bildirgec.org

yabancı hakkında tüm yazılar

Kapının Ardında

mavilikler | 21 February 2011 16:15

Kahvaltı masası hiç bu kadar sessiz olmamıştı. Çay kaşıkları bu kadar gürültüyle şıngırdamamıştı hiç bardaklarda.
Her ses, her kıpırtıda daha da büyüyordu sanki masadaki iki genç kızın sessizliği.

“Emre, şekeri uzatır mısın?” Şekeri uzatırken ablasına bir bakış fırlattı Emre, “Neler oluyor?” dercesine.

Diğer abla onlarla ilgilenmiyor görünse de aslında en küçük detayına kadar farkındaydı herşeyin. Kız kardeşine duyduğu kırgınlık, onun olduğu her yeri de ondan bir parça yapıyordu sanki… Çevresindeki herşeyi onun kadar göze çarpar bir görünüme bürüyordu.

Istanbul Erasmus Öğrencilerinin Yeni Sayfası

eldindor | 18 October 2010 15:50

Erasmus ile ilgili araştırma yaparken erasmus öğrencilerinin istanbulda okuyanları için çok yararlı bir site keşvettim.Erasmus Istanbul sitede Öğrencilerin sıkıntılarına çözüm bulacak,kalacak yer sorununu gidermek için bölümler mevcut. Ayrıca birde etkinlik bölümü oluşturlulmuş ki bence çok başarılı, event sayfasına tıklayınca karşımıza gelen tam sayfa takvimde nezaman ne tür etkinlikler var görebiliyoruz. Foru Bölümüde yeni yeni hareketlenmeye başlamış durumda. bu yazıyı ingilizce yazamamak erasmuslu öğrenciler için biraz kötü olacak gibi ama neyse sizinde tanıdık yabancı arkadaşlarınız varsa bu siteyi onlara önerin derim , ben önermeye başladım bile….

en son havadislerle ….

nazokiraze | 17 October 2010 17:57

14 Ekim de başlayan ve 21 Ekimde son bulacak olan Hüseyin Çağlayan imzalı Fashion Forwardadlı beş filmden oluşan program devam ediyor. Moda filmlerinden oluşan programda gösterilen filmler şöyle:

  • Siz Kimsiniz, Polly Maggoo? (Qui etes vous Polly Maggoo?)
  • Yoldaş Modası (Ein Traum in Erdbeerfolie)
  • Şahane Macera (Funny Face)
  • Paris Yanıyor (Paris Is Burning)
  • Nasıl Görünüyorum (How Do I Look)

Yer: İstanbul Modern

KINALI NEFES

il mare | 15 October 2010 11:19

Birşeyler yazmalıyım artık buraya, kısa da olsa hafifi yaşatan nefeslere nefesimi eklemeliyim,izim olmalı şu sıralar, iz bırakmaya ihtiyacım var.

Vakit geç,biryerlerden daha erken ama gene de geç.
Kafamda henüz bitmiş yabancı bir sohbetin gölge oyunları…
Akşamları gölgeleri sevmem,güneşin dik geldiği vakitlerdir favori gölgelerim, realitenin soyut halini yücelten,boylarını uzatan vakitler yani.
Burda vakit gece,kafamda gölgeler;aldığım notlar elleri,kolları gölgelerin; en çok da farklı kafaları,usları…
Avuçlarımın içinde somut gölgelerin soyut realiteleri,henna derler adına, henna‘nın kendini somuta boyamasına ama,var daha…
Ne demek istiyorum, çok karmaşık,toparlayamam ki. Niye yazıyorum o zaman? Doğru ya, nefesim.

Bende başlıyorum gıdıklamaya ama şimdi değil bir ara gıdıklarım:)

