bildirgec.org

varoluş hakkında tüm yazılar

Varoluşun bir anlamı var mı?

gokyuzuX | 22 July 2011 15:13

Yaşadıkça düzelmiyordu hayat. İçimizdeki çocuğu büyütmek lazımdı. Hayatın niye böyle olduğunu sorguluyorsak, kendimizle ve başkalarıyla kavgamız bitmemişse henüz olgun değildik. Bu durum, hala büyümediğimizi ifade ediyordu. Yaşlandıkça, ümitlerimiz de yaşlanıyordu, kendi acımızdan kaçmak için bencilleşiyorduk gün geçtikçe. Daha mutsuz, daha yalnız insanlar oluyorduk zaman içinde. İyi ve kötü diye tanımladığımız, insanları olduğu gibi sevebildiğimiz, kendimizle barışık olduğumuz başka bir yer varmıydı? Yargılanmadığımız, yargılamadığımız, korkuların, tüm sıfatların anlamını yitirdiği başka bir boyuttan söz ediyorum. Cenneti de cehennemi de bu dünya da gördüm diyor bir şair. Şeytanı ve kötülüğü hep dışarıda arar insanoğlu. Oysa bir bilse şeytan aslında içinde. Dünya nimetlerine fazlasıyla düşkün, hırslı, doyumsuz, kibirli bir canavar insan yüreğinde. Hem onu huzursuz ediyor, hem de çevresini. Çizginin bir ucu yaşam, bir ucu intihardı. Öyleyse yaşamak, ölümün tam kıyısında durabilmeyi, ayaklarını boşluğu sarkıtabilmeyi ve korkusuz olabilmeyi gerektiriyordu. Sezen Aksu’nun bir şarkısında söylediği gibi.’ Yitirmeli ne varsa, başlamalı yeniden’. Hiç bir konuda sabit fikirli olmamayı, değişmeyi, inandıklarından vazgeçebilmek gerekiyordu yaşamak için. Yaşam ile ölüm birbirine çok bağlı iki arkadaştı. Ölüm, yaşamı değerli kılıyor, onu tamamlıyordu. Hayat dediğin bittikçe başlıyor, her acı insanı insanı biraz daha büyütüyor, öldürmeyen her acı güçlendiriyordu. Asıl amaç yaşamak olmalıydı yine de herşeye rağmen. Kısa ya da uzun olması önemli değildi. Hayatı güzel yapan, o sonu gelmeyen arayış, özlem ve mücadeleydi. Değişiyordu insan, kendine bile itiraf edemediği bir şekilde.

Knowing

emsvizyon | 07 May 2009 19:19

başrollerini Nicolas Cage ve Rose Byrne‘ın paylaştıkları filmin yönetmeni,Alex Proyas. dünya’nın yok oluşu ve varoluşa dair enteresan bir yaklaşım sunan knowing‘in konusu kısaca şöyle; 50 yıl önce bir kız çocuğu bir kağıda o günden dünyanın sonuna kadar olacak bir çok önemli olayı tarih ölüm sayısı ve koordinatlarına göre kodlayarak yazacaktır.bu kağıt 50 yıl sonra olayın kahramanının eline geçtiğinde kovalamaca, engellemeye çalışmak vb bir çok aksiyon başlar.
şahsen filmi beğenmedim değil ama öyle derin bir felsefe bir şaşkınlık yaratacak durumla da karşılaşmadım hani. hatta filmin ilk yarım saatinde sonunun nereye bağlanacağını çözmüştüm desem yeridir, ancak insan yine de bir ümit ile sonunu merak ederek izliyor.
nicolas cage faciası olmaktan korktuğum, ikinci bir nextvakası olabileceğini düşündüğüm film bu endişelerime nazaran bence hiçte fena değil.
sonunda ise hayda diyorsunuz, ama bu “haydaa” filmin sonundan çok filmin sonunda kullanılan temadan oluyor diyebilirim.

ha ayrıca sanki küresel ısınmaya da kendilerince bir yorum katmışlar ( esasında mualif bir yaklaşım sanki ).son olarak derim ki vakit geçirmek için güzel bir seyirlik. fragmanlar

Pi – 3.14

fckmeimfamous | 18 June 2008 16:41

Darren Aronofsky‘nin (Requiem for a Dream, The Fountain) 3 tane iyi kısa film çektikten sonraki ilk uzun metrajlı filmi Pi. Bir bilgisayar dahisi olan Maximillian Cohen‘in [Sean Gullette (The Situation, Still Life, hatta Requiem for a Dream’de ufak bir rolü de var)] hayatının kısa bir bölümünü anlatan filmde, Mark Margolis (Gone Baby Gone, The Fountain) ve Ben Shenkman (Angels in America, Law&Order) yan rollerde oynuyor.

