilesiyle mi yazarın ismini zikrettiler yoksa aralarında “Cevdet Bey ve Oğulları”nı, “Kara Kitap”ı veya “Benim Adım Kırmızı”yı okuyan, en azından yazarın kitaplarından herhangi birinin ismini duyan var mıydı?Gelişmekte olan bir ülke olarak sürekli okumamız, düşünmemiz; düşündüklerimizi özgürce ifade etmemiz gerekirken, magazin ağırlıklı, bol resimli / sansasyon haberli gazeteler günlük bir milyon tirajı rahatlıkla aşıyorlar. Fikir gazetelerimizse ancak otuz-kırk bin eve giriyor. Kitap satışlarında da durum farklı değil. Yeni bir beyaz eşyanın veya süpermarket raflarını süsleyen herhangi bir gıda maddesinin tanıtımı yapılıyormuş gibi kitapların, yazarların reklamı yapılıyor etrafımızda. Böylece görece daha çok düşünsel değeri olan, daha edebi nitelikte, okura daha fazla birikim katabilecek eserler kitabevlerinde tozlanırken, geniş kitleler bol reklamı yapılan “kof” kitapları alıyorlar.

fadik sevin atasoy- zeynepin sekiz günü

kahramancayirli | 20 November 2008 11:42

çok başarılı bir genç oyuncumuz
çok başarılı bir genç oyuncumuz

ilk olarak o şimdi mahkum’da ismini bilerek izlemiştim onu. hakikaten iyi oynuyordu. altın portakal jürisinin gözünden kaçmadı neyse ki. ve daha ilk filmiyle prestijli bir sinema ödülünü evine götürdü.
ama esas burada övmek istediğim performansı zeynepin sekiz günü ile ilgili. fadik sevin atasoy gerçekten döktürmüş. çok iyi. çok abartısız. altın portakalda adaydı yine en iyi kadın oyuncu dalında ama muhtemelen üstüste gitmesin diye ödül bir başkasına verilmiş olabilir. 19. Ankara Uluslararası Film Festivali 2008 En iyi Kadın oyuncu ödülünü kazandı neyse ki. sonuçta ödül bir oyuncunun, sanatçının iyi ya da kötü olduğunu göstermez ama sanatçıya şevk verir, yaptığı işin önemli olduğu hissini pekiştirir. bu açıdan önemli.
a bir de aklıma geldi. orhan pamuk’un nobel ödülü alması için “erken aldı” vb yorumlar var. oysa tam aksine. tam vaktinde bence. ama türk edebiyatında pamuktan daha fazla nobel edebiyat ödülünü hak edenler yok mu, var elbet. şair seçimlerim kendime kalsın ama yaşar kemal ve orhan kemal, şimdi bir anda aklıma gelmeyen başka iyi isimler. ama olay, yurtdışında da okunmak sanırım biraz (hoş ödülü bu yıl kazanan le clezio’yu amerikada birçok köşebaşı eleştirmen dahi okumamış ama bilemeyeceğim artık). konu dağılmadan nobel tartışmasını burada yarıda keselim. bu yazının odağı fadik sevin atasoy’u zeynep’in sekiz günü performansı ile övmekti çünkü. uzatmadan. atasoy çok çok iyi. sırf bu başarılı genç oyuncumuzun nasıl iyi oynadığını izlemek için bile tekrar tekrar izlenmeyi hak ediyor, film.