admin | 18 November 2009 11:28

Türkiyemizdeki birçok değer gibi şifalı termal kaplıcalarımızın da daha yeni yeni değeri anlaşılmaya başlandı.Yüzlerce çeşit hastalığa iyi gelen bu şifalı sularımızın işletmesini yine yabancılara kaptırmak üzereyiz.Tıpkı diğer yeraltı zenginliklerimiz gibi.Mesela dünyanın en büyük altın madenlerinden biri Bergama’da bulunuyor ve yabancı bir firma çıkarıyor.
Şimdi hastalıklar artmaya başladı.Avrupa ve amerika nufusu giderek yaşlanmaya başladı ya en faydalı termal kaynaklar nerde Türkiyede.Tamam artık bu dünya yüzünde bir eşi daha olmayan termal sularımızı da onlar işletmeye hazırlanıyor.Yakında kendi memleketimizde bizler yabancı muamelesi görmeye başlarsak hiç şaşırmayın.Ama neden böyle oluyor diye kendimize sormamız lazım.Çünkü bizler Türk sermayeli gariban yatırımcılara destek olmuyor ve onları neredeyse yerin dibine geçiriyoruz.Hükümetler de öyle yapıyor.Turizm teşvik kanunu çıkarıyor.Bak bakalım hangi yerli firma bundan yararlanabilir.İstenen şartlar hangi yerli kuruluşta var.Ne anladık turizm teşvikten.Sanki cümleten elbirliği edip memleketi yabancılara teslim etmek için seferber olmuşuz.İnanılır gibi deği.Dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanmayacak bir davranış bozukluğu içine girmişiz hepimiz.Herkes birbirinin sırtından geçinme yollarını arıyor.Ne olacak bu halimiz.
Bakacağım bakalım yazılarım değer verilip okunursa memlekette neler olduğunu daha doğrusu yukardakilerin gene ne haltlar karıştırdığını kimsenin kızmayacağı bir dille anlatacağım.Öyle ya Allahın bildiğini kuldan saklamaya ne hacet

Kıskançlığın karanlık koridorları

kahramancayirli | 16 November 2009 16:13

Kıskançlığın karanlık koridorları

Kahraman Çayırlı

tempodergisi.com.tr adresinden alınmıştır: berrak tüzünataç
tempodergisi.com.tr adresinden alınmıştır: berrak tüzünataç

90larla birlikte Türk Sineması’nda kendi yolunu açan, önemli bağımsız yönetmenlerden biri de, kuşkusuz Zeki Demirkubuz. Tıpkı Derviş Zaim, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu, Nuri Bilge Ceylan ve benzerleri gibi Demirkubuz da daha ilk filminde pırıl pırıl bir filmografinin işaretini sunar izleyisine: C Blok (1994) ile yüksek apartman bloklarına sıkışan üst sınıftan kent insanlarını anlatır.Masumiyet (1997) ile trajedik, çarpıcı bir aşk öyküsünü Haluk Bilginer, Güven Kıraç ve Derya Alabora’nın sinemamızda az rastlanacak derecede başarılı oyunculuk performansları eşliğinde yansıtır kamerasına. Üçüncü Sayfa (1999)’da yoksulluk, ihanet, sadakat gibi kavramları işler Demirkubuz. Yazgı (2001) ile Camus’nün Yabancı adlı kült eserinden yola çıkarak yazdığı senaryoyu filme çeker: Annesinin ölümüne tepki bile göstermeyen, işlemediği cinayeti üstlenen Musa’nın hikayesini…İtiraf (2001) ile yönetmen üst ekonomik sınıfta kadın-erkek ilişkilerinin çıkmazları, ihanetleri üzerinde durur. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanını filme çekmek isteyen yönetmenin öyküsünü anlattığı Bekleme Odası (2003) gelir sonra. Kader (2006)’de ise Demirkubuz’un Masumiyet filminde tanıştığımız Bekir ve Uğur’un gençliğini izleriz…Demirkubuz’un filmleri, gişede az iş yapan ama çekirdek kitlesi tarafından merakla takip edilen, eleştirmenler ve sosyal bilimciler tarafından önemli övgüler alan, yurtiçi ve yurtdışı pek çok festivalden muhtelif ödüller toplayan filmler olur hep. Üslubunu her filminde geliştirir, anlattığı her yeni hikayede daha yetkinleşir Demirkubuz.

Sıkıcı, kömür kentinde bir balo…

Hatasız film olmaz! (Türkçe)

KenanBalamir | 09 November 2009 12:17

İki hafta önce İngilizce olarak yayın yapan moviemistakes‘e ait bir bildiri yayınlanmıştı. Şimdi bu sitenin, içeriği tamamen Türk üyeler tarafından eklenecek olan “yerli” ve “yabancı” filmlere -dizilere- ait hatalar ile geliştirilmesi planlanan Türkçe sürümü yayın hayatına “beta” olarak başladı.