Filmin posteri
Filmin posteri

eXistenZ (1999) – Varoluş

arapsaci | 01 May 2008 09:54

Oyun içinde oyun içinde oyun içinde oyun. Sanırım Existenz’ı tek cümle ile özetlemek istersek bu tanım oldukça uygun olur. 1999 yapımı filmin yönetmeni David Cronenberg. Film aynı yıl vizyona giren The Matrix’in gölgesinde kalmış, onun kadar ilgi görmemişti. Aslında film bazı yönleri itibariyle Matrix ile benzerlikler göstermiyor değil. İki filmde de içinde olduğunuz zamanın gerçek mi yoksa sanal mı olduğunun farkına varamıyorsunuz. Hatta Existenz’da bu durum biraz daha genişletilmiş. Şöyle örnek vereyim, gerçekten ayırt edemediğiniz bir oyunun içindesiniz ve oradan tekrar gerçekten(aslında ilk oyunumuzdan) ayırt edemediğimiz bir başka oyunun içine giriyoruz. Bir nevi rüyadayken rüya görme durumu :).

Ergenliği Heba etme

cpgulen | 13 December 2007 10:30

Hayatta birçok konuda zorluk yaşadım.
Fakat bu konuda çaresiz kaldım.
İnsanın evladı ile yarış eder gibi uçlarda yaşaması ve sorunların üstesinden gelememesi ne zormuş. Benim 1 cp’li oğlum(14)yaşında, 1 tane de 13 yaşında başka bir oğlum var maalesef küçük oğlumla yaşadığım çatışma beni çok yordu.
Zaten hayat zor ve dik yamaçlı ve dikenli.
Bir de
Yeni dikenli yollar var karşımızda.
Şu ergenlik denen olguyu görmek ve anlamak bir sanat, bu rolü oynayamıyorsan bittin demektir.
Kimsenin böyle bir çatışma yaşamamasını dilerim.
Yaşayanların da nasıl çözüm ürettiğini bilmek isterim.
Hayat elbet dikenli olacak kabul ama hep benim elime batıyor bu günlerde.
Ne kan kaldı bedende ne hal ne can…

GAMZE’NIN ÇEKİM’İ(2)

cpgulen | 05 November 2007 11:25

Ertesi gün başlamıştı.arabamı tamir ettirdim eve dönüyordum ki telefonum çaldı
,korktum,ürktüm bakınca ;o arıyordu,açtım’ günaydın nasılsın ben murat’ dedi
.içim kıpır kıpır olmuştu kalbim yerinden çıkacak zannettim ve bu kıpırdanma 10 senedir beraber olduğum her şeyimi paylaştığım muradıma aitti.beni büyüleyen ,kendimi uzak doğu prensesi gibi hissetmeme neden olan aşkıma aitti.herşey o kadar mükemmeldi ki anlatamam.bir gün yaşadığım olaylar hayatımın aşkını getirmişti bana……
Bir gün murat yine iş için Kıbrıs’taydı bende sabah kalktımbirden mide bulantısı, baş dönmesi kendimi lavabo’ya zor attım.işe geldiğimde bizim loli(asıl adı candan)’ ne oldu nen var’ dedi’ bilmiyorum fenayım’ dedim ve anlattım,başladı kıkır kıkır gülmeye nede olsa evli idi ve anneydi’ sen galiba anne olacaksın’ dedi, ben şaşırdım hiç beklemiyordum unutmuştum artık beklemeyi. o anda hemen annemi aramalıyım,kardeşimi aramalıyım.yok yok murat’ı bulmalıyım dedim.hemen telefona sarıldım.murat yoktu(aradığınız kişiye ulaşılamıyor,lütfen daha sonra tekrar deneyın..).loli dedi ki.’dur bir dakika sakın ol önce test yapalım dr .randevu alalım ona göre farazi olmaz’ dedi haklıydı,hemen o gün test aldık( eczaneden )yaptık.(+)pozitif idi..loli’ yaşasın teyze oluyorum galiba ‘dedi hemen dr. randevu aldık öğleden sonra dr .idik.o da evet küçük hanım hamile’siniz dedi.Murat muradım nerdesin sana ihtiyacım var dedim.loli dedi ki’ oh be senin gibi uzun saçlı ,boncuk boncuk bakan kara gözlü bir yeğen isterim ona göre dedi
Eve geldim tekrar muradı aradım yine aynı ses’ aradığınız numaraya ulaşılamıyoır ‘.lanet olsun telefonu fırlattım gittim, ılık bir duş aldım kendime sütlü bir kahvaltı hazırladım.ve uyumuşum. Sabah kalktım;.yine bulantı vs. telefonu aldım tekrar muradı aradım ;açtı ‘aşkım nerdesin ulaşamadım ‘dedim,’ buradayım aç kapıyı geldim ‘dedi, nasıl yanı nerde burada mı ….kapıyı açtım murat karşımdaydı ağladım, sarıldım’.ne oldu aşkım hayırdır neden ağlıyorsun çok mu özledin beni’ dedi…birer çay aldık olanları anlattım murat fırladı yerinden beni kucakladı döndürdü ‘ İşte işte senin bir parçan benim ,benim bir parçam senin …of aşkım offf ne kadar bekledik değimli …herhalde dünyanın en mutlu babası ben olacağım’ bir ay sonra murat’la beraber dr. Gittik dr. İkiz bebekleriniz olacak çok da sağlıklı görünüyorlar dedi …artık arabam iyi ki bozulmuş yoksa bu mükemmel adamı nerede bulabilirdim .bazen derler ya olayları akışına bırakmak lazım işte kendiliğinden gelişen ve hayatımı mutluluk çemberine dönüştüren bu olay hayata farklı bakmamı her şeye mutlu gözlerle bakmamı sağladı.Umarım herkes hayata benim kadar mutlu gözlerle bakar ve mutluluğu yakalar.iyi varsın murat’cım.seni seviyorum,ölene de kadar da seveceğim.