Bir çoğumuz vizyona girecek yeni filmleri dört gözle bekliyor ve izlemek için çoğu zaman birbirimizle yarışıyoruz. Kimimiz bunu işi gereği, kimimiz boş zamanını değerlendirmek amacıyla, kimimiz de sadece eğlenmek amaçlı yapıyoruz.

İhtimal

pilli pati | 31 August 2009 09:08

Bir martı kanadı suya nasıl değerse işte o kadar kısa sürecek omuzuma değip geçişin. O an kaderimizin bu denli keskin hatlarıyla çizilmiş olduğunu daha önce hiç farkedemediğimi anlayacağım ve zaten kilitlenmiş olacak adımların kendi mutad yönüne. Bizi bizden ayıran yollara vuracağız kendimizi. Gözlerimi senden alışım, hele o görüntünü hafızama hapsedişim herhalde çok zahmetli olacak.

Gümüşsuyu Palas’ın emektar asansörüne binerken her seferinde gıcırdayan ahşap zemin, yıllar öncesinden kanatlarımda birikmeye yüz tutmuş çileyi anımsatacak bana. Sensiz yaşlanacağım hayatın çıkmaz sokaklarında. Emektar bir asansörle kader birliği yapacağım. Hayat boyu aynı kitabı okumaya mahkum edilsem yine Elias Canetti’nin Körleşme’si diyeceğim. Sonra belki yapabilirsem bakmadan görmeyi öğreneceğim önümdeki satranç tahtasının zaruri bir oyuncusu olarak… Zaruriyetler hep sonunda çokça meziyetlere gebedir ya, bunun için sana sonsuz teşekkür edeceğim her anımsayışımda. Bu oyunda bir oyuncu olmama katkı sağladığın için…

Sinemada Faşizmin Tarihçisi…

| 30 January 2009 10:37

resim:profile.myspace.com
resim:profile.myspace.com

Bernardo Bertolucci (16.03.1941- )
Bertolucci, yazar ve sinema eleştirmeni Attilio Bertolucci’nin oğlu. Parma’da dünyaya gelen ve babasının izinden gitmeyi düşünen genç Bertolucci, edebiyat fakültesine yazıldı. Üniversiteye devam ederken yazdığı “Gizem Arayışında” adlı şiir kitabı ile 1962 yılında önemli edebiyat ödüllerinden olan Vieareggio ödülünü kazandı.

Bertolucci ilk yönetmenlik denemesini, 1961 yılında tanıştığı Pier Paolo Pasolini’ye ‘Accatone’ (Dilenci-1962) adlı filmin yönetiminde asistanlık yaparak gerçekleştirdi. Bu işten sonra 22 yaşındaki Bertolucci, yönetmen olmaya karar verdi ve üniversite tahsilini yarım bıraktı. Aynı yıl içinde tamamladığı ilk yapıtı, ‘La Commare Secca’ (Sıska Vaftiz Anası-1962) adlı filminde bir fahişenin öldürülmesi olayını anlatan Bertolucci; bu filmi amatör oyuncularla çekti.

Yönetmen, ikinci filmi ‘Prima Della Rivoluzione’ (Devrimden Önce-1963/64) ile eleştirmenlerin ilgi noktası oldu. Bununla beraber kendi çevresinden kurtulmayı başaramayan, orta sınıf bir gencin öyküsü seyirciler tarafından tutulmadı ve Bertolucci parasal sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. Ünlü yönetmen, sinema çalışmalarına bu sebepten ötürü dört yıl ara verdi.

Faşizme karşı 1969-1970 yıllarında çevirdiği iki filmle Bertolucci, İtalyan faşizmini irdelemeye başladı. ‘La Strategia Del Ragno’ (Örümceğin Stratejisi-1969) adlı filmin konusu: Babasına bir faşizm kurbanı olduğunu ve siyasal geçmişinden dolayı öldüğünü düşünerek tapan bir oğul, onun bir hain olduğunu öğrenir. Bertolucci, burada ince ince hesaplanmış bir anlatım yöntemi kullanmıştır. Alberto Moravia’ nın romanından uyarlanan ‘II Confarmista’ (Konformist-1970) adlı filmi ile Bertolucci, kendi ifadesine göre “Faşizmi burjuvazinin bir hastalığı olarak” tarif eder.