insanoğlunun varlığı önemli mi?

| 09 October 2007 14:28

İnsanoğlunun varoluşu önemli mi? Düşünüyorum, öyleyse varım demek yeterli mi? Peki düşünmeyen nesneleri yok olarak mı kabul edeceğiz? Yada düşünmeyen nesneler bizim yapı taşlarımız değil mi? Belki de, evrensel maddenin yada enerjinin, kendine özgü bir zeka ve düşünce sistemi vardır. Belki de, insanoğlu, evrenin kendisini görmesi için yaratılmıştır.

Mağrur insanoğlunun varlığıyla gururlanması mı, yoksa üzülmesi mi gerekir? Evreni görmek, anlamak, daha doğrusu anlamaya çalışmak, insanoğluna verilmiş en büyük hediyedir. Öte yandan, evren ötesini veya evrenin nereden geldiğini, madde ve enerjinin neden, niçin ve nasıl varolduğunu bilememek ve düşünememek ise, insanoğluna haddini bildiren bir tokattır.

uykusuzluk..

| 10 September 2007 03:27

..
Koşa koşa döndü, dönmesi gereken son koşeyi, kalbi yerinden çıkıp ondan önce gidecekti sanki.. Oysa acelesi yeni sayılmazdı, nicedir acele etmekteyi bu güne doğru yaşarken, öylesine birikmisti ki .. işte kalbi belli etmişti kendini, taşıyordu artık zihninden heyecanı.

“Tam da zamanı” gibi bir ünlem fışkırdı aklından, tam da zamanıydı heyecanlanmanın. Sakin olası da pek yoktu hani, bunca yıldır başkalarını özledikten sonra, ona aşkı, sevgiyi öğreten, “kader” denilen aldatmaca kurguyla savaşılabilecegini gösteren kadını görecekti. Kendisini hep zorlardı arkadaslarının yarım kalan hayatlarının kursağında bıraktığı acıyı hatırlayarak, hep sonuna kadar hissetmek isterdi, en ufak bir duyguyu dahi atlamadan, her bir hücresiyle yasamalıydı bu anı..

sen kimsin?

dina13 | 09 September 2007 23:33

sen kimsin? biliyor musun?
aynanın karşısına geçtiğinde ne görüyorsun? sadece aynaya bakan birini mi, yoksa onun ötesinde var olan, sana acı veren, seni güldüren çapraşık duygularını mı?
sen kimsin? bir dahi mi yoksa bir deli mi?
güneşin doğuşunu izleyen bir romantık olmalısın ya da dualar eden bir rahibe…
yok o da değilsin. sen olsa olsa bir çılgınsındır; evereste çıkmak isteyen yahut çölde yalınayak yürümeyi düşleyen…
sen kimsin?
bir düşsün belki de üstünde yırtık pırtık giysileriyle çamurda oynayan çirkin bir çocuğun düşü veyahut bir kadının anıları…
sen kimsin?
et misin, kemik misin yoksa ölümsüz bir ruhun ortak olduğu bir güç müsün?
sen kimsin?
korkularına yenik düşmüş bir serseri mi, yoksa var

lığından şüphe eden bir aşık mı?
sen kimsin?
sen gerçekten sen misin?

Nasa’nın Mikro Dünyasi

| 05 March 2007 08:33

Deniz yasaminin sonsuz büyüsünü evinizin bir kösesine koyup sonsuz yasamin kendi icindeki karsi konulamaz döngüsünü seyretmek isterseniz size Nasa`nin minik beachworld lerinden bahsedeyim biraz.

insan gözünün gördügü ve görmedigi en kücük organizmalarin icine konuldugu en kücük denizler ,sudaki yasamin gizemi.Iclerinde balik,mercen dallari deniz yüzeyi,deniz suyu,yosun,midye kabuklari ,deniz taslari,mercan parcalri,istiridyeler,istakozlar ve deniz kumu gibi degisik kombinasyonlarda olusturulmus deniz dünyalari. Ihtiyaci olan tek sey ise isik ve normal bir isi.(oda sicakligi )